Kalem-Der, İLKAV, Ma'ruf Yayınları ve Kur'an Nesli İlim Merkezi, ortak bir basın açıklaması gerçekleştirerek, 300 bin mazlumun abluka ve katliamlara maruz bırakıldığı Halep konusunda duyarlılık çağrısında bulundu. Bildiride "Bizler, kendilerini Müslüman olarak tanımlayan herkesi, Din Günü’nün mâliki olan âlemlerin Rabbi’nden korkmaya ve kardeşlerimizin acılarına duyarsız kalmaktan titizlikle sakınmaya dâvet ediyoruz.Yeryüzünün halifeleri olmakla mükellef kılınan bizlere düşen, yeryüzündeki tüm zulümlere, haksızlıklara karşı tavır almaktır. Allah Rasulü (a.s.)’ın bizleri aynı vücudun âzâları olarak tanımladığı Müslümanların maruz kaldığı vahşet ve holokost, soykırım derecesinde zulümlere karşı duyarsızlaşırsak Rabbimize bunun hesabını asla veremeyiz." ifadelerine yer verildi. Bildirinin tam metni: Halep Yanınca Seyreden Ümmet de Yanar Ümmet coğrafyasının sembol şehirlerinden Halep, katliamcı diktatör Esed rejimi ile onun koruyucusu ve destekçisi Rusya ve İran’ın son dönemde en fazla kan döktükleri bir harabeye dönmüş durumda. Üç aydan fazla zamandır abluka altında tutulup açlığa mahkûm edildiği yetmezmiş gibi,Halep’te her gün onlarca mazlum, çoluk-çocuk demeden hunharca katlediliyor. Halep’in doğusunda, direnişçilerin denetiminde olan bölgede 30 kilometrekareye sıkışmış durumda, 95 gündür her türlü insani yardımın da engellendiği bir ablukaya maruz kalan 300 bin mazlum, zâlimlerin olmayan insafına terk edilmiş durumda.Bu kardeşlerimiz açlık ve susuzluğun yanı sıra, Rusya ve Esed rejimi savaş uçaklarından yağan bombalarla da 10’ar, 20’şer katlediliyor ve buna rağmen bir şarkıcının yeni saç stili kadar dahi dünyanın gündemine girmiyorlar. ABD ve AB ülkeleri hep bölgenin despotlarının, darbecilerinin hâmisi olmaları sebebiyle mazlum halkların katliamla yok edilmesine bırakın karşı çıkmayı, bu soykırımın gerçekleşmesi için her türlü desteği ve yardımı yapmaktan da çekinmiyorlar. Bölgedeki İslam düşmanı seküler terör örgütlerini ve bu arada PKK/PYD'yi destekleyerek Esed rejimiyle el ele katliamları birlikte sürdürmelerini de sağlıyorlar. Görünen odur ki, küfür tek millet olarak topyekûn bir saldırıyla bölgenin müslüman halklarını yok etmeye çalışıyor. Müslümansızlaştırılacak bölgede, kafalarında oluşturdukları emperyalistçe bölünmüş kendi çıkarlarına hizmet edecek yeni haritayı uygulamak istiyorlar. Halep’te özellikle hastaneleri ve fırınları bombalayan işgalci Rusya ve onun piyonu Esed güçlerinin bu saldırıları sonucu şu an Halep’in abluka altındaki Doğu bölgesinde hiçbir hastane kalmazken, toplam 6 doktor hastaneden mahrum olarak her gün yüzlerce ağır yaralıya müdahale etmeye çalışıyor. Hastaneler gibi fırınlar da bombalanıyor. Koca şehirde kalan fırın sayısı ise sadece üç. Birkaç gün önce Rusya-Esed savaş uçaklarından Halep’e atılan bildiride “Teslim olun. Aksi halde ölüp gideceksiniz. Dünyanın umurunda değilsiniz” ifadelerinin yer alması, insanlığın öldüğünü ilan ediyor. Halep halkının hukukunu işgalci Rusya ve İran ile işgal işbirlikçisi Esed rejimine karşı kıt imkânlarla savunmaya çalışan direnişçilerle savaşmak yerine bu şer güçler, Halep halkını açlık ve bombardımanlarla cezalandırarak diz çöktürmeye çalışmakta. Diğer taraftan Arakan’da da benzeri bir holokost denebilecek düzeyde katliam uygulanmakta ve dünya kamuoyu hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmakta. Söz konusu olan Müslümanlar olduğunda “dünya kamuoyu” denilen vicdansızların susmasına artık alışmış olsak da, İslam dünyasının son dönemde Halep, Arakan ve benzeri mazlum coğrafyalarımız için artık yeterince ses vermiyor olması acıyı daha da katlamakta ve zalimleri de cesaretlendirmektedir. Yaklaşık 1,5 ay önce bir gazeteye “Dışişleri’nde etkili bir bürokrat” etiketiyle demeç veren ve demeci yalanlanmamış olan bir yetkili “Rusya ile karşılıklı anlayış anlaşmamız var. Biz onların Halep operasyonlarına müdâhil olmayacağız, onlar da bizim El Bab operasyonumuza” diyordu. Bu sözü destekler şekilde Türkiye yönetiminin Halep’teki büyük insanlık dramı karşısındaki sessizliği, ne yazık ki son dönemde hemen her konuda mevcut iktidara bağımlı yaklaşımlar sergileyen dindar kesimlerin de sessizliğe bürünmesine yol açmış görünüyor. Bizler, kendilerini Müslüman olarak tanımlayan herkesi, Din Günü’nün mâliki olan âlemlerin Rabbi’nden korkmaya ve kardeşlerimizin acılarına duyarsız kalmaktan titizlikle sakınmaya dâvet ediyoruz.Yeryüzünün halifeleri olmakla mükellef kılınan bizlere düşen, yeryüzündeki tüm zulümlere, haksızlıklara karşı tavır almaktır. Allah Rasulü (a.s.)’ın bizleri aynı vücudun âzâları olarak tanımladığı Müslümanların maruz kaldığı vahşet ve holokost, soykırım derecesinde zulümlere karşı duyarsızlaşırsak Rabbimize bunun hesabını asla veremeyiz. Rabbimiz! Bütün bölge halklarına ve tüm müslüman halklara Hablullah'a topluca sarılıp yeniden tevhidî bir ümmet olmayı ve izzetli günlere yeniden ulaşmayı hak edecek vahiyle dirilişi ve bu zilletten kurtuluşu nasip et. Ahmed Kalkan (Kalem-Der), Mehmet Pamak (İLKAV), Ahmet Turgut Ulucak (Ma'ruf Yayınları), Şükrü Hüseyinoğlu (Kur'an Nesli İlim Merkezi) |