1,4K
Hutbe: Ey Tuğyan Etmiş Zalim Sisi! İdamları Durdur!
“…Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (Şuarâ: 227)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Zilkâde ay’ının 29’u 1442/Cuma
Mısır’ın darbeyle devrilen lideri Muhammed Mursi ile İHVAN lideri Bedii, Muhammed Biltaci ve Hayrat Şatır ile yüzlerce İHVAN mensubu kardeşimiz cunta yargısınca idama mahkum edildi ve bu idam kararları onandı. Yani kendilerince idama dair süreci tamamladılar. Şimdi sıra idamların uygulanmasına kaldı. Nitekim resmî olarak darbe yönetimi tarafından “terör örgütü” ilan edilen Müslüman Kardeşler’in bir üyesi dahi olmayan Mahmud Hasan Ramazan’a verilen idam cezasının uygulanmasıyla ilk kez bir darbe karşıtı da idam edilmişti.
Hüsnü Mübarek’in otuz yıllık despot yönetiminin ardından Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursî yönetimine karşı 3 Temmuz 2013'te ordunun yönetime el koymasının ardından başkent Kahire'deki Rabia ve Nahda meydanlarında geniş çaplı protestolar düzenlenmiş, meydanlar 14 Ağustos 2013'te güvenlik güçlerinin kanlı müdahalesiyle boşaltılırken yüzlerce kişi hayatını kaybetmişti. Darbe karşıtı eylemler sırasında binlerce kişi ile birlikte, Muhammed Mursî de Abdulfettah Sisi tarafından yapılan kanlı askeri darbenin ardından gözaltına alınarak cezaevine konulmuş ve 17 Haziran 2019 tarihinde de duruşma salonunda, bütün dünyanın gözü önünde şaibeli bir şekilde vefat etmiştir.
Bildiğiniz gibi, 3 Temmuz askeri darbesiyle Müslüman Kardeşler’e yönelik sınır tanımaz zulümler yeni boyutlar kazanarak sürdürülüyor. Cinayet şebekesi haline gelmiş katil darbecilerin emirlerini Allah’ın emirlerinin üstünde tutmayı kendilerine şiar edinmiş idam mangası Mısır mahkemeleri bu idam kararlarını veriyor.
Mursî’nin dava arkadaşları aynı şartlarda yargılanarak idama mahkûm edilip teker teker infaz ediliyor. Bütün dünyanın gözü önünde bir tiyatro sahneleniyor. Son olarak, Mursî’nin arkadaşlarından; içlerinde Dr. Muhammed el-Biltaci, İHVAN liderlerinden Safvet Hicâzî ve Mısır Gençlik eski bakanı Dr. Usâme Yasin’in de içinde bulunduğu aralarında avukat, bilim adamı ve mühendislerin olduğu toplam 12 kişi hakkında verilen idam cezaları, 14 Haziran 2021 tarihinde Mısır Yargıtayınca onanmıştır.
Katil Sisi’nin onayını bekleyen bu kararlar, uydurma iddialar ve dosyalar, asılsız deliller, işkence ile yazılmış ifadeler, savunma hakkı ve imkânı olmadan, Sisi rejiminin emir komuta zincirindeki yargıçlar tarafından alınmıştır. Başka davalarda verilen yüzlerce idam kararı onanmış kişiler de her an infaz edilmekle karşı karşıyadırlar ve infazlar kimseye haber verilmeden ansızın gerçekleştirilmektedir.
Zalim ABD, AB ve İsrail ile işbirliği halindeki Mısır cuntası, yaptığı işkence, zulüm ve katliamdan sonra da geçmişte Seyyid KUTUB’ları, Abdulkadir UDEH’leri idam ettikleri göstermelik mahkemeleri ile Müslüman Mısır halkının gözünü yıldırmak ve onları sindirmek istemektedir.
Gerek Mısır’da gerekse de Suriye’deki Esed katliamına başta ABD, AB ülkeleri olmak üzere Batı ve Orta Doğu’daki kuklaları ile İsrail terör devleti gizli ve açık destek verirken Müslümanların sessiz kalması kabullenilemez. Bu fitnenin başı ABD ve terör devleti İsrail ile onların güdümünde hareket eden Suudi Arabistan ve birkaç körfez emirliğidir. Bunlar, bugün hunharca akıtılan binlerce Müslüman’ın kanından doğrudan sorumludurlar.
Aslında Mısır ve Suriye'de halkın iradesinin gerçekleşmesi, bu büyük zulüm ve katliamlarla engellenerek, bölgedeki diğer işbirlikçi despot rejimler de rahatlatılmak, o ülkelerin halklarına da "sakın despotlara karşı kaderiniz üzerinde söz sahibi olmaya kalkmayın sizin de sonunuz böyle olur" şeklinde gözdağı verilmek istenmektedir.
