Çarşamba, Aralık 11, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Gaflet insanı cehenneme götürür

Hutbe: Gaflet insanı cehenneme götürür

by İlkav Editor
282 👁
A+A-
Reset
https://youtu.be/xhiNcjYwmF0

Hutbe: Gaflet insanı cehenneme götürür
“Andolsun Biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar.  İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” (A’râf: 179)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Şevval ayının 10’u 1445/Cuma
Hutbemize konu olan âyette, “Biz insanlardan ve cinlerden pek çoğunu cehennemlik kıldık” diyor Rabbimiz. Bu ifade Rabbimizin insanlar ve cinlerden pek çoğunu zorla cehenneme sokacağı anlamına gelmez. Aksine, yaratılış öncesi kendilerinden mîsâk alıp fıtratlarını bu mîsâka zorlayacak biçimde yoğurarak, sonra da bu mîsâkı hatırlatıcı birçok görsel ve işitsel âyet gönderip kullarının cennetinden yana olduğunu anlatmıştı Rabbimiz. Bunun manâsı; bütün lehlerine hazırlanmış şartlara rağmen bu insanlardan ve cinlerden pek çoğunun cehennemi tercih edecekleri anlatılıyor.
Gerek Rablerinin kendileri için kâinatta yarattığı meşhûd âyetleri, gerek peygamberleri vasıtasıyla kendilerine gönderdiği âyetler, gerekse de kendi içlerinde Allah Teâlâ’nın gösterdiği âyetler onları hakka dâvet ediyordu. Tüm bu âyetler onların hayatlarının yanlışlığını ortaya koyuyordu.
Peki, neden bu insanların pek çoğu cehenneme gidecek? Rabbimiz bunun sebebini şöyle anlatıyor: Onların kalpleri vardır ama onunla anlamazlar. Allah’ın kendilerine anlamak ve değişmek için verdiği kalplerinin Allah’ın âyetleriyle karşı karşıya gelmesine izin vermiyorlar.
Kalplerinin dışa açılan iki penceresi olan gözlerini ve kulaklarını Allah’ın âyetlerinden uzak tutmaya çalışıyor ve istemedikleri halde günün birinde kalpleri Allah’ın görsel ve işitsel âyetleriyle karşı karşıya gelmişse o zaman da kalplerinin etkilenip o âyetlerle değişmesine izin vermiyorlar. Halbuki Allah kalplerini onlara bunun için vermişti ama bunlar bu kalplerini kullanmak istememişlerdir. Demek ki bunların cehenneme gidişlerinin sebebi buymuş, değilse Allah’ın kimseye bir kastı ve düşmanlığı yoktur.
Halbuki kalplerini kullanarak anlayacaklar ve beyinsizler gibi olmayacaklar, sadece atalarını taklid etmeyecekler, şeytanların ve hevâlarının peşine takılmayıp onların şirkleri üzerine hayatlarını bina etmeye kalkışmayacaklardı. Atalarımızı demokratik sistem üzerinde bulduk, onlar kesin doğrudur diyerek bunun tartışılmasını bile caiz görmeyerek onların izi üzerinde gitmeyeceklerdi.
Allah onları insan olarak yaratmıştı. Akıl ve kalp vermişti onlara ama onlar bunu kullanmak istememişler. Başka? Onların gözleri vardır, ama onunla hakkı, hakikati görmezler, Allah’ın enfüs ve âfakta yarattığı âyetlerini görmezler. Meşhûd ve metlûv âyetleri görmezler.
Yeryüzü zâlimlerinin müstekbirlerinin başkalarının malını yiyebilmek için kan emmeye koştukları, doyumsuz mideleri için binlerce insanın kanına girdikleri şu günlerde, görüyorlar ama gözleriyle gördüklerini dilleriyle inkâr etmeye çalışıyorlar. Neden yapıyorlar bunu? Çünkü hayatlarının değişip rahatlarının kaçmasını istemiyorlar. İstiyorlar ki hevâ ve heveslerine göre bir hayat yaşasınlar. İstiyorlar ki hayatlarında bir sınır, bir kayıt olmasın. Bunlar, Allah’ı ve Allah’a kulluğu hatırlatacak, Allah’a verdikleri mîsâkı hatırlatacak, huzurlarını kaçıracak hiç bir âyeti görmek istemiyorlar.
Onların kulakları vardır ama onlar bu kulaklarını hakkı duymada, Allah’ın âyetlerini duyup dinlemede, etraflarında kendilerini uyaran yığınlarca âyetin uyarılarına kulak vermede kullanmıyorlar. Kendilerini cennete götürecek kendi lehlerinde sonuçlar doğuracak uyarıcıları duymuyorlar. Kulaklarını kullanmayarak cehennemlerini hazırlıyorlar.
İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan daha aşağıdırlar. Hidâyet ve yol bulma açısından hayvanlardan daha aşağıdırlar. Çünkü hayvanlar insanlar gibi yaratılmamışlardır. Allah hayvanlara akıl ve fikir vermemiştir. Hayvanlar kendilerine verilen içgüdüleri sayesinde nasıl hareket edeceklerini bilir ve hareketlerini ona göre ayarlarlar. İradeleri de olmadığı için Rabbimiz kendilerine nasıl bir fonksiyon ve görev yüklemişse mutlaka onun dışına çıkamıyor ve onu yerine getiriyorlar.
Halbuki bu insanlar hayvanlar gibi yaratılmamışlardır. Allah hayvanlardan farklı olarak kendilerine akıl ve irade vermiştir. Ama Allah’ın kendilerine verdiği bu nimetleri kullanmadıkları için bunlar hayvanların da aşağısına düşmüşlerdir. Çünkü Rabbimizin kendilerine verdiği bu özellikler onları hayvanlardan ayıran özelliklerdi. Onlar bu özelliklerini kullanmadıkları için insanlıklarını kaybedip hayvanlardan daha aşağı bir noktaya düşmüşlerdir.
Evet, onlar hayvanlar gibidirler hatta onlardan daha aşağıdırlar. İlk bakışta bunların hayvanlardan hiç bir farklarının olmadığını görürsünüz. Çünkü hayvanlar yer-içer, onlar da yer-içer, onlar yatıp uyur, bunlar da yatar-uyurlar. Hayvanlar belli bir miktar yerler bitirirler ama bu kâfirler kendilerini tam bir doyumsuzluğa kaptırmışlardır. Milyonlar, milyarlar yetmez bunlara. Bütün dünyayı verseniz yine de doyumsuzdur bunlar.
Hayvanlar pek çok konuda ne yapacaklarını bildikleri halde bu kâfirler onlar kadar ne yapacaklarını, Allah’ın kendilerini niçin yarattığını, hayatlarını nasıl düzenleyeceklerini, hayatlarında Allah’ın yasaları olmadığı için bilmemekte, bu yüzden de büyük bir dalâlet ve şaşkınlık içinde bocalayıp durmaktadırlar.
“…İşte bunlar gâfillerin ta kendileridir.”
Tam anlamıyla gâfil diye işte bunlara denilir. Zira beyinleri ve kalpleri var, fakat şuurları yoktur. Nefislerine karşı şahid olmuşlardır da kendilerinden haberleri olmaz, fıtratlarındaki mîsak ve taahhüdü duymazlar, aldırmazlar. Kendi iç gözlemleriyle duymadıkları gibi, dışarıdan gözlerine sokulan âyetlerin ve kulaklarına okunan hak kelâmının verdiği haberlerin şahidliğiyle de duymayıp kimin kulu olduklarını bilmezler.
Gönülleri boş hevâ, gözleri şekil ve resim, kulakları anlamsız sesler peşinde dolaşır durur. Kendilerine kalp, göz, kulak verip yaratan, yaratılıştan kendilerini rablık mîsakına taahhüd ettiren, Semi, Basîr ve eşi-benzeri olmayan Allah Teâlâ’ya türlü türlü şirkler koşup gafletlerinden dolayı şirk içinde oraya-buraya savrulur giderler.   
19.04.2024
Hazırlayan: Emrullah AYAN

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon