İLKAV’da Ramazan bayram namazı kılındı ve mü’minler bayramlaştılar
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV konferans salonunda mü’minler Ramazan bayram namazını kıldıktan sonra bayramlaşma merasimi yaptılar.
Bayram namazı öncesi Emrullah Ayan’ın sohbeti oldu. Ayan, konuşmasında; Kur’an’ın doğduğu ay olan mübarek Ramazan ayını geride bıraktık. Kur’an bu ayda doğdu ve bu ayı, sıradan 12 aydan bir tanesi iken mübarek bir ay yaptı. Kur’an’ı bu ayda indirerek bizlere tenezzül edip izzet veren Rabbimize şükür vesilesi olarak oruç tutuyor ve bugün de bayramını idrak ettiğimizi belirterek giriş yaptı.
Ardından Hucurât: 10. âyet ve Rasulullah (S)’in “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.” hadisi üzerinden asıl kardeşliğin iman kardeşliği olduğunu, Kur’an bunu açıkça ifade edip kardeşler arasında meydana gelebilecek problemlerin, küskünlük ve kırgınların yine mü’minler tarafından onların aralarını ıslah ederek gidermeleri gerektiğini vurguladı.
Bayramların neşe ve sevinç günleri olduğunu, bunu Rasulullah (S)’in birçok hadisinde ifade ettiğini örnek hadislerle anlattı.
Bayramların neşe ve sevinç günleri olmasına rağmen dünyanın dört bir yanında yaşayan, özelde ve özellikle Gazzeli Müslümanların kan ve gözyaşı içerisinde bir bayrama girdiğini, bunun da bizleri derinden etkileyip iç burukluğu ve sıkıntı yaşatarak sevincimizi gölgelediğinin altını çizdi.
Bu bayramsohbetinden sonra bayram namazı edâ edildi.
Bayram namazı hutbesini okuyan Hayati İsaoğlu hutbede şunları söyledi:
Hutbe: Son pişmanlık fayda vermez
“O gün cehennem de bütün dehşetiyle getirilir. İnsan o gün, tüm yaptıklarını birer birer hatırlar; ama bu hatırlamanın ona ne faydası olur ki? Ölümcül bir pişmanlık içinde: ‘Keşke sağlığımda şu ebedî hayatım için bir hazırlık yapmış olsaydım’ der. O gün Allah’ın vereceği azabı hiç kimse veremez.” (Fecr: 23-25)
Kıymetli müminler, bugün hicrî Şevval ayının 1’i 1446/Pazar
Rabbimiz bu Ramazan bayramımızı bereketli kılsın. Bir yılın Ramazan ayını daha geride bıraktık. Rabbimiz bizleri tüm dünya Müslümanlarının yüzlerinin güldüğü Ramazanlara ve bayramlara ulaştırıp, Kur’an’ın gölgesinde bir hayat geçirme bahtiyarlığına erdirsin.
Bu bayrama da ümmet olarak kan, gözyaşı ve zulümlerle girmek bahtsızlığını yaşamaktayız. Ümmet olamamanın verdiği zillet neticesinde maalesef İslam coğrafyası olarak böyle acınası bir durumda bulunmaktayız. Kur’an ilkelerinin raflara kaldırılması, farkına varılmaması ve onların içselleştirilip hayata aktarılamaması sonucu bu zillet hali yaşanmakta olduğunu görmekteyiz. Keşke hablullaha sarılıp ilkelerini, dost ve düşmanlarımızı, sevgi ve nefretlerimizi, zalimlerin sıfatlarını ve vasıflarını onlarla olan ilişkilerimizi, istikametimizi Kur’an’ı referans alarak yapmış olsa idik her halde bugün bu hallerde olmazdık. Vahiy bizleri uyararak; “zulmedenlere meyletmeyin, Allah düşmanlarını veli edinmeyin, emrolunduğunuz gibi istikamet üzere olun. Kulluğu yalnız bana yapın, dua ve yakarışı yalnız bana yapın, araya başka canlı cansız kimseyi koymayın. Allah’ın yanı sıra başka şeylerin hükümlerini Kur’an’ın önüne geçirmeyin. Tercihlerinizi sevgi ve nefretlerinizi Kur’an belirlesin.” Diyordu. Ancak bizler bu hükümleri güzel sesli hafızlardan makamına uyarak sevap kazanmak için kazanılan sevabın bir kısmını da ölülerimize paylaştırmak sureti ile anlamadan ve dolayısı ile hükümlerine uymadan tam tersini yapıyor ve bu halimizle O’ndan af, bağış, mükafaat ve yardım bekliyoruz. Bu ne yaman bir gaflet, çelişki ve aymazlık. Gene bir Kur’an ayı Ramazan daha geldi geçti. Hani var mı kendimizde çevremizde ve İslam dünyasında elle tutulur bir değişim?
Ramazan aynı zaman da muhasebe ayıdır. Geçirdiğimiz günlerin, ayların, yılların hatta ömrün hesabının yapılması gereken önemli bir muhasebe mevsimi. Hani esnaf olarak veya tacir olarak hemen hepimiz dünyevi kazanımlarla ilgili bir plan, program ve hesap yaparız ya. En az bir o kadar da âhiret ile ilgili de hesap yapmamız gerekmiyor mu? Elbette fazlasıyla gerekiyor. Bu meyanda Rasul (S) bir rivayette şöyle buyurmuşlardır :
“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.“
Bir başka rivayette ise, “İnsanın ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nasıl geçirdiği, malını nerede kazandığı, malını nereye harcadığı, bildikleriyle amel edip etmediğinden hesaba çekileceğini” (Tirmizî, Kıyâmet, 1 ve 25) bildirmiştir. Bu hadisler hayatta yapmayı düşündüğümüz her konuda atacağımız her adımda temel ölçümüz olmalıdır. Ramazan ayına girerken bu ayın Kur’an ile diyalog ayı olduğu, takvanın ön planda olması her vesilesi ile hatırlatılmıştı. Dolayısı ile bu kazanımlarımızı artırarak devam etmeli, oruç ve infakların da sadece bu ayla sınırlı olmadığını bilmeliyiz. Ahlâkî eksiklerimizi de bu vesile ile gidermeliyiz. Gevşek davrandığımız ertelediğimiz Kur’an prensiplerini daha duyarlı olarak yerine getirmeliyiz. Ümmetleşme noktasındaki zaaflarımıza da çözümler bulmalıyız.
Değerli kardeşlerim, hutbemin başında okuduğum tarzda âyetler kitabımızda fazlası ile bulunmaktadır. Gerçekten de çok ibret verici uyarılar ihtiva etmektedir. Gerek okuduğum âyette gerekse nebevî haberlerin bildirdiklerinde hayatımızda yaptıklarımızın bizi pişmanlık duymayacağımız türden, Rabbimizin razı ve memnun olacağı şeyler olması gerektiği hatırlatılmakta ve bu hayatta karşılaşılan her türden konuların çözümünde Allah’ın hatırının ve emrinin öncelenmesi gerektiği Kur’ânî bir emirdir (Ahzâb: 36).
Şu an nefes alıp verirken tevbe yani dönüş mümkün iken gereken yapılmalıdır: “Azap size gelip çatmadan önce rabbinize yönelip O’na teslim olun; sonra kimseden yardım göremezsiniz.” (Zümer: 54)
Ölüm anı geldiğinde veya mahşerdeki nedamet ve pişmanlık fayda vermeyecektir. Her gün yüzlerce insanın hayatı son bulmaktadır. Bu bizlerin de bazen katıldığı cenazelerde insanlara bir şeyleri hatırlatmıyor, yola gelmelerini sağlamıyorsa, yanlışlarından dönme konusunda insanı harekete geçirmiyorsa artık bu duyarsızlığa yapılacak bir şey yok demektir.
Müstekbirlerin Gazze’de, Keşmir’de, Doğu Türkistan’da, Yemen ve Mısır’da ve daha nice bölgelerde yaptıkları cinayetlere, zulümlere rağmen bayramlar mutluluk ve sevinç günleridir. Müslümanlar açısından Ramazan bayramı yoğun bir kulluk döneminden sonra Rabbimizden bir kurtuluş ve felah müjdesi olarak görülmelidir.
Bayramları hak etmek için fedakârca bir Ramazan ifa edilmiş olmalıdır ki bayrama yani müjdeye yüzümüz olsun. Bayram vesilesi ile eş dost akraba ziyaretleri ihmal edilmemelidir. Çocuklar sevindirilmeli, hediyeler verilmelidir. Unutulmamalıdır ki İslâmî çerçevede yerine getirilen bu davranışlar ibadet olarak değer kazanır.
Bayram İslâm’ın bir kavramıdır dolayısıyla İslâmî sınırlar içinde idrak edilmelidir. Bayramlar tatil olarak görülüp tüketim kültürünün bir parçası haline getirilmemelidir. Hem zaman hem bütçe israfından her yönü ile kaçınılmalıdır.
Bu duygularla tüm Müslümanların Ramazan bayramları mübarek olsun.
30.03.2025
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU
Cemaat, bayramlaşma ve çocuklara verilen hediyelerden sonra dağıldı.
Bayram sohbeti ile bayram hutbesinin video ve fotoğrafları aşağıda sunulmuştur.