Bu yüzden, daha önce de olduğu gibi, son idam kararları karşısında da bütün uluslararası kuruluşlar BM ve demokratik devletler ciddiye alınacak hiçbir tepki vermediler. Çünkü kendi çıkarlarını ve seküler sapkın değerlerini temsil eden zalim Firavun'un meydanlarda katlettikleri, emir eri yargıçlar eliyle idama mahkum ettikleri kişiler Müslüman'dırlar. Suriye'de de yüz binlerce masum insanı katleden diktatör de kendi seküler ideolojilerine bağlı olduğu için onun bunca katliamına müdahale etmedikleri gibi destekliyorlar. Müslümanlar yönetimlere gelmesin de ne olursa olsun diyorlar.
Başta ABD olmak üzere, bütün bu emperyalist devletlerin ve işbirlikçileri olan bölge diktatörlerinin desteğiyle, Mısır'da yapılan darbe, katliamlar ve verilen idam kararları dünya halklarına “demokrasiyi inşâ etme çabası" olarak gösterilmiş ve utanmazca sahiplenilmiştir.
Aslında bu durum, kimi Müslümanların maslahat umarak ve büyük bir hata yaparak peşine takıldıkları "demokrasi"nin nasıl vahşi bir sömürü ve katliam mekanizması ve sömürücü liberal finans kapital diktatörlüğünün elinde nasıl bir aldatma enstrümanı olduğunu, ayrıca nasıl bir fıtrat ve İslâm düşmanlığını esas aldığını çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Hatta bu demokratik gerçeklik, hukuksuz ve yargısız infazı esas alan idamlara karşı zalimden yana suskunlukla, görmeyen gözlerin, duymayan kulakların, anlamayan idraklerin bile harekete geçmesini sağlayacak kadar çarpıcı bir uyarı ve sarsıcı bir çığlık olarak gündeme düşmüş bulunmaktadır.
Yukarıda yaptığımız tespitler ve daha niceleri gösteriyor ki, bölgemizde on yıllardır devam eden süreçte ardı ardına demokrasi zulümleri yaşanıyor. Mısır'da Batılı emperyalist demokrasilerin desteğiyle yapılan darbeyle de bir yenisi daha yaşanmış, yaşanmaya devam ediyor. Masum ve adil Müslümanlar demokrasi putperestlerinin saldırısına uğruyorlar.
Demokrasi bir seçim yöntemi değil, fıtrat ile vahyin arasının kesilmesi sonucunda vahye düşmanlıkla kirlenip selim olma vasfını yitirmiş bulunan seküler aklın heva ve zannı ilahlaştırarak ürettiği şirk dini/ideolojisi/modeli/hayat tarzıdır. Allah’a karşı tuğyan etmeyi, şirki ve ifsadı esas alan bu dinin yani hayat tarzının, halkın seçimlerle yönetimleri belirlemesi aldatmacasını putlaştırarak bu put çevresindeki propagandayla insanları uyutup oyaladığını, bunun arka planında ise şirke dayalı seküler hayat tarzını dayattığını artık bütün Müslümanlar çok iyi anlamalıdırlar.
Bu ahlâksız ve hukuksuz müdahale, Müslüman halkın kaderi üzerinde söz sahibi olması sırasının kendilerine de geleceği korkusu içindeki, bölgenin emperyalist işbirlikçisi diğer despot yönetimlerce takdirle karşılandı. Amerikancı Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere, bölgenin diğer tâgûtî despot yönetimleri, körfez ülkeleri bu darbe girişimini sevinçle karşılayıp kutladılar. Amerika başta olmak üzere, bu yerli işbirlikçilerin efendileri olan batılı emperyalist demokrasiler ise, seçimle gelip seçimle gitmek yani, halk iradesinin belirleyiciliği putlarına sahip çıkıp darbeyi kınamak yerine, bu putlarını her zamanki gibi ahlaksız bir oburlukla yediler ve darbeye destek çıktılar. Zaten on yıllardır bölge halklarına zulmeden, sömürü, adaletsizlik ve katliamlarla kuşatan bütün dikta rejimlerinin ve darbecilerin arkasında hep emperyalist demokrasiler yer almışlardı. Alçakça destekledikleri bu despot kâhyaları eliyle bölge halklarını kan, göz yaşı ve sefalete mahkum etmişlerdi. Bu sebeple de, bölge halklarının yerli despot rejimlerden kaçarken demokrasilere sığınmaya kalkmaları, kâhyanın zulmünden kaçarken, bu zulmün esas bânîsi olan ağaya sığınmak gibi bir konuma düşmeleri anlamı taşıyacaktır.
Zalimlerin başı olan ABD, AB ve terörist İsrail devleti zalimlerine sesleniyoruz:
Ey katil ABD ve işbirlikçileri! Suriye’deki Ba’s katliamına da aynı süfli, emperyalist çıkarlarınız, alçakça hesaplarınız ve İslâm düşmanlığınız sebebiyle sessiz kalıyorsunuz. Rusya, Çin gibi doğulu emperyalistlerle beraber BM’yi etkisizleştirerek, Esed rejimine kiminiz doğrudan, kiminiz de dolaylı destek vererek hep birlikte bölgemizde ve dünyada Müslüman kıyımı yapıyorsunuz. Allah’ın izniyle o doymak bilmeyen çıkarcılığınızın çamurunda ve akıttığınız Müslümanların kanında boğulacaksınız.
09.07.2021
Hazırlayan: Emrullah AYAN