Pazar, Eylül 8, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Doğru Yolu Gösteren ve Hak İle Adaleti Gerçekleştiren Ümmet

Hutbe: Doğru Yolu Gösteren ve Hak İle Adaleti Gerçekleştiren Ümmet

by İlkav Editor
2,8K 👁
A+A-
Reset

Bu dinin doğal özelliği apaçık meydandadır; karmaşaya imkan bırakmaz. Sarsılmaz bir niteliktedir; bulanıklık kabul etmez. Bu dini çarpıtmak isteyenler; yapısında varolan bu aşılmaz ve sağlam özelliğiyle karşılaşıyorlar. Onun bu özelliğini bozmada zorluk çekiyorlar. Bundan dolayı da bu dinin aleyhinde durmadan ve ara vermeden çalışıyorlar. Onu, asıl yönünden saptırabilmek ve doğal özelliğini bozabilmek için her yönteme, her araç ve her tecrübeye başvuruyorlar.

İslam diriliş öncülerini ve yiğitçe bir direnme gücü veren İslam dinamizmini gördükleri her yerde ortadan kaldırıyorlar. Bunu da, kendi kurup destek verdikleri güdümlü iktidarlar aracılığıyla gerçekleştiriyorlar. Bu dinin alimlerinden olan satılmış kişiler üzerinden saldırıyorlar. Hak kelimeleri asıl yerlerinden kaydıran, Allah’ın haramlarını helal kılan, şeriatini bulandıran, fuhuş ve hayasızlığı dini isim ve ünvanlarla kutsayan satılmış alimleri üzerinden saldırıyorlar.

Aldanmış insanları, maddeci uygarlığın batağına atanlar bunlardır. Maddeci yönetim biçimi ve teorilerle İslam’ı birbirine benzetenler bunlardır. Maddeci teorilerin bayraktarlığını yapıp Batının düşünce, kanun ve metodlarını getirip savunanlar bunlardır. Hayatı yöneten bir din olan İslam’ı; geçmişte kalan tarihi bir haber olarak anlatanlar bunlardır. İslam’ın bir daha gelemeyeceğini ve geçmişteki azametinden başka hiçbir şeye bağlanamayacağını söyleyenler bunlardır. Bütün bu yapılanlardan amaç ise, Müslümanların hislerini uyuşturmaktır. Bu uyuşturmayı sağladıktan sonra da: “İslam’ın bugün, sadece itikat ve ibadetler olarak gönüllerde yaşaması gerekir. Bir şeriat ve nizam olarak yaşanmasına imkan kalmamıştır. İslam’ın geçmişte kalan tarihi yüceliği hem kendisine, hem de Müslümanlara yeter, bundan dolayı bu dinin çağdaş şartlara uyup insanlığın realitesine uyması gerekir” diye söylemektir.

Bunu sağladıktan sonra da başlıyorlar İslam adına sapık düşünce ve kanunlar sunmaya. Bir zamanlar halkı Müslüman ülkelerde kurulan kafir güdümlü iktidarlar için din ve itikat biçimini alan ilkeler koymaya başlıyorlar. Eski dinin yerine geçecek yeni bir din ve eski Kur’an’ın yerine geçecek yeni bir Kur’an… Okunup öğretilen yeni (!) bir Kur’an (hayat yasası)… Bu dinin tabiatını değiştirmeye kalkışanlar, hidayete elverişli hiçbir kalb bırakmamak için toplumların tabiatını da yozlaştırmaya çalışıyorlar. Bundan dolayı toplumları; ahlaksızlık, fuhuş ve hayasızlık batağına düşmüş, bin bir zorluk, çaba ve yorgunlukla bulunabilen bir lokma ekmeğe mahkum olmuş kırpıntı yığınlarına dönüştürüyorlar. Amaçları ekmek lokması peşinde koşturup ahlaksızlık batağına düşen bu insanların ayılmamasıdır. Hidayetin sesini dinlemeyecek ve bir dine sığınamayacak bir hale gelmesidir.

Ekitap için tıklayın

Bu bir savaştır. Bu dine ve bu dinle doğruyu bulup istikametini bulan bu ümmete karşı başlatılan bir savaş…

“ Yarattıklarımızdan, hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir ümmet vardır.” (A’raf: 181)

Bu savaş, her silahın hiçbir günah endişesi duyulmadan kullanıldığı bir savaştır. Her tür yöntemin kullanıldığı bir savaştır. Bütün güç, uzmanlık ve beynelmilel yayın kuruluşlarının kullanıldığı bir savaştır. Uluslararası her tür örgüt ve sistemin hizmetine verildiği bir savaştır. Uluslararası garantiler olmadan bir tek gün bile yaşayamayacak güdümlü yönetimlerle sürdürülen bir savaştır. Ama her şeye rağmen, bu dinin açık ve sarsılmaz özelliği; yiğitçe direnişine devam etmektedir. Bu vurucu savaşa karşı hala ayaktadır. Bu hakka bağlı İslam ümmeti de –bütün azlık ve yetersiz hazırlığına, bağlılarının duyarsızlığına rağmen- ayaktadır. Vahşi sindirme hareketlerine karşı yiğitçe direnişine devam da edecektir. Allah, elbette ki emrinde galiptir.

Sonuç olarak:
İman hakikatinin gönüllere yerleşmemesi, imani metodun hayata hakim olmaması ve İslam şeriatinin toplumda egemen olmaması için savaşanlar; hiç şüphesiz insanlığın düşmanlarıdırlar. İnsanlığa en korkunç zulmü yapanlardır. Öyleyse –eğer rüşdüne varmışsa- insanlığın görevi, bu düşmanları defedip zulüm edemez hale getirmektir. Hem can, hem de mallarıyla bu düşmanların savaşına hazırlanmaktır. Rabbi tarafından görevlendirilen, kendisine çağrı yapılan ve sürekli olarak uyarılan Müslüman cemaatin görevi de budur.

29.08.2014
Hazırlayan: Emrullah AYAN

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon