Pazar, Mayıs 25, 2025
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Yeryüzünü fesada verenler

Hutbe: Yeryüzünü fesada verenler

by İlkav Editor
128 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Yeryüzünü fesada verenler
“Onlara: ‘Yeryüzünde fesad çıkarmayın’ denildiğinde: ‘Biz sadece ıslah edicileriz’ derler.” (Bakara: 11)
Kıymetli mü’minler bugün Hicrî Şevval ayının 27’si 1446/Cuma.

Rabbimiz günlerimizi hayırlı ve bereketli kılsın. Bugün hutbemizde dünyayı fesada verenlerden bahsedeceğiz.Rabbü’l-Âlemin kâinatı ve içerisindeki tüm varlıkları, yalnız kendisine kulluk yapmaları şartıyla insanlığın emrine âmâde kılmıştı. Aklımıza gelen her şey bu iş için görevlendirilmiş ve tüm yaratılmışlara yeterli gıda ve ihtiyaç olan her şey fazlasıyla bahşedilmişti. Ne var ki doyumsuz ve zalim insanlık vahiyden uzak nefsânî, beşerî hırs ve tuğyan sonucu tüm dünyaya sahip olmak istemektedir. Fazlasıyla kazanma, hepsi benim olsun bencilliğiyle toplayıp istiflemektedir.
Bu çoğaltma yarışı; insan sağlığı, doğa, hayvanların yaşamına saygı ve merhametten yoksun olarak zalimce hem bu ülkede hem de dünyanın her yerinde devam etmektedir. Bu azgınlar, yer altı ve yer üstü kaynaklarını ele geçirmek için tüm ülkelerde arzuladıkları sözüm ona yasal düzenlemeleri en kısa zamanda geçirip hedeflerine kolayca ulaşabilmektedirler.
Batı da ve ABD de kolay elde edemedikleri imkânları burada ve üçüncü dünya ülkelerinde çok ucuz ve kolay elde ediyorlar. Altın ve diğer madenleri ölçüsüz ve sınırsızca elde etmek için işletmeler kurmakta ne kadar maden rezervi elde ettiklerine bakılmaksızın az bir vergiyle, ucuz işçiliklerle büyük servetler elde etmektedirler. Hem de uzun yıllar tüm bölgeyi kısırlaştırarak bu faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bunlar İliç ve benzeri yerlerde olduğu gibi çok zor şartlarda çalışmak zorunda olan birçok insanın da ölümüne sebep olmaktadırlar.
Geçen yıl İliç’te yaşanan felakette 9 işçi tonlarca toprağın altında kalmış ve uzun süre cesetlerine ulaşılamamıştır. Konu sadece bu bölgeyle sınırlı değildir. Zeytinlikleri ve diğer doğal güzellikleri, betonlaştırma ve HES kurma bahanesi ile talan edilenler bu ülkenin insanlarının varlığıdır. Bu topraklar bu kadar basit ve kolay kirletilip harcanmamalıdır.
Bizler, Rabbimizin, evreni ve insanı yarattığı ilk günden beri tabiatı ve insan neslini temiz tutmak ve sonraki nesillere, bozulup fesada uğramamış bir dünya bırakmalıyız. Bunlar da kulluğa dair sorumluluk alanımızda olan konulardandır. Rabbimiz kâinatta insanı diğer varlıklara halife tayin etmiş ve yeryüzünü ıslah ve imarla sorumlu kılmıştır. Ancak vahiy yerine hevasına tabi olan insan, yeri göğü talan ederek fesad çıkarmış, rabbine ortak koşmuş ve esfel-i sâfiline düşmüştür. Bunlar kazanma uğruna insanlığı yok edecek aşılar, neslin devamını engelleyen hastalıkları artırıcı hormonlu gıdalar üretmekten yani ekini ve nesli fesada uğratmaktan geri durmazlar.     Ayrıca, son günlerde ülkemizde gündem olan bir konuya da değinelim. “İklim değişikliği kanunu” olarak gündemimize giren, ancak içeriği hakkında çok bilgi sahibi olmadığımız bir konu. Daha önce çok iyi niyetlerle yasalaştırılan sözde kadını koruma içerikli olarak lanse edilen 6284 sayılı kanuna yani “İstanbul sözleşmesi” ne benzer bir durum. Gündeme getirilen kanun ismine bakılırsa doğayı koruma, kuraklığı önleme, sıcaklık yükselmesine ve düşmesine sebep olan faktörlerle mücadele, taşıtların çıkardıkları zehirli gazları azaltma, doğayı ve doğal dengeyi koruma gibi temiz, kimsenin itiraz edemeyeceği güzellikler ihtiva ettiği sanılan bir tasarı gibi sunulmakta. Halbuki aynen 6284’te olduğu gibi bu konular muğlak biçimde geçiştirilirken asıl meselenin AB gibi ülkelerin, Çin Hindistan vb. ülkelerden yapılacak ticarette kazançlarını artıracak yeni düzenleme ve vergilerin artırılmasını kapsamaktadır.
Konunun uzmanı Prof. Dr. Mete Gündoğan şu bilgileri verdi: “Mecliste görüşülen iklim kanunu teklifinin, iklim değişikliğiyle mücadele adıyla takdim edilmesine rağmen, özünde ekolojik korumayı hedeflemediğini ve Türkiye gibi ülkeler üzerinde yeni bir finansal hükümranlık aracı olarak tasarlandığını ifade ederek kanunun doğayı değil karbonu fiyatlandırıp küresel bir gelir transferi mekanizması oluşturduğunu savundu. Gündoğan, kanunun ormanların, suların ve biyo çeşitliliğin korunmasına dair hiçbir somut mekanizma içermediğini, ekosistem odaklı bir planlamadan uzak olduğunu belirtti.
Asıl amacın karbonu fiyatlandırmak olduğunu vurgulayan Gündoğan, Avrupa Birliği’nin bu adımı, dünya ticaretinde geri kalma riskine karşı geliştirdiği bir “finansal silah” olarak nitelendirdi. Gündoğan, “AB, ‘Ben pahalı üretirken Çin, Hindistan gibi ülkelerden ucuz ürünler geliyor, bu haksız rekabettir’ diyerek, 2026’dan itibaren Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) ile ithal ürünlere vergi uygulayacak ve kendi üreticisini koruyacak. Bu, yeşil görünümlü bir finansal hükümranlık mekanizmasıdır,” dedi. Yani ekilecek ve dikilecek ürünlerin sınırlandırılması veya yasaklanmasına kadar beslenecek hayvan cins ve sayısına kadar ve hatta sentetik meyve, sebze ve et üretimine kadar geniş alanda etkisinin olacağı ifade edilen bir tasarıdan söz ediliyor. Umarız İstanbul Sözleşmesine gösterilen ilgisizlik bu tasarıya karşı da gösterilmez ve gerekli düzenleme ve tepkiler ortaya konulur. Değilse bu yanlışı düzeltmek oldukça pahalıya mal olacaktır. Hutbemi bir âyet meâli ile bitireyim:
“O, iş başına geçti mi (ya da sırtını dönüp gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.” (Bakara: 205)
Rabbimiz bizleri ekini ve nesli fesada verenlere karşı uyanık kılsın ve bizlere yardımıyla tecelli eylesin.
25.04.2025
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU

                                                                

1 yorum

Ahmet Özer 26 Nisan 2025 - 11:14

“O, iş başına geçti mi (ya da sırtını dönüp gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.” (Bakara: 205)

Allah bizleri Siyonistlere karşı mücadele eden Kullar arasına koysun…

Reply

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar