Çarşamba, Ekim 23, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Allah’tan Başkalarını Veli Edinmek

Hutbe: Allah’tan Başkalarını Veli Edinmek

by İlkav Editor
2,5K 👁
A+A-
Reset
Hutbe: Allah’tan Başkalarını Veli Edinmek
“Allah’tan başkasını veli edinenlerin durumu, kendi kendisine bir ev yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki evlerin en dayanıksızı da örümceğin evidir. Eğer bunu bilselerdi (başkasını veli edinmezlerdi.) “ (Ankebût: 41)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Şevval ayının 26’sı 1443/Cuma 
Varlık âlemindeki güçlerin gerçek mahiyetini gözler önüne seren son derece gerçekçi ve o kadar da ilginç bir tasvirdir bu. Ne yazık ki, insanlar zaman zaman bu gerçeği unuturlar. Bu yüzden, tüm değerlere ilişkin ölçüleri karışır, bütün bağlarla ilgili düşünceleri karmaşık hâle gelir, ellerindeki tüm ölçüler bozulur. Ne tarafa gideceklerini, neyi alıp neyi bırakacaklarını bilmez hâle gelirler. 
Bu durumda iktidar sahiplerinin ellerindeki caydırıcı güce aldanırlar. Bu otoriteyi yeryüzünde dilediğini yapabilen tek egemen güç sanırlar. Bu yüzden korku ile ümitle bu güce yönelirler. Ondan korkarlar, endişelenirler. Vereceği zarardan korunmak ya da onun koruyucu (!) kanatları altına girmeyi garantilemek için onu hoşnut etmeye çalışırlar. 
Kimi zaman zenginliğin, mal varlığının sağladığı güce aldanırlar. Bu gücü insanların ve hayatın kaderine egemen tek güç sanırlar. Bu yüzden hem arzuyla hem de korkuyla karışık bir duyguyla mala yönelirler. Onun sayesinde üstünlük sağlamak için, tasarladıkları gibi insanların sırtlarına binmek için mal kazanmaya, servet elde etmeye çalışırlar. 
Bazı kereler bilimin gücüne aldanırlar. Gücün, zenginliğin ve sahip bulunanların dilediklerini elde ettikleri, diledikleri gibi gezdikleri diğer tüm güçlerin ana kaynağının bilim olduğunu düşünürler. Bu yüzden mabedlerde ibadet eden kullar gibi huşu içinde, taparcasına bilime yönelirler. 
Varlık âlemindeki güçlerin gerçek mahiyetini bilmeyen insanlar bütün bu maddî güçlere aldanırlar. Fertlerin, toplumların ya da devletlerin elindeki bu güçler onların gözlerini kamaştırır, başlarını döndürür. Lambanın etrafında dönen, ateşin cazibesine kapılıp içine düşen pervane gibi bu göz alıcı, bu baş döndürücü maddî güçlerin etrafında dönüp içinde kaybolup giderler. 
Diğer tüm küçük güçleri yaratan, onlara egemen olan, onları bahşeden, onları yönlendiren ve dilediği zaman dilediği kimsenin buyruğuna veren tek egemen gücü unuturlar. Gerek fertlerin, gerek toplumların, gerekse devletlerin ellerindeki bu güçlere sığınmanın tıpkı örümceğin ağdan örülü yuvasına sığınması gibi olduğunu unuturlar. Halbuki bu zayıf, güçsüz ve çaresiz örümceği, gevşek yuva koruyacak değildir.. Bu zayıf eve sığınmakla tehlikelerden korunması mümkün değildir. Allah'ın himayesinden başka bir himaye, O'nun güvenilir korusundan başka bir sığınak, O'nun sarsılmaz gücünden başka bir destek yoktur. 
Kur'an bu büyük gerçeği mü'min kitlenin ruhuna yerleştirmeye büyük özen gösterir. Böylece mü'min kitle, yoluna dikilen tüm güçlerden daha üstün bir duruma gelir. Yeryüzünde büyüklük taslayan zorbalar ayaklarının altında ezilir, kaleler ve burçlar önlerinde birer birer yıkılır. 
Kuşkusuz bu büyük gerçek, o zamanlar bütün ruhlara yerleşmiş, kalplere kök salmış, kana karışarak damarlarda dolaşmıştı. Sadece dille söylenen bir sözden ibaret kalmamıştı. Tartışmalara sermaye olacak bir sorun olarak algılanmamıştı. Tam tersine son derece açık ve anlaşılır bir gerçek olarak ruhlara yerleşmişti. Duygu ve düşüncelerinde bu gerçeğin dışında bir fikir dolaşmazdı. 
Tek güç, Allah'ın gücüdür. Tek velâyet Allah'ın velâyetidir. O'nun dışındakiler istediği kadar büyüklük taslasın, azgınlaşıp zorbalaşsın, istediği kadar zulüm, baskı ve işkence araçlarına sahip olsun kesinlikle zayıftırlar, güçsüzdürler, önemsizdirler. İşte örümcek; ağından başka hiçbir güce sahip değildir: 
"Hiç kuşkusuz en dayanıksız ev, örümcek yuvasıdır. Onlar keşke bunun bilincine erselerdi."
Birçok baskı ve işkenceden geçen, aldatma ve baştan çıkarmalarla karşı karşıya kalan dava adamları; çeşitli güçlerle yeryüzüne geldiklerinde bu büyük gerçeğin üzerinde durmalı ve onu hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalıdırlar. Bu güçlerin bir kısmı onlara işkence etmek, ezmek isteyecektir. Kimi aldatmaya, satın almaya çalışacaktır. Ama bu güçlerin tümü de Allah'a göre örümcek ağı konumundadır. İnanç sistemi açısından da öyle… Fakat dava adamının benimsediği inanç sisteminin doğru olması, varlık âlemindeki güçlerin gerçek mahiyetini bilmesi, sağlıklı ölçüp değerlendirmesi şarttır.
İşte Allah’ı bırakıp da Allah’tan başka velîler edinen, Allah’tan başka karar mercileri bulan, Allah’tan başka yasalarını uygulayacağı tanrılar edinen, Allah’tan başkalarına kulluk etmeye çalışan, Allah’tan başkalarının koruması altına giren insanların güçleri, kuvvetleri, sığınmaları buna benzer.
Allah ve örümcek, Allah’ın velâyeti, örümceğin sığındığı evin velâyeti, Allah’ın koruması, örümcek evinin koruması… Velâyetlerini Allah’a teslim edip Allah’ın aldığı kararları uygulayanlar, velâyetlerini başkalarına verip onların yasalarını uygulayanlar. Allah’a teslim olanlar, müdürlerine, âmirlerine, siyasîlerine, A.B.D ye, Avrupa’ya teslim olup onların koruması altına girenler. Hangisi güçlüdür? Hangisi doğrudur bunun? Allah velâyeti, Allah sığınağı, Allah koruması karşısında kimin sığınağı, kimin velâyeti daha güçlü?
Öyleyse Allah kimin yanındaysa ona zıt gidecek hiçbir şey olamaz. O’na karşı çıkmaya çalışacak kim ve ne olursa olsun boştur, gerçek bir varlığı veya etkisi de yoktur. 
“Allah dedi ki; Ben sizin yanınızdayım.” (Mâide: 12)
27.05.2022
Hazırlayan: Emrullah AYAN
 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

Hutbe: Allah’tan Başkalarını Veli Edinmek

by İlkav Editor
4,8K 👁
A+A-
Reset

 

“Allah’tan başkasını veli edinenlerin durumu, kendi kendisine bir ev yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki evlerin en dayanıksızı da örümceğin evidir. Eğer bunu bilselerdi (başkasını veli edinmezlerdi.) “ (Ankebut: 41)
İnsanlar bu kainattaki kuvvetler hakikatinden pek çok kere gafil yaşamaktadır. Böylece bütün kıymetleri yanlış değerlendirmekte, bütün ilişkilere bozuk düşüncelerle yaklaşmakta, ellerindeki bütün ölçüler bozulmakta, nereye gittiklerini, ne aldıklarını ve neyi iddia ettiklerini anlayamaz hale gelmektedirler. Bu durumdaysa iktidar ve idarelerin gücüne aldanıp yeryüzünde her şeye güç yetiren kuvvetin bunlar olduğunu sanmaktadırlar. Beşeri iktidar güçlerine boyun eğmelerinin kaynağı budur. Tabii tağutların korkutma ve teşvikleriyle… Onlardan duyulan korku ve ürkeklikle… Eziyetlerinden korunmak veya gölgelerinde nefsi bir himaye sağlamak için onlardan razı olup çıkıyorlar.
İnsanları aldatan bir diğer güç de ekonomik güçtür. Halkın ve hayatın kaderini bu gücün tayin ettiğini sandıkları için arzu ve korkuyla o tarafa yönelmektedirler. Büyüklenmek ve sandıkları gibi insanlara hükmetmek için mal toplamaya koşmaktadırlar.
Aldatan bir diğer güç ise ilimdir. Çünkü ilmi; güçlerin, zenginlik ve diğer imkanların kaynağı sanan insanlar vardır. İlmi elde etti mi rahatça davranıp saldırabileceğini sanan insanlar… Bundan dolayı bu kimseler, mabetlerdeki abidlermiş gibi haşyet içinde ilme yönelirler.
Aldatan bir başka güç; bireylerin, grupların ve devletlerin elinde bulunan zahiri imkanlardır. Bu yüzden de küçük büyük bütün güçleri yaratan biricik kudreti unutup hep bu gücün etrafında dolanıp dururlar. Tıpkı kelebeğin lamba etrafındaki dönüşü gibi… Tıpkı kelebeğin ateşin üstünde uçması gibi… Ama bu kimseler, büyük kudreti unutuyorlar. Her şeye sahip, her şeye güç verip yönlendiren, eşyayı dilediği gibi ve dilediği yerde insanın hizmetine veren biricik kudreti… Cılız beşeri güçlere-ister bireylerin, ister grupların ve isterse devletlerin gücü olsun- sığınmanın, örümceğin ağına sığınması gibi olduğunu unutuyorlar. O örümcek ki, zayıf, önemsiz ve uyuşuk bir haşeredir. Uyuşuk bir yapıya sahip olduğu için himayesiz bir haşere… Ağı dayanıksız olduğu için korumasız… Yani Allah’ın himaye ve sığınağından başkasına, Allah’ın sarsılmaz dayanağından başkasına sahip olmayan bir haşere…
“ Allah’tan başkasını veli edinenlerin durumu, kendi kendisine bir ev yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki evlerin en dayanıksızı da örümceğin evidir. Eğer bunu bilselerdi (başkasını veli edinmezlerdi.)” (Ankebut: 41)
İşte Kur’an-ı Kerim’in, mü’min grubun kalbine yerleştirmek istediği mükemmel gerçek budur. Hakiki güç budur. Kainattaki güçlerin tümünü kuşatan en büyük güç budur. Bu güçtür dünyanın bütün zorba tağutlarını İslam cemaatine boyun eğdiren… Tağuti kale ve engellerin bütünüyle yıkılmasını sağlayan… Bu mükemmel hakikat, ilk Müslümanlardan herkesin ruhuna yerleşmiş, gönüllerini yeşertmiş ve kanlarına karışıp damarlarında dolaşmıştır. Bu, sadece dilde kalan bir kelime değildi. Tartışma götüren bir mesele de değildi. Çünkü nefse yerleşmiş apaçık bir hakikatti. Kendisinden başkası düşünülüp hayal edilmeyen bir hakikatti.
Şu halde tek güç, Allah’ın gücü ve tek velayet de Allah’ın velayetidir. Bunun dışında kalanlar ise boş, sönük ve cılızdır. Böbürlenip büyüklense bile, azgınlaşıp zorbalaşsa bile, kapma, vurma ve sindirme yöntemlerine başvursa bile sönük ve cılızdır. Tıpkı örümcek gibi… Çünkü, onların bütün gücü, örümceğin ördüğü ince ağdan ileriye gidemez. 
“Halbuki evlerin en dayanaksızı da örümceğin evidir.”
Değişik dünyevi güçlere karşı mücadele verirken fitne, eziyet, aldatma ve iğvayla karşılaşan dava adamları, bu mükemmel hakikati enikonu düşünmek ve bunu hiçbir zaman unutmamak zorundadırlar. Şu dünyevi gücün vurduğu, şunun ezdiği, şunun eğlenceye aldığı ve şunun da satın almaya çalıştığı dava adamları, bunu öncelikle anlamak zorundadırlar. Çünkü bu güçlerin hepsi, ilahi hesapta ve akidevi ölçüye göre örümceğin ince ağıdır. Tabii eğer akide, doğru bir şekilde benimsenmişse, kuvvetlerin hakikati anlaşılıp algılanabilmişse, takdir ve değerlendirme güzelce yapılmışsa…
Öyleyse Allah kimin yanındaysa ona zıt gidecek hiçbir şey olamaz. Ona zıt gitmeye çalışacak kim ve ne olursa olsun boştur, gerçek bir varlığı veya etkisi de yoktur.
“Allah dedi ki; Ben sizin yanınızdayım.” (Maide: 12)

Allah’ın yanında olduğu bir kimse ise yolunu asla şaşırmaz. Çünkü Allah’ın beraberliği, kişiye hem kafidir, hem de yol göstericidir. Allah kimin yanındaysa, onun sıkıntıya girip azgınlaşması mümkün değildir. Çünkü kişi, Allah’a yakınlığıyla huzur bulup mutlu olur. Ne var ki Yüce Allah bu “beraberliğini” gerekli şart ve sebeplerinden kopuk bir macera, bir kayırma veya kişisel bir cömertlik meselesi haline getirmemiştir. Çünkü Allah’ın beraberliği; kendisine gereği gibi ibadet ederek yolunu izleyen, nizam ve davasını yüklenen kimseler içindir.

 

02.10.2015
Hazırlayan: Emrullah AYAN

 

Ekitap için tıklayın

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

Hutbe: Allah’tan Başkalarını Veli Edinmek

by İlkav Editor
6,1K 👁
A+A-
Reset

 

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ 
 

İnsanlar bu kainattaki kuvvetler hakikatinden pek çok kere gafil yaşamaktadır. Böylece bütün kıymetleri yanlış değerlendirmekte, bütün ilişkilere bozuk düşüncelerle yaklaşmakta, ellerindeki bütün ölçüler bozulmakta, nereye gittiklerini, ne aldıklarını ve neyi iddia ettiklerini anlayamaz hale gelmektedirler.

 Bu durumdaysa iktidar ve idarelerin gücüne aldanıp yeryüzünde her şeye güç yetiren kuvvetin bunlar olduğunu sanmaktadırlar. Beşeri iktidar güçlerine boyun eğmelerinin kaynağı budur. Tabii tağutların korkutma ve teşvikleriyle… Onlardan duyulan korku ve ürkeklikle… Eziyetlerinden korunmak veya gölgelerinde nefsi bir himaye sağlamak için onlardan razı olup çıkıyorlar.

İnsanları aldatan bir diğer güç de ekonomik güçtür. Halkın ve hayatın kaderini bu gücün tayin ettiğini sandıkları için arzu ve korkuyla o tarafa yönelmektedirler. Büyüklenmek ve sandıkları gibi insanlara hükmetmek için mal toplamaya koşmaktadırlar.

Ekitap için tıklayın

Aldatan bir diğer güç ise ilimdir. Çünkü ilmi; güçlerin, zenginlik ve diğer imkanların kaynağı sanan insanlar vardır. İlmi elde etti mi rahatça davranıp saldırabileceğini sanan insanlar… Bundan dolayı bu kimseler, mabetlerdeki abidlermiş gibi haşyet içinde ilme yönelirler.
Aldatan bir başka güç; bireylerin, grupların ve devletlerin elinde bulunan zahiri imkanlardır. Bu yüzden de küçük büyük bütün güçleri yaratan biricik kudreti unutup hep bu gücün etrafında dolanıp dururlar.

 Tıpkı kelebeğin lamba etrafındaki dönüşü gibi… Tıpkı kelebeğin ateşin üstünde uçması gibi… Ama bu kimseler, büyük kudreti unutuyorlar. Her şeye sahip, her şeye güç verip yönlendiren, eşyayı dilediği gibi ve dilediği yerde insanın hizmetine veren biricik kudreti… Cılız beşeri güçlere-ister bireylerin, ister grupların ve isterse devletlerin gücü olsun- sığınmanın, örümceğin ağına sığınması gibi olduğunu unutuyorlar.

O örümcek ki, zayıf, önemsiz ve uyuşuk bir haşeredir. Uyuşuk bir yapıya sahip olduğu için himayesiz bir haşere… Ağı dayanıksız olduğu için korumasız… Yani Allah’ın himaye ve sığınağından başkasına, Allah’ın sarsılmaz dayanağından başkasına sahip olmayan bir haşere… “ Allah’tan başkasını veli edinenlerin durumu, kendi kendisine bir ev yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki evlerin en dayanıksızı da örümceğin evidir. Eğer bunu bilselerdi(başkasınıveli edinmezlerdi.)” (Ankebut: 41)
İşte Kur’an-ı Kerim’in, mü’min grubun kalbine yerleştirmek istediği mükemmel hakikat budur. Hakiki güç budur. Kainattaki güçlerin tümünü kuşatan en büyük güç budur.

Bu güçtür dünyanın bütün zorba tağutlarını İslam cemaatine boyun eğdiren… Tağuti kale ve engellerin bütünüyle yıkılmasını sağlayan… Bu mükemmel hakikat, ilk Müslümanlardan herkesin ruhuna yerleşmiş, gönüllerini yeşertmiş ve kanlarına karışıp damarlarında dolaşmıştır. Bu, sadece dilde kalan bir kelime değildi. Tartışma götüren bir mesele de değildi. Çünkü nefse yerleşmiş apaçık bir hakikatti. Kendisinden başkası düşünülüp hayal edilmeyen bir hakikatti.

Şu halde tek güç, Allah’ın gücü ve tek velayet de Allah’ın velayetidir. Bunun dışında kalanlar ise boş, sönük ve cılızdır. Böbürlenip büyüklense bile, azgınlaşıp zorbalaşsa bile, kapma, vurma ve sindirme yöntemlerine başvursa bile sönük ve cılızdır. Tıpkı örümcek gibi… Çünkü, onların bütün gücü, örümceğin ördüğü ince ağdan ileriye gidemez.

“Halbuki evlerin en dayanaksızı da örümceğin evidir.”
Değişik dünyevi güçlere karşı mücadele verirken fitne, eziyet, aldatma ve iğvayla karşılaşan dava adamları, bu mükemmel hakikati eni konu düşünmek ve bunu hiçbir zaman unutmamak zorundadırlar. Şu dünyevi gücün vurduğu, şunun ezdiği, şunun eğlenceye aldığı ve şunun da satın almaya çalıştığı dava adamları, bunu öncelikle anlamak zorundadırlar. Çünkü bu güçlerin hepsi, ilahi hesapta ve akidevi ölçüye göre örümceğin ince ağıdır. Tabii eğer akide, doğru bir şekilde benimsenmişse, kuvvetlerin hakikati anlaşılıp algılanabilmişse, takdir ve değerlendirme güzelce yapılmışsa…

Öyleyse Allah kimin yanındaysa ona zıt gidecek hiçbir şey olamaz. Ona zıt gitmeye çalışacak kim ve ne olursa olsun boştur, gerçek bir varlığı veya etkisi de yoktur.
“Allah dedi ki; Ben sizin yanınızdayım.” (Maide: 12)

Allah’ın yanında olduğu bir kimse ise yolunu asla şaşırmaz. Çünkü Allah’ın beraberliği, kişiye hem kafidir, hem de yol göstericidir. Allah kimin yanındaysa, onun sıkıntıya girip azgınlaşması mümkün değildir. Çünkü kişi, Allah’a yakınlığıyla huzur bulup mutlu olur. Ne var ki Yüce Allah bu “beraberliğini” gerekli şart ve sebeplerinden kopuk bir macera, bir kayırma veya kişisel bir cömertlik meselesi haline getirmemiştir. Çünkü Allah’ın beraberliği; kendisine gereği gibi ibadet ederek yolunu izleyen, nizam ve davasını yüklenen kimseler içindir.

08.08.2014
Emrullah AYAN

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon