Pazartesi, Ekim 7, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Kâfirler İsterler ki, Siz de Onlar Gibi Sapasınız

Hutbe: Kâfirler İsterler ki, Siz de Onlar Gibi Sapasınız

by İlkav Editor
654 👁
A+A-
Reset
Hutbe: Kâfirler İsterler ki, Siz de Onlar Gibi Sapasınız
“Arzu ettiler ki, kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız…” (Nisâ: 89)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Recep ay’ının 17’si 1443/Cuma
Çağımızdaki İslâmî diriliş hareketlerini dikkatle izleyen bu dinin düşmanları, tetik beklemektedirler. Gerek insan psikolojisi alanında ve gerekse İslâm hareket tarihi alanında büyük çapta bir uzmanlaşmayla diriliş hareketlerini izlemektedirler. İslâmî dirilişi engelleyebilmek için bir takım sözde “İslâmî yaftalar” icad etmeye ayrı bir özen göstermektedirler. Müslümanların hazırlayıp düzenledikleri düşünce, gelenek ve değer ölçülerine, ekol, hareket ve yönetimlere önceleri mürteci, irticâcı, şimdilerde el-Kâideci, radikal İslâmcı, fundamentalist, aşırı dinci, en son da İşidci gibi sözde “İslâmî birer etiket” de yapıştırmayı ihmal etmemektedirler.                                                           
Bundan maksatları, dünyanın her hangi bir yerinde oluşabilecek İslâmî diriliş hareketlerini çökertmektir.
Çünkü bu yalancı İslâmî etiketlerle, gerçek hareketlerin çıkışını engellemek istiyorlar. Bu tür yalancı yaftaların gerisinde saklanan cahiliyeye karşı koyacak gerçek bir İslâmî çıkışı böylece engellemek istiyorlar. 
Bu din, hem kendi gerçeği, hem de cahiliyenin gerçeği hakkında belli bilinçlenme seviyesi sağlandığı her zaman ve her yerde zafer kazanmıştır. Mü’min grup, hem kendi hem de cahiliyenin durumunu iyice tanıdığı her zaman galip gelmiştir.                                                                       
Bu din açısından gerçek tehlike; karşıdaki düşmanın güçlü, bilinçli ve hazırlıklı olmasından çok, aldanmış ve saf derun dostlara sahip olmasından ileri gelmektedir. Günah olmayanı günah sayan, yalancı etiketlerin gerisinde İslâm’a saldırıp duran düşmanlarının bu sahte etiketlerle korunmasını kabullenen saf derun dostlarından ileri gelmektedir.
Öyleyse bu din davetçilerinin yeryüzündeki ilk görevleri; cahilî yönetimlerin de kendilerini saklamak için ürettikleri ve gerçek kimliklerini maskeleyen yalancı etiketleri alaşağı etmektir. Bu dinin yeryüzünde arta kalan eserlerini çökerten yönetimleri koruyan maskeleri indirmektir. Herhangi bir İslâmî hareketin başlangıç noktası, cahiliyeyi bu sahte kılığından soyutlamaktır. Onu, gerçek haliyle, şirk ve küfür özelliğiyle ortaya koymaktır. İnsanları, pratik hayatlarını temsil eden gerçek nitelikleriyle tanıtmaktır. Çünkü İslâm hareketinin bu insanlara gerektiği durumlarını fark etmelerinin yolu budur. Olur ki bu fark ediş ve uyanışla kendi hallerini değiştirme yoluna giderler. Onlar, hallerini değiştirecekler ki, Allah da onların halini değiştirsin. İçinde bulundukları yanlışlıkları, işkenceyi ve hayırsızlığı değiştirsin. Yersiz bütün biçimlere, görünüş ve yaftalara her tür aldanış; yeryüzündeki İslâm diriliş hareketlerinin ilk çıkışını geciktirmek, bu dinin düşmanlarına sahte etiketler konusunda imkân sağlamak demektir. 
Yeryüzündeki bütün Müslümanların şu anda en çok muhtaç oldukları şey; küfür-iman kavgasının ve dava konusunun hakikatini kavramaktır. Şirk ve küfür ekollerini maskeleyen sahte etiketlere aldanmamalarının şartı budur. Çünkü kâfirler ve müşrikler gerekçe ve sebepler ne olursa olsun yalnızca akîdeleri için Müslümanlarla savaşıyorlar. Sapan ve saptıran tâğûtî önderlikler, her cahiliyedeki egemen düşüncenin doğrultusunda isim ve biçimleri değişik pek çok ilahlar icad edebilirler. Etraftaki dost komşu güçleri bir araya getirecek ve insanların duygularını coşturacak bu sahte ilahları icad ediyorlar ki, kitleleri diledikleri gibi yönlendirsinler. Kitlelerin kendilerine bağlılık ve itaatini sağlayacak karanlık bir ortamın bulunması için bu sahte ilahları icad ederler. Çünkü bu sahte ilahlardır “pek çok kimseyi saptıran” (Nuh: 24), insanları, putların etrafında toplayan bütün sapık önderliklerin yaptığı budur. Bu putların taştan olmalarıyla kişi ve düşüncelerden olmaları arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü hepsinde amaç; insanları Allah’ın dininden alıkoymalarıdır. Gönülleri, hîle, düzenbazlık ve inat yoluyla İslâm davetçilerinin tebliğinden uzak tutmalarıdır.
18.02.2022
Hazırlayan: Emrullah AYAN 
 
 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

Hutbe: Kafirler İsterler ki, Siz de Onlar Gibi Sapasınız

by İlkav Editor
1,6K 👁
A+A-
Reset

           Hutbe: Kafirler İsterler ki, Siz de Onlar Gibi Sapasınız
           “Arzu ettiler ki, kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız.” (Nisa: 89)
           Çağımızdaki İslamî diriliş hareketlerini dikkatle izleyen bu dinin düşmanları, tetik beklemektedirler. Gerek insan psikolojisi alanında ve gerekse İslam hareket tarihi alanında büyük çapta bir uzmanlaşmayla diriliş hareketlerini izlemektedirler. İslamî dirilişi engelleyebilmek için bir takım sözde “İslamî yaftalar” icat etmeye ayrı bir özen göstermektedirler. Müslümanların hazırlayıp düzenledikleri düşünce, gelenek ve değer ölçülerine, ekol, hareket ve yönetimlere önceleri mürteci, irticâcı, şimdilerde el-Kâideci, radikal İslamcı, fundamentalist, aşırı dinci, en son da İşidci gibi sözde “İslamî birer etiket” de yapıştırmayı ihmal etmemektedirler. Bundan maksatları, dünyanın her hangi bir yerinde oluşabilecek İslamî diriliş hareketlerini çökertmektir. Çünkü bu yalancı İslamî etiketlerle, gerçek hareketlerin çıkışını engellemek istiyorlar. Bu tür yalancı yaftaların gerisinde saklanan cahiliyeye karşı koyacak gerçek bir İslamî çıkışı böylece engellemek istiyorlar.
Bu din, hem kendi gerçeği, hem de cahiliyenin gerçeği hakkında belli bilinçlenme seviyesi sağlandığı her zaman ve her yerde zafer kazanmıştır. Mü’min grup, hem kendi hem de cahiliyenin durumunu iyice tanıdığı her zaman galip gelmiştir. 

Bu din açısından gerçek tehlike, karşıdaki düşmanın güçlü, bilinçli ve hazırlıklı olmasından çok, aldanmış ve saf derun dostlara sahip olmasından ileri gelmektedir. Günah olmayanı günah sayan, yalancı etiketlerin gerisinde İslam’a saldırıp duran düşmanlarının bu sahte etiketlerle korunmasını kabullenen saf derun dostlarından ileri gelmektedir.

           Öyleyse bu din davetçilerinin yeryüzündeki ilk görevleri; cahilî yönetimlerin de kendilerini saklamak için ürettikleri ve gerçek kimliklerini maskeleyen yalancı etiketleri alaşağı etmektir. Bu dinin yeryüzünde arta kalan eserlerini çökerten yönetimleri koruyan maskeleri indirmektir. Herhangi bir İslamî hareketin başlangıç noktası, cahiliyeyi bu sahte kılığından soyutlamaktır. Onu, gerçek haliyle, şirk ve küfür özelliğiyle ortaya koymaktır. İnsanları, pratik hayatlarını temsil eden gerçek nitelikleriyle tanıtmaktır. Çünkü İslam hareketinin bu insanlara gerektiği durumlarını fark etmelerinin yolu budur. Olur ki bu fark ediş ve uyanışla kendi hallerini değiştirme yoluna giderler. Onlar, hallerini değiştirecekler ki, Allah da onların halini değiştirsin. İçinde bulundukları yanlışlıkları, işkenceyi ve hayırsızlığı değiştirsin. Yersiz bütün biçimlere, görünüş ve yaftalara her tür aldanış; yeryüzündeki İslam diriliş hareketlerinin ilk çıkışını geciktirmek demektir. Bu dinin düşmanlarına sahte etiketler konusunda imkan sağlamak demektir.
           Yeryüzündeki bütün Müslümanların şu anda en çok muhtaç oldukları şey; küfür-iman kavgasının ve dava konusunun hakikatini kavramaktır. Şirk ve küfür ekollerini maskeleyen sahte etiketlere aldanmamalarının şartı budur. Çünkü kafirler ve müşrikler gerekçe ve nedenler ne olursa olsun yalnızca akîdeleri için Müslümanlarla savaşıyorlar. Sapan ve saptıran tâğûtî önderlikler, her cahiliyedeki egemen düşüncenin doğrultusunda isim ve biçimleri değişik pek çok ilahlar icad edebilirler. Etraftaki dost komşu güçleri bir araya getirecek ve insanların duygularını coşturacak bu sahte ilahları icad ediyorlar ki, kitleleri diledikleri gibi yönlendirsinler. Kitlelerin kendilerine bağlılık ve itaatini sağlayacak karanlık bir ortamın bulunması için bu sahte ilahları icad ederler. Çünkü bu sahte ilahlardır “pek çok kimseyi saptıran” (Nuh: 24), insanları, putların etrafında toplayan bütün sapık önderliklerin yaptığı budur. Bu putların taştan olmalarıyla kişi ve düşüncelerden olması arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü hepsinde amaç; insanları Allah’ın dininden alıkoymalarıdır. Gönülleri, hîle, düzenbazlık ve inat yoluyla İslam davetçilerinin tebliğinden uzak tutmalarıdır.
                                                                                                                        20.04.2018
                                                                                                           Hazırlayan: Emrullah AYAN   

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon