Cumartesi, Ekim 12, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Kötü Tuzaklar Kuranlar Yerin Dibine Geçirilecekler

Hutbe: Kötü Tuzaklar Kuranlar Yerin Dibine Geçirilecekler

by İlkav Editor
112 👁
A+A-
Reset
https://youtu.be/KNYgIDZbXOk

Hutbe: Kötü Tuzaklar Kuranlar Yerin Dibine Geçirilecekler
“Kötü tuzaklar kuranlar, Allah’ın, kendilerini yer(in dibin)e geçirmeyeceğinden yahut hiç ummadıkları bir yerden kendilerine azabın gelmeyeceğinden emin midirler?”(Nahl: 45)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Rabiu’l-Evvel ayının 24’ü 1446/Cuma
Müslüman halkların sahipsizliğinden ve tüm dünyanın sessizliğinden istifade eden katil İsrail, Lübnan’a da saldırılarını pervasızca sürdürüyor. Orada da bebek, çocuk, kadın demeden Gazze’de yaşananların aynısını yaşatıyor.
Lübnan Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 23 Eylül Pazartesi gününden bu yana katil İsrail ordusunun Lübnan’ın farklı bölgelerine düzenlediği hava saldırılarında; 50’si çocuk, 94’ü kadın olmak üzere 569 kişinin öldüğünü, 1800’den fazla kişi de yaralandı.
BM Güvenlik Konseyi’nde, “Orta Doğu’daki Durum” başlığıyla düzenlenen oturumda konuşan Lübnan Başbakanı Necib Mikâtî, “Saldırgan, yalnızca savaşçıları ve silahları hedef aldıklarını iddia ediyor. Lübnan hastaneleri, düzinelerce bebek, çocuk ve kadın dahil sivil yaralılarla dolu.” diye konuştu.
BM Genel sekreteri Guterres de, “Pazartesi günü Lübnan’da bir nesildir yaşanan en kanlı gündü.” dedi.
On milyonluk siyonist Yahudi, iki milyar olduğu söylenen Müslümanların gözlerinin içine baka baka, bugün Gazze’de Müslüman katliamı ve soykırım yapıyor! Son günlerde buna Lübnan’a başlattığı saldırılarla gerçekleştirdiği katliam da eklendi. 60’a yakın sözümona İslâm ülkesinden fiilî bir hareket yok ve bu sahipsizlik, işgalci İsrail’in; Gazze’li Müslümanları ortadan kaldırma, ardından da Lübnan’la devam eden ve daha da devam edecek olan planlarının adım adım uygulamasına fırsat veriyor.
Siyonist İsrail, arz-ı mev’ud idealine dair planlarını adım adım, göstere göstere uygulamaya koyuyor. Ümmetin suskunluğundan ve ABD ile AB gibilerinden aldıkları cesaretle taktiklerini değiştirmeden işletiyorlar. Bize de bu olaylardan uzun yıllardır sadece derin bir utanç düşüyor.
~Müslümanlar her durumda ilkeli olmak, çelişik ve zaaflı tutumlardan kaçınmak zorundadırlar. Ve yine mücadele ufkunu geniş tutmak, olumsuz bir takım gelişmelerle, zorluklarla karşılaştıklarında yeise düşmemek durumundadırlar. Eğer şu veya bu ülkenin, ordunun, süper bir devletin değil; Rabbu’l-Âlemîn’in Kâdir-i Mutlak olduğuna ve O’ndan başka da güç-kudret sahibi bulunmadığına iman ediyorsak perspektifimiz, tutumumuz, kaygı ve özlemlerimiz bu inancımızı yansıtmalıdır.
Evet, bugün Gazze ve ona eklenen Lübnan bir yönüyle İslâm Ümmeti’nin içinde bulunduğu âciz ve çaresiz durumun bir aynasıdır ama aynı zamanda bir diğer yönden de direnişin sembolüdür. Ve tüm zorluklara, imkânsızlıklara ve ihanetlere rağmen sadece Rablerine güvenen ve tevekkül eden mü’minlerin kararlılıklarının yansıdığı bir direniş odağıdır. Katil siyonist, emperyalist saldırganlık karşısında teslim olmayan bir irâdenin göstergesidir.
Bizler de bu irâdenin bir parçası olarak davranmaya ve Gazze için, Lübnan için ve tüm beldelerimiz için mücadele etmeye mecburuz! Bunun için bakış tarzımızı, söylemimizi ve saflarımızı netleştirmeliyiz. Davâ, sadece Arapların ya da sadece Filistinlilerin davası değil, Kudüs’e, Mescid-i Aksâ’ya, Gazze’ye, Lübnan’a sahip çıkma davasıdır ve tüm Müslümanların omuzlarındadır.
Unutmamak gerekir ki, ne Filistin ve ortadoğu yahudi toprağıdır, ne Kudüs İsrail’in başkentidir, ne de Mescid-i Aksâ bir yahudi tapınağıdır.
Ve yine unutmamak gerekir ki, İslâm dünyası, kendi içinde etnik ve mezhep kavgaları ile enerjisini harcadığı sürece, İsrail, ABD ve şürekâsı tüm insanlığı karşılarına alma pahasına, bu tür faaliyet ve cinayetleri işleme cesareti bulacak demektir.                                                                                                                        
~Her ne kadar Müslüman halkların devlet yöneticileri ümmetin namusunun kirletilmesine sessiz kalarak veya boş kınama ilanları ile vahşi teröristleri daha da cesaretlendiren dolaylı bir destek verseler de ümmetimiz Hablullah’a topluca sarılıp vahdet ve izzetine kavuşarak kesinlikle seyirci kalmamalıdır.
Yaklaşık yüz yıldır, hem protesto eylemleri hem de terör devletinin işgalleri sürüyor ve tek adım ileri gidilmiyor. İşgal, ilhak ve zulümler geçen her zaman diliminde artıyor, daha ileriye gidiyor. Sonuçta da Filistin ve mukaddes beldelerimiz giderek daha fazlasıyla terörist devletin eline geçiyor ve tamamen yok olmaya doğru sürükleniyor.
İktidarlara destek verenler ve İsrail ile işbirliği, dostluk ve destekleri konusunda onları hesaba çekmeden ve somut adımlar attırmadan destek vermeyi sürdürenler de İsrail saldırılarına yaptırım uygulamayan iktidarlar gibi sorumlu durumuna düşer, vebal altına girerler. Bilinmelidir ki, zaman ve içerisindeki şâhidler, eylem ve söylem tutarsızlıklarını kaydediyor.
27.09.2024
Hazırlayan: Emrullah AYAN

1 yorum

Ahmet Özer 27 Eylül 2024 - 15:44

Hani bir zaman, kafir olanlar, seni bağlayıp hapsetmek, yahut öldürmek, yahut da yurdundan çıkarmak için düzenlere baş vurmuşlardı. Onlar, bu düzeni kurarken Allah da cezalarını hazırlamadaydı ve Allah hilekarları cezalandıranların en hayırlısıdır.
Enfal 30

Reply

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon