“Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile def etmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın adı çok anılan mescidler elbette yıkılırdı. Şüphesiz Allah kendine yardım edene yardım edecektir. Hac 22/40”
Her dinin kendisine ait değerleri, değer yargıları, dokunulmaz ve saygın kıldığı şeyleri vardır. Bu manada İslam’da da hürmete layık saygın kılınan değerler vardır. Bunlar kendinden menkul çıkarımlar değildir. Kaynağı Allah’a aittir. İslam’a ait kutsallar Allah tarafından belirlenmiştir. Aslında İslam da kutsiyet sadece Allah’a aittir. Ancak Allah’ın hürmete layık kıldıkları saygın dokunulmaz ve hürmetlidirler. Mesela insanların malları canları, namusları, inançları, mabedleri, kitabları, saygın kılınan değerler arasında zikredilebilir.
Müminler kendi içlerinde buna riayet ettikleri gibi Müslüman olmayanlarında inançlarına mabedlerine saygılıdırlar, aşağılama ve hakaret edemezler.” Onların Allah’tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah’a sövmesinler.” 6/108
Elbette aynı anlayış ve saygı kendi aralarında da olmalıdır. Ancak ne hazindir ki tarih boyunca maalesef Müslümanlar bu güzel örnekliği gösterememişler mezhebi, meşrebi, ırki, anlayışları ön plana çıkarmışlar, saltanat zihniyetiyle hareket etmişler ve nihayetinde İslam alemi daha ilk dönemlerden itibaren büyük belalara toplumsal sıkıntılara düçar olmuştur. On binlerce masum insan kaynaktan uzak, uyduruk rivayetlere, anlayışlara yöneliş sonucu ırkçı, mezhebçi, saltanatçı, din algısı hakimiyeti sonucunda acımasızca din adına katledildi. Namuslar, mabedler, hürmetler ayaklar altına alındı.
Bugünlerde de İslam dünyası aynı acıları yaşamıyor mu? Sadece isimler araçlar değişti. Zülüm, işgal, katliam, göz yaşı hep aynı değil mi?
Önce içimizden(!) birileri, sahte kahramanlar halkın karşısına ulul emr olarak çıkartıldı. Ancak bu zevat, halklarına batılı değerleri dayattılar,kendilerine itaat etmeyip direnenlere zulmettiler, onları terörist, bölücü, ilan ettiler. Uyduruk yargılamalar sonucu ya hapsettiler ya da idam ettiler.
Halklarını çoluk çocuk, kadın, erkek, yaşlı demeden kimyasallarla öldürdüler. Daha sonra dış güçlerinde desteği ile oluşturulan örgütler yine sözde İslam adına kendi otoritelerine biat etmeyenleri tekfir edip katliamlar gerçekleştirdiler. Tüm bu olanları da başta ABD olmak üzere batılı ve doğulu emperyalist güçler keyifle izlediler, izlemeye devam etmekteler.
Tüm bu insanlık dışı olaylar neden kaynaklanmaktadır. Görülen o ki Müslümanlar veda hutbesinde de Rasul tarafından altı çizilen kaynaktan kopuş yani Kur’an’a yönelik bir hayat ve mücadele metodunda uzak kalmaktan kaynaklandığını görmeli ve üzerimize düşen sorumlulukları fedakarca yapmalıyız. Geleneğimizde oluşturulan tahrifat dolu kültürden vazgeçmeliyiz. Bizlere intikal eden bilgi birikimimizi Kur’an ve sahih sünnet süzgecinden geçirmeliyiz. Körü körüne taklitten vazgeçmeliyiz.
Bugünlerde İslam dünyasının birbirini yiyip bitiren kafirlere dahi yapılamayacak olan muameleyi birbirlerine reva gören eylemleri, batılıları ABD yi ve onların himaye ettiği Siyonistleri cesaretlendirmektedir. Onlarda bu cesaretle son bir haftadır Müslümanların ilk kıblelerine yine saldırdılar. Mescidi Aksa’yı kirlettiler. Bir avuç yiğit Müslümanda tüm Müslümanların ortak değeri olan Mescidi Aksa’yı savunmakta ümmetin onurunu korumaya çalışmakta, canla başla mücadele etmektedirler.
Rabbimiz orada direnen bir avuç mü’mine güç kuvvet versin, bizlere de en azından onlara yardım etme bilinci ve azmi versin.
Bugünlerde işgalci Siyonist İsrail Halil İbrahim mescidinde kendince ibadet zamanlarını bölmeye gitmiştir. Aynı benzer uygulamayı da Mescidi Aksa için de planlamaktadır. Bugün yaşananlar yarın yapacaklarının yani Mescidi tamamen bölmenin hazırlığını oluşturmaktadır. Bu amaçla bu eylemleri yaparak Müslümanların tepkisine bakmaktadırlar.
Tüm bu olayları özgür dünya dedikleri yaratıklar umursamaz bir şekilde izlemektedirler. Hatta işgalci Siyonist güçlerini haklı görecek kadar kendilerince masum gerekçeler üretmektedirler. Halkı Müslüman ülkelerin entarili şeyhleri, darbecileri cumhuriyetçileri ve demokratları ya tepkisizce seyretmekte ya da çok cılız kınama mesajlarıyla halklarının gözlerini boyamaktadırlar. Eğer Siyonistlerden rahatsızlıklarında ve bu olayda samimi iseler yaptıkları ekonomik ve askeri anlaşmaları iptal etmelidirler.
Bu Kafirlerin hepside ABD siyle, batısıyla, Siyonistiyle aynı zihniyettedirler. Irak ve Afganistan’ın işgali sürecinde de ABD ve Nato güçleri mescidlerimizi de kireltip tüm ülkeyi harab etmemişlermiydi. İşte bunlar Ebrehe’nin torunlarıdırlar.
Müslüman olarak Siyonistlerce yapılan ve batılılarca da desteklenen tüm bu alçaklığı lanetliyor bu cürümleri işleyenlere bir gün mutlaka hesap vereceklerini hatırlatıyor, yapılanları sessiz sedasız izleyenleri de dilsiz şeytan olmakla ve cehennemle müjdeliyoruz. Zülüm hiçbir zaman ilelebet payidar olamaz.
“Zulmedenler yakında nasıl bir inkılab ile devrileceklerini göreceklerdir.26/227”
Hayati İsaoğlu
18.09.2015