Perşembe, Eylül 19, 2024
Ana sayfa BASIN AÇIKLAMALARI İsrail İşgali Ve Gazze Vahşeti Ankara’Da Protesto Edildi

İsrail İşgali Ve Gazze Vahşeti Ankara’Da Protesto Edildi

by İlkav Editor
6,1K 👁
A+A-
Reset

İsrail’in Gazze saldırısını protesto etmek için bugün İsrail Büyükelçiliği önünde İLKAV (İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı) tarafından yaklaşık bin kişinin katıldığı bir basın açıklaması yapıldı. İsrail Elçiliği önünde toplanan grup sık sık “Hamas’a Selam Direnişe Devam”, “Kahrolsun İsrail”, “Kahrolsun Emperyalist Katiller”, “Direniş, Adalet, Özgürlük”, “Şehitlerin Yolunu Sürdüreceğiz” sloganlarını attılar ve tekbir getirdiler. Daha sonra İLKAV Başkanı Mehmet PAMAK basın açıklamasını okudu. Basın açıklamasında İsrail’in bir işgal çetesi olduğunu başta ABD olmak üzere BM’nindi bu işgal çetesinin yanında olduğunu vurgulayan PAMAK; “İsrail’e, kitle imha silahlarına sahip olduğu, başka bir halkın topraklarını işgal ettiği, yerli halka soykırım uyguladığı ve hiçbir BM kararına da uymadığı halde hiçbir yaptırım uygulama gereği görmeyen ahlaksız Batılı devletler, Irak’ı, kitle imha silahı ürettiğine dair kendi uydurdukları bir yalan istihbarata dayanarak kolayca işgal edebildiler ve yaklaşık bir milyon Iraklı masum insanı katletmekten çekinmediler. Aynı şekilde bugün İran’ı da, kendisi nükleer silah üretmeyeceğini ısrarla ilan etmesine rağmen, ileride nükleer silah üretebileceği ihtimali iddiasıyla hedef yapmış bulunuyorlar. İşte Batının çifte standart kavramını da çok aşan, iflah olmaz ahlaksızlığı, azgın seküler değerleri bütün bunları cüretkarca gerçekleştirmesini kolaylaştırıyor.” dedi.

PAMAK konuşmasını “Bütün dünya, zalimler ve emperyalist, Siyonist katiller bilsinler ki, Filistinli Müslüman halkın bu onurlu direnişi Allah’ın izniyle hiç bitmeyecektir. HAMAS’lı kardeşlerimizin beyanıyla, tüm İslam ümmetinin onuru olan bu tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesi, işgal ve Siyonist terör sona erene, adalet hakim olana kadar devam edecektir. Bütün sıkıntılara, olumsuz şartlara ve bütün dünyanın karşılarında yer almasına rağmen, Allah’ın yardımı inşallah Filistinli kardeşlerimize ulaşacak ve Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksa inşallah özgür olacaktır. İnşallah bizler de kendimize düşen İslami ve insani sorumluluğu müdrik olarak mazlum Filistin halkının yanında yer alalım. Dua ve yardımlarımızla, tanklara, füzelere karşı taşlarla mücadele eden, bütün ümmetin sorumluluğunu zayıf omuzlarıyla yüklenen Filistinli çocukların yanında yer alalım. Böylece Rabbimiz katında çekileceğimiz hesaba bir mazeret hazırlamaya çalışalım. Allah, başta Filistin olmak üzere, Irak’ta, Afganistan’da, Çeçenistan’da ve diğer bölgelerde Hak, özgürlük ve adalet mücadelesi veren tüm mazlum halklara yardım etsin. Onlara azim, sabır ve direnme gücü versin. Rabbimiz tüm dünya insanlarına barış ve özgürlük içinde adaletle bir arada yaşamayı nasip etsin.

Başta İsrail terör devleti olmak üzere, Rabbimiz tüm emperyalist katilleri, işgalci sömürgecileri kahretsin. Allah’ın laneti başta Siyonist katiller olmak üzere, tüm İslam düşmanlarının üzerine olsun,
Yaşasın tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemiz.
Yaşasın tevhid ve adalet düzeninde barış içinde yaşama idealimiz ve bu uğurdaki İslami mücadelemiz.” sözleriyle bitirdi.
Basın açıklamasının ardından bizatihi bir işgal projesinin simgesi olan ve Nil’den Fırat’a kadar olan bölgenin İsrail’e ait olduğunu gösteren İsrail bayrağı sloganlar eşliğinde yakıldı. Topluluk daha sonra sessizce dağıldı.
Basın açıklamasının tam metni aşağıdadır.

BASIN AÇIKLAMASI

Ekitap için tıklayın

Sayın Basın mensupları!
Değerli kardeşlerimiz!

Bugün burada, yaklaşık 80 yıldır mazlum Filistin halkının kanını döken ve sürekli kanla beslenen vampir İsrail çetesinin yeni zulümlerini, Gazze vahşetini protesto etmek için toplanmış bulunuyoruz. Zalim Siyonistleri ve azgın destekçisi Batıyı lanetlemek, adaletin, özgürlüklerin ve mazlum Filistin halkının yanında yer aldığımızı zalimlerin yüzüne haykırmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu duyarlılığı göstererek buraya geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyoruz.

Bilindiği üzere Siyonist çeteler, Filistin bölgesinde 20. yy’ın ilk çeyreğinden itibaren terör örgütü olarak Müslüman kanı akıtmaya başladılar. Batının İspanya’da kendilerine yaptığı zulümden kaçarak sığındıkları Osmanlı topraklarında yaşayan Müslümanların kanını akıtmaktan utanmadılar. Kendilerine kucak açmış, misafirperverlik yapmış Müslümanları, İngilizlerle işbirliği yapıp arkadan vurarak terör estirdiler. İşte bu çetelerin terörist liderleri 1948’den itibaren de, Batı devletlerinin desteğinde terör devleti halinde yapılandılar. Eli kanlı terörist liderler bu terör devletinin yöneticileri haline geldiler. Mazlum Filistin halkına yönelik aynı vahşeti yarım yüzyılı aşkın bir zamandan beri de bu yapı ile sürdürüyorlar.

Batılı emperyalist devletlerin, İslam düşmanlığı ve haçlı kiniyle sağladıkları büyük silah yardımı ve ekonomik destekle oluşturulan katil Siyonist ordular, kaynakları Batılılarca çalınmış, fakir, güçsüz ve silahsız bırakılmış mazlum Filistin halkının üzerine salındılar. Siyonist Yahudiler, İspanya’da, Almanya’da ve Rusya’da hep Batının zulmüne uğradılar, fakat bu zulümlerin faturasını, kendilerine zulmeden Hıristiyan Batıyla işbirliği yaparak hep Müslüman halklara kestiler. İnsanlık onurunu ayaklar altına alan bu bozuk karakter, ancak Kitaplarını, dinlerini tahrif ederek tevhid akıdesine ihanet etmek, Peygamber ve din adamlarını ilahlaştırmak suretiyle içine düştükleri büyük zaafın, yaşadıkları fıtrata yabancılaşmanın kaçınılmaz bir sonucu olabilir. Şüphesiz ki, Yahudiler içinde de fıtri erdemlerini koruyan, Siyonizme ve gerçekleştirdiği bu büyük vahşete, insanlıkla bağdaşmayacak zulümlere karşı çıkan, itiraz eden onurlu sesler de var, ama maalesef sonuç almaya yetmeyecek kadar azınlıktadırlar.

1948 yılında oluşturulan Siyonist terör devleti, o günden bugüne, işgalini genişleterek sürdürüyor. Filistin halkına yönelik tam bir soykırım politikası güdüyor. Tıpkı hamisi Amerika’nın Kızılderili yerli halkı soykırıma uğratıp topraklarına el koyduğu gibi. Terör devleti İsrail kurulduğundan beri, uluslar arası hukuku hiçe sayan uygulamaların altına cüretkarca ve azgınca imza atmaktan hiç çekinmedi. Hakkında alınan 100’ü aşkın BM kararının hiçbirini ciddiye almadı ve uygulamadı. Nükleer, kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarına sahip olduğu kendisince de kabul edildiği halde, bütün bunlardan dolayı hiçbir uluslar arası yaptırıma muhatap kılınmadı. Hep desteklendi ve kayrıldı. Adeta görevli olarak Ortadoğu İslam coğrafyasının bağrına saplanmıştı.

İsrail’e, kitle imha silahlarına sahip olduğu, başka bir halkın topraklarını işgal ettiği, yerli halka soykırım uyguladığı ve hiçbir BM kararına da uymadığı halde hiçbir yaptırım uygulama gereği görmeyen ahlaksız Batılı devletler, Irak’ı, kitle imha silahı ürettiğine dair kendi uydurdukları bir yalan istihbarata dayanarak kolayca işgal edebildiler ve yaklaşık bir milyon Iraklı masum insanı katletmekten çekinmediler. Aynı şekilde bugün İran’ı da, kendisi nükleer silah üretmeyeceğini ısrarla ilan etmesine rağmen, ileride nükleer silah üretebileceği ihtimali iddiasıyla hedef yapmış bulunuyorlar. İşte Batının çifte standart kavramını da çok aşan, iflah olmaz ahlaksızlığı, azgın seküler değerleri bütün bunları cüretkarca gerçekleştirmesini kolaylaştırıyor.

Filistin halkı, 1948’den beri işgal ve katliamlara muhatap. Batı Şeria ve Gazze gibi toplama kampı hüviyetinde bölgelerde, kuşatma altında ve tam bir açık ceza evi hayatını yaşamaya mahkum edilmiş bulunuyor. 4-5 milyon insan kendi topraklarında, kendi evlerinde mülteci konumuna düşürülmüş, 5 milyon civarında Filistinli ise kendi topraklarına bile sokulmuyor. Duvarlarla ve katil İsrail ordusu tarafından kuşatıldıkları alanlarda bile sürekli saldırıya, füzelerle gerçekleştirilen katliamlara muhataplar. Elektrik, su, gıda, ilaç vb en temel ihtiyaçları bile işgalci Siyonist çetenin olmayan insafına bırakılmış bulunuyor.

9.000 Filistinli, İsrail zindanlarında tutsak durumda. Bunların önemli bir kısmını da kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Ve bu tutsaklara sürekli yenileri ilave ediliyor. İşkence altında onlarca yıl bu zindanlarda tutulan tutsaklara uluslar arası hukukun tanıdığı hiçbir hak verilmiyor. Tıpkı Ebugureyp’te ve Guantanamo’da olduğu gibi.

Haçlı-Siyonist ittifakı, bugün de İslam’a ve Müslümanlara yönelik top yekun küresel kuşatma ve saldırılarını, bölgede tecrübe kazandırdıkları İsrail’in kılavuzluğunda gerçekleştiriyorlar. CIA-MOSSAD el ele Ortadoğu’da yeni katliam projelerinin altına imza atmayı sürdürüyorlar. Bu küresel terör devletleri ve istihbarat birimleri tüm dünyayı Müslümanlar için yaşanmaz hale getirmeye çalışıyorlar. Her tarafta Müslümanlar kaçırılıyor ve bir daha haber alınamıyor. Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da insanlar keyfice kaçırılıyor. Gizli işkence merkezleri, gizli zindanlar tüm dünyaya yaygınlaştırılıyor. Emperyalistler ve bölgedeki işbirlikçilerinin bu zulümleriyle, her tarafta tam bir korsanlık hüküm sürüyor. Dünya insanlığı insanlık sınavında kaybediyor.

Ortadoğu’da emperyal projelerle ve İsrail kılavuzluğunda tam bir kaotik ortam oluşturulmuş bulunuyor. Demokratikleştirme, özgürleştirme yalanıyla bombalar yağdırılan Ortadoğu’da HAMAS, Filistin halkının % 65’lik özgür oyu ile iktidara geliyor, ama emperyalist sahtekâr Batının ve bölgedeki jandarması terörist İsrail’in işine gelmediği için kabullenilemiyor. HAMAS hükümeti ve ona destek veren Filistin halkı cezalandırılıyor. Yardımlar kesiliyor, halk açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyor, insanlıktan uzak Batı, insani yardımları bile kesmekten utanmıyor. Filistin’de tüm kurumlar, hastaneler, okullar işlemez hale getirildi. Halk gıda, ilaç ve en temel ihtiyaçlarından mahrum duruma düşürüldü.

