Cumartesi, Ekim 12, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ 20.12.2013 CUMA HUTBESİ

20.12.2013 CUMA HUTBESİ

by İlkav Editor
3,9K 👁
A+A-
Reset

وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي

كِتَابٍ مُّبِينٍ

“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.” (Hud: 6)                                                               

Kardeşlerim! Bugün Hicri 17 Safer 1435 Cuma

Ekitap için tıklayın

Yüce Allah, yarattığı her canlının rızkını vermeyi üzerine almıştır. Şu canlılar –yeryüzünde hareket eden, insan, hayvan, sürüngen vb. hepsi canlılar kapsamına girer.- yerin altını ve üstünü dolduran bütün bu canlılar… Sayısını Allah’tan başka kimsenin bilmediği yeryüzünü dolduran işte bu canlıların rızkını Allah verir. Her şey bu kuşatıcı ilmin kapsamındadır. Bunu bilmekle beraber, hayalin tasavvur edemeyeceği bu canlılar topluluğunun rızkını takdir etmek… Bu, Allah’ın ilhamı olmadıkça, insan hayalinin ulaşamayacağı bir başka noktadır. 

Yüce Allah, her canlının durumuna uygun rızk kazanacağı bir yöntem bahşetmiştir. Özellikle yeryüzünün halifesi kıldığı insana, tahlil, terkip, üretim, geliştirme, yeryüzünün çehresini değiştirme ve hayatın gelişmesine paralel olarak ortaya çıkan daha birçok yetenek bahşetmiştir. Ancak insan, rızkını hiçbir zaman kendisi yoktan var edemez. Allah’ın yeryüzünde gizlediği hazinelerinden, Allah’ın koyduğu fıtri kanunlar doğrultusunda hareket ederek elde edebilir bu rızkı. Çünkü her canlının rızkı, yeryüzü ve gökyüzü hazinelerinde mevcuttur. Ancak bu demek değildir ki rızık, çalışmaksızın elde edilebilir.                                                                          

“Yeryüzünü size boyun eğer kılan O’dur. Haydi onun omuzlarında yürüyün. Ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş O’nadır.” (Mülk: 15)

Rızkı takdir eden, daraltıp genişleten Yüce Allah’tır. Sonuçta işlerin tümü O’na döner. Rızıklar da her şey gibi Allah’ın ilminde takdir edilmiş olup, O’nun emrine ve dilemesine tabidirler. İnsanlar ve rızıkları için koyduğu ve razı olduğu kanun uyarınca dilediği zaman dilediği gibi tasarrufta bulunur.

Bir yaratığın herhangi bir şeyi takdir edip ona hükümran olması mümkün değildir. Her şeyin hazineleri Yüce Allah’ın katındadır. Yarattıklarının her bir topluluğuna belli bir ölçü dahilinde indirir. Hiçbir şey ölçüsüz değildir. 

Rızık sebepleri yeryüzünde bulunmakla ve insanlar onlara sarıldıkları ölçüde rızıklarını kazanmakla beraber, Kur’an, insanların dikkatini bunun ötesine gaybe doğru çevirmektedir. Önceden tayin ve takdir edilen rızka muttali olmaları için…     

Yeryüzündeki zahiri rızık sebeplerine gelince; bunlar, rızkın Allah tarafından olduğunun bilinmesi, yerin ağırlığından ve mal hırsının pençesinden kurtulunması dolayısıyla rızkı verene doğrudan yönelinmesi için yaratılmışlardır. Mü’minle sebepleri yaratan arasında engel oluşturamazlar. 

Mü’minin kalbi, bu hakikatlari idrak edip, yeryüzünün hilafetine ve imarına görevlendirildiğini bildiği halde, yeryüzü ve sebeplerini ihmal etmesi düşünülemez. Sebeplere takılıp kalmaması ve Allah’tan gafil olmaması için dikkati sebeplerin ötesine çevrilmiştir. Sadece sebeplere sarılmalı, ancak rızkı verenin, sebepleri yaratanın Yüce Allah olduğunu, rızıkların Allah’ın indinde takdir edildiğini, Allah’ın irade ettiği şeyin kesinlikle vuku bulacağını da bilmeli ve sebeplerin esaretinden kurtulmalıdır. Sebeplerde onları yaratana işaret eden delilleri idrak edince, sebeplerden kanatlarla, göklerin derinliklerine uçar, ayakları yerde sabit olduğu halde kalbi göklere bağlı hayatını sürdürür. Özgürce ve serbestçe…

İnsanların hepsinin rızkı Allah katından olduğu ve hepsi de Allah’ın kulları oldukları halde nasıl oluyor da bazıları bazısını kul, bazıları da bazısını rab ediniyor? Yüce Allah, kullarına bahşeden ve onları koruyandır. Kur’an-ı Kerim, etkisi kendilerinden öncekilerin hayatında olduğu gibi, kendi hayatlarında da görülen şirk olgusunu rızık açısından tedavi ediyor. 

“Allah, O’dur ki, sizi yaratır, rızıklandırır, sonra öldürür, ardından diriltir. Ortak koştuklarınızdan, bunlardan bir şeyi yapabilen var mı? O, sizin ortak koştuklarınızdan yüce ve münezzehtir.” ( Rum: 40 )        Yüce Allah, dikkatlerini, Allah’tan başkasına bir pay veremeyecekleri konulara, durumlarının ve işlerinin hakikatine ve Allah’tan başka ilah addettiklerinin bir müdahalesinin söz konusu olamayacağı noktaya çekiyor. Onları yaratanın, rızıklarını verenin ve öldürüp diriltenin Yüce Allah olduğu konusuna yöneltiyor. Yaratanın, Yüce Allah olduğunu kabul ettikleri gibi, diğer taptıkları ilahların kendilerini rızıklandırdığını iddia edemezler.

“Göklerden ve yerden sizi rızıklandıracak Allah’tan başka bir yaratıcı mı vardır? O’ndan başka ilah yoktur. Nasıl yüz çeviriyorsunuz? “ (Fatır:3)

“Göklerin ve yerin anahtarları O’nun elindedir, dilediğine rızkı genişletir ve daraltır.” (Şura: 12)

Rızkı daraltmak ve genişletmek olayı tamamen Allah’ın emri altındadır. Onları rızıklandıran, üzerlerine kefil olan, doyuran ve içiren Allah, bunların dışındaki konularda da aralarında hükmetmelidir. İhtilaf ettikleri konularda O’ndan başka hükmedecek kimdir? İnsanların rızkını vermeye kefil olanın Allah olduğunu bilen ve takdir eden insanlar, diğer konularda da O’na yönelmelidir. Buna bağlı olarak uluhiyet gerçeği, bölünmez bir gerçektir. Kur’an-ı Kerim, İlah’ın, Malik’in ve nimetleri verenin bir olduğunu yerleştiriyor. Hükümran olan Razık ile güçsüz, hiçbir şeye malik olmadığı gibi rızıkları veremeyen kimse bir olur mu?               

Rızık ruhları uğraştırır. Özellikle imandan yoksun ruhları. Ancak rızkı yalnızca Allah’tan beklemek, nefislerde gizli olan birçok temayülü gemler. “Allah’tan başka kullukta bulunduklarınızın rızkınızı vermeye güçleri yetmez. O halde rızkınızı Allah’tan bekleyin.” ( Ankebut: 17 ) 

Yaratan ve rızıklandıran kimse, aynı zamanda Rab ve hükümran olan da O’dur. Hiçbir konuda O’nun şeriatında beliren izninin dışına çıkılamaz. Şeriatı da Rasulullah’ın getirdiği hayat nizamıdır.

İnsanların hayatına hükmetmesi konusunda Allah’ın tevhid edilmesi yani tekliğinin zaruretine delil teşkil etmesi için, Allah’ın kullarına bağışladığı rızık meselesini sıkça arzetmektedir Kur’an . çünkü yaratan, tek başına rızıkları tekeffül eden, rububiyetin, hakimiyetin ve egemenliğin de yalnızca kendisine has olmasına müstehaktır. Bu tartışma götürmez kesin bir hakikattir. 

“ De ki: ‘Gökten ve yerden sizi rızıklandıran kimdir? İşitmeye ve görmeye muktedir olan mı? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkardı? Kim işleri düzenler? ‘ Diyecekler ki, ‘Allah’ De ki: ‘O halde korkmaz mısınız? İşte Allah, sizin gerçek Rabbiniz. Hak’tan sonra dalaletten başka ne var? Nasıl oluyor da yüz çeviriyorsunuz.” (Yunus: 31)

“De ki: ‘Gökten ve yerden sizi rızıklandıran kimdir?’ “  Onlar Allah’ın varlığını inkar etmiyorlardı. Bunun gibi büyük işlerdeki tasarrufunu da inkar etmiyorlardı. Fakat, fıtratlarındaki sapma, bu kabullenişlerine rağmen onları şirke düşürüyordu. Allah’ın izin vermediği şeriatlere uydukları gibi bazı kulluk davranışlarını da başkalarına sunuyorlardı. 

Sağlam bir akide bu tür sapıklıklardan korunmuştur. Çünkü rızık Allah’ın elinde olup, herkesi rızıklandırır. Hiç kimseye de yazdığından başkası isabet etmez…

“Allah dışında göklerden ve yerden onları rızıklandıramayacak ve buna güç yetiremeyeceklere ibadet ediyorlar.” (Nahl: 79)

Fıtratın bu derece sapması gerçekten de acaiptir. İnsanların kendilerini rızıklandıramayan ve hiçbir zaman bunu başaramayacaklara kullukla yönelmesi… Bunu yaparken de Allah’ın Razık ve Halık olduğunu kabul etmeleri, inkar edemeyecekleri delillerle ellerinde olduğu halde, Allah için eşler ve benzerler uydurmaları son derece gariptir. Yüce Allah, onların koştukları eşlerden münezzehtir.

                                                                                                                                                    20.12.2013

                                                                                                                                                Emrullah AYAN

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon