Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Allah’ı Myanmarlı Zalimlerin Yaptıklarından Habersiz Sanma!

Hutbe: Allah’ı Myanmarlı Zalimlerin Yaptıklarından Habersiz Sanma!

by İlkav Editor
3,9K 👁
A+A-
Reset

          Hutbe: Allah’ı Myanmarlı Zalimlerin Yaptıklarından Habersiz Sanma!

          “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim: 42)
           Arakan’da Müslümanlara yönelik 30 yıldır devam eden zulüm, son günlerde Myanmar ordusu ve Budist çeteler tarafından gerçekleştirilen katliamlarla yeniden gündeme geldi. Myanmar ordusuna mensup güçler ve Budist çeteler tarafından gerçekleştirilen saldırılardan ve katliamdan kaçarak Bangladeş’e sığınan Arakanlı Müslümanların sayısının 400 bine yaklaştığı duyuruldu.                                                                                                                                Rohingya Müslümanları İslam dünyasının en sahipsiz ve mazlum topluluğudur. Ne Filistin ne Afganistan ne Irak ne de Doğu Türkistan kadar gündem olmaz.
2014 yılında gerçekleştirilen sayıma göre ülkenin nüfusu 51 milyonun üzerinde ancak Müslümanlar resmî olarak tanınmadığı için Rohingyalar sayılmadı. Müslümanlara, “yabancılara aittir” ibaresi yazan özel beyaz bir kimlik verilir. Bu kimlik sadece bilgi amaçlı, hiçbir geçerliliği yok. Bu kanun, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Arakanlı Müslümanları kendi topraklarında yabancı bir topluluk durumuna düşürdü.
BM’ye göre Arakanlı Müslümanlar dünyanın en çok zulüm gören etnik gruplarından biri. Son 30 yıldır sürekli olarak Myanmar hükümet yetkilileri tarafından Arakanlı Müslümanların korkunç şekillerde katledilmelerine ve göçe zorlanışlarına şahid oluyoruz. Dualar, beddualar ve protestolar ile geçen tam 30 yıl.
Evet, Myanmar’da bunlar oluyor bütün dünyanın ve Müslümanların gözü önünde…

          Malcolm X şöyle diyor: “Harekete geçilmediği sürece şiddeti dua ederek durduramazsınız.”

           Zalimlerin dış görünüşlerine aldanıp, keyif sürdüklerini, yeryüzünde kibirli ve müstağni bir şekilde hareket etmeleri ve Allah’ın mevcut olan azabının dünya hayatında gelip çatmadığını görenlerden bir kısmı işin böyle olduğunu sanmaktadırlar. Hutbemin başında okuduğum ayet-i kerime’deki ifade onların son olarak ne zaman kesinlikle vurulup tutulacağını belirtmektedir. O an gelince bir daha ertelemek mümkün olmayacak ve onların kurtuluşları da imkânsızdır. Korku ve dehşetten gözlerin yerinden fırladığı ve dönmüş olarak hayretten açık kaldığı felaketin endişesinden heyecana kapılarak hiç hareket etmediği, sağa sola oynayamadığı o sıkıntılı ve meşakkatli günde yakalayıverir birden onları. Ardından ayet-i kerime bu dehşet ve meşakkat içindeki acı ve ıstırapları anlatan bir sahneye yer veriyor. Bu sahnede koşup duruyor onlar. Hiçbir şeye bakmıyorlar. Çevrelerinde bulunan hiçbir nesneye göz atmıyorlar. Başlarını kaldırmışlar ama kendi iradeleriyle değil, bağlanmış da ondan. Kımıldamaya güçleri yetmiyor bir türlü. Korktukları dehşet ve felaketleri uzaktan görüyorlar ama gözlerini hareket ettirip de onu görmemezlik edemiyorlar. Kalpleri ve gözleri öyle korkmuş ki bomboş. Boş hiçbir şey görmüyor, hiçbir şey huzur vermiyor onlara. İşte Allah’ın onları ertelediği gün böyle bir gün…
Peki, dünya Müslümanları bu olup-bitenlere dair ne yapmaları gerekirken ne yapmıyorlar!?
          “Size ne oluyor da; ‘Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi kurtar, katından bize bir sahip gönder, bir yardımcı yolla’ diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa: 75)
Siz nasıl oluyor da Allah yolunda cihaddan geri kalıyor, erkeklerden, kadınlardan, çocuklardan zayıf düşenleri kurtarmak için savaşmıyorsunuz? Buradaki zayıf düşmüş erkek, kadın, çocuk tablosu; her Müslümanın din gayretine, her mü’minin izzetine ve imanına, her insanın merhamet ve şefkat duygularına dokunan bir tablodur. Çok zor şekilde fitne ve mihnete dûçâr olan insanların tablosu…                                                                                                                       Bu insanlar dinlerinden dolayı zorluklara, itikatlarından dolayı fitneye maruz kalmışlar. Ve Allah Tealâ yol ayırımını ortaya ayan-beyan koyuyor:
           “İman edenler Allah yolunda, inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar. Şeytanın dostlarıyla savaşın. Şeytanın hilesinin zayıf olduğundan şüpheniz olmasın.” (Nisa: 76)

Biliyoruz ki, A.B.D. de, İsrail de, Rusya da, Myanmarlı Budistler de, Çin de, Mısır’daki Sisi de, Suriye’deki Esed de, aklımıza gelen gelmeyen bütün zalimler de zulümlerini icra edeceklerdir. Ama hak ve hakkın mensupları geldiğinde bu batılın müntesipleri zalimler bir bir devrileceklerdir.
Evet, kardeşlerim bütün bunlar zulümdür. Zulüm, Kur’an’ın en önemli kavramlarından biri olarak değişik kalıplarda 300’e yakın yerde geçer ve küfür, şirk, kötülük, baskı, işkence, haksızlık anlamlarında kullanılır.
Kur’an-ı Kerim şu soruyu cevaplamaktadır: Allah zalimlere neden fırsat veriyor? Cevap şudur: Allah bundan habersiz değildir. Ancak insanın tekamülü için böyle bir fırsatın tanınması gerekiyor. Ayrıca Allah bütün bunların bir ihmal olmadığını sadece mühlet vermek olduğunu haber vermektedir.
          Zulüm, hangi türden olursa olsun, göklerden öfke ve mutsuzluk inmesine yol açar. Zulmedenlere eğilim bile yaratıcı düzenin ateşine çarpılmaya sebep oluşturur. (Hud: 113)
Kur’an, tarihin bütün devirlerinde çöken bütün medeniyet ve ülkelerin zulüm yüzünden mahvolduğunu birçok ayetinde dile getirmektedir. Kur’an’ın savaşa müsaade gerekçesi de zulümden dolayıdır.
Savaşmanın meşruluğu zulme uğramış olmakla gerçekleşir. Bu meşruluk doğunca da Allah, zalimlere karşı savaşanların başarısını da garantiliyor. (Hac: 39,40)
          Zulme karşı mücadele etmek sadece zulmün muhatabı olanların görevi değildir. Kur’an, zulme uğrayanların yanında mücadele etmeyi bütün izzet sahiplerinden bir insanlık borcu olarak istemektedir. (Nisa: 75) İnsanlara zulmedenlere her türlü karşı çıkış haddi aşmamak şartıyla serbesttir.
          Zulme rıza göstermek, zalime karşı çıkmamak da bir zulümdür. Nitekim Kur’an, mü’minlere zalimlerle oturup kalkmamayı bile emretmektedir. (En’am: 68)
          Zulmü belirlenen kim olursa olsun, ona yardımcı, destekçi olunamaz. Allah onları asla sevmez ve onlara asla yardım elini uzatmaz. Onların akıbeti çok kötü olacaktır. (Bakara: 270)
          Zalimin dostu ancak zalim olur. (Casiye: 19)
Zalimlerin hiçbir özürleri de kabul edilmeyecektir. (Mü’min: 52)
          Allah, zalimleri sevmemekle kalmamış onları lanetlemiştir.(A’raf:44, Hud: 18)
          Zalimler asla felah bulamaz, asla kurtulamazlar. Zulmün sonu mutlak batış ve çöküştür. (En’am: 135, Yusuf: 23, Kasas: 37)
                                                                                                                               15.09.2017
                                                                                                               Hazırlayan: Emrullah AYAN

                                                                                                                                                                 
                                                                                                                       

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon