Pazartesi, Kasım 4, 2024
Ana sayfa BASIN AÇIKLAMALARI Ankara‘da İsrail’in Mescid-i Aksa Saldırısı Protesto Edildi…

Ankara‘da İsrail’in Mescid-i Aksa Saldırısı Protesto Edildi…

by İlkav Editor
7,2K 👁
A+A-
Reset

Basın açıklaması öncesi Köklü Değişim Dergisi yazarlarından Muhammed Hanefi Yağmur bir konuşma yaptı. Yağmur konuşmasında Mescidi Aksa’nın neden Müslümanlar tarafından kutsal sayıldığına ilişkin Kur’an ayetleri ve hadislerden örnekler vererek Ümmetin tüm güçleri ile beraber İsrail’in bu pervasız tutumuna karşı gelmesi gerektiğini ifade etti. Yağmur, İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa‘nın esaretinin ancak ümmetin birliği ve tek temsiliyeti sayesinde sonlanabileceğini, İsrail’in Müslümanların parçalanmışlığından dolayı bu kadar yüzsüz, zalim ve şımarık davrandığını sözlerine ekledi. Yazar, İsrail ile tüm ticari, askeri, kültürel ve diplomatik ilişkilerin kesilmesi talebinde bulunarak ümmetin yeniden dirilişi için dua ederek konuşmasını sonlandırdı.

Müslümanlarla Dayanışma Platformu adına basın açıklamasını İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV yönetiminden Emrullah Ayan yaptı. Ayan basın açıklamasında İslam’ın ilk kıblesi, harem mescidlerinin üçüncüsü ve ümmetin izzet ve şerefi olan bu mabede karşı hazırlanan siyonist tuzağı vaktinde görmek ve Aksa İntifadası’nı harekete geçiren duyarlılığı ve bilinci bütün İslam alemine yaymak mecburiyetinin üzerimizde olduğunu söyledikten sonra İsrail’in Mescid-i Aksa üzerindeki tasallutunun tarihi seyir içinde nasıl artış gösterdiğini  örneklerle açıkladı. Filistin halkının gençleri kadınları ve yaşlıları ile Aksa’yı korumak için olanca güçleri ile direniş gösterdiğini, ancak bu sorumluluğun tüm ümmetin omuzlarında olduğunu beyan etti. Ümmetin ancak Kuran aydınlığına sımsıkı sarılıp, Resulün güzel örnekliği ile zilletten kurtulabileceğini, tevhidi yönelişin sabır ve azimle büyütülmesi gerektiğini sözlerine ekleyerek, hepimizin ortak davasında, zayıf bırakılmış cılız omuzlarında onurla ve büyük fedakarlıklarla taşımaya çalışan Filistinli kardeşlerimizin yanında yer almamız gerektiğini ifade eden Ayan, Allah onlardan razı ve yardımcıları olsun, bizleri de bu fedakar kardeşlerimizin yardımcıları kılsın diyerek sözlerini tamamladı.

Basın açıklaması sık sık sloganlarla kesildi. Bunlardan bazıları “İşgaci İsrail Hesap Verecek”, ”Aksa Canımız Feda Olsun Kanımız”, ”Kahrolsun İsrail, Amerika”, ”İslami Direniş Engellenemez”, ”Aksa Siyonizme Mezar Olacak” vb. sloganlarla tekbir ve tevhidler idi. Basın açıklaması sonrası topluluk olaysız dağıldı.

 

Ekitap için tıklayın

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Sayın basın mensupları,      

Değerli Müslümanlar,

İslam’ın ilk kıblesi, harem mescidlerinin üçüncüsü ve ümmetin izzet ve şerefi olan bu mabede karşı hazırlanan siyonist tuzağı vaktinde görmek ve Aksa İntifadası’nı harekete geçiren duyarlılığı ve bilinci bütün İslam alemine yaymak mecburiyetimiz vardır.

Siyonist İsrail rejiminin Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları devam ediyor. Kudüs ve Mescid-i Aksa çok tehlikeli gelişmelere açık vaziyette.  Geçtiğimiz Salı günü işgal askerleri, Mescid-i Aksa’ya Müslümanların girişlerini yasakladıktan sonra yaklaşık 300 siyonist işgal askeri Mescid-i Aksa’yı bastı. Askerlerin bir kısmı kıble mescidinin içinde mihrab ve minberin yer aldığı bölgeye postallarıyla girdi. Bu son yaptıklarıyla bir süredir Mescid-i Aksa’daki uygulamaları ve yasaklarıyla Filistinlileri isyan ettiren siyonist askerler İslam dünyasını ayağa kaldıracak bir çirkinliğe daha imza atmış oldu.

İsrail, bu saldırılarını gittikçe artırarak Müslümanların tepkilerini ölçüyor. Kudüs’ü bütünüyle Yahudileştirme ve Mescid-i Aksa’yı yıkıp Harem-i Şerif bölgesinde Siyon Tapınağı inşa etme faaliyetine hız verdikleri anlaşılıyor.

Harem-i Şerif’in Müslümanların girişine kapatılmasında dikkat çekici bir planın işlemekte olduğu görülmeli. 2012’de toplam 3 kere, 2013’te ise 8 kere kapatılan Harem-i Şerif’e bu yıl şimdiye kadar tam 76 defa Müslümanların girmesi engellendi. Yani yaklaşık 4 günde bir Harem’in kapatıldığı görülüyor. Bu böyle devam ettiğinde Harem’in önce daha uzun sürelerle ve ardından da bütünüyle kapatılması hiç de sürpriz olmayacaktır.

Harem-i Şerif’in Yahudilere ait olduğunu savunmak üzere çalışmalar yapan bir örgütün liderliğini yapan Yehuda Glick isimli din adamının İslami Cihad üyesi Mutaz Hicazi’nin gerçekleştirdiği silahlı saldırıda ağır yaralanmasını bahane eden İsrail’in Harem-i Şerif’i bir gün Müslümanlara kapatması akla 1994’te el-Halil’de gerçekleşen saldırıyı getiriyor. 25 Şubat 1994’te Baruch Goldstein isimli Siyonist bir doktor Batı Şeria’da bulunan el-Halil’de İbrahim Camii içinde bir katliam yaparak 29 Filistinliyi şehid etmiş ve cemaat tarafından linç edilmişti. Bu olay üzerine İsrail 8 ay gibi bir süreyle Mescidi ibadete kapatmış, ardından açtığında da büyük değişiklikler gerçekleştirmiş, İbrahim Mescidi’nin büyük bölümünü Yahudilere tahsis ederek ikiye bölmüştü. Bugün, Müslümanlar bu mescidin kısıtlı bir kısmında ibadet edebiliyor. Aynı sinsi plan Mescid-i Aksa için de yürütülüyor. Şu anda Mescid-İ Aksa’nın da zaman ve mekan olarak ikiye bölünmesi yasa tasarısını Siyonist İsrail Meclisi görüşüyor.

Filistin halkı elinden geleni yapmakta, kadınlarıyla, gençleriyle direnmektedirler. Geçtiğimiz yaz ayından beri Kudüs’te bilhassa gençler sürekli sokaklarda mücadele halindedirler. Kadınlar Aksa’yı canla başla savunmakta, işgalcilere karşı direnmektedirler. Ne var ki, işgal ve kuşatma altındaki Filistin halkıyla birlikte İslam Ümmetinin de Kudüs’e yönelik Siyonist saldırganlığa karşı harekete geçmesi mecburidir.

Aksa’ya sahip çıkma sorumluluğu İslam Ümmetinin omuzlarındadır. Bunu bir yandan Harem-i Şerif’in kapatılmasının savaş ilanı olduğunu söyleyip bir yandan da İsrail’in Kanal 10 televizyonuna verdiği demeçte Kudüs’te yeni bir İntifada başlatılmasına karşı olduğunu söyleyen Mahmud Abbas gibi işbirlikçilerden bekleyemeyiz.

Sorumluluk Ümmettedir, omuzlarımızdadır. Ne yapabiliyorsak onu yapacağız! Şimdi harekete geçme zamanı! İşgale ve gaspa karşı hiç olmazsa sesimizle soluğumuzla karşı durma, direnen kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırma zamanı!

Bugün alçakça üç mescidimizi de işgal altında tutan işgalci terör devletleri İsrail ve Suudi Amerika birbirleriyle de yardımlaşıyorlar. Darbeyle Mısır’ı işgal edip Müslümanları katleden faşist general, Amerikan köpeği Sisi’yi her ikisi birlikte destekleyip ortak düşman gördükleri İhvan’a saldırtıyorlar. Alçak Suudi çetesi ve Körfez emirliklerinin zalimleri, Müslüman halktan çaldıkları milyarlarca Petro dolarını Mısırlı Müslümanları daha çok katletsin ve İsrail’e destek versin diye Siyonist yandaşı faşist generale aktarıyorlar. Böylece 3 mescidi işgal altında tutanlar, İslam ve Müslüman düşmanlığında birleşip, faşist Mısırlı generallere destek ekseninde dolaylı olarak da olsa yardımlaşıyorlar.

Bilelim ki, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Haram neden bu haldeyse, işgal altındaysa ümmet de onun için bu zulüm ve zillete muhataptır. Kendimize sormalıyız; birinci kıblemiz Mescid-i Aksa ve Kudüs neden 65 yılı aşkındır işgal altında, aynı şekilde en önemli mescidimiz sürekli kıblemiz Mescid-i Haram neden yaklaşık bir asırdır Suudi çetesinin işgali altında ve neden bir türlü kurtulamıyorlar? Hemen ikinci bir soru daha soralım. Ümmet neden yüzyıllardır bu kadar zulüm ve zilletin altınadır? Bir başka soru daha; Mescid-i Aksa ve Mescid-i Haram Müslümanlar için neden mübarek ve değerlidir? Ümmet daha önce neden izzetli idi, neden galip ve muzafferdi?

İşte bütün bu soruların cevabında hep Kur’an vardır, Hablullah’a topluca sarılıp sarılmamakla ilgili halimiz vardır. Çünkü Allah bu mescidleri mübarek kıldığını Kur’an’da beyan etmiştir de ondan. Yani Kur’an’daki bu beyan sebebiyle Mescid-i Aksa ve Mescid-i Haram mukaddestir, değerlidir. Aynı şekilde Ümmete izzet ve şeref, anlam ve değer kazandıran da aynı kitap Kur’an-ı Kerimdir. O zaman apaçık bir şekilde ortaya çıkıyor ki,  Mescid-i Aksa’nın ve Mescid-i Haram’ın işgal altında olmasının sebebi de, ümmetin zulüm ve zillet altında olmasının sebebi de aynıdır. Ümmet uzun tarihsel süreçte, Kur’an’ı mehcur/terk edilmiş bırakarak, Resulün ve ilk Kur’an neslinin güzel örnekliğini, mücadele sünnetinden uzaklaşıp önce geleneksel cahiliyeyi üreterek, sonra da modern cahiliye ile uzlaşarak, Allah’ın yardımını müstahak olacak halini kaybetmiştir. Bu süreçte tevhidi niteliğini ve vahdetini kaybederek parçalanmış, birliğini, zindeliğini ve gücünü kaybederek sömürge olmaya, zulüm altına girmeye ve zillete sürüklenmeye müsait hale gelmiştir.

Şimdi, hem öncelikle Ümmetin, sonra da ümmetin onuruyla özdeş olan Mescid-i Aksa ve Mescidi-i Haram’ın kurtuluşu da, Ümmetin kurtuluşu ve izzetli günlere dönmesi de, Kur’an’ı ve sünneti terk etme büyük sapmasından dönmesine bağlıdır. İnşallah Ümmet tarihsel süreçte üretip tutunduğu kendisini zillete düşüren cahiliye iplerini bırakıp, yeniden Hablullah olan Kur’an topluca sarılmayı başarabilir ve yeniden vahiyle inşayı gerçekleştirebilirse, izzetli ve onurlu günler inşallah geri gelecek ve tevhid akıdesinde vahdetini sağlamış ümmete Allah’ın izni ve yardımıyla hiçbir güç galip gelemeyecektir. (Muhammed 7, Ali İmran 160, Maide 56) İşte o gün, ikisi de kuruluşlarından itibaren hep mazlum yerli halkların kanlarıyla beslenen vampir devletler olan, ikiz terör devletleri Amerika ve İsrail de, onların destekçisi olan diğer emperyalist güçler de bu kadar cüretkar ve cesaretli olmayacaklardır. İşte bütün bu zalimler, katiller, işgalciler, ümmet Kur’an’a yeniden sarılıp Allah’ın yardımına ve izzete kavuştuğu gün, inşallah kaçacak delik arayacaklardır. Çünkü hadlerini bildirip terbiye edecek, gerektiğinde cezasını verip cehenneme uğurlayacak İslam Ümmeti Allah’ın vaat ettiği yardımını hak ederek, O’nun izniyle mutlaka galip gelecektir.

Ümmetin onuruyla özdeş olan ve işgal altında bulunan 3 mübarek mescidimiz de işte o zaman yine Allah’ın izni ve yardımıyla kurtulacak, tekrar Kur’an’ın gölgesinde Mü’minlere kucak açmaya devam edeceklerdir. Filistin, Suriye ve Mısır halklarını katleden, mübarek Mescidleri işgal altında tutan terörist İsrail’in de, despot Baas rejiminin de, katil Amerika’nın da, onların köpeği olan Mısırlı darbecilerin ve Suudi çetelerinin de zelil olduğu, ağır yenilgiler aldığı görülecek, bölge halkları üzerindeki tahakküm ve zulümleri inşallah son bulacaktır.

İşte bir yandan bu izzetli geleceğe taşıyacak tevhid yolunun taşlarını sabır ve azimle döşerken, diğer yandan da bu davanın top yekun ümmetin davası olduğu bilinciyle, hepimizin ortak davasını zayıf bırakılmış cılız omuzlarında onurla ve büyük fedakarlıklarla taşımaya çalışan Filistinli kardeşlerimizin yanında yer almalıyız. Allah onlardan razı ve yardımcıları olsun, bizleri de bu fedakar kardeşlerimizin yardımcıları kılsın. Bunun için, başta dua olmak üzere, çok boyutlu maddi ve manevi yardım ve desteklerde bulunmamız gerektiğini idrak edip, gereğini büyük bir sorumlulukla ve ibadet bilinciyle yerine getirmek üzere sürekli seferberlik halinde olmalıyız.

Katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyoruz.

Müslümanlarla Dayanışma Platformu

(Genç Birikim, İlkav Vakfı, Umran Hareketi, Kardelen Derneği, Vahdet Vakfı)

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon