Pazar, Eylül 8, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Ey İnsanlar! Allah’tan Size Apaçık Bir Kitap Gelmiştir

Hutbe: Ey İnsanlar! Allah’tan Size Apaçık Bir Kitap Gelmiştir

by İlkav Editor
4,3K 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Ey İnsanlar! Allah’tan Size Apaçık Bir Kitap Gelmiştir.
“Muhakkak ki, size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir. Allah, onunla kendi rızasına uyan kimselere selamet yollarını gösterip onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Ve onları dosdoğru bir yola yöneltir.” (Maide: 15-16)
Bu Kur’an, Müslümanın akîde ve ahlakını düşünce ve duygularını, yönetim biçimi ve öğretilerini inşa eden bir kitaptır. Müslüman cemaate, düşmanlarının özellik ve yöntemlerini öğreten, düşmanın hile ve oyunlarına karşı uyaran; huzurlu bir gönülle, apaçık gözlerle, zengin deneyimlerle, mücadeleye ve düşmanın niteliğine ilişkin bilgiyle hedefe yönelten bir kitaptır.
İslam Devleti’nin, etrafındaki cahilî devletlerden gerçek üstünlüğü; ruhî, ahlakî, toplumsal ve yönetsel kuruluşunun üstünlüğüyle muteberdir. Bu üstünlüğü sağlayan şey ise hiç şüphesiz Allah’tan gelen Kur’anî metottur. Yani İslam Devleti’nin ruhî ve toplumsal üstünlüğü, askerî veya maddî üstünlüğünden önce gelir. Çünkü İslam Devleti’nin düşmanları, sayı ve donanım açısından, mal ve maddî kaynaklar bakımından sürekli olarak üstün olagelmişlerdir. Şu halde İslam Devleti’nin gerçek üstünlüğü; ruhî, ahlakî ve toplumsal yapısında, İslam’ın Rabbanî metodunun ürünü olan siyasal ve yönetsel kuruluşunda aranmalıdır. İşte İslam, cahiliyeye karşı bu ezici üstünlüğü sayesinde, önce Arap yarımadasında ve daha sonra da etrafını saran büyük Bizans ve Sasanî İmparatorlukları karşısında olağanüstü bir zafer kazanmıştır. Söz konusu gerçek üstünlük sağlanmadan asker ve silah veya (amel edilmeyen) bir Mushaf ve Kur’an sahibi olmasıyla düşmanına karşı zafer kazanamaz. Çünkü İslam Devleti’nin söz konusu ezici üstünlüğü olmasaydı, tarihlerin eşini görmediği muazzam zaferler gerçekleşemezdi.
İslam Devleti, ruhî ve ahlakî yapısıyla, Kur’an’ın oluşturduğu siyasî ve yönetsel niteliğiyle cahiliyeyi yenmiştir. Onu, her zaman ve her yerde bu özelliğiyle ortadan kaldırmıştır. Görüyoruz ki, bu Kur’an, mü’minlere sadece ibadet ve alametleri öğretmiyor. Veya kimilerinin iddia ettiği gibi sadece ahlak ve adap öğretmiyor. Yani kimi insanların iddiasını yaptığı bu zavallı düşünce doğru değildir. Çünkü Kur’an hayatın tümünü ele alıyor. İnsanların olağan, günlük hayatlarında karşılaştıkları her şeyi ele alıyor. Bundan dolayı Kur’an, Müslüman birey veya toplumun tüm hayatını kendi metoduna uydurmaktan başka hiçbir çözüm kabul etmez. Tüm hayatın Kur’anî metoda dayanması bir zorunluluktur. Aksi takdirde ne imandan, ne de İslam’dan söz edilebilir. Bu Kur’an; ruhları, ahlak ve akılları eğitmek için gelmiştir. Çünkü O, Müslüman cemaate hem kendi hakikatini, hem gerçek görevini, hem yolunun özelliğini, hem de İslam düşmanlarının bu yolda kurduğu tuzak ve engelleri, serptiği diken ve çakılları öğreten bir kitaptır. Yüce Allah, akide ve şeriatını bir arada kemale erdirdiğini ilan etmiştir. Din işte budur: 
“Bugün, dininizi kemale erdirip üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Din olarak size İslam’ı seçtim.” (Maide: 3)
Demek ki Kur’an, kemale eren bu dinin hazır gücüdür. Kur’an’ın indiği çağın şeriatı, hiç kuşkusuz tüm zamanların şeriatıdır. Çünkü buna, Yüce Allah şahidlik etmektedir. O, herhangi bir mekanda yaşayan bir tek insanlık kuşağının oluşturduğu bir cemaatin değil, her zaman ve her yerdeki tüm insanlığa gelen dinin şeriatıdır. Onun tafsîlî hükümleri, tüm zamanlarda uygulanmak için gelmiştir.
Kur’an’ın temel ilkeleri; beşer hayatının içinde yaşanacağı bir çerçeve olmak üzere gelmiştir. Bu çerçevenin dışına çıkmak, iman çerçevesinin de dışına çıkmak demektir. İnsanı yaratan Allah, kimi yarattığını elbette bilmektedir. Bu şeriatını ihtiva eden dini seçen, O’dur. “Dünün şeriatı, bugünün şeriatı değildir” diyecek kimse, insanın ihtiyaç ve durumunu Allah’tan daha iyi biliyorum iddiasındadır. Mü’min; Allah’ın, inanan kimselere din olarak seçtiği İslam’ı kabul eden kimsedir. Allah’ın gözetim ve inayetini bilen kimsedir. Çünkü Allah’ın beğendiğini önemsemeden veya kabullenmeden kendilerine başka bir seçim yapanlar muhakkak ki bedbaht ve ahmaktırlar. Kur’an-ı Kerim, bu ümmetin öğretmeni, mürşidi, önderi ve yol boyunca hep yanında bulunan rehberidir. Düşmanlarının durum ve karakterlerini bildirip açıklayan bir kitaptır.
Eğer bu ümmet, Kur’an’ına danışıp direktiflerini dinleyerek ilke ve kanunlarını hayatına uygulasaydı, düşmanları bir tek gün bile ona zarar veremezdi. Ama bu ümmet, ne zaman ki Rabbine verdiği sözünden cayıp Kur’an’dan uzaklaştı, başına da bunca musibet geldi. Kur’an; musikiye, terennümlere, efsunlamaya ve mücerred dualara dönüştüğü zaman bu ümmet de belalara uğradı. Sonunda bu ümmet Kur’an’dan gafil kalarak yanlış yollara saptı. Böylece beşer önderliğini de elden kaçırıp insanlık kafilesinin en geri uçlarında yerini buldu. Öyleyse biz Yüce Allah’ın vasfettiği Kur’an’a dönmek zorundayız:
“Muhakkak ki size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir. Allah, onunla kendi rızasına uyan kimselere selamet yollarını gösterip onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Ve onları dosdoğru bir yola yöneltir.” (Maide: 15-16)
Şu anda bu hakikati kavramaya ne kadar da muhtacız! İnsanlığın cahiliyenin elinden ahlar çektiği şu günlerde… Cahiliyenin asırlar boyunca giriştiği değişik ruhî ve toplumsal savaşlardan ahlar çektiği şu günlerde… Evet şu günlerde Kur’an’ın sunduğu selamete ne kadar da muhtacız! Tarihimizin bir döneminde tadına vardığımız bu selamet dolu hayattan ruh ve gönüllerimizi ayıran, ahlak ve davranışlarımızı yıkan, toplum ve halklarımızı parçalayan bir mücadeleye girdiğimiz şu günlerde ne kadar da muhtacız! Gerçekte biz, Allah’ın rızasına uyup O’nun bize seçtiğini benimsediğimiz vakit, Rabbimizin Kur’an-ı Kerim gölgesinde Müslümanlara bağışladığı selamete tekrar dönebiliriz.
                                                                                                                              22.04.2016
                                                                                                               Hazırlayan: Emrullah AYAN

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon