Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ 27.12.2013 CUMA HUTBESİ

27.12.2013 CUMA HUTBESİ

by İlkav Editor
3,8K 👁
A+A-
Reset

إِنَّمَا اللّهُ إِلَهٌ وَاحِدٌ سُبْحَانَهُ أَن يَكُونَ لَهُ وَلَدٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَات وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَفَى بِاللّهِ وَكِيلاً…”

“Allah ancak tek ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisa: 171)

Yüce Allah yaratma mucizesini gerçekleştirmede tek olduğu gibi, mülkünün üzerindeki egemenliğinde de tekdir.

Bu kapsamlı, aynı zamanda mutlak bir mülkiyettir. Bu mülkiyet hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmayan, zayi olmasından korkulmayan ve üzerinde Allah’tan başkasının ortaklığı söz konusu olmayan bir mülkiyettir. Aynı zamanda biricik uluhiyetin anlamlarından biridir. Tek olan Allah, tek başına diri, otoriter ve maliktir. Bu olgu, insanların zihinlerinde ve idraklerinde yer eden bütün şirk çeşitlerini söküp atmakta. Ayrıca bu gerçeklik, insanların dünyasındaki mülkiyetin gerçek mahiyetini de yerleştirmede etkin olmaktadır.

Ekitap için tıklayın

Mülkiyetin tamamen Allah’a ait olduğu anlaşılınca insanların hiçbir şeyin üzerinde mutlak mülkiyete sahip olmadıkları ancak her şeyin maliki, biricik ilahın kulu olarak tasarrufta bulunma yetkilerinin olduğu gerçeği yerleşir. Bu yüzden kendilerini bu mülke halife tayin edenin şeraitinde belirttiği şartlara boyun eğmeleri gerekir. Bunun aksine bir davranış hilafet sözleşmesinden doğan mülkiyet haklarının iptali olduğu gibi onun üzerindeki tasarrufları da geçersiz kılar. 

İslami düşüncenin etkisini, İslami hükümlerde ve bu ilkelerin üzerine kurulu pratik hayatta görmemiz mümkündür. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de “Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur” derken, sadece bir itikadi düşünceyi yerleştirmeyi dilemiyordu. Bununla birlikte, beşer hayatı için gerekli temel kurallardan birini koymak suretiyle ilişkilerin uygun olacağı ilkeyi de belirtiyordu.

“De ki: ‘Hamd, çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı olmayan ve düşkün olmayıp yardımcıya da ihtiyacı olmayan, Allah’a mahsustur. O’nu büyüklükte yücelt.’ “ (İsra: 111)

Bu hakikatin vicdanda yer etmesi, insanın göklerde ve yerde olanların gerçek malikini bilmesi, “malım” diyebileceği her şeyden elinin boş olduğunu, bunları göklerde ve yerde olanların gerçek malikine vermeyi, elinde olanların sınırlı bir süre için kendisine ödünç verene geri vereceğini sırf düşünmesi bile insanı, kötülüğün, tama’ın, cimriliğin, hırs ve yakıcı arzunun pençesinden kurtarmaya yeterlidir.

Aynı şekilde, kazandığı rızık karşısında kanaat, varlıkta cömertlik ve hoşgörü ilham etmeye ve yoklukta da varlıkta da kalbe istikrar vermeye yeterli bir güvencedir. Bundan sonra kişi, kazanamadığı veya kaybettiği şeylerin hasretiyle yanmaz. Kalpte arzuladığı şeyleri elde edememenin hırsıyla kavrulmaz.

Bu biricik uluhiyet makamından kaynaklanan bir hakikattir. Bir tek ilah… Bir tek malik… “De ki: mülkün Maliki, Allah’ım! Dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de alırsın.” (Al-i İmran: 26)

O, mülkün ortaksız malikidir. Dilediğine mülkünden belli bir süre ödünç verir. Sonra da dilediği zaman onu geri alır. O halde hiç kimsenin dilediği gibi bir tasarrufta bulunacağı bir mülkiyeti yoktur. Aksine asli malikin direktifleri doğrultusunda, tasarrufta bulunulacak ödünç bir malikiyet söz konusudur. Ödünç alan, mülkün üzerinde gerçek malikinin şartlarına zıt bir tasarrufta bulunursa, haliyle bu tasarruf geçersiz olacaktır. İman edenlerin bu mülkü almaları kaçınılmazdır. Ahrette ise gerçek malikin şartlarına göre tasarrufta bulunmamanın cezasını çekeceklerdir.

Her ne zaman, Yüce Allah’ın uluhiyette birlenmesi söz konusu olmuşsa, malikiyette, hükmü altına alıp idare etmede, otoritede ve gücün zirvesi olmak bakımından da birlenmesi kaçınılmaz olmuştur.

“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Ve Allah her şeyi kuşatmıştır.” (Nisa: 126

İslam’ın tevhid düşüncesi sadece Allah’ın zatının tekliğiyle alakalı bir konu değildir. O, evrende etkisi görülen, pratik hayatta hareket halindeki bir tevhiddir. Otoritenin ve hükmü altına alıp idare etmenin tekliğidir bu. Kişide göklerde ve yerde ne varsa hepsinin Yüce Allah’a ait olduğu, O’nun her şeyi kuşattığı ve hiçbir şeyin, ilminin ve gücünün dışında olmayacağı gerçeği yer edince, kaçınılmaz olarak, O’nun uluhiyette ve ubudiyette teklenmesi metoduna ve şeriatına uymak suretiyle rızasını elde etmeyi gerektiren bir düşünce meydana gelecektir. Her şey O’nun mülkü her şey O’nun kabzasında ve O her şeyi kuşatmıştır. 

“Şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da yoktur.” (Tevbe: 116)

Bu Allah’a bağlanmadır. Yalnızca Allah’a bağlanma, başkasına bağlanmayı gerektirmeyecek kadar yeterli bir güvencedir insan için.

Allah’ın malikiyet sıfatı, diğer sıfatların üzerine kaim oldukları bir kaidedir. Mülkün, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah’a ait olduğu gerçeği vicdanlarda yer edince, yani mülkiyet teklenince kulların başka efendilere yönelmesi ve hizmet etmesi olayı da ortadan kalkmış olur. Bir insan aynı anda iki efendiye hizmet edemez.

“Yüce Allah bir adama iki kalp vermemiştir.” (Ahzab: 4)

Yalnızca Yüce Allah, evrenin ve varlığın maliki, hükmü altına alıp idare edeni ve kabzasında tutup tasarrufta bulunanıdır.

“Mülk elinde olan Allah yücedir ve her şeye kadirdir.” (Mülk: 1)

Bu hakikat, vicdanlarda yer ettiği zaman gidilecek yol ve yön sınırlanmış olur. Dolayısıyla insan, her şeyin maliki, hükmü altına alıp idare edeni ve ortaksız tasarrufta bulunanı olan Allah’tan başkasına yönelmekten ve güvenmekten kurtulur. Aynı şekilde, mülkün tek maliki ve biricik efendisinden başkasına kullukta bulunmaktan da kurtulmuş olur. “ O, her şeye kadirdir. “            

                                                                                                                                                    27.12.2013

 

                                                                                                                                                Emrullah AYAN

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon