Pazartesi, Aralık 9, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe : Kudüs ve Müslümanlar

Hutbe : Kudüs ve Müslümanlar

by İlkav Editor
2,4K 👁
A+A-
Reset

Hutbe : Kudüs ve Müslümanlar

“ Bir gece kulunu, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya ayetlerimizi O’na göstermek için götüren (Allah) her türlü noksanlıktan uzaktır. Şüphesiz O, her şeyi işiten ve görendir.” 17 / İsra 1

Değerli Müslümanlar,
Bugün 28 Ramazan 1438 Cuma Rabbimiz günlerimizi ve  ömrümüzü  bereketle geçirmeyi kolaylaştırsın.

Hutbemizin konusu Mübarek mescidimiz Mescid-i Aksa ve işgaller üzerine olacak. Fiziki işgallerden kurtulmak için öncelikle zihinlerin işgal altında olmaması, İslam dışı kültürlerden arındırılması, yüreklerin özgürleşmesi gereklidir. Bunun da tek yolu vahye kulak vermektir. Rabbanî mesajı gereği gibi okumaktır. İslam inanç sisteminin temelini Kur’an oluşturur. Bu sistem insana iman esaslarını, yaşantımızdaki helal ve haramları ve ibadetlerimizin temel rükünlerini ortaya koyar. Müslümanlar için kutsal olan sadece Allah’tır. Kutsal olan O’dur. Bizim mubarek diye isimlendirdiğimiz mekan, zaman ve şeyler Allah’ın belirlemesiyle bereketlidirler, değerlidirler ve Allah’ın şeairleri ve sembolleri mübarektir. Ve Allah’ın mübarek ve mahrem telakki ettikleri dolayısıyla mübarek ve mahremdir. Bizler için aile, namus, Ramazan, Kur’an,  Ka’be  ve tüm Allah’ın hürmete layık kıldıkları ondan dolayı mübarek ve hürmetlidirler. Bu manada yukarıda okuduğumuz Ayet-i Kerime’de ifade edildiği gibi çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa da bundan dolayı uğrunda can feda edilecek derecede anlamlıdır, önemlidir. Ziyaret için yolculuk yapılması meşru kılınan üç mescidden birisidir. Buhari kaynaklı bir rivayette bu konu şu şekilde geçer. “Yalnızca üç mescide yolculuğa çıkabilirsin: Mescidi Haram (Mekke), Benim Mescidim (Medine), Aksa Mescidi (Kudüs)” (Buhârî, Savm, 67)  Mescidi Aksa dünyanın merkezi, kalbi durumunda olan bir coğrafi özelliğe sahip, bir çok nebi ve rasülün görevlendirildiği ve müminlere ilk kıble olmuş bir mekandır.

Kudüs ve dolayısıyla Mescid-i Aksa ilk inşa edildiği Süleyman (a) döneminden itibaren tevhidin merkezi olmuş, Zekeriya (a)’a Yahya (a)’a Meryem (a)’a birer medrese olmuştur. Nihayetinde Muhammed ümmetine ilk kıble olmuş mübarek bir beldedir. Osmanlının yıkılışı sonrasında önce İngilizlerin sömürüsü altında haçlı zulmüyle yüz yüze gelmiştir. Sonrasında ise planlı bir şekilde ABD ve Batılı diğer sömürgeci güçlerin de desteği ile Siyonistlerce işgali edilmiştir. Siyonistler, batılı zalimlerinde desteğiyle 1948 den itibaren bölgenin nerdeyse tamamına hakim kılınmıştır. Siyonist katiller 70 yıldır mübarek beldelerimizi kanlı postallarıyla kirletmektedirler. Ve kadın, çocuk, yaşlı, demeden sorumsuzca işlediği cinayetlerle tarihte eşine az rastlanır, Firavunları dahi geride bırakacak tarzdaki zulümlere imza atmaktadırlar.
Mescidi Aksa aynen Mescidi Haram gibi ümmetin ortak değeridir. Ne Kabe Suudi hanedanının çiftliği ne de Mescidi Aksa sadece Filistinli Müslümanların savunmak zorunda kaldığı mübarek mekanlardır. Ama maalesef Kabe ve çevresi ABD uşağı Suudi hanedanına, Mescidi Aksamız da yalnızlaştırılan, dünyadan izole edilen bir avuç yiğit Müslüman’a terk edilmiştir. Mübarek beldemizi kadınıyla, çocuğuyla, genç ve yaşlısıyla yıllardır yokluğa ve yoksulluğa rağmen, çok kısıtlı imkanlarla Filistinli kardeşlerimiz savunmaktadırlar. Onlar Ümmetin yiğitleri, yıldızları, onurlarıdırlar. Bu uğurda Şikakiler, Rantisiler, Şeyh Ahmet Yasinler ve nice isimsiz kahramanlar kendilerini feda ettiler, geri adım atmadılar, direndiler, şehid oldular. Onlar üzerlerine düşenleri yerine getirdiler.

Peki Türkiyeli Müslümanlar olarak bizler gerek, Mescid-i Aksanın ve gerek Mescidi Haramın özgürlüğüne kavuşturmak için gerekse de, diğer sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda neler yapıyoruz, sorumluluklarımızın farkında mıyız? Yoksa milliyetçi söylemlerle, kavmiyetçi asabiyetlerle ve uyduruk propagandalarla “para karşılığı vatanlarını sattılar ve bu durumu hak ettiler” diyerek çevremizdeki işgallere, zulümlere kayıtsız mı kalıyoruz? Oysa Rabbimiz;
“İçinizden yalnızca zalimlere erişmekle kalmayacak olan bir fitneden de korunun! Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu bilin!” (8/25)

“Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz bizi, idarecileri zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli gönder bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz adamlar, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?” (4/75)

buyururken bizler duyarsız, hareketsiz kalabilir miyiz? Neme lazım diyebilir miyiz? Bu dava Arapların davası diyebilir miyiz?

Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu için orada bulunup mücadele eden kardeşlerimize maddi manevi destek olup, hep yanlarında olduğumuzu haykırmalıyız. Mescidi Aksayı ve Siyonist işgali sürekli gündemde tutmalıyız. Bunun bir kardeşlik gereği olduğunu bilmeliyiz. Bugün Siyonist çeteler mübarek beldemizde, diğer uşaklar da kendi bölgelerinde Müslümanların Kur’an’dan uzak bir halde bölük pörçük hallerinden faydalanarak katliamlarına ve zulümlerine devam etmektedirler. Özellikle son birkaç yıldır Orta Doğudaki iç kargaşalardan da faydalanan Siyonist katiller her gün Filistinli Müslümanlara yönelik baskı ve şiddetlerine devam etmektedirler.

Müslümanlar hem Filistinli kardeşlerine hem diğer kardeşlerine bir binanın tuğlaları gibi olmakla mükellef oldukları gerçeğinden hareketle, tüm olanlara duyarsız ve eli kolu bağlı kalamazlar. Ortak değerler ortak mücadelelerle bertaraf edilir. Ümmet bir vücut gibi olmak ve bir vücut gibi kolektif çalışmak zorundadır.

Bu İslam ve insanlık düşmanlarıyla tavizsiz mücadele etmek yerine katillerle masaya oturup anlaşma yapanlar siyasi ve ekonomik rant devşirmenin hesaplarıyla hareket etmektedirler

70 yıldır süren bu işgale geçmişte olduğu gibi "hayır" demenin tam zamanıdır. Artık bütün bir İslam dünyasının sesini yükseltmesinin ve tüm cihana bu işgale son verilmesi ve Kudüs'ün özgürlüğüne kavuşturulması mesajını vermenin tam zamanıdır.

Bu itibarla Mescid-i Aksa ve işgal bugünlerde unutturulmak ve yalnızlaştırılmak gibi ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Dolayısıyla tüm dünya Müslümanlarına büyük görev düşmektedir. Unutmayalım ki bu kutsal mabed tüm Müslümanlarındır, korumak da sadece Filistinlilerin değil sorumluluğunun bilincinde tüm dünya Müslümanlarınındır. Her Müslümanın imkanı ölçüsünde bu sorumluluğu yerine getirmekle mükelleftir. Mescidi Aksa bizimdir, bizim kalacak. Haydi takvayı kuşanıp, şeytan ve dostlarıyla mücadeleye.

 

 

 

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon