Mısır Büyükelçiliği önünde yapılan basın açıklamasını Ankara Müslümanlarla Dayanışma Platformu adına Mehmet Sılay okudu.. Sılay açıklamada “Bugün Mısır’da bin 121 Müslüman’ın idam kararı onaylanmış ve tüm dünya komuoyu bunu büyük bir sessizlik içerisinde izlemektedir.” dedi.
En son kararda İhvan-ı Müslimin Hareketi lideri Muhammed Bedii’nin de aralarında olduğu 183 kişi daha sadece 20 dakika süren acele bir kararla idama mahkum edildiğini, Sisi ve ona tabi olan güruhun hiçbir silahlı eylemde yer almamış ve halkı buna çağırmamış olan Müslüman Kardeşler’e ölüm kararlarını saniyeler içinde verebiliyor olmalarının onların fıtratlarına yabancılaşarak hayvandan aşağı düşmüş canilere dönüştüklerinin kanıtı olduğunu dile getiren Sılay, “Muhammed Mursi, “Kur’an bizim anayasamız, Resulullah (sav) bizim önderimiz ve yaptığımız her amelin gayesi Allah (c.c.)rızası içindir.”dediği için mi tehlikeli bulunmuştur? Yoksa devlet dairelerinden kendi fotoğraflarını astırmak yerine Allah lafzını oralara yerleştirerek Milletine ihanet mi etmiştir. Bölgedeki halklara zulmeden despot rejimler, diktatörlükler, şeyhlik ve sultanlıklar, hepsi batılı liberal ve sol demokrasilerin eseri oldukları gibi, şimdi de halkların ayaklanarak kaderleri üzerinde söz sahibi olmaya çalıştıkları süreçte de, Mısır’daki darbenin de, Suriye’deki Müslüman katliamının da arkasında aynı -sözüm ona- demokratik devletler yer alıyorlar.” dedi.
Müslümanların maslahat umarak ve büyük bir hata yaparak peşine takıldıkları “demokrasi”nin nasıl vahşi bir sömürü ve katliam mekanizması ve sömürücü liberal finans kapital diktatörlüğünün elinde bir aldatma enstrümanı olduğunu söyleyen Sılay “demokratik gerçeklik, hukuksuz ve yargısız infazı esas alan idamlara karşı zalimden yana suskunlukla, görmeyen gözlerin, duymayan kulakların, anlamayan idraklerin bile harekete geçmesini sağlayacak kadar çarpıcı bir uyarı ve sarsıcı bir çığlık olarak gündeme düşmüş bulunmaktadır. Mısır’daki hukuksuz yargılamalarda uluslararası hukuk standartlarına da uyulmamakta, savunmalar alınmamakta, hukuki yargılama yerine keyfi yargı vahşeti uygulanmaktadır. Yaşananlar, Türkiye’de geçmişte yapıldığı gibi; “Sanığın idamına tanığın bilahare dinlenmesine!” karar veren istiklal mahkemeleri nasılsa Mısır’da da insan aklı ve vicdanı ile alay eden zalimane bir yargılama sürecini oluşturulmaktadır. Bu yüzden Mısır’da tam bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Halbuki bir insana yapılan haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş tehdittir. Böyle büyük bir haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Mısır cuntası fıtratı bozuk dikta yargıçlarına tetikçilik görevi vermiştir. Baltacılardan kurtulanlar yargıçlar çetesi tarafından düzmece yargılamalarla infaz edilmek ve halk susturulmak, sindirilmek ve darbecilere teslim olmaya zorlanmak istenmektedir.” şeklinde sözlerine devam etti.
Mısır’da yaşanan vahşet, liberal demokrasilerin, seküler sistemlerin, batıl modellerin ortak zulmü olduğunu, bu şekildeki keyfi idam kararlarının 3-5 Siyonist ya da Hıristiyan için verilmesi durumunda tüm dünya kamuoyu ayağa kalkarak tepki göstereceğini ancak, söz konusu olan Müslümanlar olunca, dakika başına 76 idam kararı, gayet doğal görerek sessizce izlediklerine söyleyen Sılay sözlerini “Allah’ın, meleklerin ve bütün lanet edicilerin laneti Yaşasın Amerikan Demokra”SİSİ” diye haykıran, insanlık onurunu hiçe sayarak suçsuz insanlara idam kararlarını verebilen ve bu yapılan zulmü keyifli bir sessizlikle izleyebilenlerin üzerlerine olsun diyoruz. Her birimiz birer Musa gibi Firavunların tepesine inerek HAKK’ı mutlaka üstün kılacağımıza inanıyoruz.” şeklinde sona erdirdi.
Basın açıklaması sık sık “İhvana Selam,Direnişe Devam”,”Tevhid,Adalet,Özgürlük”,”Kahrolsun ABD Emperyalizmi”,”Yaşasın Küresel İntifada”,”Yaşasın İslami direnişimiz”,”Zalim Sisi,Seninleyiz Mursi”,”Şehitlerin yolu,Bizim Yolumuz” , tevhid ve tekbirler eşliğinde slagonlarla kesildi.Basın açıklaması Muhittin Özdemir hocanın yapmış olduğu dua ile sona erdi.
Basın açıklamasının tam metni.
Mısır ‘daki Sisi Darbesini Protesto Ediyoruz
Bildiğiniz gibi, Mısır’da 3 Temmuz darbesinin Müslüman Kardeşlere yönelik sınır tanımaz zulümleri yeni boyutlara ulaşarak sürdürülüyor. Cinayet şebekesi haline gelmiş katil darbecilerin emirlerini Allah’ın emirlerinin üstünde tutmayı kendilerine şiar edinmiş idam mangası mahkemeler bin iki yüz on iki Müslüman Kardeşler’in Yöneticileri hakkında idam kararı vermiş ve maalesef tüm dünya kamuoyunun sessizliği içerisinde daha şimdiden 220 Müslüman’ın idam kararı sözüm ona müftülük makamı tarafından onaylandı.
En son kararda İhvan-ı Müslimin Hareketi lideri Muhammed Bedii’nin de aralarında olduğu 183 kişi daha sadece 20 dakika süren acele bir kararla idama mahkum edildiler. Sisi cuntasının işlediği katliamların suç ortağı olan kukla yargı sistemi verdiği despot kararlar karşısında Müslüman Kardeşlerimizi yalnız bırakmamak, darbecileri , bu kararlara imza atan yargıçları, bu düzmece mahkemeleri, düzmece onay makamlarını ve buna sessiz kalan başta ABD-İNGİLTERE -SİYONİST İSRAİL-AB ÜLKELERİ-RUSYA-ÇİN ŞER CEPHESİ ile SUUDİ ARABİSTAN gibi yerli iş birlikçi ülkeleri protesto etmek için bugün burada toplandık.
Çok boyutlu zulümlerle, baskılarla ve ceza evlerine doldurarak, katliamlar ve idamlarla yok ederek İHVAN direnişini kırmak isteyenler, her şeye rağmen direnişe devam eden bu fedakâr insanların azmi karşısında çılgına dönmekte ve yeni zulümlerle şiddet dozunu arttırarak sonuç almaya çalışmaktadırlar.
Müslüman olduğunu iddia eden bu güruhun hiçbir silahlı eylemde yer almamış ve halkı buna çağırmamış olan Müslüman Kardeşler’e ölüm kararlarını saniyeler içinde verebiliyor olması onların fıtratlarına yabancılaşarak hayvandan aşağı düşmüş canilere dönüştüklerinin kanıtı değil midir?
Silahsız direniş sergileyerek hak ve adalet talep edenlerin idama mahkûm edilmeleri, zalimlerin alçaklıkta sınır tanımayan mantığını ele veren katmerli bir zulmü oluşturmaktadır.
Yine bildiğiniz gibi, halkın yarısından fazlasının oyunu alarak seçilmiş olduğu halde darbeyle devrilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi de dört ayrı davadan yargılanmaktadır. Seçilmiş bir Cumhurbaşkanına karşı yapılan bu saldırı “demokrasi acıkınca yenilen bir puttur” sözlerinin en güzel kanıtıdır.
Muhammed Mursi, “Kur’an bizim anayasamız, Resulullah (sav) bizim önderimiz ve yaptığımız her amelin gayesi Allah (c.c.)rızası içindir.” dediği için mi tehlikeli bulunmuştur?
Yoksa devlet dairelerinden kendi fotoğraflarını astırmak yerine Allah lafzını oralara yerleştirerek Milletine ihanet mi etmiştir.
Zulüm mahkemeleri yüzlerce masum Müslüman’ın idamına karar vererek Müslüman Mısır halkının gözünü yıldırmak, onları sindirmek, hür ve bağımsız iradelerini yok etmek ve sonuçta adaletsizliğe dayalı despot rejime itaate zorlamak istemektedir.
Bölgedeki halklara zulmeden despot rejimler, diktatörlükler, şeyhlik ve sultanlıklar, hepsi batılı liberal ve sol demokrasilerin eseri oldukları gibi, şimdi de halkların ayaklanarak kaderleri üzerinde söz sahibi olmaya çalıştıkları süreçte de, Mısır’daki darbenin de, Suriye’deki Müslüman katliamının da arkasında aynı -sözüm ona- demokratik devletler yer alıyorlar.
Darbe sürecinin şiddete dayalı etkisi ve emperyalist devletlerin desteğiyle Cumhurbaşkanı olan Sisi’nin, Batılı bir televizyon kanalına yaptığı “İhvan, Mısırlıların gözünden düştü. Bu düşünceyle tekrar barış olmayacak. Benim Cumhurbaşkanlığı dönemim boyunca İhvan diye bir şey olmayacak.” şeklindeki açıklamaları, demokratik dünyanın ve iş birlikçileri olan darbecilerin, İslam ve onun temsilcileri karşısında ne kadar aciz ve çaresiz kaldıklarını ve ancak yok ederek başa çıkabileceklerine inandıklarını ortaya koymaktadır.
Bölgede olup biten bütün bu zulümler, sömürüler, darbeler, kitlesel idam kararları, bir inancın müntesiplerini topluca yok etme planları, İslam’a ve ümmete düşman olan ABD, AB ve bölgedeki iş birlikçileri İsrail terör devleti ile çıkarlarını düşünen Suudi Arabistan ve Körfez Emirliklerince desteklenmektedir. Ne kadar gariptir ki ABD’nin tam da bu kitlesel idam kararları sürecinde, daha önce kıstığını açıkladığı Mısır’a askeri silah yardımını yeniden serbest bırakma kararı açıklanmış ayrıca başta ABD olmak üzere, bütün bu emperyalist devletlerin ve işbirlikçileri olan bölge diktatörlerinin desteğiyle, Mısır’da yapılan darbe, katliamlar ve verilen idam kararları dünya halklarına “demokrasiyi inşa etme çabası” olarak gösterilmekte ve utanmazca sahiplenilmektedir.
Aslında bu durum, kimi Müslümanların maslahat umarak ve büyük bir hata yaparak peşine takıldıkları “demokrasi”nin nasıl vahşi bir sömürü ve katliam mekanizması ve sömürücü liberal finans kapital diktatörlüğünün elinde nasıl bir aldatma enstrümanı olduğunu, ayrıca nasıl bir fıtrat ve İslam düşmanlığını esas aldığını çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Hatta bu demokratik gerçeklik, hukuksuz ve yargısız infazı esas alan idamlara karşı zalimden yana suskunlukla, görmeyen gözlerin, duymayan kulakların, anlamayan idraklerin bile harekete geçmesini sağlayacak kadar çarpıcı bir uyarı ve sarsıcı bir çığlık olarak gündeme düşmüş bulunmaktadır.
Mısır’daki hukuksuz yargılamalarda uluslar arası hukuk standartlarına da uyulmamakta, savunmalar alınmamakta, hukuki yargılama yerine keyfi yargı vahşeti uygulanmaktadır. Yaşananlar, Türkiye’de geçmişte yapıldığı gibi; “Sanığın idamına tanığın bilahare dinlenmesine!” karar veren istiklal mahkemeleri nasılsa Mısır’da da insan aklı ve vicdanı ile alay eden zalimane bir yargılama sürecini oluşturulmaktadır. Bu yüzden Mısır’da tam bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Halbuki bir insana yapılan haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş tehdittir. Böyle büyük bir haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Mısır cuntası fıtratı bozuk dikta yargıçlarına tetikçilik görevi vermiştir. Baltacılardan kurtulanlar yargıçlar çetesi tarafından düzmece yargılamalarla infaz edilmek ve halk susturulmak, sindirilmek ve darbecilere teslim olmaya zorlanmak istenmektedir.
Alçakça hesaplarla verilen bu vahşi kararlar, aslında tüm dünya insanlığını meydanlara dökecek derecede insanlık onurunu hedef alan, insani değerlerle alay eden, insanı aşağılayan kararlardır. Türkiye’de de, Batı’da da seküler aydınların ve yazarların, liberal ve sol çevrelerin, “demokratik hükümetlerin” büyük ekseriyeti bu büyük utancı sapkın inançlarının fıtratlarında yol açtığı erozyon, yozlaşma sebebiyle doğal bir hal olarak yaşamaktadırlar. Bu sebeple, Mısır’da yaşanan vahşet, liberal demokrasilerin, seküler sistemlerin, batıl modellerin ortak zulmüdür.
Bu derece keyfi idam kararları eğer 3-5 Siyonist ya da Hıristiyan için verilseydi ya da balinalara yönelik bir kıyım söz konusu olsaydı tüm dünya kamuoyu ayağa kalkardı, söz konusu olan Müslümanlar olunca, dakika başına 76 idam kararı, gayet doğal görünmektedir.
Allah’ın, meleklerin ve bütün lanet edicilerin laneti Yaşasın Amerikan Demokra”SİSİ” diye haykıran, insanlık onurunu hiçe sayarak suçsuz insanlara idam kararlarını verebilen ve bu yapılan zulmü keyifli bir sessizlikle izleyebilenlerin üzerlerine olsun diyoruz. Her birimiz birer Musa gibi Firavunların tepesine inerek HAKK’ı mutlaka üstün kılacağımıza inanıyoruz.
Eğer bizler de bu vahşetlere sessiz kalırsak Rabbimiz bize bunun hesabını soracaktır. Ahiret gününde “kimin yanındaydınız?” sorusuyla muhatap olduğumuzda ne cevap vereceğimizi düşünmeli ve gereğini yerine getirmek üzere harekete geçmeliyiz.
Sonuç olarak, bu hukuksuz, zorba ve vahşi uygulamaları kınıyor, her türlü desteğimiz ve dualarımızla Mısır halkının ve mazlumlarının yanında olduğumuzu bildiriyoruz. Zalimler, kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Rabbimiz, katil darbecileri, destekçilerini, emperyalistleri, tüm zalimleri ve Mısır’ın idam mangası yargıçlar çetesini kahretsin. Yaşasın zalimler için cehennem…
Zafer Hakk’ın ve Hakk’ka inananlarındır.
MÜSLÜMANLARLA DAYANIŞMA PLATFORMU
GENÇ BİRİKİM (MEDENİYET VAKFI ANKARA),
İLMİ VE KÜLTÜREL ARAŞTIRMALAR VAKFI – İLKAV,
KARDELEN DERNEĞİ
UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ ANKARA,
VAHDET VAKFI