Cuma, Aralık 27, 2024
Ana sayfa HABERLER Darbe Tehditleriyle Sindirilmek İstenen Kimliğimiz ve Taleplerimiz

Darbe Tehditleriyle Sindirilmek İstenen Kimliğimiz ve Taleplerimiz

by İlkav Editor
2,5K 👁
A+A-
Reset

Özgür-Der’in “Darbe Tehditleriyle Sindirilmek İstenen Kimliğimiz ve Taleplerimiz” başlığıyla düzenlediği Forum 10 Nisan Cumartesi günü Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Yoğun bir katılımın gözlendiği ve AK Parti'ye açılan kapatma davası ile ifşa edilen Darbe Planlarının konuşularak darbeci düzenle mücadele sorumluluğumuzun geniş bir katılımla tartışıldığı Foruma Mehmet Pamak, Necati Ceylan, Hülya Şekerci, Abdurrahman Dilipak, Selahattin Yazıcı, Bülent Yıldırım, Rıdvan Kaya ve Burhan Kavuncu konuşmacı olarak katıldılar.Mecidiyeköy Kültür Merkezi'nde saat 14-17 arası gerçekleştirilen ve yöneticiliğini Özgür-DER Yönetim Kurulu Üyesi Gülsüm P. Alpay'ın yaptığı Forum Gülsüm P. Alpay'ın Türkiye'deki hâkim düzenin darbeci işleyişini özetlediği ve Ayışığı, Sarıkız Darbe planları, Ergenekon çetesi ve AK Parti'nin kapatılması hakkında açılan dava sürecine dair bilgileri aktarmasıyla başladı. Konunun önemine ve sahip olmamız gereken tavra atıf yaparak konuşmasını sürdüren Alpay birinci konuşmacı olarak sözü Abdurrahman Dilipak'a verdi.

Hattı Müdafaa Değil Sathı Müdafaada Olmalıyız!

Ekitap için tıklayın

Konuşmasında Türkiye'deki sistemin işleyişi, AK Parti'ye açılan kapatma davası ve bununla bağlantılı darbe planları üzerinde duran Abdurrahman Dilipak devletlerin hak ve özgürlükleri sağladığı oranda meşruluk ifade edeceklerini, oysa Türkiye'de bu anlamda bir hukuk devletinin değil kendisini yasalar üstü konumda gören bir sistem gerçeğinin var olduğunu ve bu sistemin dün olduğu gibi yine bugün de kendisine tehdit olarak gördüğü tüm oluşumları baskı ve darbe çığırtkanlığıyla sindirme çabasında olduğunu ve en son AK Parti'ye açılan kapatma davası ve teşhir edilen darbe planlarının da bunu bir kez daha belgelediğini belirterek Türkiye'nin siyasi partiler çöplüğünü andırdığını ve partilerin milli iradenin temsilciliğinden öte daha çok aile şirketine benzediklerini söyledi. Türkiye'de çok partili sisteme geçişle birlikte de Milli Şef döneminin aşılamadığını belirten Dilipak, her partinin kendisine ait mekânlarda parti başkanı ve Atatürk resimlerinin birlikte asılmasının da aslında bunun kanıtı olduğunu söyledi. AK Parti'nin kapatılma davasına sunulan gerekçelerin de ilgi çekici olduğunu söyleyen Dilipak, İLKAV ile AK Parti'ye açılan kapatılma davalarının gerekçesinin aynılığına dikkat çekti ve buna rağmen AK Parti'nin İLKAV'a karşı içerisinde bulunduğu tutumun resmi devlet tutumuyla paralel olduğunu ve bunun oldukça dikkat çekici olduğunu söyledi.

Konuşmasının sonunda yalnızca Türkiye'de değil küresel ölçekli bir derin devlet ile karşı karşıya olunduğuna dikkat çeken ve salt başörtüsü ekseninde değil daha bütüncül bir mücadele kuşanmamızın ve talepler yükseltmemizin önemini belirten Dilipak, "birileri kan-gözyaşı üzerinden çıkar devşirmektedir. Terör, başörtüsü, irtica söylemleri üzerinden yapılanlar da, Ayşığı, Sarıkız gibi darbe planları ve Ergenekon çetesi de bunun tezahürü… Darbe tehditleri karşısında birlik olup sokağa çıkmalı… onları püskürtecek tek güç budur" diyerek konuşmasını tamamladı.

Askeri Vesayet Rejimi Sürüyor!

Forum katılımcıları arasında söz alan Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Burhan Kavuncu ise son yaşanan gelişmeler bağlamında toplum ve sistem değerlendirmesi ekseninde yaptığı konuşmasında tıpkı 12 Eylül cuntasının darbenin akabinde yayımladığı bildirilerde belirtildiği gibi darbecilerin hukuk tanımadığını; askeri darbe düzenin özü itibariyle değişmediğini; ancak dış konjonktüre göre şekillenen yeni şartlara göre kendisini takviye ettiğini belirterek Türkiye'deki hâkim düzenin de benzerleri gibi varlığını en temelde emperyalizm ile uyum temelinde sağladığını; uyumlu olduktan sonra düzenin renginin emperyalizmin umurunda olmadığını ve emperyalizm ile uyum halinde mevcut düzenin kuruluşundan bu yana halkın değerlerine, farklı etnik kimliklere ve İslam'a düşmanlık yaptığını söyledi. Türkiye'deki hâkim düzenin toplumda mevcut bulunan farklılıkları birbirine karşı kışkırtarak bekâsını sağlama uğraşısında olduğunu ve otoriter bir yönetim mantığıyla halkı zorla dönüştürüp hizaya getirmeye çalıştığını belirten Kavuncu "düzenin bizi kullanmasına ve kullandırtmasına izin vermemeliyiz!.. " diyerek İslami hareket olma bilinci ve bu bilincin bir gereği olarak reel zeminde insiyatif almakla ancak gerçek anlamda darbeleri ve darbecileri püskürtebileceğimiz belirlemesi ile konuşmasını tamamladı.

Mevcut Durumun Kendisi Darbedir!

Forumda üçüncü konuşmacı olarak söz alan İHH Başkanı Av. Bülent Yıldırım Türkiye'deki müdahalelerin uluslar arası boyutları bulunan darbeler olduğunu; darbecilerin korku psikolojisini yayarak halkı sindirmek istediklerini ancak darbecilerin artık halk nezdindeki bütün inandırıcılıklarını yitirdiklerini belirterek, halkın pasif direniş halinde olduğunu ve Müslümanlar olarak da yaşanan darbelerden ders çıkararak ve deneyimimizi dikkate alarak bu olumluluğu dinamik-aktif bir direnişe dönüştürmemiz gerektiğini söyledi. Türkiye'de şuan yaşanan mevcut durumun da darbe olarak görülmesi gerektiğini belirten Yıldırım28 Şubat süreci akabinde içerisine girilen pasiflik, yılgınlık ve yanlışlardan arınarak darbecilerin hareket alanını daraltan cesareti kuşanmamız, bedel ödemeye hazır olmamız ve korku psikolojisini aşmamız gerektiğinin önemini belirten Yıldıırm konuşmasını "toplu saldırılara karşı topluca karşı koyma kararlılığını göstermeliyiz. Ne biz eskisi kadar güçsüzüz ve ne de onlar eskisi kadar güçlü değiller!" vurgusuyla tamamladı.

AK Parti'ye Kapatma Davası Düzenin Halka ve İslam'a Olan Tahammülsüzlüğünün Tezahürü..!

Forumda dördüncü konuşması olarak söz alan Özgür-DER Başkanı Hülya Şekerci "darbecilerin az zamanda çok şey başardığı bir süreçteyiz" diyerek başladığı konuşmasında darbe planlayıcıları yerine darbeleri deşifre edenlerin yargılandığını ve AK Parti'ye dair açılan kapatma davasının da düzenin halkın iradesi ve İslam'a olan tahammülsüzlük ve düşmanlığının tezahürü olduğunu söyledi. AK Parti tüzel kişiliğinde egemenlerin doğrudan İslami kimlik ve değerlere karşı saldırıya geçtiğini belirten Şekerci karşımızda halk ve İslam düşmanı olan bir sistemin bulunduğunu, iktidar partisinin de irtica olarak aşağılanan İslami faaliyetlere odak olmakla suçlandığını ancak buna karşılık AK Parti'nin egemenlere yaranmaya, geçmişte sahip olduğu gömleği çıkardığına ikna etmeye devam ettiğine ve kimliğini muhafazakar-demokrat olarak tanıtmaya ısrarcı olduğuna vurgu yaparak bürokratik oligarşinin dayatmaları karşısında AK Parti'nin içerisine girdiği tutumu eleştirdi. AK Parti'nin darbecileri ve çete yapılanmalarını ifşa etmesine rağmen sahip olduğu güç oranında cesur adımlar atmadığını, gelinen aşamadaysa merkeze kaydığını ve giderek merkeze ait değerleri savunan bir çizgiye evrildiğini, bunun ise nevroz olayları, 1 Mayıs vb. olarak yansıdığı söyleyen Şekerci; Şemdinli sürecinde darbecilerle hesaplaşma yönünde AK Parti'nin eline büyük bir fırsat geçtiğini ancak AK Parti'nin bu fırsatı olumlu yönde değerlendirmek yerine savcı Ferhat Sarıkaya'yı fişlediğini ve içerisinde bulunulan süreçte de yargı erki içerisinde Sarıkayı'nın mirasını sürdürmek isteyenlerin bu yüzden cesaretlerinin kırıldığını söyledi. Aslında en önemli sorunun bağımsız bir İslami kimlik geliştirememe zaafı olarak görülmesi gerektiğini hatırlatan Şekerci bağımsız İslami kimlik geliştirmenin ise yaşanan gelişmelere gözü kapalı kalmak demek olmadığını, kapatma davasının ve darbe planlarının görünürde her ne kadar AK Parti tüzel kişiliğini hedef almışsa da özünde İslami kimlik ve değerlere dönük olduğunu belirterek darbe planlarına ve kapatma davasına karşı duruşumuzun AK Parti'yi savunmak demek olmadığının altını çizdi. Şekerci konuşmasını bu meyandaki "Kapatmaya karşı çıkmak AK Parti'yi savunmak değil, kendi kimliğimizi savunmak; kimliğimize karşı geliştirilen darbe planlarına karşı bir mücadele içerisinde bulunmak demektir… Kapatma davasına karşı çıkmak, başörtümüze sahip çıkmak; halkı ve kimliğimizi hedef alan Ergenekon'a ve çetelere karşı çıkmak anlamına geliyor." vurgularıyla tamamladı.

Hükümet Kim Olursa Olsun İktidar Oligarşidir!

Forumda beşinci konuşmacı olarak söz alan İLKAV Başkanı Mehmet Pamak ise İttihat Terakki'den Cumhuriyete darbeci geleneğinin sürekliliğini vurgulayarak başladığı konuşmasında düzenin Türk ulusçuluğu ve Kemalist ideoloji doğrultusunda halkı dönüştürmek istediğini, bunu başaramayacağının farkında olduğundan dolayı ise korku ile halkı kontrol ve denetim altına almaya çalıştığını; bu çerçevede Yargı erkine görev biçildiğini, bu yetmediğindeyse çetelerin oluşturulduğunu ve nihayetinde fiili müdahaleye kadar varan darbeci bir işleyişin hüküm sürdüğünü söyledi. Kuruluşundan bu yana mevcut düzenin tehdit konseptinde Kürt kimliği ve İslam'ın düşman olarak saptandığını belirten Pamak, sistemin Kürtleri asimilasyon politikaları ve Müslümanları da korku yoluyla sindirmeye çalıştığını ancak gelinen aşamada AK Parti'nin de diğerleri gibi Müslümanlar ve Kürt sorunu konusunda yeterli adımları atamadan kapatılmanın eşiğine getirildiğini belirtti ve "Kemalist sistemin ruhu yok edilmeden ne darbecilik ve ne de çeteler bitirilemez!" dedi. Otoriter-dayatmacı düzenin sona erdirilip daha özgürlükçü bir düzene geçilmesi gibi ara süreçlerin de ancak köklü bir İslami toplumsal değişim gibi sünnetullahı gözetmekle mümkün olabileceğinin altını çizen Pamak, bu hususta sünnetullahın gerektirdiği bedelin ödenmediğini, AK Parti'nin de kitlesini örgütleyip sokağa dökemediği için çetelerin ve darbecilerin alanları doldurduğunu ve bu yüzden de mevcut sonuçtan AK Parti'nin de sorumlu olduğunu söyledi. Mevcut baskıcı ortama karşın daha özgürlükçü bir ortam özlemi içerisinde bulunan tüm kesimlerin halkın özgürlük ve adalet taleplerini arkasına alıp sokağa dökülmesinin önemini belirten Pamak, Müslümanlar olarak bizlerin de Kur'an Nesli'nin inşası ve uzun soluklu İslami toplumsal dönüşüm stratejimizden kopmadan reel zeminde inisiyatif alma çabamızı sürdürmemiz gerektiğini söyledi. Pamak sözlerini "Sokak merkezli sivil ve örgütlü eylemlilikler oluşturulduğunda; bunun gerektirdiği bedeli ödemeye hazır olunduğunda işte ancak o vakit oligarşi püskürtülebilir, darbe planları boşa çıkarılabilir" vurgusuyla tamamladı.

Haklarımızı İade Etmeyenlerden Lütuf Beklenmemeli!

Forumda altıncı konuşmacı olarak söz alan TGTV başkanı Necati Ceylan ise "Dünya ve Ortadoğu yeniden düzenleniyor" diyerek başladığı konuşmasında Türkiye'nin bu yeniden dizayn sürecinde halkının inanç ve değerleri doğrultusunda yer alması gerekirken her on yılda bir yapılan darbeler sonucunda bunu başaramadığını ve içerisinde bulunulan süreçte de değişim yönündeki çabaların yine darbe planlarıyla ıskalanmak istendiğini söyledi. Ergenekon'un da ne ilk ve ne de son olmadığını, daha onlarca çete bulunduğunu belirten Ceylan AK Parti üzerinden İslam'a ve halkın iradesine saldırıldığını, dolayısıyla Müslümanlar olarak bu saldırıların nasıl püskürtülebileceğine dair somut çözümler sunmamız gerektiğini söyledi. Laiklik adına yeni bir dinin oluşturulmaya çalışıldığını da belirten Ceylan, gayr-i İslami bir kulvarda şekillenen ve dahası İslam'a da düşmanlık yapan bir sistem içerisinde İslami beklentilerimizin karşılanacağını beklemenin yanlış olacağını, bunun için kendi öz gücümüzü oluşturarak sorunlarımıza çözüm aramamız gerektiğini ama yasalarca tanınmış olan haklarımızın iâdesi için mutlaka egemenleri çözüme zorlayıcı bir tutum içerisinde de olmamız gerektiğini belirterek bunun için de öncelikle darbeci, dayatmacı, çeteci işleyişe karşı tavır almamız gerektiğini söyledi. Ceylan konuşmasını "Çeteler ve çeteciliğe dayalı yapılanma yok edilmeden haklarımıza, hürriyetlerimize ulaşamayız" vurgusuyla tamamladı.

Darbe İle Yapılmak İstenene Darbe Tehdidiyle Ulaşılıyor!

Forumun yedinci konuşmacısı olarak söz alan Haksöz Dergisi Editörü Rıdvan Kaya ise somut bir çözüm çizgisini oluşturmanın gereği ve gerek AK Parti'nin kapatılması davası ve gerekse de darbeci işleyişe hangi argümanlar ile karşı çıkılması gerektiği değerlendirdiği konuşmasında ortaya koyacağımız tepkilerin belki yeterli olmayacağını ama tutarlı ve istikrarlı olduğunda mutlaka darbecilerce ciddiye alınacak bir çizgiye dönüşeceğini belirtti. Sahip olduğumuz derdin ve davanın farkında ve toplum içinde dinamik bir özne olmamız gerektiğinin önemini belirten Kaya bunun için ilk etapta mevcut sorunu ve konumumuzu doğru tahlil ile işe koyulmamız gerektiğini belirterek muhatap olduğumuz sistemin kısa bir değerlendirmesini yaptı. Türkiye'deki hâkim düzenin darbeci ve otoriter-Kemalist yapısı ve işleyişine dikkat çeken Kaya, halkın taleplerinin düzenin umurunda olmadığını, ancak resmi ideolojiyle uyumlu olduğu oranda kabul gördüğünü belirterek eksik ve parçacı muhalefetin çıkmazını değerlendirdi ve "Kemalist ideolojiye tavır almadan darbeciliğe karşı olduğunu söyleyen hiçbir iddia inandırıcı olamaz!" dedi. Darbecilerin sadece Ergenekon ve ondan neşet eden çeteler olmadığını, Anayasa Mahkemesi ve MGK gibi kurumların da doğrudan bu işleyişin ürünü ve parçası olduklarını da belirten Kaya G.K.B.'nın sessizliğine de dikkat çekerek "hemen her konuda söz söyleyen G.K.B. neden doğrudan kendisini ve personelini de kapsayan darbe suçlamaları karşısında sessiz?" sorusunu sormanın önemini vurguladı. Aslında gelinen süreçte artık Türkiye'de klasik anlamda darbe ortamının da bulunmadığını belirten Kaya darbe tehdidinin sürekli gündemde tutulduğunu, bununla korku psikolojisinin yayılmak istendiğini ve toplumsal yapının bu psikolojiyi içselleştirmesinden dolayı da darbe ile varılması hedeflenene darbe tehdidiyle ulaşıldığını söyledi. AK Parti üzerinden halkın iradesine ve İslami değerlere darbe vurulmak istendiğini de belirten Kaya AK Parti üzerinden gelişen bu dayatmalara tavır almamızın onu değil, İslami kimliğimizi savunmak olarak anlaşılması gerektiğinin altını çizdi. Bu hususta yaşanan ölçüsüzlük ve tutarsızlıklara da değerlendiren Kaya, AK Parti'nin kapatılması davasına karşı duran kesimlerin bazılarınca seslendirilen argümanlara dikkat çekti. Bunlardan birisi olarak "AK Parti kapanırsa Güneydoğu elden çıkar" örneğine dikkat çeken Kaya bu tarz pragmatik ve sığınmacı bir yaklaşımın İslam ile bağdaşmadığını ve Müslümanın olmanın izzetine de yakışamayacağını söyledi. Bir diğer örnek olarak da kapatılma davasını pasta/iktidardan pay kapmaya yoran yaklaşımların da tutarsızlığını belirten Kaya, bu kimselerin her düzlemde bağımsız kimlikli Müslümanları Sol jargonlar kullanmakla suçladıklarını, oysa kendilerinin olayları bu tarz indirgemeci ve materyalist biçimlerde okumakla Sol-materyalist jargonu tekrarlama derekesine düşmelerinin manidar olduğunu söyledi. Sonuç olarak darbecilerin de artık darbelerin çözüm olacağına inanmadıklarını, bu yüzden alabildiğine korku faktörüne baş vurduklarını belirten Kaya, seçim ya da başka türlü bir yapısal manevradan ziyade darbecilerden korkulmadığının açıkça dillendirilmesi ve bu kararlılıkta sebat edilmesinin ancak kalıcı çözümü sağlayabileceğini belirterek şu vurguyla konuşmasını tamamladı: "Korku salarak muhataplarını hizaya getirmeye çalışıyorlar. Bunu politikaya dönüştürmüşler. Ama bu korkunun, korkutmanın işe yaramayacağını kendileri de biliyorlar… Dolayısıyla AK Parti üzerinden yapılanın bu ülkedeki herkesi hedef aldığını vurgulayarak korkulmadığının açıkça dillendirilmesi gerekiyor".

Korkumuzu Yalnızca Allah'a Tahsis Etmeliyiz!

Son konuşmacı olarak söz alan TİYEM-DER Başkanı Selahattin Yazıcı ise Müslümanları bir araya getiren bu tür ortamların önemine atıfla başladığı konuşmasında cumhuriyet tarihi boyunca dindar halk üzerinden darbe tehditlerinin hiçbir zaman eksilmediğini, bundan da halkın korkutulup sindirilmesinin amaçlandığını belirtti. Darbelerin özünde bulunan korku faktörünün mevcut sinmişliğin temelini oluşturduğunu ve bu olgunun maalesef Türkiye'nin yanı sıra dünyadaki birçok Müslümanı da kuşatmış olduğunu söyleyen Yazıcı, kendisinden korkulanlarının zımnen ilah edilmiş olarak kabul edileceğini hatırlatarak korku elbisesinden ve takiyye çıkmazından sıyrılarak korkumuzu yalnızca Rabbimize tahsis etmemiz ve böylece özgürleşmeye yol almamızın önemini belirtti. Gerek Türkiye ve gerekse de dünya çapında Müslümanlar olarak birçok sorunumuzun kendimizden kaynaklandığını; mevcut halin temel psikolojik nedenlerinin takiyye ve korku faktörü olduğunu belirten Yazıcı, korku duvarını aşıp yeterli bir adanma bilincini edinmeden ve maruf ile emir, münkerden nehiy sorumluluğunu kuşanmadan yol alamayacağımızı söyledi.

Yoğun bir katılımın gözlendiği Forum S. Yazıcı'nın konuşmasına müteakiben Forum yöneticisi Gülsüm. P. Alpay'ın öne çıkan vurguları özetleyen konuşmasının ardından bitti.

Fotoğraflar: Sabiha Çimen

Haber: Abdulvedüd Ay

Haksöz-Haber

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon