Cuma, Aralık 27, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Müslümanların Savrulmalarının Sebepleri

Hutbe: Müslümanların Savrulmalarının Sebepleri

by İlkav Editor
1,K 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Müslümanların Savrulmalarının Sebepleri

“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.” (En’am: 116)

Günümüzde Müslümanların, Kur’ân’ın emrettiği kulluk merkezli hayat tasavvurunu ve kulluk merkezli mücadele yöntemini bırakarak, iktidar merkezli, hevâya dayalı sistem ve yöntemlere savrulmalarının, sistem içi politikalara eklemlenmelerinin pek çok sebeplerinden bazılarını hutbenin elverdiği nisbette, maddeler halinde sizlere sunmak istiyorum.

1- İlk Kur’an Nesli gibi Kur’ân’a yaklaşmamak, Kur’ân’ı temel belirleyici/özne kılmamak: Müslümanların istikameti korumada zaafa düşmesinin, baskıya ya da dünyevîleşmeye dair rüzgârların önünde istikamet krizi yaşamasının en önemli sebebi, aslında bütün sebeplerin de tetikleyicisi olan asıl sebep, pek çok Müslüman’ın ilk neslin yaklaştığı şekilde Kur’ân’a yaklaşmaması ve İslâm’a onlar gibi cahiliyeden tamamen arınarak girmemesidir. İlk Kur’ân nesli merhum şehidimiz Seyyid Kutub’un ifadesiyle, dini doğrudan Kur’an’dan almış, başka kitapları araya sokmamıştı. Aynı yolu izlemeyen, yani önce Kur’ân’la techiz olup Furkan kabiliyetini elde etmeden başka kitaplar okuyan günümüz Müslümanları bu kitapların hak ile batıl yanlarını ayıramadığı için olduğu gibi hak kabul edip sapabilmişlerdir. Kur’ân’dan önce okunan bu tür kitapların şartlandırmasıyla Kur’ân’a yaklaşan günümüz Müslümanlarının bu önyargıların ipoteği altında kalmaları sebebiyle Kur’ân’ı doğru anlamaları mümkün olamamıştır. Diğer önemli husus ise, ilk neslin Kur’ân okumaya yönelirkenki amacının salt bilgilenmek, fıkıh dağarcığını geliştirmek, bugünkü ifadeyle entelektüel olmak, akademik kariyer yapmak olmadığı gibi, anlamadan okuyup hatim indirmek, ölülere okumak ya da tegannî ile okuyup haz duymak da değildi. Onlar hayat kitabı olarak gördükleri Kur’ân’ı anlamak, öğüt almak ve yaşamak amacıyla okuyorlardı. Rabbimiz, Kur’ân’da, bu okuyuşu “hakkıyla okumak” olarak niteliyor. Diğer taraftan vahyin inşa ettiği bu ilk nesil vahyî mesaja teslim olup İslam’a girerken, cahiliyeye (şirk ve ifsada) ait üzerlerinde (akîde, düşünce, örf, adet, söylem, amel, kavram, ahlak vb.) ne varsa, “verrucze fehcur” emri gereğince hepsinden arınıp, hepsini dışarıda bırakıp öyle giriyorlardı. Maalesef günümüzde birçokları bu tür kirlilikleri de İslamî düşünce ve hayat alanlarına taşıyabilmektedirler.

Ekitap için tıklayın

2- Kur’ân’ı hakkıyla okumamak, Kur’ân’ı ilk inşâ ettiği hayatın içinden kalkarak okumamak ve bugünkü hayatla da bağını kuramamak: Evren ile fıtrat ve Hakikat (Kur’ân) kitabını okumada yüzeysellik, sığlık, bu bağlamda önemli bir zaaf oluşturmuştur. Kur’ân’ı, içselleştirmeden ve hayatla bağını kuramadan okumak, Kitabı teorik bir okuyuşa hapsedip, ilk indiği ve ilk inşa ettiği hayatla ve bugünkü hayatla bağını kuramadan okumak onun hayat kitabı kılınmasını engellemiştir. Kur’ân’ı, Rasul’ün ve ilk neslin örnekliğini, mücadele sünnetini dikkate almadan okumak, bu tür okuyuşlarla sahih bir imana ve İslâmî bir hayata ulaşmayı engelleyici rol oynamıştır.

3- Kulluk eksenli hayat tasavvuru yerine iktidar eksenli hayat tasavvurunu esas almak: Kulluk eksenli mücadele yerine iktidar eksenli mücadelelere heveslenilmesi, kulluğun parçalanıp, bazı parçaların dinin/bütünün yerine ikame edilmesi, kimileri açısından kulluk bütününden soyutlanmış bir siyasî mücadelenin dinin tümü gibi algılanması, hem de diğer alanları yok sayacak derecede birinci plana çıkarılması da bir başka savrulma sebebidir.

4- İman-amel bütünlüğünü sağlayarak, söylediğini yaşayan tutarlı mü’minler olmayı başaramamak: Kur’ân hükümlerini hayat düsturu haline getirememek, Kur’ân’la ahlâklanamamak. İman edilen değerleri, Kur’ânî ölçüleri hayat düsturu haline getirememek, inanıldığı iddia edilen değerleri Salih Amel haline dönüştürememek ve iman-amel bütünlüğünü parçalayan tutumlar da savrulmalarda önemli rol oynamaktadır.

5- Derinlikten uzak ve sığ okumaların yol açtığı fikirde ve tavırda yüzeysellik:
Derinlikten uzak okur-yazarlık sonucunda oluşan fikirde ve tavırda yüzeysellik sebebiyle derinlik kazanamamak yüzünden slogan, duygu, heyecan ve tepkiselliğin davranış ve eylemlere yön vermesi, vahiy ve aklın yönlendirme ve denetiminden çıkılması ve bu halin çözümsüzlüklere, tıkanmalara yol açması da savrulmaların önemli bir boyutunu oluşturuyor.

6- Niteliksiz ve ilkesiz okumaların yol açtığı hak-batıl karışımı eklektik düşünceleri hak sanmak, batıl kavramlarla zihinleri bulandırmak.

7- Davet, eğitim ve şahidlikle toplumu dönüştürmeye dair uzun soluklu mücadeleye nefesi yetmeyenlerin bıkkınlık, yılgınlık göstererek, aceleyle iktidar ve ranta ulaşma eğilimi.

8- Korkuların, baskıların etkisiyle sistemin “meşru” saydığı alanlara sığınma eğilimi.

9- Dünyevîleşme, çıkar ve menfaat temini gibi amaçlarla pragmatizme kaymak:

Çıkar eksenli hesaplar. İkbal, iktidar, makam, mevki, kredi, ihale kapma amaçlı sisteme eklemlenmeler, süreklilik arz eden, en yaygın ve en etkili savrulmalardır.

10-Çözümsüzlük, alternatif projeler üretmede yetersizlik sebebiyle yanlış da olsa bir şeyler yapanlara meyletmek.

11-Toplumu dönüştürmede başarısız olduklarını düşünenlerin, marjinallikten kurtulmak amacıyla kitlelerin geleneksel din algılarına doğru meyletmeleri:

Aceleyle, toplumu dönüştürmede haksız yere hemen sonuç almayı ve hemen bir inkılab gerçekleştirmeyi umanlar, uzun vadeli çalışmayı göze alamadıkları ve sabredemedikleri için yılgınlığa düşmektedirler. Sonuçta da, hemen dönüştüremedikleri toplumun cahilî değerlerini yeniden keşfederek ve daha önce hata ettiklerini itiraf ederek, ne pahasına olursa olsun kitleyle buluşmak, kalabalıklardan itibar görmek, güç olmak adına topluma doğru bir dönüşüm geçirdiler.

12-Mağlubiyet psikolojisinin yol açtığı sığınmacılık ve teslimiyetçilik.

13-Egemenlere hizmet eden “iktidar uleması ya da aydınları”nın savrulmalarının kolaylaştırıcı etkileri: Bel’amların “zalim yönetimlere itaatin” gerekliliği hususundaki açıklamalarının mevcut iktidarlara itaat bilincini oluşturması ve bu sapmanın sistem tarafından sürekli beslenmesi, toplumun zulüm ve fitnenin adresini hep dışarıda aramaya alıştırılmış olmaları da genel anlamda savrulmaları kolaylaştırıcı bir tesiri olmuştur. 19.02.2021
Hazırlayan: Emrullah AYAN

 Not: Bu metin, Mehmet PAMAK’ın “Türkiye’de ve Bölgede Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız” adlı kitabının 141 ve 159. sayfalarından özetlenerek hutbeleştirilmiştir.

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

Hutbe: Müslümanların Savrulmalarının Sebepleri

by İlkav Editor
2,2K 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Müslümanların Savrulmalarının Sebepleri
“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.” (En’am: 116)
Günümüzde Müslümanların, Kur’an’ın emrettiği kulluk merkezli hayat tasavvurunu ve kulluk merkezli mücadele yöntemini bırakarak, iktidar merkezli, hevaya dayalı sistem ve yöntemlere savrulmalarının, sistem içi politikalara eklemlenmelerinin pek çok sebeplerinden bazılarını hutbenin elverdiği nisbette, maddeler halinde sizlere sunmak istiyorum.
1- İlk Kur’an Nesli gibi Kur’an’a yaklaşmamak, Kur’an’ı temel belirleyici/özne kılmamak.
Müslümanların istikameti korumada zaafa düşmesinin, baskıya ya da dünyevîleşmeye dair rüzgarların önünde istikamet krizi yaşamasının en önemli sebebi, aslında bütün sebeplerin de tetikleyicisi olan asıl sebep, pek çok Müslüman’ın ilk neslin yaklaştığı şekilde Kur’an’a yaklaşmaması ve İslam’a onlar gibi cahiliyeden tamamen arınarak girmemesidir. İlk Kur’an nesli merhum şehidimiz Seyyid Kutub’un ifadesiyle, dini doğrudan Kur’an’dan almış, başka kitapları araya sokmamıştı. Aynı yolu izlemeyen, yani önce Kur’an’la techiz olup Furkan kabiliyetini elde etmeden başka kitaplar okuyan günümüz Müslümanları bu kitapların hak ile batıl yanlarını ayıramadığı için olduğu gibi hak kabul edip sapabilmişlerdir. Kur’an’dan önce okunan bu tür kitapların şartlandırmasıyla Kur’an’a yaklaşan günümüz Müslümanlarının bu önyargıların ipoteği altında kalmaları sebebiyle Kur’an’ı doğru anlamaları mümkün olamamıştır. Diğer önemli husus ise, ilk neslin Kur’an okumaya yönelirkenki amacının salt bilgilenmek, fıkıh dağarcığını geliştirmek, bugünkü ifadeyle entelektüel olmak, akademik kariyer yapmak olmadığı gibi, anlamadan okuyup hatim indirmek, ölülere okumak ya da tegannî ile okuyup haz duymak da değildi. Onlar hayat kitabı olarak gördükleri Kur’an’ı anlamak, öğüt almak ve yaşamak amacıyla okuyorlardı. Rabbimiz, Kur’an’da, bu okuyuşu “hakkıyla okumak” olarak niteliyor. Diğer taraftan vahyin inşa ettiği bu ilk nesil vahyî mesaja teslim olup İslam’a girerken, cahiliyeye (şirk ve ifsada) ait üzerlerinde (akîde, düşünce, örf, adet, söylem, amel, kavram, ahlak vb.) ne varsa, “verrucze fehcur” emri gereğince hepsinden arınıp, hepsini dışarıda bırakıp öyle giriyorlardı. Maalesef günümüzde birçokları bu tür kirlilikleri de İslamî düşünce ve hayat alanlarına taşıyabilmektedirler.
2- Kur’an’ı hakkıyla okumamak, Kur’an’ı ilk inşa ettiği hayatın içinden kalkarak okumamak ve bugünkü hayatla da bağını kuramamak.
Evren ile fıtrat ve Hakikat (Kur’an) kitabını okumada yüzeysellik, sığlık, bu bağlamda önemli bir zaaf oluşturmuştur. Kur’an’ı, içselleştirmeden ve hayatla bağını kuramadan okumak, Kitabı teorik bir okuyuşa hapsedip, ilk indiği ve ilk inşa ettiği hayatla ve bugünkü hayatla bağını kuramadan okumak onun hayat kitabı kılınmasını engellemiştir. Kur’an’ı, Rasulün ve ilk neslin örnekliğini, mücadele sünnetini dikkate almadan okumak, bu tür okuyuşlarla sahih bir imana ve İslamî bir hayata ulaşmayı engelleyici rol oynamıştır.
3- Kulluk eksenli hayat tasavvuru yerine iktidar eksenli hayat tasavvurunu esas almak.
Kulluk eksenli mücadele yerine iktidar eksenli mücadelelere heveslenilmesi, kulluğun parçalanıp, bazı parçaların dinin/bütünün yerine ikame edilmesi, kimileri açısından kulluk bütününden soyutlanmış bir siyasî mücadelenin dinin tümü gibi algılanması, hem de diğer alanları yok sayacak derecede birinci plana çıkarılması da bir başka savrulma sebebidir.
4- İman-amel bütünlüğünü sağlayarak, söylediğini yaşayan tutarlı mü’minler olmayı başaramamak.
Kur’an hükümlerini hayat düsturu haline getirememek, Kur’an’la ahlâklanamamak. İman edilen değerleri, Kur’anî ölçüleri hayat düsturu haline getirememek, inanıldığı iddia edilen değerleri Salih Amel haline dönüştürememek ve iman-amel bütünlüğünü parçalayan tutumlar da savrulmalarda önemli rol oynamaktadır.
5- Derinlikten uzak ve sığ okumaların yol açtığı fikirde ve tavırda yüzeysellik.
Derinlikten uzak okur-yazarlık sonucunda oluşan fikirde ve tavırda yüzeysellik sebebiyle derinlik kazanamamak yüzünden slogan, duygu, heyecan ve tepkiselliğin davranış ve eylemlere yön vermesi, vahiy ve aklın yönlendirme ve denetiminden çıkılması ve bu halin çözümsüzlüklere, tıkanmalara yol açması da savrulmaların önemli bir boyutunu oluşturuyor.
6- Niteliksiz ve ilkesiz okumaların yol açtığı hak-batıl karışımı eklektik düşünceleri hak sanmak, batıl kavramlarla zihinleri bulandırmak.
7- Davet, eğitim ve şahidlikle toplumu dönüştürmeye dair uzun soluklu mücadeleye nefesi yetmeyenlerin bıkkınlık, yılgınlık göstererek, aceleyle iktidar ve ranta ulaşma eğilimi.
8- Korkuların, baskıların etkisiyle sistemin “meşru” saydığı alanlara sığınma eğilimi.
9- Dünyevîleşme, çıkar ve menfaat temini gibi amaçlarla pragmatizme kaymak.
Çıkar eksenli hesaplar. İkbal, iktidar, makam, mevki, kredi, ihale kapma amaçlı sisteme eklemlenmeler, süreklilik arz eden, en yaygın ve en etkili savrulmalardır.
10-Çözümsüzlük, alternatif projeler üretmede yetersizlik sebebiyle yanlış da olsa bir şeyler yapanlara meyletmek.
11-Toplumu dönüştürmede başarısız olduklarını düşünenlerin, marjinallikten kurtulmak amacıyla kitlelerin geleneksel din algılarına doğru meyletmeleri.

Aceleyle, toplumu dönüştürmede haksız yere hemen sonuç almayı ve hemen bir inkılap gerçekleştirmeyi umanlar, uzun vadeli çalışmayı göze alamadıkları ve sabredemedikleri için yılgınlığa düşmektedirler. Sonuçta da, hemen dönüştüremedikleri toplumun cahilî değerlerini yeniden keşfederek ve daha önce hata ettiklerini itiraf ederek, ne pahasına olursa olsun kitleyle buluşmak, kalabalıklardan itibar görmek, güç olmak adına topluma doğru bir dönüşüm geçirdiler.
12-Mağlubiyet psikolojisinin yol açtığı sığınmacılık ve teslimiyetçilik.
13-Egemenlere hizmet eden “iktidar uleması ya da aydınları”nın savrulmalarının kolaylaştırıcı etkileri.
Bel’amların “zalim yönetimlere itaatin” gerekliliği hususundaki açıklamalarının mevcut iktidarlara itaat bilincini oluşturması ve bu sapmanın sistem tarafından sürekli beslenmesi, toplumun zulüm ve fitnenin adresini hep dışarıda aramaya alıştırılmış olmaları da genel anlamda savrulmaları kolaylaştırıcı bir tesiri olmuştur.
                                                                                                                                   08.04.2016
                                                                                                                   Hazırlayan: Emrullah AYAN


Not: Konu, Mehmet PAMAK’ın “Türkiye’de ve Bölgede Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız” adlı kitabının 141 ve 159. sayfalarından özetlenerek hutbeleştirilmiştir.
 

   

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon