Hutbe: Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?
“İbrahim, babasına ve kavmine: ‘Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?’ demişti.” (Enbiya: 52)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Cemâziye’l-Evvel ayının 13’ü 1446/Cuma
İbrahim (a.s) babasına ve toplumuna dedi ki: Samimiyetle kulluk ettiğiniz bu putlar, bu heykeller, bu semboller neyin nesi? Bunlar ne ki sizler karşılarında samimiyetle kulluk ediyor, sözlerini yerine getirip yasalarını uyguluyorsunuz? Kendi akıllarınızla, kendi ellerinizle ortaya koyup diktiğiniz, kendi hevâ ve heveslerinizle icat ettiğiniz bu putlar neyin nesi? Rabbimin dininin karşısında savunmaya ve korumaya çalıştığınız bu heykeller neyin nesi? Siz dikmediniz mi bu putları? Yine, bir put haline getirdiğiniz bu yasaları siz koymadınız mı? Allah’ın mesaj ve sisteminin karşısında şu savunup tutunduğunuz demokrasiyi, laikliği siz icat etmediniz mi?
Evet insanlar kafalarından, kendi hevâ ve heveslerinden bir şeyler üretiyorlar ve onlara tutunarak Allah’ın sistemiyle savaşıyorlar. Diktikleri bu putlara dokunulmazlıklar atfederek, onların kesin doğru olduklarını kabul edip onların tartışılmasına bile izin vermiyorlar. Meselâ elleriyle laiklik diye bir put dikip ona öyle bir sarılıyor, öyle bir kutsiyet atfediyorlar, öyle bir dokunulmazlık veriyorlar ki onların kesin bâtıl olduğunu bilen insanlar bile ona ilişmekten korkuyorlar.
Onlar kendi yaptıklarına sarılıp Allah yasalarıyla savaşıyorlar. Bunlar Allah’ın yasalarından daha üstün ve doğrudur diyorlar. Meselâ kanunlar yapıyorlar ve Allah’ın emirleri bu kanunlarla çatıştığında da “eh ne yapalım yasalar böyle, yasalar izin vermiyor” diyorlar. Peki, kim yaptı bu yasaları? Kim dikti bu putları? Allah’ın yasalarına göre yaşamak isteyenlerin karşısına kendi yasalarını çıkarıyorlar ve ne yapalım yasalar engel diyorlar.
Mekke’de müşrikler helvadan put yapar, bir süre tapınır, sonra acıkınca da onu yiyorlardı. Şimdi de aynen öyle değil mi? Yasa yapıyor ve bir süre o yasaları uyguluyorlar ama daha sonra işlerine gelmeyince de o yasaları yiyorlar. Şu anda on sene önceki yasalar var mı, nerede onlar? Halbuki o günlerde o yasalar yüzünden ne canları yakmışlardı? Ama aradan bir kaç sene geçince kendi yasalarını, kendi putlarını kendileri yiyorlar.
Adalet diyorlar, ama adaletin “a”sına bile rastlamak mümkün değil. Hürriyet, eşitlik, demokrasi, insan hakları, laiklik, din ve vicdan özgürlüğü diyorlar, ama kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi heykellerin önünde tazimde bulunmayı kabul etmeyip onları güzel bir dille uyaranlara kan ağlatıyorlar. Tüm ülkeye korku ve zulümden başka bir şey yaymıyorlar.
Rabbimiz A’raf: 194’te de;“Allah’tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler” diyor. Bu âyet; putperestliğin, insanlara gösterilen sevgi ve saygının aşırılaştırılması sonucu doğduğunu dile getiriyor. Çünkü insanlar kötülerin değil, kendilerine göre iyilerin anısını yaşatıp heykelini dikmek isterler. Çünkü bu şirk nefretten değil, bilinçsiz sevgiden doğmaktadır. Dolayısıyla sevgi ve saygıda bilinçli ve ölçülü olmak gerekir.
Sizin Allah dûnunda, berisinde dua ettikleriniz, kendilerinde bir güç vehmedip imdadınıza çağırdıklarınız var ya, onların hepsi de sizler gibi kuldur. Yaratılma, rızık ve ölümleri de Allah’tan olan kullardır. Onların hepsi de çaresiz Allah’ın yasalarına mahkûmdur. Demek ki insanların putlaştırıp hayatlarında söz sahibi kabul edip kendilerine bel bağladıkları varlıkların tamamı Allah’ın kuludur. İlahlaştırılan bu varlıklar her zaman taştan, tunçtan olmayabilir. Allah diyor ki; bunların hepsi güçsüzdür, kuldur. Bunlara dua edilemeyeceği gibi bunların kendileri duaya muhtaçtır. Durum böyleyken bu varlıklar nasıl putlaştırılabilir? Nasıl bu âcizlerin ilah diye arkalarından gidilip yasaları uygulanabilir?
Evet, o sizin çağırdıklarınızın hepsi de kuldur. Eğer bunun aksini iddia ediyor ve hâlâ onlarda bir kısım güçlerin olduğunu iddia ediyorsanız haydi çağırın onları da size icâbet etsinler bakalım. Başınız derde düşüp büyük felâketlere maruz kaldığınızda, meselâ bir depremle, ölümle, kıtlıkla karşılaştığınızda kime yalvarır, kimi çağırırsınız? Bunları mı yoksa Allah’ı mı?
Haydi, böyle içinden çıkamadığınız konularda çağırın o putlarınızı, çağırın o tâğutlarınızı da sizi kurtarsınlar bakalım. Eğer onlar sizin gibi kullar değiller de tanrısal güçleri varsa size icâbet etsinler bakalım. Bunlarda ilahlık ve ilâhî güç gören herkes yalan söylüyor demektir. Çünkü bunların hiç birisi çağıranın çağrısına icâbet edemezler.
Evet, bu insanların Allah’ı bırakıp da kıyâmet gününe kadar kendilerine cevap veremeyecek, dua ve çağrılarına ebediyen icâbet edemeyecek âciz varlıklara kulluk yapmaktadırlar. Böylelerinden daha zâlim kim vardır? Yeryüzünde hiçbir şey yaratmaya güç yetiremeyen, kendi varlıkları hakkında bile Allah’a muhtaç olan, yok olanı var etmeye, var olanı da yok etmeye, fayda sağlamaya ve zararı def etmeye kâdir olmayan bir kısım âciz varlıklara dua edenlerden daha şaşkın, daha sapık, daha akılsız ve daha zâlim kim vardır. Çünkü onlar, onların dualarından gafildirler. Onlar ne işitebilirler ne de icâbet edebilirler. Çünkü her şeyi hakkıyla işiten ve bilen sadece Allah’tır. Tek ilah, tek rab, tek rezzâk, tek mâbud O’dur. Allah’ı bırakıp da O’nun berisinde rab ve ilah edindikleri kuldan başka bir şey değildir.
15.11.2024
Hazırlayan: Emrullah AYAN
Hutbe: Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?
186