Hutbe: “Ben izin vermeden O’na iman ettiniz ha!”
“Firavun: ‘Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı buradan sürüp çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz.’ dedi." (A’raf: 123)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Cemâziye’l-Âhir ayının 15’i 1444/Cuma
Firavun diyor ki: Ben size izin vermeden, benden izin almadan iman ettiniz ha! Bana danışmadan, benim onayımı almadan, bana da baş kaldırarak Mûsâ’nın Rabbine secde ettiniz ha! Benden izin almadan Allah safına geçtiniz ha! Benden izin almadan peygamberle birlik oldunuz ha! Benden izin almadan beni ve benim yasalarımı terk edip, bana kulluğu terk edip Allah’ın kulu oldunuz ha! Benden izin almadan Allah’ı bana tercih edip Allah’ın yasalarını benimkilere tercih ettiniz ha!
Halbuki sizi ben çağırmıştım. Sizler benim memurlarımdınız. Sizler benim kullarımdınız. Ben tayin etmiştim sizleri. Mükâfatınızı, maaşınızı ben verecektim. Sizler benim ülkemde yaşıyor benim nimetlerimden istifade ediyordunuz…
Değerli kardeşlerim, dikkat ediyor musunuz? Allah’a inanmak için bile Firavunlardan izin almak gerekiyor. İnanan birisi olsanız bile imanınızı sergileme konusunda, imanlarınızı yaşama konusunda, inandığınız Allah’ın emirlerini yerine getirme konusunda Firavunlara danışmak zorundasınız. Müslümanca bir hayat yaşayabilir miyiz, yaşayamaz mıyız? Allah’ın istediği biçimde örtünebilir miyiz örtünemez miyiz? Allah’ın istediği biçimde nikâhlanabilir miyiz, nikâhlanamaz mıyız? Allah’ın istediği biçimde mirasımızı paylaşabilir miyiz, paylaşamaz mıyız? Allah ve Resûlünün istediği biçimde çocuklarımızı eğitebilir miyiz, eğitemez miyiz? Allah’ın istediği biçimde yaşayabilir miyiz, yaşayamaz mıyız?
Tüm bu konuları Firavunlara sormak zorundasınız. Adım atarken bile onların iznine muhtaçsınız. Onların izin vermediklerini kesinlikle yapamazsınız. Şimdi de çağdaş Firavunlar aynı şeyi demiyorlar mı? Sizler bizim kullarımız, bizim vatandaşlarımızsınız. Nasıl giyineceğinize, nasıl yaşayacağınıza, nerede ve nasıl okuyacağınıza, ne kadar örtüneceğinize, dininizi hangi sınıra kadar yaşayacağınıza, ne kadarını anlatabileceğinize, nasıl bir hukuk uygulayacağınıza, ekonominizin nasıl olacağına, bayramlarınızın, tatillerinizin neler olacağına biz karar veririz. Tüm hayatınız konusunda bize danışmak bizim yasalarımıza karşı gelmemek zorundasınız diyorlar.
Meselâ bir öğretmen okulda talebelerine biraz fazlaca İslâm duyursa, bir vaiz kürsüden cemaatine biraz açık anlatsa hemen sorguya çekerler. Bizden izin almadan bunları, bunları konuştun ha! Halbuki neleri anlatacağını, ne kadar anlatacağını biz belirleyecektik. Halbuki seni biz tayin etmiştik. Sen bizim memurumuzdun. Senin maaşını biz veriyorduk. Seni özellikle bize kulluk edesin diye Mûsâ’nın karşısında, Mûsâların karşısında bizi savunasın diye okullarımızda eğitmiştik diyerek onun hemen Firavunlar tarafından sorgulandıklarını görürüz.
Evet, daha önce sihirbaz olup Mûsâ (a.s.)’a karşı olanlar artık Müslüman oldular. İşte bu Müslümanlara diyor ki Firavun: Benden izin almadan iman ettiniz ha! Ya da bunu bir de şöyle anlıyoruz: Yani eğer sizler bana danışıp, benden izin alsaydınız elbette ben size bu konuda izin verirdim diyor. Yani hain Firavun bu durumda yavaş yavaş egemenliğinin sarsıldığının, inisiyatifin yavaş yavaş elinden çıktığının, insanların Allah’ın elçisi Hz. Mûsâ’ya meylettiklerinin farkına varıyordu da güya bunu nasıl olsa insanlar yapacak, insanlar nasıl olsa Müslümanlaşmaya karar vermişler hiç olmazsa ben izin vereyim de rezil olmayayım diye politika değiştiriyor.
Toplum imana yönelince yapabileceği bir şey kalmadığı için kendisini izin verme makamında görüyor, yine bir taraftan kendisini büyük görerek, dik durmaya çalışırken diğer taraftan da tavizini gündeme getiriyor.
Tabi toplum imana yönelince aslında Firavunların yapabilecekleri bir şey kalmamıştır. Dine izin verdikleri gibi din dersi programları bile hazırlarlar. Ama dine yönelmiş insanların karşılarına “din budur” diye yanlış bir din sunarak, hayata karışmayan bir din sunarak yine onların imanlarını bozmaya çalışırlar.
Evet, bundan sonra iman eden mü’minlere Firavunun tehditleri geliyor. Tarih boyunca bu, hep böyle olmuştur. Öz benliğine dönen, fıtratıyla tanışıp, sahte rableri terk edip Rabbine kulluğa yönelen mü’minlere karşı Firavunların tehdit ve işkenceleri hemen gündeme gelecektir. Ama sonunda hep galip gelenler mü’minler, kaybedenler, helâk olanlar da Allah’la savaşan Firavunlar olmuştur.
09.12.2022
Hazırlayan: Emrullah AYAN