1,1K
Nesillerce süren bir oyun bu; Rabbimizin Tevbe suresi 69. ayette belirttiği üzere öncekiler nasıl bu oyuna daldılarsa ardından gelenlerde ibret almaksızın bu cazibeli oyuna dalıyorlar. Bu derin dalgınlığın sebebi ise, dünyanın geçici nimetlerinin, asıl hedefin, asıl gayenin yerini alması. Herkesin payına düşeni alacağı, bizden öncekilerinde ne bir eksik ne bir fazla tamı tamına payına düşeni alıp göçüp gittiği ve yerin altında hesabı beklediği, dünya üzerindeki ekmek kavgası, benlik kavgası, iktidar kavgası, makam, mevki, şöhret kavgası. İşte onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir buyuruyor rabbimiz ve onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Kitabullah’ın birçok ayetinde zemmedilen “havd” yani gerçeği görmezden gelip kendine hoş gelen ne varsa ona “dalmak” kendinden geçercesine bağlanmak ne yazık ki bügün kısmende olsa bizleride etkilemiştir.
الذينهم فى خوض يلعبون“
) الطور)
Müslümanlar,
."الأَيَّامُ الْمَعْدُودَاتُ Sayılı günler, teşrik günleri her farz namazın ardından ,
الله اكبر الله اكبر لا اله الا الله الله اكبر الله اكبر و لله الحمد
dediğimiz günler geride kaldı. Sayılı günlerdi, tıpkı bütün sayılı günler gibi çabucak geçti gitti. Tıpkı geçip giden ömür gibi. Tıpkı akıp giden zaman gibi aktı ve gitti. Ve zaman yine akıp gidecek günler, aylar, yıllar birbirini kovalayacak. Belki bizden ve bizi tanıyanlardan eser kalmayacak. Belki görünce gözümüzün aydınlandığı ailemiz, dostlarımız, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, hatta hasımlarımız, düşmanlarımız, hepimiz birden aynı bizden öncekiler gibi, yerin üstünde geçirdiğimiz zamanın kat kat fazlasını yerin altında geçireceğiz ve bekleşip duracağız. Ama sayılı gün mutlaka geçeçek ve rabbimizin vaadi mutlaka yerine gelecek. Ona engel olacak hiç bir şey bulunmayacak. O gün gök sallanıp çalkalanacak, dağlar yürüdükçe yürüyecek.
ان عذاب ربك لواقع * ما له من دافع”
"Rabbinin azabı mutlaka vukuu bulacaktır ve ona engel olacak bir şey yoktur." İşte o gün akıp giden zamanı hesaba katmayanların vay haline, o gün kıyameti azabı dilleriyle yalanlayanların, kıyameti azabı amelleriyle yalanlayanların vay haline “ الذينهم فى خوض يلعبون” "Onlar ki dünyaya dalmışlardı ve oynuyorlardı." Tıpkı dört tarafı çevrili bir havuza dalar gibi. Tıpkı bir çocuğun oyuna dalması gibi.
Bütün gerçekleri bir kenara bırakarak dalmak . Öyle bir dalgınlık ki, insana kulluğunu unutturuyor. Öğle bir dalgınlık ki insana hakikati düşünmeyi, gerçeği görmeyi unutturuyor. Ve öğle bir dalgınlık ki gözleri kör kulakları sağır ediyor. Öğle bir dalgınlık ki hiçbir söze hiçbir uyarıcıya kulak verdirmiyor ve Öylesine bir oyun ki hakikatleri bile kendine alet edip, kendine malzeme kılıyor.
Nesillerce süren bir oyun bu; Rabbimizin Tevbe suresi 69. ayette belirttiği üzere öncekiler nasıl bu oyuna daldılarsa ardından gelenlerde ibret almaksızın bu cazibeli oyuna dalıyorlar. Bu derin dalgınlığın sebebi ise, dünyanın geçici nimetlerinin, asıl hedefin, asıl gayenin yerini alması. Herkesin payına düşeni alacağı, bizden öncekilerinde ne bir eksik ne bir fazla tamı tamına payına düşeni alıp göçüp gittiği ve yerin altında hesabı beklediği, dünya üzerindeki ekmek kavgası, benlik kavgası, iktidar kavgası, makam, mevki, şöhret kavgası. İşte onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir buyuruyor rabbimiz ve onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Kitabullah’ın birçok ayetinde zemmedilen “havd” yani gerçeği görmezden gelip kendine hoş gelen ne varsa ona “dalmak” kendinden geçercesine bağlanmak ne yazık ki bügün kısmende olsa bizleride etkilemiştir.
Eğer öyle olmasaydı Allah’ın ardında Allah’ı hiçe sayanların hâkimiyetini umarsızca kabullenebilir miydik?
Eğer öyle olmasaydı geceleri rahat uyuyabilir miydik?
Müslüman’ca yaşamamızın suç sayıldığı, Allah'ın ayetlerinin bir kısmına ambargo konulduğu, bağlayıcılığının toptan reddedildiği, kimi zaman ayetlerle dalga geçildiği bir ortamda suskun kalıp görmezden gelebilir miydik?
Eğer öğle olmasaydı itikadımıza ters antları marşları yeminleri hergün bağıra bağıra evlatlarımızın söylemesine gönlümüz razı olurmuydu?
Eğer öğle olmasaydı, rabbimizin ayakta tutulmasını emrettiği hakkın, adaletin savunuculuğunu, bizim içimizden birileri çıkıpta -Allah adına değil- çeşitli beşeri kılıflarla bezeyerek, aynı zamanda onları da meşrulaştırarak; AB kriterleri adına, liberallik adına, demokrasi adına, hümanizm adına savunurlar mıydı?
Eğer bizlerde Allah’ın kulları olarak bir şeylere dalmış olmasaydık; bu vahim haldeyken gece gündüz rabbimize el açıp dua etmezmiydik. Birbirimize daha fazla kenetlenmek, beraberce direnmek için, elimizden ne geliyorsa ortaya koymaya razı olmaz mıydık ?
Ancak Allah diyenler, Evet! Allah deyip, Allah’ı hakkıyla gereği gibi tanıma gayreti içinde olanlar ve yalnız islami kimliğinden taviz vermeden Allah hakkı adına itiraz edip, Allah adına hesap soranlar “havd” illetinden beri olabilirler. Çünkü rabbimiz buyuruyor:
قل الله ثم ذرهم فى حوضهم يلعبوان -الانعام91
"Sen Allah de. Sonra bırak onları daldıkları batakta oynaya dursunlar."
Allah cümlemizi bile bile bataklığa dalmaktan korusun.
Rabbim bizleri ailesinde, işinde, sokagında beldesinde hakkıyla Allah diyen, görüldüğünde Allah’ı hatırlatan kullarından eylesin.
Rabbim mümine yakışmayan üzerimize bulaşmış, üzerimizde eğreti duran dalgınlığı kaldırsın.
Rabbim bizleri oyuna dalarak Hakkı feda eden değil, Sarsılmadan direnerek hakka feda olan kullarından kılsın.
Âmin.