17. 03. 2017 günü Cuma namazını müteakip Cuma cemaatinden bir grup ve İLKAV yetkilileri, Ankara Adliyesine giderek 10.03.2017 Cuma günü İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı'ndaki Cuma namazı sırasında yapılan provokasyon sürecinde Peygamberimiz'e (SAV) küfreden provakatörler hakkında ve haksız yere yapılan gözaltılar sebebiyle suç duyurusunda bulundu. Önce İLKAV'da Mehmet Pamak, olaylar hakkında bir konferans verdi. Daha sonra bir grupla Adliye binasına gidilip müşteki Mehmet Pamak, Hayati İsaoğlu ve Yalçın içyer'in imzaladığı suç duyurusu metnini savcılığa verdiler. Savcılıktan çıktıklarında, Adliye önünde bekleyen gruba bir açıklama yapan İLKAV Başkanı Pamak, burada yaptığı kısa konuşmada ve daha sonra da vakıftaki konuşmasında özetle şunları ifade etti: "Değerli Müslümanlar, şüphesiz ki mevcut laik sistemin kurumsal yapısından ve laik yasalarından bir adalet beklemiyoruz. Bu şikayetimizle güttüğümüz amaç; birinci olarak, hiç olmazsa kendi yasalarına sadakat gösterirlerse bu zulümleri o yasalar bile yasakladığı için, kendi adamlarını hiç değilse kendi yasalarıyla cezalandırmalarını temin etmektir. İkinci olarak, bu vesileyle bir haber yaparak kamuoyunu bilgilendirmek ve bu suretle kamuoyunu harekete geçirmek suretiyle zalimler üzerinde bir kamoyu baskısı oluşturmaktır. İşte bu kamuoyu baskısını oluşturmak için Peygamberimize hakaret eden zalimlere hesap sorulmasını gündemleştirmek üzere böyle bir suç duyurusunda bulunduk. Ayrıca bu şikayetle en üst sorumluların da sorumlu davranıp görevlerini yapıp yapmadıkları hakkında komuyunun takip etmesine vesile olmayı da amaçladık. Ama içeride de iyi niyetli bir sorumlu ile karşılaştık. İnşaAllah, hiç olmazsa kendi yasalarına sadakat gösterecek bir yetkili gördük karşımızda. İnşaAllah mevcut yasalar bile uygulansa bu şüpheliler cezalandırılabilecektir. Biliyorsunuz, bu benim cahiliye dönemimde, Parlamentoda "Allah'a ve Peygamber'e sövenlerin cezalandırılmasına dair yasa teklifini benim organize ettiğim bir grup üye ile vermiştik. Yani 'Peygambere hakaret edenler', düşünün ki benim o günkü cahiliye dönemimden bile çok geride, adeta zilletin çukurunda bulunuyorlar. Düşünün ki, ben o günkü cahiliye halimle bile Peygambere hakaretin yasaklanması için yasa teklifi veriyorum, aynı cahiliye içinde olan bunlar ise Peygambere hakaret edecek kadar düşük kalitede insanlar. İnşaAllah hesabı sorulacak, müstahak oldukları karşılığı alacaklardır. Biz de Rabbimizin huzurunda hesabını sormaya ve bu ahlaksızlıkları, bu zulümleri, Peygamberimize hakaretleri ve hakaret edenleri sorgulamaya ve tel'in etmeye devam edeceğiz, bu tür zulümlere bugün olduğu gibi zalimlerin yanına bırakmayarak karşı çıkmaya devam edeceğiz. Şimdi inşaAllah sükunetle dağılalım, Allah hepinizin ecrini versin. Siz de geldiniz ve burada bulunmakla inşaAllah Rabbinizin katında 'Ya Rabbi! Biz de bu zulme karşı itiraz ettik' diyecek bir mazeret sunabileceğiniz şahitliğinizi yaptınız. Allah kabul etsin." Pamak, vakıf salonuna gelindiğinde orada toplanan kardeşlerimize hitaben yaptığı konuşmada yukarıdaki sözlerine şunları da ilave etti. "Danimarka ve Fransa'da çizilen karikatürler mi, yoksa bu polislerin sin-kaflı sövmeleri mi Peygamberimize daha büyük hakarettir? Avrupa'daki bu alçakça karikatürlerle yapılan hakaretlere haklı olarak hep birlikte büyük tepkiler verdiğimiz halde, burada hem de TEM binası girişinde gerçekleşen bu sefil hakarete de asla sessiz kalmamalıyız. Bu alçakların, sistemin yasalarına göre de suç teşkil eden bu cürümleri sebebiyle mutlaka haddi bildirilmelidir. Eğer, sistemin yasalarına göre de suç işlemiş olan bu provakatörlere, Peygamberimize (SAV) alçakça sövenlere ve haksız gözaltılara sebep olanlara gerekli soruşturma yapılmaz ve cezaî müeyyide uygulanmaz ise biz her platformda; bu zulmü yapanlara da, engel olmayanlara da ve kendi yasalarına bile sadakat göstermeyerek bu zalimlere haddini bildirmeyenlere de, hak ettikleri eleştirilerimizi yapmaya devam edeceğiz. Bu büyük zulüm ve cürüm karşısında gereğini yapmadığı takdirde bütün bunlardan nihai anlamda sorumlu hale gelecek iktidarı sorumlu tutup suçlamayı da sürdüreceğiz.
Savcılığa verilen suç duyurusu dilekçesi metninde şu hususlara değinildi: "Konu: İLKAV cuma konferansı salonunda 10.03.2017 günü cuma namazı sırasında hutbe okunurken daha sonra sivil polis olduklarını öğrendiğimiz bazı provokatörlerin öncülüğünde bir grubun gerçekleştirdiği provokasyon ve o süreçte icra ettikleri saldırganlık ve küfürler hakkında ve aynı provokatörlerin emniyete şikayette bulunmaları üzerine gerçekleştirilen operasyonla uygulanan gözaltı sürecinde götürüldüğümüz TEM girişinde Hayati İsaoğlu ve Yalçın İçyer 'e karşı hakaret ve tehdit ile aynı esnada Peygamberimiz S.A.V 'e yapılan küfür ile sonradan Mehmet Pamak'ın da dahil edildiği haksız ve hukuksuz gözaltılar sebebiyle suç duyurusu. Açıklama: Bu suç duyurusunda, iki bölüm yer alacaktır. 1 . Bölüm: 10.03.2017 günü Cuma konferansını veren Yalçın İçyer ve hutbeyi okuyan Hayati İsaoğlu konuşmalarından dolayı konferansta hazır bulunan ve henüz ismini bilmediğimiz bir grup tarafından hakaretle birlikte darp edilmek istenmiş ve nihayetinde Yalçın İçyer, Hayati İsaoğlu ve konferansta dinleyiciler arasında bulunan Hüsamettin Ulaş Özkan, Çankaya İlçe Emniyeti'ne götürülmüştür. Daha sonra da Terörle Mücadele'ye (TEM) götürülerek gözaltına alınmışlardır. Bu provokasyonu gerçekleştirip saldırganlık ve hakaret içeren eylemlerle Cuma namazı ortamını ifsad eden ve sonra da yalan içerikli iddialarla şikayette bulunan bize kendilerini polis olarak tanıtıp polis kimliği gösteren ve hatta ''evet provokatörüm diyen'' bu provokatörler hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Söz konusu şahıslar, Savcılık Makamınızca öncelikle TEM girişi kamera kayıtlarıyla (17.00-18.30 arası kamera kayıtları) tesbit edilebilir. Bir an için bu şekilde tesbit edilmesi yoluna gidilmediği vakit, bu şahıslardan birisinin görüntüleri elimizdedir. Savcılığınız lüzum görürse ibraz edebiliriz. Birisi İLKAV vakfı konferanslarına daha evvelinden de gelen emekli bir polis olduğu tarafımızca malumdur. Diğeri ise görüldüğü vakit tarafımızca teşhis edilebilecektir. Kaldı ki, gözaltıya sebep soruşturma dosyası olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2017/44408 sayılı soruşturma numaralı dosyada ihbar veya şikayet eden sıfatıyla yer aldıkları dosyadan te'min edilebilir. Gözaltı sonrasında TEM girişinde isimlerini şu an bilmediğimiz lakin şikayetçiler olduğu söylenilen yukarıda belirtilen kişilerin tam bu sırada TEM'den çıkış yaptığı tarafımızca müşahade edilmiştir.Şikayetçi bu 3 kişi , bize karşı '' -şerefsiz pezevenkler, sizi El bab'dan beter edeceğiz, El bab'a gömeceğiz'' demiş, bir tanesi de " Baş komutanımız tek liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'a laf söyletmeyiz" diye bağırarak gözaltına alınan bizlerin üzerine yürüyünce Hayati İsaoğlu'da "Recep Tayip Erdoğan peygamber mi? o neden eleştirilemesin?" deyince "Senin peygamberini si..rim'' dediğine şahit olunmuştur. Bunun üzerine biz hep birlikte orada hazır bulunan resmi ve sivil polislere hitaben "Görüyorsunuz Peygamberimize küfür ediyor. Neden müdahale etmiyorsunuz? Siz Müslüman değil misiniz? Biz bundan şikayetçi olacağız sizi de şahit göstereceğiz." dedik. Lakin onlara hiç bir müdahalede bulunmadılar ve bizi oradan uzaklaştırdılar. Bu büyük cürmü işleyen ve şikayetçilerden polis olduğunu sandığımız kişinin eylemi ile cürmü,cürmü meşhut olduğu halde görevlerini yapmayanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Keza, yukarda kısaca izah edildiği üzere TEM Şubesi girişindeki kamera kayıtları ile de anlatılan olay sabittir. Kaldı ki, yukarda anlatılan olay sırasında müdafilerimiz Av. Çetin Güral ile Av. Hüseyin Yılmaz hazır olup, Savcılığınızca olay hakkında bilgi alınmak istendiğinde şahitlik yapacaklarını bize bildirmişlerdir. Öte yandan Hüsamettin Ulaş Özkan'da ilave şahidimiz olup, orada bulunduğu sabit olan birisidir. Şahit olarak dinlenmelerini talep ediyoruz. 2. Bölüm: Akabinde, bu olaylar üzerine İLKAV Başkanı Mehmet Pamak hutbede okunan kamuoyu duyurusunu sahiplenerek "gözaltında bulunan arkadaşlarının bırakılmasını ve asla suç unsuru taşımadığına inandığı söz konusu açıklamasından dolayı yine de bir suç(!) iddiasında bulunulacaksa kendisinin alınıp yargılanması için 13.03.2017 saat 11:00 de teslim olacağını" içeren yeni bir kamuoyu duyurusunu ilkav.org sitesinde yayımladı. Buna rağmen, yani ertesi gün kendisi gideceği halde bir gün öncesinden vakfa gelen polisler savcılığın gözaltı kararı olduğunu söyleyerek Mehmet Pamak'ı gözaltına aldılar. Bütün bu yapılanların, hiç bir hukuki mesnedi olmayan keyfi uygulamalar olduğu kanaatine varılmıştır. Çünkü Mehmet Pamak, kamuoyu açıklamasında dile getirdiği üzere zaten kendisi TEM'e gideceğini apaçık bildirmesine rağmen, savcılığın göz altı kararı vermesi usûl ve yasal dayanaktan yoksundur. Bu sebeple, haksız ve hukuksuz olarak bu gözaltı kararlarını veren ve bizleri günlerce gözaltında tutarak ve vakfımızın konferans salonu ile merkezini ve gözaltına alınanların evlerini adeta basarak bilgisayarlarımız başta olmak üzere CD'lerimizi, dokümanlarımızı zorla alıp-götürerek ve hala da iade etmeyerek mağduriyetimize sebep olan hukuksuz kararları veren tüm yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Gerek konferans, gerek hutbe, gerekse yapılan kamuoyu duyurularında, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamı dışında herhangi bir hakaret ve eleştiri sınırlarını aşan bir husus bulunmamaktadır. Kaldı ki, gerek konferans hatibi Yalçın İçyer'in okuduğu metin, gerek Hutbeyi okuyan Hayati İsaoğlu, gerekse de hutbede okunan kamuoyu duyurusu metnini kaleme aldığını söyleyen Mehmet Pamak'ın ilgili yazılı metinleri zaten gözaltı işlemi yapan polis memurlarınca dosyaya alınmıştır. Zaten bu konferansı ve hutbeyi dinleyen yüzlerce kişi de, gerek konuşmalara gerekse de yukarıda kısaca anlatılan hadiselere tanıktır. Bu sebeple, göz altı emri bizce zaten usule, egemen sistemin yasalarına, hak ve hakkaniyete aykırı olduğu gibi, şikayete konu hadiseye dair delillerin toplanmasına ve göz altı işleminden itibaren günlerce süre geçmesine rağmen, ifadelerimizin alınması geciktirilmiş ve sebepsiz yere bu kadar gün hürriyetten yoksun olarak gözaltında kalmamıza sebebiyet verilmiştir." |