Hutbe: Kafirlerin Mantığı veya Mantıksızlığı “…Kafirler -güçleri yeterse- dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmayı sürdüreceklerdir…” (Bakara: 217)
Bildiğiniz gibi, Mısır’da 3 Temmuz askeri darbesiyle Müslüman Kardeşler’e yönelik sınır tanımaz zulümler yeni boyutlar kazanarak sürdürülüyor. Cinayet şebekesi haline gelmiş katil darbecilerin emirlerini Allah’ın emirlerinin üstünde tutmayı kendilerine şiar edinmiş idam mangası Mısır mahkemeleri aralarında İhvan-ı Müslimin’in ileri gelenlerinin de bulunduğu 1500 kadar Müslüman hakkında idam kararları vermişti.
Mısır’da Mursi’yi desteklerken şiddet olaylarına karıştığı ileri sürülenlere verdiği idam cezalarından ilki geçtiğimiz cumartesi günü sabahleyin infaz edildi.
Resmi olarak darbe yönetimi tarafından “terör örgütü” ilan edilen Müslüman Kardeşler’in bir üyesi dahi olmayan Mahmud Hasan Ramazan’a verilen idam cezasının uygulanmasıyla ilk kez bir darbe karşıtı idam edilmiş oldu.
Zalim ABD, AB ve İsrail ile işbirliği halindeki Mısır cuntası, yaptığı işkence, zulüm ve katliamdan sonra da geçmişte Seyyid KUTUB’ları, Abdulkadir UDEH’leri idam ettikleri göstermelik mahkemeleri ile Müslüman Mısır halkının gözünü yıldırmak ve onları sindirmek istemektedir.
Gerek Mısır’da gerekse de dördüncü yılında olan Suriye’deki Esed katliamına başta ABD, AB ülkeleri olmak üzere Batı ve Orta Doğu’daki kuklaları ile İsrail terör devleti gizli ve açık destek verirken Müslümanların sessiz kalması kabullenilemez. Bu fitnenin başı ABD ve terör devleti İsrail ile onların güdümünde hareket eden Suudi Arabistan ve birkaç körfez emirliğidir. Bunlar, bugün hunharca akıtılan binlerce Müslüman’ın kanından doğrudan sorumludurlar. Biz de bu yüzden zalimlerin başı olan ABD, AB ve terörist İsrail devleti zalimlerine sesleniyoruz. Ey katil ABD ve işbirlikçileri! Önümüzdeki Pazar günü dördüncü yılını dolduracak olan Suriye’deki Ba’s katliamına da aynı süfli, emperyalist çıkarlarınız, alçakça hesaplarınız ve İslam düşmanlığınız sebebiyle sessiz kalıyorsunuz. Rusya, Çin gibi doğulu emperyalistlerle beraber BM’yi etkisizleştirerek, Esed rejimine kiminiz doğrudan, kiminiz de dolaylı destek vererek hep birlikte bölgemizde ve dünyada Müslüman kıyımı yapıyorsunuz. Allah’ın izniyle o doymak bilmeyen çıkarcılığınızın çamurunda ve akıttığınız Müslümanların kanında boğulacaksınız.
Hutbemin başında okuduğum ayet-i kerime ile Yüce Rabbimiz bütün cahili yapıların İslam’a karşı birlik olduklarını ifade buyurmaktadır. Bütün cahili yapıların bu konuda hedef ve güç birliği vardır. Çağlar boyunca, yani hiçbir zaman ve konuma bağlı kalınmadan ayakta tutulan ve ısrarla üzerinde durulan bir hedef birliğidir bu… Bu, İslam ve cahiliye güçlerinin arasındaki ilişkilerin tabiatında var olan zorunlu bir kanundur. İslam davetçilerinin ince eleyip sık dokumaları gereken bir kanun… Bu kanundan ileri gelen somut gerekçeleri, yine bu kanuna başvurarak yorumlamak zorundadırlar. Bu kanunu bilmeden İslami cihadın tabiatını, cahiliye ve İslam yapılarının uzayıp giden çatışmalarının özelliğini, ilk İslam fetihlerinin sırlarını ve aynı şekilde putperest veya haçlı seferlerinin esrarını anlamaya imkan yoktur. Haçlı ve putperest düşmanlar ki, on dört asır boyunca dur-durak bilmeden seferler düzenlediler ve düzenlemeye de devam etmektedirler.
Şu halde bu, zorunlu bir kanundur. Her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Yüce Allah’ın ifade buyurduğu bir kanun… “Kafirler -güçleri yeterse- dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmayı sürdüreceklerdir…”
Bu; iğrenç niyetleri ortaya koyan dosdoğru bir buyruktur. Şer yolundaki iğrenç direnişi ve Müslümanları dinlerinden çevirmenin amansız çabasını ortaya koyan bir buyruktur. Çünkü söz konusu olan, İslam düşmanlarının değişmez ve sabit hedefleridir. Ve bu, İslam düşmanlarının hiçbir zaman ve hiçbir ortamda değişmeyen asıl hedefleridir.
Bu dinin ve İslam cemaatinin düşmanları için İslam’ın yeryüzünde varlığı bile başlı başına bir nefret ve korku kaynağıdır. Düşmanın her zamanki tavrı da budur. İslam, bizatihi onlara korku ve acı vermektedir. Onları öfkelendirmektedir. Çünkü İslam, her batılperesti korkutacak, her müfsidin nefretini çekecek ve her saldırganı ürkütecek bir güç ve metanetin dinidir. O, başlı başına, ihtiva ettiği hakkaniyetle, sahip olduğu güçlü hayat sistemi ve kusursuz nizamıyla bir savaştır. Evet, o, bütün bu özellikleriyle batıla, fesada ve isyankarlığa karşı açılan bir savaştır. İşte bundan dolayı batılperest ve müfsid kimseler ona tahammül etmezler. Bu dinin halkını fitneye uğratmak veya pek çok küfür türlerinden birine döndürmek için didinip dururlar. Çünkü onlar; batılları, isyankarlıkları ve fesadları elden gider diye endişe ediyorlar.
Yeryüzünde bu dine inanan, bu dinin hayat sistemini kabullenip hayatına uygulayan bir İslam cemaati bulunurken, batılperestlerin kendilerini güvende hissetmeleri mümkün değildir. İslam düşmanlarının başvurduğu yöntem ve araçlar çeşitli olabilir; ama hedefleri hep aynı hedeftir. Sadık mü’minleri -eğer güçleri yetecekse- dinlerinden çevirmektir amaçları… Bu yüzden ellerindeki silah kırıldı mı başka bir silaha, ellerindeki araç işe yaramaz hale geldi mi başka bir araca başvurmaktan geri kalmazlar.
Her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah’ın buyruğu elimizdedir. Bu buyruk, İslam cemaatini onlara teslimiyetten sakındırmakta, tehlike uyarısını vermekte, savaşa ve hazırlanan tuzaklara karşı sabırlı ve dikkatli olmayı emretmektedir. Aksi takdirde hüsran söz konusudur. Hem dünyada, hem de ahirette hüsran… Ve ayrıca geri çevrilmez, koruma tanımaz bir azap söz konusudur.
“Sizden kim dininden dönüp de kafir olarak ölürse, işte o kimselerin amelleri, hem dünyada, hem de ahirette boşa gitmiştir. Ayrıca onlar cehennem ehlidir. Orada ebedi kalıcıdırlar.” (Bakara: 217)
13.03.2015
Hazırlayan: Emrullah AYAN