PAMAK:"PEYGAMBERLER BOZULAN TEVHİD TOPLUMUNU TEKRAR DÜZENLEMEK İÇİN GÖNDERİLMİŞLERDİR
"Özgür-Der Diyarbakır Şubesi tarafından organize edilen, ‘Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamber’ konulu Panel, 29 Nisan Pazar günü saat 13.00’da Demirok Tesislerinde coşkulu bir karabalığın katılımıyla gerçekleştirildi. ILKAV Başkanı Mehmet Pamak, Haksöz Dergisi yazarı Oktay Altın ve Özgür-Der Diyarbakır Şubesi üyesi Nurettin Yargıcı’nın konuşmacı olarak katıldığı paneli, Islah Hareketi Genel Başkanı M. Masum Yokuş yönetti. Bin kişilik salonun dolduğu program, Mehmet Deniz’in selamlama konuşmasıyla başladı. Nurullah Canpolat’ın okuduğu Kur’an’ı Kerim ve mealinin sonra, Peygamberlerin tarih boyunca verdikleri tevhid mücadelelerinden kesitlerin ayetlerle desteklenerek işlendiği sinevizyon gösteriminin ardından panele geçildi.
İki bölüm şeklinde gerçekleştirilen panelin ilk bölümünde panelistler, genel olarak konu hakkındaki düşüncelerini dile getirdiler. İkinci bölümde ise panelistler, kendilerine tanınan on dakikalık zaman sürelerini, izleyicilerden gelen soruları cevaplayarak geçirdiler.
Panelde genel olarak, peygamberlerin tarih boyunca verdikleri mücadelelerden bahsedildi ve özellikle Hz. Peygamber’in örnek kişiliği ve mücadelesinin günümüze taşınmasının önemine vurgu yapıldı. Doğru bir Allah inancının, doğru bir peygamber anlayışının nasıl olması gerektiği üzerinde duruldu. Son peygamber Hz. Muhammed’in anlaşılmadığı; ona sevgi ve bağlılık adına onun aşırı derecede yüceltildiği ve insanüstü bir konuma getirildiği ifade edildi. Doğru bir peygamber anlayışının, peygamberi taklit etmekten değil, onu örnek edinmekten geçtiği ifade edilen panelde, ilk sözü panel yöneticisi M. Masum Yokuş aldı. İnsanların Allah’a olan mazeretlerinin ortadan kaldırılması için peygamberlerin gönderildiğini söyleyen Yokuş, hükmün Allah’a ait olduğunu, peygamberlerin bu gerçeği insanlara hatırlatmak maksadıyla gönderildiğini ifade etti. Müslüman toplumun ayırt edici özelliğinin tevhit olduğunu ve tevhit mücadelesinin temel gayesinin Allah’ı birlemekten geçtiğini söyledi. Hayatımızı Allahın kanunlarına göre düzenlememiz gerektiğini ve Hz. Peygamberin bu kanunların uygulanmasında bizler için güzel bir örnek olduğuna vurgu yaptı. Peygamberi sevmenin, onun “sakalı şerifine dokunmak”, onu “güllerle özdeşleştirmek” ve adına “methiyeler” dizmekle gerçekleşemeyeceğinin altını çizdi. Peygamberi sevmenin Kur’an’a yönelmekle ve peygamberin örnek alınmasıyla mümkün olabileceğini söyleyen Yokuş, daha sonra ilki sözü panelistlerden Nureddin Yargıcı’ya bıraktı.
Konuşmasında daha çok, Allahın ulûhiyeti ve rububiyeti üzerinde duran Yargıcı, peygamberlerin Allahın ulûhiyetini ve rububiyetini anlatan mesajlarla yeryüzüne gönderildiklerini anımsattı. Tarih boyunca günümüzde olduğu gibi insanların hem Allaha iman ettiklerini hem de onun birliğine ortaklar koştuklarını, bunun Allahın gereği gibi tanınmamasından kaynaklandığını ayetlerle ortaya koydu. İman’ın doğrudan tevhidi inanış ve yaşayışla mümkün olabileceğine vurgu yapan Yargıcı; yeryüzünde cahiliyenin hüküm sürmesinin, zulüm ve işgallerin yaygınlaşmasının temelinde Allahın rububiyetinin hakkıyla bilinmemesinin yattığını söyledi. Tevhidin anlaşılması ve kalplerimize sinmesinin zorunlu olduğuna işaret eden Yargıcı; Bunun Allah’ın her şeyden çok sevmekle mümkün olabileceğine dikkat çekti. Allah’ı ve onun yolunda mücadeleyi; “ticaretimizden, çocuklarımızdan, kabilelerimizden ve sahip olduğumuz her şeyden daha üstün tutmadıkça hakkıyla iman etmiş olmayız” dedi. Nefsi arzularımızı, istek ve tutkularımızı Allaha boyun eğdirmedikçe doğru bir Allah inancına ve doğru bir peygamber tasavvuruna ulaşamayız şeklinde konuştu.
İkinci panelist olarak söz alan Oktay Altın, Mekke ortamının sosyo ekonomik yapısından hareketle Hz. Peygamberin mücadelesinden bahsederek günümüzle kıyasladı. Hz. Peygamberin örnek alınmak yerine taklit edildiği tespitinde bulundu. Hz. Peygamberin dönemini tanımadan onu anlayamayız diyen Altın, asabiyetin, mal mülk sahibi olmanın merkeze alındığı bir toplumda peygamberin bütün bunlardan mahrum olarak doğup yaşadığına, eğer peygamberde mucize aranacaksa bunun peygamberin zor ve meşakkatli günlerinin ardından oluşturduğu örnek insan topluluğunda aranması gerektiğine dikkat çekti. Bu neslin önceleri cahiliye bataklığında yüzerken, peygamberin şahitliğinde insanlığa örnek bir nesil olarak karşımıza çıktığına işaret etti. Eski insanlar ile günümüz insanları arasında dine karşı tutumlarında bir farkın olmadığına dikkat çeken Altın sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Eskiden insanlar, Allah’ı hayatlarına karıştırmıyor ve bunlar geçmişlerin masallarıdır diyorlardı. Günümüzde de aynı mantıkla “Kur’an’ın 1400 yüzyıla ait eski bir kitap olduğunu ve günümüzde uygulanamayacağını ifade ederek hayattan itiyorlar.” peygamberi sevmenin, onu insanüstü bir konuma getirmekle gerçekleşemeyeceğine işaret eden Altın, Hz. Peygamberi sevmenin, onu Kur’an’ın tanıttığı gibi beşeri vasıflarıyla kabul edip sevmekle mümkün olabileceğinin altını çizdi.
Konuşması sık sık tekbirlerle kesilen Mehmet Pamak ise, ilk insandan günümüze deyin tevhid mücadelesi üzerinde durdu. İlk insan toplumunun tevhidi bir toplum olduğunu hatırlatan Pamak, bunun sonraları insanın cahilliği yüzünden tahrif edildiğini söyledi. “Peygamberler, bozulan tevhid toplumunu tekrar düzeltmek için gönderilmişlerdir” diyen Pamak, peygamberlerin bütün zorluklara rağmen inşa ve ıslah mücadelelerini sürdürmelerindeki kararlılığı üzerinde durdu. Allah’u tealanın insanlığa son müdahaleyi 7. yüzyılda gerçekleştirdiğini hatırlatan Pamak, bunun son müdahale olduğunu ve bu ağır sorumluluğun bizim omuzumuzda bırakıldığını ifade etti. Bu sorumluluğun, Allah resülünün bize şahit olduğu gibi bizimde aynı şekilde yaşadığımız toplumda şahit olmamızla yerine getirilmesinin mümkün olabileceğini söyledi.
Ne yapmalı? Sorusuna yanıt arayan Pamak bu yanıtları şu şekilde özetledi; “Mekkesi olmayayanın Medinesi olmaz. Mekke toplumu gibi öncü bir toplum meydana getirmemiz lazım. Allahın ipine sarılmalıyız, Allaha giden yolda tevhidi geleneği sürdürmeliyiz, Allahı hakkıyla takdir etmeliyiz, kitabı hakkıyla okumalıyız ve onu gündemimize ve hayatımıza sokmalıyız. Takvayı kuşanmamız gerekiyor. Takvayı kuşanmak Allahın mesajını insanlara ulaştırmak ve Kuranla ceht etmek demektir. Hz peygamberin örnekliğini sık sık gündemleştirmemiz gerekiyor.”
“Bizde Allah ve Resülünden yana tarafız”
İkinci bölümde izleyicilerden birinden gelen bir soru üzerine Genelkurmayın muhtırasına da değinen Pamak, muhtıracılara sert tepki gösterdi. Kurum olarak Genelkurmayın halka hizmet etmekle yükümlü olduğunun altını çizen Pamak, halka ne yapması gerektiğini, nasıl ve ne kadar düşünmesi gerektiğini, nasıl ve neye inanacağını, nasıl giyineceğini ve hatta bu son bildiride ifade edildiği üzere “çocuklarını ne zaman yatıracağını” kimsenin karışmaya hakkının olmadığını söyledi. “Hiç kimse kendisini halkın üzerinde bir efendi ve sahip konumuna oturtamaz”diyen Pamak, “Eğer fikir ve düşünceleriniz varsa ve bunların doğru olduğuna inanıyorsanız, kendinize ve fikirlerinize güveniyorsanız, silahların gölgesinde değil özgür ortamlarda fikir ve düşüncelerimizi özgürce ortaya koyup özgürce tartışalım. Meydanda, medyada, salonlarda, bütün özgür ortamlarda tartışmaya açığız. Yeter ki şiddet, silah ve faşist baskılar bir tarafa bırakılsın; kalem, kitap ve düşünceler konuşsun” çağrısında bulunarak sözlerini bitirdi.
Panel saat: 16.00’da sona erdi.