İlan edilmemiş bu ahlaksız ambargoya rağmen direnci kırılamayan Filistin halkı bir de iç savaşa itilmeye çalışıldı. HAMAS’ın ferasetli tutumuyla bu fitne de beklenen sonucu vermeyince bu sefer, ateşkesi bozan saldırılar başlatıldı. Deniz sahilinde bulunan bir ailenin üzerine ve aracında seyahat eden sivil halka füzeler atıldı. Bir kısmı çocuk ve kadın olmak üzere onlarca Filistinli katledildi. İşte bunun üzerine Filistinliler de misilleme yaparak bir karakola düzenledikleri operasyonda, bir kısım Siyonist katil askerleri öldürdüler, bir tanesini de esir aldılar.

9.000 civarındaki Filistinli esirlerden hiç olmazsa kadın ve çocukların serbest bırakılması karşılığında esir değişimi yapmayı kabul edeceklerini bildirdiler. Buna rağmen İsrail, bir askerini bahane ederek, bütün bir bölgeyi kana bulayacak vahşi bir saldırıya geçti. Önce bölgenin elektrik, su, ulaşım alt yapısı çökertildi. Füzeler ve bombalar altında Filistin halkına tam bir vahşet yaşatılıyor. 10 civarında bakan, 20 civarında milletvekili olmak üzere 60’a yakın Filistinli üst düzey yönetici, aşağılayıcı baskınlarla göz altına alındılar. Aç, susuz, elektriksiz, ilaçsız bir kaos ortamında Filistinli kardeşlerimiz toptan yok edilmek isteniyor. Aslında tüm bu yapılanlarla insanlık onuru ve tüm dünya insanlığı aşağılanıyor, insani erdemler kirletiliyor.

Siyonist terör çetesi İsrail, binlerce Filistinliyi esir alırken, zindanlara doldurup işkencelere tabi tutarken, kadınları ve çocukları bile bu alçakça uygulamalara muhatap kılıp, vahşice katliamlar gerçekleştirirken, BM kararlarına uymazken ve kitle imha silahları üretip bunları çok fazla sayıda ve on yıllardır bulundururken Batılı devletlerin sesi çıkmadı. Terörist devletin bazı bakanları cüretkarca HAMAS’lı bakanları ve Filistin halkının seçtiği başbakanı, tıpkı aziz şehidlerimiz Şeyh Ahmed Yasin ve Rantisi’ye yaptıkları gibi suikastle tehdit ettiklerinde de Batı hep sustu.

Ama bir tek İsrail’li askerin esir alınması üzerine HAMAS’ı eleştiriyorlar. Ve bunu sebep göstererek terör estiren, katliamlar yapan, Filistin Bakanlarının yarısını esir alan İsrail’e destek veren, onu daha vahşi davranmaya teşvik eden açıklamalar yapıyorlar. Bütün uluslar arası kuruluşlar, her zamanki gibi ya ABD-İsrail safında yer alıyor yada çirkin bir sessizliğe bürünüyorlar. Üstelik utanmadan, asırlardır süregelen İslam düşmanlığı ve Haçlı kiniyle, katil Siyonist orduların tankları, bombaları altındaki mazlum Filistin halkını ve onun temsilcisi HAMAS’ı suçluyorlar.

ABD ve Batıya bağımlı işbirlikçi Arap yönetimleri ve Arap Birliği ise, her zamanki ezik ve teslimiyetçi tutumuyla sadece cılız, anlamsız “kınama” mesajları yayınlamakla yetiniyorlar. İslam Konferansı Örgütü de aynı çirkin ve edilgen tutumla yetiniyor. İsrail “dinci terör devleti”nin “stratejik ortağı Türkiye ise, “iki tarafa da şiddeti tırmandırmaması” tavsiyesinde bulunuyor. Bir taraf güçlü silahlarıyla ve Batı desteğinde işgal ediyor, katlediyor, soykırım yapıyor, diğer taraf ise benim toprağımdan çık, bana zulmetme itirazında bulunarak bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi veriyor. Nasıl oluyor da bu ikisi aynı kefeye konarak iki tarafa da sükunet ve şiddeti tırmandırmaması gibi nötr tavsiyelerde bulunulabiliyor? Bu tutum hakkaniyetle ve adaletle bağdaşır mı? Türkiye’nin egemen oligarşisine yakışan bu tutumu AKP yönetimi nasıl kendisine yakıştırıyor?

Türkiye’ye egemen oligarşinin “ülkenin bölünmez bütünlüğü”nden yana olma iddiası da tamamen yalandan ibaret. “Bölünme” paranoyası ile ülke halkları üzerinde terör estirenler, İsrail’le stratejik ortaklık kurmaktan utanmıyorlar. Çünkü bölgemizde, Türkiye topraklarını bölme iddiası olan da, bölmeye gücü yeten de sadece İsrail ve ABD’dir. Siyonist İsrail’in bayrağındaki iki çizgi de Nil ile Fırat nehirlerinin arasındaki “Arz- Mev’ud”u (vaat edilmiş topraklar iddiasını) temsil ediyor. Yani bayraklarıyla verdikleri mesaj bile, Nil’den Fırat’a kadarki Müslüman halklara ait torakları gasp etme arzusunu simgeliyor. Buna rağmen İsrail’le stratejik ortaklık yapanlar, kardeş Filistin halkının temsilcileriyle değil de İsrail’in terörist liderleriyle görüşenler, Türkiye’nin önemli ihalelerini İsrail’e verenler utanmalıdırlar.

İşte çoğu işbirlikçi yönetimlerin tahakkümü altında bulunan bölge devletlerinin zelil ve teslimiyetçi tutumu bu edilgen ve zaaflı sonuçlara yol açmış bulunuyor. İran ve Suriye dışında Filistin halkına ciddi bir destek verilmiyor. Mazlum Filistin halkı yalnız ve çaresiz bırakılıyor. O halde bu önemli sorumluluk biz bölge halklarına kalmıştır. Üzerimize düşen bu büyük ve bize onur kazandıracak sorumluluğu Allah rızası için yüklenmeli ve üzerimize düşen kardeşlik vazifemizi yerine getirmek için yarışmalıyız.

Bütün dünya, zalimler ve emperyalist, Siyonist katiller bilsinler ki, Filistinli Müslüman halkın bu onurlu direnişi Allah’ın izniyle hiç bitmeyecektir. HAMAS’lı kardeşlerimizin beyanıyla, tüm İslam ümmetinin onuru olan bu tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesi, işgal ve Siyonist terör sona erene, adalet hakim olana kadar devam edecektir. Bütün sıkıntılara, olumsuz şartlara ve bütün dünyanın karşılarında yer almasına rağmen, Allah’ın yardımı inşallah Filistinli kardeşlerimize ulaşacak ve Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksa inşallah özgür olacaktır.

İnşallah bizler de kendimize düşen İslami ve insani sorumluluğu müdrik olarak mazlum Filistin halkının yanında yer alalım. Dua ve yardımlarımızla, tanklara, füzelere karşı taşlarla mücadele eden, bütün ümmetin sorumluluğunu zayıf omuzlarıyla yüklenen Filistinli çocukların yanında yer alalım. Böylece Rabbimiz katında çekileceğimiz hesaba bir mazeret hazırlamaya çalışalım. Allah, başta Filistin olmak üzere, Irak’ta, Afganistan’da, Çeçenistan’da ve diğer bölgelerde Hak, özgürlük ve adalet mücadelesi veren tüm mazlum halklara yardım etsin. Onlara azim, sabır ve direnme gücü versin. Rabbimiz tüm dünya insanlarına barış ve özgürlük içinde adaletle bir arada yaşamayı nasip etsin.

Başta İsrail terör devleti olmak üzere, Rabbimiz tüm emperyalist katilleri, işgalci sömürgecileri kahretsin. Allah’ın laneti başta Siyonist katiller olmak üzere, tüm İslam düşmanlarının üzerine olsun,

Yaşasın tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemiz.
Yaşasın tevhid ve adalet düzeninde barış içinde yaşama idealimiz ve bu uğurdaki İslami mücadelemiz.

Mehmet PAMAK
İLKAV
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon