Çarşamba, Nisan 30, 2025
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Ramazan, Kur’ân’ın Kendisinde İndirildiğinden Dolayı Mübârektir

Hutbe: Ramazan, Kur’ân’ın Kendisinde İndirildiğinden Dolayı Mübârektir

by İlkav Editor
147 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Ramazan, Kur’ân’ın Kendisinde İndirildiğinden Dolayı Mübârektir
“Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidayeti, doğruyu ve yanlışı ayırtedip açıklayan Kur’ân’ın indirildiği aydır. İçinizden kim o aya yetişirse oruç tutsun…” (Bakara: 185)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Ramazan ayının 21’i 1446/Cuma
Her Ramazan ayında aynı içi burukluğunu yaşıyoruz. Yüreklerimiz kan ağlıyor. İslâm coğrafyasının pek çok bölgesi, İslâm düşmanlarının azgın saldırı ve sömürüsüne muhatap kılınıyor. Her tarafta kan ve gözyaşı var. Müslüman halklar; işgaller, istilâlar, darbeler, işkenceler, tecavüzler, katliâm ve soykırımlarla yok edilmeye, zorla ya da gönüllü değişik projelerle dönüştürülmeye, kendisi olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor.
Arakan’da Budist azgınlarca Müslümanlara yönelik baskı ve zulüm devam ederken, katil ABD Yemen’i bombalıyor, Doğu Türkistan’da zalim Çin tarafından Uygur Müslümanlarının İslâm’a yönelişlerini engellemek ve onları asimile etmek için bütün zulüm ve baskılarını üzerlerinde uyguluyor. Gazze’de kardeşlerimiz, 18 yıldır siyonist İsrail tarafından işgal ve ambargo ile çok yönlü saldırılar altında tutulup katlediliyorlar. 7 Ekim 2023’ten itibaren de bu saldırıların şiddeti her geçen gün katlanarak devam ediyor. Katil İsrâil, Gazzeli kardeşlerimize katliâm ve soykırım uyguluyor.
İslâm ümmeti olarak içinde bulunduğumuz bu zillete sürüklenmemizin arka planında, şüphesiz ki, Kur’an’dan ve Rasul (S)’in güzel örnekliğinden kopuşumuz yatmaktadır. Bu halimizin sebeplerinin en başında Kitap eksenli din anlayışımızı ve kulluk merkezli hayat tasavvurumuzu yitirip yolumuzu ve istikâmetimizi kaybetmemiz vardır. Dinimizin din, ibadetlerimizin ibadet, Ramazanlarımızın Ramazan, oruçlarımızın oruç olmaktan çıkışı, ihlâstan uzaklaşıp sığlaşması, anlam ve istikamet kaybına uğrayarak şekle indirgenmesi vardır.
Bizi biz yapan, bize değer ve şahsiyet kazandıran vahye dayalı bakış açımızdan, modelimizden ve “Muhammedü’l-Emîn” kimliğinden kopup, dünyevîleşmeye doğru zelilce savruluşumuz vardır.                                                                            Kur’ân’da Ramazan ayından başka Allah’ın övgüsüne mazhar olarak ismi açıkça söylenmiş bir ay yoktur. Ramazan ayı, böyle mübarek bir aydır. Bunun için orucun farz oluşu da bu aya tahsis edilmiştir. Bu bakımdan, siz mü’minlerden her kim bu mübarek aya şahid olursa bunda oruç tutsun denilmiştir.
Oruç, Kur’ân’ın doğum kutlamasıdır. İçerisinde Kur’ân o gece nâzil olduğu için “bin aydan daha hayırlı” Kadir/kader/ölçü gecesini barındıran Ramazan ayını değerli kılan da buydu. Bu silsileyi izlersek: Ramazan’a hürmet Kur’ân’a hürmettir, Kur’ân’a hürmet Allah’a hürmettir. Ramazan’a hürmet ise onu oruçlu geçirmektir. Çünkü Allah, insanlığa rehber olan, hakkı bâtıldan ayıran vahyi insanlığa sunmuştur.

Ramazan, mübârekliğini Kur’ân’dan alır. Demek ki, o mübârek ay bereket ve kutsallığını zamandan değil, o zamanda inmeye başlayan Kur’ân’dan almıştır. Şu halde aynı Kur’ân bizim hayatımıza inerse, ömrümüze nasıl bereket katacağını varın hesap edin! Aynı vahiy, ilk muhatabı Muhammed (S)’i “Âlemlere rahmet”, indiği şehri “şehirlerin anası-ümmü’l-kurâ”, indiği toplumu “insanlığın anası-ümmet” kılmıştır.
Hutbemin başında okuduğum bu âyetten anlaşıldığına göre Ramazan’da oruç tutmak, sadece ibadet ve kişinin kendisini terbiye için değil aynı zamanda Ramazan ayında vahyedilen Kur’ân sebebiyle Allah’a şükretmek için farz kılınmıştır.

Bir nimete şükrünü göstermenin en iyi yolu, o nimetin emrediliş amacını yerine getirmek ve mümkün olan en iyi şekilde gereğini ifâya çalışmaktır. Allah’ın bizlere Kur’ân’ı bahşetmesi, bu nimetin gereklerini yerine getirmemiz ve bu gerekleri başkalarına da tebliğ etmemiz yönündeki ilâhî iradenin yürürlüğe girmesi amacını taşımaktadır. Oruç bu amacın yerine getirilmesini sağlayan en önemli eğitim aracıdır. Hem bir fedakârlık hem de bahşedilen nimete şükretmenin göstergesidir.
Savm/oruç; Allah rızası ve hevâ ve hevesin dizginlenmesi için yeme-içme ve cinsel ilişkiden niyete bağlı olarak gün boyu uzak olmaktır. Savm, Kur’ân’da neredeyse bütün detaylarıyla anlatılmıştır. İfâsının “muttakî olma” şartına bağlanması cihetinden diğer ibadetlerle aynılaşır. Zirâ Bakara: 183. âyette; orucun farziyeti bildirildikten hemen sonra “takvâ sahibi olmanız için” vurgusu çok bâriz şekilde ifade edilir.
“Takvâ” yani Allah’tan gereği gibi sakınma, Allah’a karşı sorumluluk bilinci içinde olma, Kur’an’da bütün ibadetlerin temel amacı, hedefi olarak tebârüz eder.
Oruç, kişinin kendisini arındırması uğruna bedenin çeşitli ihtiyaçlarından yoksun bırakılması esasına dayalı rûhî egzersizlerden oluşan bir ibadet şeklidir. Bu ibadet, eski çağlardan beri, çeşitli şekillerde uygulana gelmiştir. Yahûdî ve Hıristiyanlara da farz kılınmıştır. Kitap Ehli olmayan birçok toplulukta da oruç ibadeti bilinmektedir.
Hiç kuşkusuz, bu ibadet biçimi, özünde bir takım mesajlar, meziyetler ve fazîletler barındırmaktadır. Bir kere oruç tutanlar, hiç bir denetim, sorgulanma endişesi söz konusu olmaksızın gönüllü olarak kendilerini mahrûmiyete katlanmaya alıştırırlar.
Öte yandan oruç bir rûhî arınma yöntemidir. Rûhu ve irâdeyi güçlendirir, tutkuları frenler, ihtirasa ve şehevî arzulara gem vurur. Gönüllü olarak bu yoksunluğu göze alanlara, yoksul insanların durumunu hatırlatır, karşılaştırma yapmalarını sağlayıp kişiyi iyiliğe, ihsâna ve yardım severliğe teşvik eder. “Oruç, insanın Allah’a ve insanlara yönelik tüm yükümlülüklerini en uygun biçimde kapsayan İslâmî bir ibadet şeklidir” desek mübâlağa etmiş olmayız. Allah’ın yardımına mazhar olmak için kişiyi arındırıp şehevî arzuların baskısından kurtarır.
Orucun fazîleti ve âdâbı ile ilgili olarak Rasulullah (S)’den birçok hadis rivâyet edilmiştir. Bunlardan birinde şöyle buyruluyor: “Kim yalanı, yalanla iş görmeyi ve cehaleti terk etmezse, Allah’ın, onun yeme-içmesini bırakmasına (oruç tutmasına) ihtiyacı yoktur.” (Buhârî)
Bir diğerinde ise, Rasul (S) şöyle buyurur: “Size hayrın kapılarını göstereyim mi? ‘Oruç kalkandır. Sadaka, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi hataları söndürür. Kişinin gece karanlığında kıldığı namaz salihlerin şiârıdır.’ “ (Tirmizî)
21.03.2025 

Hazırlayan: Emrullah AYAN

Ekitap için tıklayın

1 yorum

Ahmet Özer 22 Mart 2025 - 14:01

Allah razı olsun hocam…

Reply

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar