Hutbe: Müslümanların, Kur’an’la kalplerinin yumuşaması zamanı gelmedi mi?
“İman edenlerin, Allah'ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin 'saygı ve korku ile yumuşaması' zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmışlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fâsık olanlardır.” (Hadid: 16)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Cemâziye’l-Âhir ayının 3’ü 1445/CumaBugünün Müslümanlarına sıra gelmedi mi ki boyunlarını Allah’ın zikrine eğsinler. Kalplerini yatıştıracak, gönüllerine itminan verecek olan Allah’ın kitabına yönelme vakitleri gelmedi mi? Başka şeyleri okumaktan, başka şeyleri seyretmekten Allah’ın kitabı Kur’an’a yönelmeye, Allah’ın Rasulünü gündeme almaya hâlâ sıra gelmedi mi, neyi bekliyor bu Müslümanlar?
Ey bunu, –Rasul’ün dediği gibi- dille söyleyip boğazlarından aşağıya geçirmemiş olanlar! Hâlâ kalplerinizin bu gerçeğe boyun eğme zamanı gelmedi mi? Hâlâ dilinizle söylediğiniz bu gerçeği uygulama zamanı gelmedi mi? Hem Müslümanız diyeceksiniz hem de Kur’an’dan ve Rasûlün pratik örneğinden habersiz bir hayat yaşayacaksınız.
Kitapla diyalogsuzluk, kitaba karşı ilgisizlik konusunda tarihten örnekler var. Yahudi ve Hıristiyanlara Allah kitap vermişti de, onlar; “ha bugün, ha yarın” diyerek oyalandılar ve kitaplarına yönelmediler, kitaplarının dediklerini dinlemediler, sonunda kalpleri kaskatı kesiliverdi de Allah’ın gazabına müstahak oldular, pek çoğu fâsık olarak ölüp gitti. Sakın sizin durumunuz da onlarınkine benzemesin!
Müslüman’ım diyenler de beklediler, kitaplarıyla diyalogu tüm işlerinin önüne almadılar. “İlk işimiz; Rabbimizin kitabını okuyup, öğrenip onun istediği gibi bir kulluğa yönelmektir” demediler. Problemlerini kitaplarına sormadılar, o kitabın önüne başka kitapları, başka şeyleri geçirdiler de kalpleri kaskatı kesiliverdi.
Öyleyse ey Kur’an’ın muhatapları, iyi dinleyin bu gerçeği! Ehl-i kitap da kitaplarıyla ilgi kurmamış ve pek çoğu fâsık olarak, yoldan çıkmış olarak ömürlerini tüketip gitti. Ey Müslümanlar, sakın sizler de kitabınıza bu ehl-i kitap gibi muamele etmeyin! İnandığınıza boyun büküp teslim olun ve hemen uygulamaya koyun onu. İnandığınız şeyleri uygulamaya koymazsanız, zaman gelir onları söylemeye bile cesaretiniz kalmaz, böylece kalbiniz katılaşır, tümüyle ilginiz kesiliverir de bir daha kitaba dönemez, size söylenenlerden etkilenmez hâle gelir ve fâsıklardan olursunuz.
Şimdi Allah’ın kitabına karşı bu şekilde duyarsız olursanız Müslümanlarla ilgili konularda da duyarsızlığınız kaçınılmaz olacaktır. Konunun bir de el-an yakıcı bir sorun olarak yaşanmakta olan Gazze’ye ve oradaki kardeşlerimizin yaşadıklarıyla alâkalı irtibatına bakalım.
Bildiğiniz gibi ameliyat olacak kimseye narkoz verilir. Narkoz etkisindeki kişinin vücudunun kesilip biçilmesinden haberi olmaz, çünkü acıyı hissetmez. Ne zaman ki narkoz etkisi geçer, işte o zaman ağrı ve sızıları hissetmeye başlar.
Gazze'deki katliam karşısında İslâm ümmetinin büyük bir bölümünün durumu, narkoz etkisindeki hastanın durumu gibidir. Bu ümmetin çocuklarının bir bölümü yok ediliyor, öldürülüyor, sakat bırakılıyor ama ümmetin diğer bir bölümü bunun acısını hissetmiyor bile. Ümmetin çocuklarını ne ile narkoz etkisine soktular da bu kadar duyarsız bir ümmet haline geldi?
Kimilerimizi ekonomik kaygılarla narkoz etkisine soktular. Hayatımızda en önemli şey dolar, euro, altın, borsa endeksi haline geldi. Onunla yatıp onunla kalktık. Borsanın düşmesi, Gazze'nin düşmesinden daha çok ilgilendirdi bizi.
Kimilerimizi sporun türlü dallarıyla, maçlarla narkoz etkisine soktular. Tuttuğumuz takımın mağlubiyetine, Gazze'li Müslümanın yaşadığı felaketten daha çok üzüldük.
Kimilerimizi medyadaki ahlâk dışı dizilerle ve filmlerle narkoz etkisine soktular. Beğendiğimiz oyuncular ve karakterler, Gazze'li Müslümanlardan daha çok alâkadar etti bizi.
Kimilerimizi modayla, giyim-kuşamla meşgul ettiler. Kombinimizin uyumsuzluğu, mümin kardeşimizin ölümünden daha çok kaygılandırdı bizi.Kimilerimizi internetle, kimilerimizi de teknolojiyle narkoz etkisine soktular.
Bütün bunlar sonucunda iki milyara yaklaşan ümmet narkozun etkisinden bir türlü çıkıp da kendine gelemiyor, acısını bir türlü hissedemiyor. Ümmetinacıyı hissetmesi için önce narkozun etkisinden çıkması gerekir.
Hutbemin başında da okuduğum âyette Rabbimiz ne buyuruyordu bizlere?"İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir." (Hadid: 16)Müslümanlar böyle narkoz etkisinde kalırken Gazze'deki katliam birilerini narkozun etkisinden kurtardı, gafletten sıyırdı. Dünyanın hemen her yerinde ırkları, renkleri farklı, İslâm dinine mensup olmayan milyonlarca insan Gazze için duyarlılık gösteriyor, protestolar düzenliyor. Böylece Gazze, birilerinin narkoz etkisinden sıyrılmasını, gerçekleri görmesini, ayılmasını sağlıyor.
Gazze’yi ve Gazze’deki katil, işgalci yahudilerin işledikleri katliam ve soy kırımını unutmayalım ve sıradanlaşmasına asla müsaade etmeyelim.
15.12.2023
Hazırlayan: Emrullah AYAN