Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa HABERLER Usame bin Ladin´in Şehadeti Mübarek Olsun!…

Usame bin Ladin´in Şehadeti Mübarek Olsun!…

by İlkav Editor
3,5K 👁
A+A-
Reset

Emperyalist ABD işgal ordusunun gerçek anlamda terörist katil güçleri, bugün Pakistan’da işbirlikçi Pakistan yönetimi güçlerinin mihmandarlığında gerçekleştirdikleri bir saldırı sonucunda İslam ümmetinin direnişçi evladı Usame bin Ladin’i şehid etmişlerdir. Amerika’nın “demokratik” yönetimi ve onu destekleyen, emperyalist soygunlarla beslenen vatandaşları, yıllardır başına ödül koydukları Usame Bin Ladin’i alçakça katletmelerini bir bayram sevinciyle kutlamaktadırlar.

Emperyalistlerin bayram olarak kutladıkları bu olay karşısında, emperyalist işgal ve sömürüye muhatap mazlum Müslüman halklar büyük bir üzüntü yaşayacaklardır. Çünkü şehid Usame emperyalizme kaşı, mazlum Müslüman hakların hak, özgürlük ve bağımsızlıkları için direnişin bayrağını yükselten mücahidlerin önderlerindendi. Ama işgale, istilaya, sömürüye, adaletsizliğe, haksızlığa, zulme baş kaldırıp hesap soran Müslümanlara, emperyal projelerinin önündeki engelleri kaldırmak için “terörist” damgası vuranlar, ona da bu damgayı vurmuşlardı. Bu damgayla mahkum ettikleri ümmetin direnişçi çocuklarını, katil ordularıyla tasfiye etmeye yönelen emperyalistler, onun başına da ödül koymuşlardı. Öncelikle kendi zulüm, sömürü, işgal ve katliamlarını sorgulayıp, çıkardıkları küresel fesaddan dolayı utanıp, mazlum halklardan özür dilemesi gerekenler, üstelik sanki kendileri haklıymış da, kendilerine haksızlık eden bir teröristi öldürmüşler gibi davranmaktan utanmıyorlar. İnsana ve Rablerine yabancılaşarak düştükleri hayvandan aşağı konumlardan rücu edip, ıslah çabası göstermesi gereken emperyalist devletler ve destekçileri olan halklar, mazlum hakların kendilerinin bu zulümlerine karşı direnen evlatlarını katlettikleri için bayram yapacak kadar alçaldıklarını bile fark etmiyorlar.
 
Usame Bin Ladin ise, saraylarda yaşamaya Allah uğrunda dağlarda mücadeleyi tercih eden onurlu bir Müslümandı. Onun ya da el-Kaide’nin adı kullanılarak yapılan yanlış eylemlerde ne kadar dahli var bilinmiyor. Hangi şartlarda yaşadı, hangi zorluklar karşısında ve ne tür sıkıntılar içinde hangi hataları yaptığına dair somut bilgilerimiz yok elimizde. Ancak ilk dönemde, İslam düşmanı Rus işgalcilere ve daha sonra da ABD katil gücüne karşı onurlu bir mücadeleye, ilkeli bir duruş ve büyük fedakarlıklarla öncülük ettiğine şahidlik ettik. Gizlenmek zorunda kaldığı süreçte onun adına ya da kurduğu el-kaide adına yapılanların, ölçüsüz saldırıların, İslam’a ve Müslümanlara zarar veren ilkesiz şiddetin, meşru olmayan mezhepçi saldırıların ona ait olmama ihtimali güçlüdür. Nitekim son dönemde el-Kaide adına Zevahiri tarafından yapılan açıklamalar da bunu göstermiştir. Mezhep eksenli bombalamaların, camilerdeki patlamaların kendileri tarafından yapılmadığını açıkladılar. Onların dağlarda zor şartlarda gizlenmek durumunda kaldıkları süreçte, CIA ve MOSAD tarafından dünyanın pek çok yerinde, özellikle de masum insanlara ve farklı Müslüman kesimlere yönelik el-kaide adı altında pek çok provokasyon gerçekleştirildiği ve onların bu konularda açıklama yapma imkanı bulamadıkları da söylenmektedir. Ayrıca Türkiye’de de olduğu gibi, kimi iyi niyetli fakat olayları değerlendirmede ve İslami ölçülere dayalı tutum belirlemede sorunlu kimi Müslümanların yaptıkları yanlış eylemler de, Usame’yi seven ama onun kontrolü dışında gerçekleştirilen ve doğrudan bu Müslümanların hatalı şiddet uygulamaları olarak görülmelidir. Tabii ki bu konularda Zevahiri’nin yaptığı açıklamalar da geç kalmış açıklamalardır. Ancak, onların hangi şartlar altında yaşadıklarını ve bugüne kadar bu tür açıklamaları yapmaya müsait olup olmadıklarını da bilmiyoruz. İnşallah bu açıklamalar doğrudur. Elimizde somut bir aksi delil olmadıkça bu açıklamalara itibar etmek zorunda olduğumuza inanıyoruz.
 
Hatta dünya çapında ses getiren, Amerikan hedeflerine yönelik saldırıların hepsi de bütün boyutlarıyla meşru görülmeyebilir, ama anlamaya çalışılmalıdır. Velev ki, sivil insanların da zarar gördüğü kimi eylemlerin bazılarını bizzat bu Müslümanlar yapmışlar ve ölçüsüz şiddet kullanarak masum insanların haksız yere ölümüne sebep olmuşlarsa, şüphesiz yanlış olan bu eylemlerin bile faturası, öncelikle onlara değil emperyalist katil ABD'ye kesilmelidir. Kimi Müslümanların yaptıkları bu tür eylemler, sonuçta bazı masum insanlara da zarar vermesi sebebiyle meşru görülmese de, mazlum halkların çocuklarının bu çığlığı anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu tür eylemler, mazlum halkların, kendilerine yönelik on yıllardır süregelen emperyalist işgal, istila, sömürü, zulüm, işkence, tecavüz ve katliamların etkisiyle ortaya konan ve son derece haklı gerekçelere dayanan itirazlardır. Bu çığlığı temsil eden mazlum halkların çocuklarının, kimi şer’i ölçülere aykırılıklarının ve yanlışlarının meşru görülmesi söz konusu olmasa da, işgal, istila, sömürü, tecavüz, işkence ve çok boyutlu zulüm ve kitlesel katliamlarıyla onları bu yanılışa zorlayan emperyalist devletler gerçek sorumlular olarak görülmelidir. Dünya çapında oluşturdukları küresel zulüm sisteminin yol açtığı tüm haksızlıklar için, her halükarda bu zalim emperyalistlerle hesaplaşma öne çıkarılmalıdır. Bu sebeple, emperyalistlerin gerçekleştirdikleri zulümlerin altından yükselen çığlık değil, öncelikle bu canhıraş çığlığa yol açan bunca zulmü ve katliamları yapanlar emperyalistler sorgulanmalıdır. Mazlum Müslümanların, bu emperyalist sömürgeci katillerin zulmünün etkisiyle yaptıkları yanlışlıklardan kaynaklanan kimi haksızlıkların faturasının da onlara kesilmesi ve bunların hesabının bile onlara sorulması daha adil bir davranış olacaktır.
 
Takip edebildiğimiz kadarıyla, Usame kardeşimiz, lüks ve rahat içinde yaşayabilme imkanlarına sahip olduğu halde, dünya nimetlerini, süslerini değil ahiret ekinini tercih edip, mazlum Müslüman halkların hakları uğrunda, mazlum halkların direnişçi çocuklarının safında yerini almıştır. Suud Sarayında daha büyük zenginliklere ulaşma hırsıyla hayatını geçirmeye razı olmayarak, her an öldürülme pahasına zalimlerin yüzüne hakkı haykırarak mağaraya sığınan Ashab-ı Kehf misali, o da saray hayatına Afgan dağlarında mücadeleyi, zor şartlarda, dünyanın en güçlü silahlarıyla donatılmış katil ordulara karşı Allah için cihadı tercih etmişti. Aslında sürekli takip edilmeye ve tedaviye muhtaç ağır hastalıkları olan bu yiğit Müslüman pek çoğumuzun göze alamayacağımız büyük fedakarlıklarla mağaralarda yaşamayı, ölüm kusan silahlara göğsünü siper edip mazlum Müslüman halkların haklarını savunmayı ve Allah'ın hükmüyle hükmedilen adalet vasatını sağlamayı ve böylece Allah'ın rızasını kazanmayı hedef edindi. Bu kadar zor şartlarda, hastalıkları sebebiyle de ölebilmesi mümkün iken, Rabbi de ona layık olduğu şehadeti, hem de en büyük İslam düşmanı ABD'nin katil askerlerinin elinden lütfetmiş, onu layık olduğu izzetli bir ölüm olan şehadetle şereflendirmiştir.Tabii ki, ABD işbirlikçisi Zerdari ve Pakistan askeri güçleri de ona kurulan tuzakta katillere yardım ve yataklık etme zilletinin, alçaklığının rezilliğini dünyada, elim azabını da inşallah cehennemde tadacaklardır.
 
Emperyalistlerin işbirlikçileri, sırayla memnuniyetlerini açıklamaya başlayıverdiler. Geçmişte, en zalim emperyalist olan ABD’deki rahat koltuğundan Fethullah Gülen, "en nefret ettiğim adam Usame bin Ladin'dir" diyebilmişti. Üstelik de o sırada Katil Şaron Filistin'de, yaşadığı ülkenin Bush'u da bütün İslam coğrafyasında on binlerce, yüz binlerce Müslüman’ı katlederken, onlara hiçbir eleştiri yapmadan yüklenmişti Usame Bin Ladin’e… Tıpkı bunun gibi, bugün de, yıllardır ABD ve NATO'nun katil ordularının safında asker bulundurarak işbirlikçilik yapan Türkiye'nin NATO’cu ordusunun başkomutanı Abdullah Gül aceleyle verdiği beyanatında, onu "terörist başı" ilan edip, ölümüne sevindiğini, büyük memnuniyet duyduğunu aynı işbirlikçilik haletiruhiyesiyle kolayca ifade ediveriyor.
 
Vatikan dahi siyaseten bile olsa, “bir insanın öldürülmesinden memnun olunamayacağı” açıklaması yaparken, Abdullah Gül’ün katil emperyalist ordular tarafından şehid edilen bir Müslüman hakkındaki, emperyalist jargonlara dayalı şu açıklaması ibret vericidir: "Bu şunu gösteriyor; teröristler ve terör örgütlerinin başlarının sonu, eninde sonunda canlı veya cansız ele geçirilmektir. Dünyanın en tehlikeli ve sofistike başının da bu şekilde ele geçirilmiş olması, herkese ibret vesilesi olmalı. Büyük memnuniyetle karşılıyorum."
 
Bu kadar ABD eksenli düşünmek, bu kadar yaranma çabası göstermek ve böyle bir konuda bu kadar hazır ve aceleci bir şekilde memnuniyet beyan etmek ne anlama gelmektedir? Yüz binlerce mazlum Müslüman’ın katili olan Şaron ya da Bush öldüklerinde, aynı memnuniyetini açıklayabilecek midir? Bulunduğu konum itibariyle, gerçek katillerle işbirlikçiliği sebebiyle, üzüldüğünü söyleyemese de, hiç değilse susamaz mıydı, daha nötr ifadeler kullanamaz mıydı? Bu kadar acele, bu kadar rahat ve kolay bir biçimde memnuniyet izharı, işbirlikçiliğin yol açtığı tahribatın bir sonucu mu, yoksa malum “ulusal çıkar”ların bir başka gereği mi??
 
Biz ise, kardeşimizin içinde bulunduğu şartların etkisiyle kendisinin ya da kontrol edememesi gibi sebeplerle kendi adına yapılan hatalarının affını, mağfiretini Rabbimizden niyaz ediyor, şehadetinin Rabbimiz katında mübarek olması ve dünyada itibar etmeyip dağları tercih ettiği sarayların, nimetlerin kendisine cennette lütfedilmesi için dua ediyoruz. Allah rahmet ve mağfiretiyle muamele eylesin.
 
Allah’ın izniyle, şehid Usame Bin Ladin, emperyalizme, küfrün küresel ifsadına karşı onurlu bir direnişin simgesi olarak tüm Müslümanların gönüllerinde yaşayacaktır. İnşallah ümmetin mücahid çocukları, onun çok zor ve sıkıntılı şartlarda geçen hayatında ve mücahedesinde yaşananlardan da vahyin ölçüleri içinde dersler çıkarıp, yanlışlarını ıslah edip doğrularını biriktirerek, bu değerli birikim üzerine kendi birikimlerini ve tecrübelerini de ekleyerek, aynı direniş ruhunu, ümmet tevhidi ölçülerde bağımsız ve izzetli günlerine tekrar kavuşuncaya kadar sürdüreceklerdir.
 
Rabbimizden, ümmetimize sabır dileyerek, Kur’an’da diriliş ve direniş ruhunu sürdürecek azim niyaz ediyoruz!
 
 

Ahmed KALKAN – Ahmet Turgut ULUCAK – Hakan AKSU – Hamza ER – Harun ÜNAL – Mehmet PAMAK – Sabiha ATEŞ ALPAT – Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon