726
Hutbe: Ne Mutlu Afgan Halkına
“Ey iman edenler, size fâsık (yoldan çıkmış) bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât: 6)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Recep ay’ının 3’ü 1443/Cuma
Afganistan halkı, geçmişte olduğu gibi bugün de bir tarih yazıyor. Mazlum olan bu halk, önce İngiliz, sonrasında Sovyet, şimdilerde ise Amerikan emperyalizmini hezimete uğratarak örnek bir mücadele veriyor. İnsanlık tarihi, bütün yokluk ve yoksulluğa ve imkânsızlıklara rağmen dişe diş 20 yıl süren böyle bir mücadeleye ya hiç ya da çok az şahidlik etmektedir.
Bu mücadele, sadece Müslümanlara değil bütün mazlumlara ve mahrumlara umut olacak tarzda tarihe geçecek bir mücadeledir. Bu mücadele, mazlumlarla zalimlerin, mahrumlarla emperyalistlerin, Müslümanlarla Haçlılar güruhunun kısacası hak ile batılın mücadelesi olarak tarihe geçecektir. Allah’a şükür ki, mazlumlar galip gelmiş, zalimler ise yine mağlubiyeti yaşamışlardır.
Emperyal güçler, Afganistan’daki bu mücadelenin 1979’da yeşerttiği umutları 2001’de soldurduklarını/yok ettiklerini zannetmişlerdi. Ama yanıldıklarını çok acı bir şekilde görmüşlerdir. Geçmişte İngilizlerin ve Sovyetlerin yaşadığı akıbeti, bugün çok acı bir şekilde ABD ve yedeğindeki NATO’nun işgalci güçleri de yaşamıştır. Tarih yeniden tekerrür etmiş ve “küfür devam eder ama zulüm devam etmez” sözü bir kez daha tecelli etmiştir.
Hezimeti sadece küresel işgalci güçler yaşamadılar, onlarla birlikte işbirlikçi yerel ve bölgesel güçler de yaşamıştır. Bu olay, işbirlikçilerin, tarihin hiçbir döneminde tarihte yaşanan olaylardan ders çıkartmadıklarını göstermiştir. Bu nedenledir ki her dönemde olduğu gibi bugün de, işgalci güçlere güvenmenin bedelini çok acı bir şekilde ödemektedirler. Kabil Havaalanındaki izdiham, uçaklara binmek için ortaya çıkan görüntüler bunu göstermektedir. Oysa dün denebilecek kadar yakın bir zaman öncesinde İran Şahı ve yandaşları da böyle bir acıyı tatmıştı. Uşaklığını yaptığı ülke dahil hiçbir ülke kendisini kabul etmemiş ve rezil bir şekilde Mısır’da ölmüştü. Arap Baharı döneminde de Zeynel Abidin Bin Ali, Hüsnü Mübarek ve Kaddâfî aynı akıbeti yaşamamış mıydı? Afgan zaferi, kışa dönüştürülen bu topraklarda yeni bir bahara kapı aralayacaktır, İnşâAllah! Bugün Afgan Cumhurbaşkanı Eşref Ganî de ülkesini kaçarak terk etmek zorunda kalması aynı akıbeti yaşadığını göstermiyor mu? Elbette bu, halkına ihanet etmenin ve işgalcilere (ABD’ye) uşaklık yapmanın bedelidir.
Basın tarafından sanatçı olduğu söylenen bir kadının ‘bizi öldürmeye geliyorlar’ çığlığı, özellikle laik basın tarafından bayraklaştırılmaya çalışılıyor. Bu bayan ve onu bayraklaştıranlar, yüz binlerce mazlum Afgan halkı katledilirken; yollar, hastaneler, ambulanslar, okullar, camiler, düğün törenleri, Pazar yerleri bombalanırken, bu kesimlerin niçin kısık da olsa çığlıkları duyulmuyordu? ABD yedeğinde, Afgan halkına; kadın, çocuk, genç, yaşlı ayrımı yapmaksızın zulmedilirken sesleri çıkmayan, mazlumların kanı ve gözyaşı üzerinde sanatlarını icra edelerin bugün bağırmaya, çığlık atmaya hakları olabilir mi? Kaldı ki kendilerine bir şey yapılmayacağı söylenmesine rağmen bu çığlığı atıyorlar. Çünkü yaşadıkları bu korku, dün kendilerinin efendilerinin güdümünde zalimane takındıkları tavırlar nedeniyledir. Kaçmaya çalışan, uçakların kanatlarına tırmanan, ölümüne yollara düşenlerin çoğunluğu, geçmişte, genellikle işgalcilere uşaklık ederken halklarına ihanet edenlerdir. Dolayısıyla Afganistan’da işlenen insanlık dışı zulümlere bunlar da -en az emperyal güçler kadar- ortaktırlar. Mazlum Afgan halkına yönelik gerçekleşen katliamlarda, eli kanlı katillerle birlikte hareket eden bu zavallıların feryâd-ü figan etmelerinin nedeni budur. NATO şemsiyesi altında kanı akıtılan mazlumların âhına kulağını tıkayanların bugün çığlık atmaya hiç mi hiç hakları yoktur.
Bizler Müslümanız ve asla zalimlerden yana olmayız/olamayız, çünkü bize de ‘ateş’ dokunur (11/113). Peygamberimiz (a s) Veda Hutbesi’nde buyurduğu gibi ‘ne zulmederiz ne de zulmü kabul ederiz.” Adil olmak (4/135) Müslüman olmamızın bir gereğidir. Dolayısıyla düşmanımız da olsa (5/8), ona karşı da adil ve ona da haksızlık etmemek dinimizin bir gereğidir. Ama mücrimlerin/suçluların, işbirlikçilerin, halkına ihanet edenlerin cezasız kalmasını da asla kabullenemeyiz. Çünkü suçlulara gerekli/hak ettikleri ceza verilmezse bu da zulüm olur. Bilmeliyiz ki, adaletin olmadığı yerde zulüm vardır, kan vardır, gözyaşı vardır, fitne vardır. Bugün Afganistan yönetimini ele geçiren Afganlı mücahidlerin yani Taliban’ın adil davranması, hak edenlere hak ettikleri cezayı vermeleri hem İslâm’ın (68/35-36) hem de insanlığın bir gereğidir.
Taliban, Afganistan halkının meşru gücüdür. İslâmî ilkelere bağlı kaldığı ve İslâmî hükümleri uyguladığı müddetçe kim ne derse desin dualarımız onlarladır. Bunu yapacaklarına dair de umudumuzu korumak istiyoruz. Çünkü işgallerin, istilaların, katliamların, haksızlıkların diz boyu olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Hiç olmazsa Afganistan gibi küçük ve işgaller dolayısıyla yoksul bırakılmış bir ülkede, İslâmî yönetimin oluşması, sadece Müslümanlara değil bütün mazlumların rahat nefes almalarını sağlayacaktır. Eğer Brezilya’daki Troçkistler (solcu-İşçilerin Davası Partisi) bile Taliban’ın zaferini tebrik ediyorsa, zulme uğramış ve hâlâ uğramakta olan bütün dünya mazlumlarının umudu haline gelmiştir. Bu umudun tekrar yeşer(til)miş olmasından dolayı elbette Taliban’ın zaferi, takdiri de tebriki de fazlasıyla hak etmektedir.
Taliban, ülkeyi İslâmî hükümlerle yönettiği müddetçe gönlümüz de kalbimiz de onlarla birlikte olacaktır. Geçmişte Sovyetleri, şimdilerde ise ABD emperyalizmini hezimete uğratan, Müslümanlara ve mazlumlara bu sevinci yaşatan ve yeniden umutlandıran Afgan mücahidlerini yürekten tebrik ediyor, Rabbimin yardımcıları olmasını dua ediyoruz. Umut ve temennimiz, Afganistan topraklarına İslâm’ın egemen olduğu adil bir yönetimin kurulmasıdır. Bu yönde atılacak her adım, hem Müslümanların hem de mazlumların dualarını alacaktır. Dün komünist, bugün ise kapitalist zulmü sona erdiren ve onlara hezimeti tattıran Afgan güçlerini ve dolayısıyla Taliban’ı tebrik ediyoruz. Rabbim, İslâmî hizmetlerinde yardımcıları olsun, İnşâAllah.
04.02.2022
Not: Bu hutbe, Ali Kaçar’ın Afganistan’daki son gelişmelerle alâkalı olarak kaleme aldığı makalesinden hazırlanmıştır.