“ Bir gece kulunu, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya ayetlerimizi O’na göstermek için götüren (Allah) her türlü noksanlıktan uzaktır. Şüphesiz O, her şeyi işiten ve görendir.” 17 / İsra 1
Değerli Müslümanlar,
Hutbemizin konusu Mubarek mescidimiz Mescid-i Aksa ve işgaller üzerine olacak. Fiziki işgallerden kurtulmak için öncelikle kafa ve kalplerin İslam dışı kültürlerden arındırılması, yüreklerin özgürleşmesi gereklidir. Bunun da tek yolu vahye kulak vermektir. Rabbanî mesajı gereği gibi okumaktır. İslam inanç sisteminin temelini Kur’an oluşturur. Bu sistem insana iman esaslarını, yaşantımızdaki helal ve haramları ve ibadetlerimizin temel rükunlarını ortaya koyar. Müslümanlar için kutsal olan sadece Allah’tır. Kutsal olan O’dur. Kutsalları da O belirler. Ve Allah’ın mübarek ve mahrem telakki ettikleri dolayısıyla mübarek ve mahremdir. Bizler için aile, namus, Kur’an, Ka’be ve Allah’ın hürmete layık kıldıkları ondan dolayı mübarek ve hürmetlidirler. Bu manada yukarıda okuduğumuz Ayet-i Kerime’de ifade edildiği gibi çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa da bundan dolayı uğrunda can feda edilecek derecede anlamlıdır. Ziyaret için yolculuk yapılması meşru kılınan üç mescidden birisidir. Dünyanın merkezi, kalbi durumunda olan bir coğrafi özelliğe sahip, bir çok peygamberin görevlendirildiği ve müminlere ilk kıble olmuş bir mekandır.
Kudüs ve dolayısıyla Mescid-i Aksa ilk inşa edildiği Süleyman (a) döneminden itibaren tevhidin merkezi olmuş, Zekeriya (a)’a Yahya (a)’a Meryem (a)’a birer medrese olmuştur. Nihayetinde Muhammed ümmetine ilk kıble olmuş mübarek bir beldedir. Osmanlının yıkılışı sonrasında önce İngilizlerin sömürüsü altında haçlı zulmüyle yüz yüze gelmiştir. Sonrasında ise planlı bir şekilde ABD ve Batılı diğer sömürgeci güçlerin de desteği ile Siyonistlerin işgaline düçar kalmıştır. Siyonistler, batılıların da desteğiyle 1948 den itibaren bölgenin nerdeyse tamamına hakim kılınmıştır.
Mubarek beldemizi bir avuç yiğit Müslüman, kadınıyla, çocuğuyla, genç ve yaşlısıyla yıllardır yokluğa, imkansızlığa rağmen çok ibtidai araç ve gereçlerle savunmaktadırlar. Onlar Ümmetin yiğitleri, onurlarıdır. Bu uğurda Şikakiler, Rantisiler, Şeyh Ahmet Yasinler kendilerini feda ettiler, geri adım atmadılar, direndiler, şehid oldular. Onlar üzerlerine düşenleri yerine getirdiler.
Bizler gerek Mescid-i Aksa’ya yönelik sorumluluklarımızı gerekse diğer sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda Rabbimizin yüklediği görevlerimiz konusunda neler yapıyoruz, sorumluluklarımızın farkında mıyız? Yoksa milliyetçi söylemlerle çevremizdeki işgallere, zülümlere kayıtsız mı kalıyoruz? Oysa Rabbimiz;
“İçinizden yalnızca zalimlere erişmekle kalmayacak olan bir fitneden de korunun! Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu bilin!”
“Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz bizi, idarecileri zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli gönder bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz adamlar, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?”
“Yoksa Allah, içinizden cihat edenleri belirlemeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?”
“İnsanlar “iman ettik” demekle, bir imtihana tabi tutulmadan bırakılacaklarını mı sanıyorlar.”
buyururken bizler duyarsız hareketsiz kalabilir miyiz? Neme lazım diyebilir miyiz?
Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu için orada bulunup mücadele eden kardeşlerimize maddi manevi destek olup, hep yanlarında olduğumuzu haykırmalıyız. Ve bunun bir kardeşlik gereği olduğunu bilmeliyiz. Bugün Siyonist çeteler mübarek beldemizde, diğer uşaklar kendi bölgelerinde Müslümanların Kur’an’dan uzak bir halde bölük pörçük hallerinden faydalanarak katliamlarına ve zulümlerine devam etmektedirler. Özellikle son birkaç yıldır Orta Doğudaki iç kargaşalardan da faydalanan Siyonist katiller her gün Filistinli Müslümanlara yönelik baskı ve şiddetlerine devam etmektedirler.
Müslümanlar hem Filistinli kardeşlerine hem diğer kardeşlerine bir binanın tuğlaları gibi olmakla mükellef oldukları gerçeğinden hareketle, tüm olanlara duyarsız ve eli kolu bağlı kalamazlar. Ortak değerler ortak mücadelelerle bertaraf edilir.
Bu İslam ve insanlık düşmanlarıyla tavizsiz mücadele etmek yerine katillerle masaya oturup anlaşma yapanlar siyasi ve ekonomik rant devşirmenin hesaplarıyla hareket etmektedirler. Maalesef öyle sanıldığı gibi başarı da elde edilmemiştir bu son yapılan anlaşmayla. İsrail bu anlaşma ile sadece doğalgaz sevkiyatının Türkiye üzerinden yapılmasıyla 17 milyar dolar maliyetli bir projeden çok daha ucuza kurtulacaktır. Bunun 20 milyon dolarını yaptığı katliama tazminat için verse ne olur ki. Ayrıca operasyona katılan katiller de bu sayede beraat ettirilmiş olacaktır. Bu anlaşmanın ne Müslümanlara ne de şehid ailelerine bir faydası vardır. Tabir caiz ise dağ fare doğurmuştur.
50 yıldır süren bu işgale "hayır" demenin şimdi tam zamanıdır.Artık bütün bir İslam dünyasının sesini yükseltmesinin ve tüm cihana bu işgale son verilmesi ve Kudüs'ün özgürlüğüne kavuşturulması mesajını vermesinin tam zamanıdır.
Bu itibarla Mescid-i Aksa bugün ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Dolayısıyla tüm dünya Müslümanlarına büyük görev düşmektedir. Unutmayalım ki bu kutsal mabed tüm Müslümanlarındır, korumak da sadece Filistinlilerin görevi değildir. Her Müslümanın imkanı ölçüsünde sorumluluğu bulunmaktadır. Haydi takvayı kuşanıp, şeytan ve dostlarıyla mücadeleye.
01.07.2016
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU