Cumartesi, Temmuz 27, 2024
Ana sayfa HABERLER Pamak: 28 Şubat Darbesi ve İrtica Yaygarası

Pamak: 28 Şubat Darbesi ve İrtica Yaygarası

by İlkav Editor
580 👁
A+A-
Reset

28 Şubat’ın zulüm bildirisini hazırladığını övünerek itiraf edip “bugün bu bildirinin gereklerini Erdoğan sürdürüyor, geminin kaptanı Erdoğan ama rotayı biz belirliyoruz” diyen Doğu Perinçek ile ilk darbe sürecinin iktidar ortağı MHP ve Bahçelinin son beş yıldır yeniden iktidar ortağı oldukları ve farklı uygulamalarla yeni bir 28 Şubat sürecinin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. İşte bu yeni 28 Şubat döneminde ilk 28 Şubat darbesi sürecinde Almanya’da muhacir olarak bulunduğum 2000 yılında şiir formunda kaleme aldığım “Hicrette Muhasebe”den gündeme uygun bir alıntıyı, o günkü ve bugünkü zalimleri bir daha protesto ederek paylaşmak istiyorum.

Halkın parasıyla alınan silahları ve tankları

Sürdüler halk üstüne, kalmadı işgalciden farkları

Hukuk tepelendi, halkın silahıyla vuruldu halk

İslami kimlik, hayat ve değerlere saldırdı tank

Utanmadılar halkın silahını halka çevirmekten

Halkın seçtiği hükümeti, zulümle devirmekten

Ekitap için tıklayın

Kendi anayasalarını çiğneyip darbe yaptılar

Halkı putlarına kurban edip, Kemalizme taptılar

“İrtica”ya karşıydı, yirmi sekiz Şubat darbesi

Hortumcu medya, bu zulmün en büyük destekçisi

“İrtica”sembolü, başörtü, İHL, Kur’an kursuydu

İslam’ın tebliği ve namaz bile, suç unsuruydu

Aslında “irtica”, geriye gitmek ve cehaletti

İslam’dan her dönüş, geriye götüren bir zilletti

Kartelci medya ve silahlı bürokrat ittifakıyla

Soyuldu, dibe vurdu ülke, “irtica” iftirasıyla

“İrtica” yaftasıyla saldırdı, MGK sürekli

Gündem saptıran bu kargaşa, hortumcuya gerekli

Darbeci, hortumcu el ele verir, böyle durumda

Halkın perişanlığı ise, hiç olmaz umurunda

İslam’a “irtica” demek, haksızlık ve iftiradır

Laiklik, İslam’dan ricatla gerçek bir irticadır

Haksızlık ve zulümdür, “mürteci” demek Müslüman’a

Nedense kimse hesap sormaz, bunca zulmü yapana

Peki kimindi bu görev, kim soracaktı hesabı?

Meclis çoğunluğunun bile, yetmiyordu nisabı

Bir kefede tüm meclis olsa, diğerinde beş asker

Yine de terazinin asker kefesi, çok ağır çeker

Hesabı soracak olanları, sîgaya çeker asker

Silahlı güce hesap soracak, bu ülkede ne gezer

Başbakanı çağırarak, brifing verir asker

İslamî konuda konuşur, “irtica”dan söz eder

Başbakanlar bu zulme sessiz kalıp başını eğer

Zalim darbeci azgınlaşıp, halkı daha çok ezer

Yargıyı da brifingleyip, dolduruşa getirir

Müslüman’a karşı kışkırtıp, kararı yönlendirir

Hukuk devleti olsa, bu brifingler cürümdür

Meclis, hükümet ve yargı, hesap soran kurumdur

Hükümetin, MGK karşısında sembolik bir hali var

Silahlı bürokrat vesayetinde, siyaset zevali var

Demokrasi oyununda, “brifing” takdir alır medyadan

Medya sivillere karşı, askeri destekler utanmadan

Medya-asker darbesiyle, halklar zulme muhatap

Çünkü böyle buyuruyor, malum kırmızı kitap

Bir kırmızı kitap dayatılır, her gelen iktidara

Kimse itiraz etmez bu zulme, yol açtığı zarara

Kırmızı kitabın içinde, Hakk’a sürüldü kara

Halkın sinesinde açıldı, daim kanayan yara

Halkın önemli bölümü, düşman diye suçlanır

Darbeci, halkı kurban eder, ilah devlet güçlenir

Hak, hukuk ve özgürlükler, tepelenir sürekli

Hesap soran çıkmıyor, erdemli ve cesur yürekli

“Derin devlet” yazdı diyorlar, bu “kırmızı kitabı”

Herkesi bağlayan kutsallıkta, sanki kul muhatabı

“Kırmızı”nın adı, “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”

Hukuk, adalet ve özgürlüğü, yeşertmiyor gölgesi

Başörtüsü Zulmü

Düşman sayıldı şeriat, kaldırıldı hilafet

Dini, dindarı kontrol için kuruldu Diyanet

Laik devlet camiyi işgalle, zulmetti Hakka

Allah ile aldatarak, tuzaklar kurdu halka

Kemalizm’de, din kurban edildi laik devlete

Haksızlık ve zulümle, halk düşürüldü zillete

Faşizm azdı, başörtü yasağı tırmandı ülkede

Bu katmerli zulüm, bıraktı pek çok zulmü gölgede

Halk çocukları sokulmadı, halka ait mektebe

Kızlar muhatap oldu ilkelliğe, vahşi şiddete

Yasağı körükleyenler, MGK’da askerler

Laik soygun ve talanlarda yarışan “cengâverler”

Darbe için, emperyalizme sırtlarını yaslarlar

Halka gelince, aslan kesilip efelik taslarlar

Nice zulümler gördü halk, onu iç düşman sayandan

İşgalci bile yapamazdı, direniş korkusundan

Düşmanca saldırdılar, İslami kimlik ve hayata

İnsan onuru ve hakları, onlar için safsata

Dini istismar edenler, hem de kamu alanında

Tesettürü yasakladılar, neredeyse her yanda

Üniversite kamu alanı, başörtülü giremezse

Neden maliyeye zorla çağrılır, vergiyi ödemezse

Vergi için, kamu alanı açılır başörtüye

Eğitim almasına yasak konur, işte Türkiye

Askerlik yapıp vergi veren, köleydi komutana

Hizmet isteyince, sokulmadı devlet alanına

Diyanet ve camiler de içinde, laik alanın

Peki, bu alanda ne işi vardı, dinin, Kur’an’ın?

Putunu yedi, dini alırken kamu alanına

Başörtü zulmünü, yasladı laiklik yalanına

Cami kamu alanıdır, din görevlisi memurdur

Başörtüsü ve Kur’an, neden buralarda mezundur?

Bunlar; çirkin ikiyüzlülük ve dini istismardır

Hak ve özgürlük konusunda, yaşanan inkisardır

Kamu- özel ayrımı olmaz, kullanmada hakları

Bu çelişki ve yanıltmayla, aldattılar halkları

İnsanın, hak, hayat ve dini, bölünür mü ikiye?

Hak ve kişilik bölündü, “kamusal” ve “özel” diye

Başörtülüyü sokmazken, bir askeri garnizona

Oğlu ölünce “madalya” takar, örtülü anasına

Eşi örtülüyse, tahammül etmezken subaya

Ölüme gidecek “er” için, zorla alır orduya

Laik olmayan subayları, atıyorsan ordudan

Zorunlu askerliği kaldır, şeriatçı olandan

Vergi ve “er” için, zorla alır kamu alanına

Onun dışında yasak koyar, mü’minin hayatına

Bütün bu düşmanlık, aslında doğrudan Kur’an’a

Bunu açık söyleyemez, zulmeder Müslüman’a

Yasakçılar, hortumcu medyada aldılar soluğu

Kartel medyası düşman saydı, örtülü çocuğu

YÖK, militarizmin bir cephesi, karargâhıydı

Zulmü ısrarla sürdürmek, hepsinin günahıydı

Polisler, köpekler, birlikte tuttular kapıları

Okumak isteyenlerin, copla kırıldı kafaları

“Emir kulları”, hiç acımadı, Allah’ın kullarına

Kıydılar çocukların umuduna, güzel yıllarına

On binlerce kızımız, terk ettiler mektepleri

Bu durum utandırmadı, “ürkek ve erkekleri”

Pek çok acılar yaşandı, kızların cephesinde

Fırtınalar kopuyordu, hepsinin yüreğinde

Maalesef kötü oldu, ateş düştüğü yeri yaktı

Onurlu mazlumlar direndi, çünkü inancı Haktı

Üniversiteden sonra, İmam Hatibe geldi yasak

“Kur’an’ı yaşamasın” dendi, onu okuyan kuşak

Derslerde öğrenmişti, Rabb’in emrini ve Kur’an’ı

Örtünmeyi emrediyordu, vahye olan imanı

Küçük mü’minler zulme maruz, lisenin kapısında

Sıkıntıya direnmek vardı, onurlu yapısında

Coplar gölgesinde, yılmadan savundu onurunu

Hayâsız zalimler, şiddete maruz bıraktı onu

Hakaretle kovaladılar, meydan, sokak her yerde

Köpek ve copla saldırdılar, sürükleyip yerlerde

Küçük çocukları tutuklayıp, kelepçe taktılar

Ve gözaltında tehditlerle, umudu kararttılar

Şahsiyet, onur zulme maruz, “ikna odaları”nda

İnsandışılaşma yaşandı, zulüm odaklarında

Yetkililer aldırmadı, anaların feryadına

O, fedakârca koşuyordu, evladının yanına

Analara bile sövdüler ve alçakça vurdular

Hem de, “yedi polisi dövdü” deyip, hapse koydular

Tüm okullar ve üniversite, kışla gibiydi

Askeri baskı ve militarizm, hâkim rengiydi

Başörtüsü yasağında, asıl düşmanlık Kur’an’a

İslam hukukuna düşmanlık, yol açtı bu tuğyana

Allah değil de, modacılar emretse tesettürü

Mutlaka serbest olur; teşvik, takdir alır bir sürü

YÖK Komutanlığı

YÖK başkanı ve idareciler, sanki komutan

Okul faşizmin gölgesinde, yoktu ilim okutan

Komutanlara gidip, hükümeti ihbar ettiler

Askerî komutla, üniversiteyi yönettiler

YÖK, Ortaçağ Batı’sındaki Kilisenin yerinde

Hiçbir değer kabul etmez, Kemalizm üzerinde

Kemalist ilkeler, tartışılmaz, değişmez dogmadır

Beşeri ilkede taassup, yobazlıktan doğmadır

Üniversiteye sokulmaz, İHL öğrencisi

İslam’ı yaşamak isteyen, bu ülkenin “zenci”si

Hakkı söyleyen, ilim yapan, kovuldu fakülteden

Galile gibi zulüm gördü, “karanlığın gücü”nden

Üniversite uygulasa da, düşünceye falaka

YÖK’e rağmen “dünya dönüyordu”, yine mutlaka

İlmî özgürlük ve özerklik, tamamen bitirildi

Despotizmin baskısıyla, ilmî şahsiyet yitirildi

Eğitimde nitelik yoktu, terk edilmişti ilim

İlim, irfan yerine geçti, ezberci dogmatizm

Laik Aydınlar, Karanlığa Savruldular

İdeolojik devlette, “ aydın”lar da satıldılar

Sürekli yalan yazarak, zulümlere katıldılar

Pozitivistler, düşmandılar halka ve dinine

Ancak ölünce sığındılar, İslam’ın camisine

Ölene dek şeriatla savaşırken Kemalistler

Ölünce neden camiden kaldırılır ateistler?

Laik aydınlar çok tutarsız ve ikiyüzlüydüler

Hâkim sisteme payanda, zihince özürlüydüler

Biz açıkça söylerken,“laik, Kemalist değiliz” diye

Onlar, “Müslüman olmadığını” söyleyemez, niye?

Baskıyken, Müslüman’ı ikiyüzlülüğe zorlayan

Laikler, tutarsız, ilkesiz tutumla oldu Müslüman

Sözde “aydın”lar, devleti aldılar hep merkeze

Halktan, Hak’tan koparak, rezil oldular herkese

Medya ve laik “aydın”lar, hep devletten yanaydı

Hak ve özgürlüğe karşı, zalimin safındaydı

Halkın özgürlük talebi, hep horlanıp, dışlandı

Darbeciler ve zalimler, sürekli alkışlandı

Çünkü devlet ve darbeci var, hortumun kaynağında

“Aydın”(!) ve medyanın gözüyse, bu rantın kaymağında

Bu yüzden devlete meyledip, hep ona kul oldular

Statükoyu destekleyip, karanlığa savruldular

Aydınlanma zannedildi, pozitivizm karanlığı

Laik “aydın” kolay satıldı, terk etti insanlığı

“Sol”un, “sağ”ın referansı, “aydınlanma” felsefesi

Sekülerizme dayanıyor, hepsinin düşüncesi

Marksizm, liberalizm düşman, aynı paradigma içinde

“Pozitif” felsefe vardı, ikisinin de temelinde

Laiklik halktan koparıp, Kemalizm’e sürükledi

Pek çok solcuyu halka karşı sisteme eklemledi

“Sol”un en büyük açmazı, bu çarpıcı gerçekti

Sistemle ittifaka, bu laik payda sevk etti

Bu yüzden, darbeye, ya destek verdi, ya sessiz kaldı

Çünkü zulme muhatap olan, “gerici”(!) Müslüman’dı

Kemalist Aydınların Cehaleti

Tek taraflı okudular ve zırcahil kaldılar

İlahi olanı dışlayıp, hep hevaya daldılar

Halkın dini, kültürü hakkında, hem cahildiler

Hem de, kendini bilmeyecek kadar gafildiler

Haktan ve halktan kopan, tabii ki zelil olur

Etrafa bilgiçlik taslarken, cahilce rezil olur

İlmi az, taassubu çoktur dogmatik cahillerin

Ufku, batıyı taklitle sınırlı, bu sefillerin

Laikçi yobazlıktan uzakta, çok az aydın vardı

Bir kaç liberal ve solcu aydın, erdemli kaldı

Erdemleri, çifte standartsız savunmaktı hakları

Mazlumdan diyet istemekse, Müslüman’dan farkları

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon