560
Hutbe: Ey Âdemoğulları! Rabbiniz Allah sizden söz almamış mıydı?
"Ey Âdemoğulları! Ben size, 'Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır' diye and vermedim mi?" (Yâsîn: 60)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Rabiu’l-Evvel ayının 25’i 1444/Cuma
Ey Âdemoğulları, ben sizinle bir anlaşma yapmamış mıydım? Bu hitabı duyunca kim kulak kabartıyor? Kim kendini Âdemoğlu kabul edip bu hitabın muhatabı sayıyorsa, işte ona hitap ediyor Rabbimiz. Allah sizinle bir anlaşma yapmadı mı? Hangi konuda? Sakın ha, şeytana kul-köle olmayın! Çünkü o size apaçık bir düşmandır. Sadece beni dinleyecek, sadece bana kul olacaksınız…
Daha önce duymadınız mı bunu? Önceden işitmediniz mi bu ahidleşmeyi, anlaşmayı? Daha önce duymadık diyorsanız şimdi de mi duymadınız? İster hatırlayın, ister hatırlamayın Allah öyle diyorsa öyledir. İşte şimdi arz ediyor Rabbimiz bu antlaşmayı.
Peki, konu neymiş? Maddeleri, şartları neymiş bu anlaşmanın? Şeytana kulluk etmeyeceksiniz, sadece Bana kul olacaksınız. Çünkü o şeytan sizin için apaçık bir düşmandır. İşte bu tevhid yoludur, sırat-ı müstakîmdir. İşte bu seni dosdoğru Cennete ulaştıracak yoldur. Haydi var mısın? İster misin? Razı mısın? Al sana bir anlaşma. Eğer dünyada bu yola girer, bu yolda yürürseniz, bu yol sizi dosdoğru Cennete götürecektir.
Anlıyoruz ki bu ahid, insanlığın Hz. Âdem’le başlayan ilk döneminden beri Allah’ın kendilerine göndermiş olduğu İlâhî risaletlerle kendilerinden aldığı bir ahiddir. Her bir zaman dilimi içinde kitaplar ve peygamberler göndererek Rabbimizin her bir dönem insanından aldığı ahiddir bu ahid. İşte Kur’an burada bize onu bildiriyor.
Peki ne zaman yaptı bizimle bu anlaşmayı? Peygamber gönderince yaptı, Kitabını indirince yaptı. Bize akıl, fikir, ferâset verince yaptı. Bizi bunu anlayabilecek fıtratta yaratınca yaptı, Peygamberin sesini duyurunca yaptı. Ya da bizi diniyle karşı karşıya getirince yaptı. Öyle değil mi? Dinle insanlar karşı karşıya gelince, Peygamberle karşı karşıya gelince veya akıl-bâliğ olunca, bu anlaşmaya sadık kalacağız diye kimileri kabul etti, kimileri de reddetti. Mü’minim diyenler, Müslümanım diyenler bu anlaşmayı kabul ettiler. Değilim diyenler de bu anlaşmayı reddettiler.
Değerli mü’minler, burada şeytana ibadetten söz ediliyor. Rabbimiz diyor ki: “Ey kullarım! Ben size şeytana ibadet etmeyin dememiş miydim?” Peki acaba şeytana nasıl ibadet edilir? Biz biliyoruz ki yeryüzünde hiç kimse şeytana ibadet etmez. Bütün insanlar fıtraten ondan nefret ederler. Ama anlıyoruz ki burada kastedilen ibadet, çok açıktır ki ona itaat demektir.
Şeytana itaat etmek, onun sözünü dinlemek, fısıltılarına, vesveselerine kulak vermek, adımlarına uymak, istekleri doğrultusunda gitmek, istediği şekilde hareket etmek ve gösterdiği yoldan gitmek demektir.
Şeytana kulluk onun karşısında ona namaz kılmak, secde etmek değildir. Abdu’ş-şeytan olmak, şeytanın arzuları istikâmetinde hareket etmek demektir. Şeytanı velî kabul etmek, hayatta şeytanı söz sahibi bilmektir. Tabii, şeytan sadece cinlerden olan şeytan değildir, insanların da şeytanları vardır. Şeytanlık bir vasıftır, bir özelliktir ve bunu kim yaparsa işte o şeytandır.
Sanki Rabbimiz bu âyetiyle, “Benden başka kime kul-köle olmuşsanız onların tamamı şeytandır,” diyor. Eğer bir kimse Allah’tan başkalarını ilahlaştırır, Allah’tan başkalarını Allah makamına yükseltmek, onlara Allah’ın vermediği hakkı vererek onları tanrılaştırmak, onlara kulluk demektir. Bunu yapanlar da, kendilerine bu tür şeylerin yapılmasına izin verenler de zalim tâğutlardır.
Meselâ, her kim ki babasını, hocasını, üstadını, şeyhini, liderini veya siyasî liderini çok seviyor, onların Allah’ın emir ve yasaklarıyla çelişen isteklerini sorgulamadan, onların her arzusunu yerine getiriyorsa, onları ilah makamında görüyor, onlara kulluk ediyor demektir.
Öyleyse sadece Allah’ı dinleyecek, sadece Allah’a itaat edecek, sadece Allah’ı razı etmeye çalışacak, sadece Allah’ın gösterdiği yolda, Allah’ın gösterdiği hedefe gideceğiz. Hayatı Allah’a göre değerlendirip Allah’ın istediği biçimde yaşayacağız. Abdullah olacağız, abdu’ş-şeytan olmayacağız.
Çünkü kesinlikle bileceğiz ki, şeytan bizim için apaçık bir düşmandır. Şeytan ve dostları bizi Allah’a kulluktan koparıp kendi Cehennemlerine davet eden düşmanlardır. Bu büyük düşmanı ve onun oyunlarını, taktiklerini, düşmanlıklarını Rabbimizin kitabıyla tanıyacak, bilecek ve onun vartalarına düşmemeye çalışacağız. Rabbimizin kitabıyla ortaya koyduğu sırat-ı müstakîme gireceğiz, ondan ve avânelerinden sürekli Rabbimize sığınacağız. Çünkü o yolun sapaklarında peygamberler ve şeytanlar bulunmaktadır. Meselâ cinsel sapak noktalarında Lût (a.s), dünyayı kıbleleştirme sapağında Hûd (a.s), ekonomi sapağında Şuayb (a.s) ve diğer sapaklarda başka peygamberleri bulacak ve onların mihmandarlığında bu yolu yürüyeceğiz.
Bu yolda Allah var ve biz bu yolu Allah’a sorarak yürüyeceğiz. Tabi bu yolda şeytan da var, unutmayacağız. Sürekli, “ya Rabbi bizi sırat-ı müstakîminden ayırma,” diye dua edip O’na sığınacağız.
21.10.2022
Hazırlayan: Emrullah AYAN