663
Hutbe: Çoklukla övünme yarışı
“Çoğaltma yarışı sizi oyaladı! Mezarları ziyaret edinceye/ölünceye dek… Hayır (olmaz bu), (hatanızı)yakında bileceksiniz.” (102-Tekâsür: 1-3)
Kıymetli Müminler bugün hicri 12 şevval 1443 Cuma, Rabbimiz Kur’an’ın sakındırdığı tüm cahiliyye kirlerinden arınmış bir hayatı yaşamamızı kolaylaştırsın. Ömrümüzü ve günlerimizi bereketli kılsın.
Hutbemizin konusu çoğalma ve çoğaltma yarışına dair Kur’ânî perspektif üzerine olacak.
Rabbimiz bizleri hayatın idamesi için ihtiyaçları, birtakım şeyleri elde etme konusunda zorunlu kılmıştır. Onlarsız hayatı sürdürmek bizleri hayli sıkıntılara sürükler. Mesela; yeme içme, barınma, örtünme bunlardan bazılarıdır. Ancak her şeyde olduğu gibi bunları elde etmede ve çerçevesini belirlemede yaratıcının tavsiyelerini dikkate almak gerekmektedir. Önü alınmaz hevaya tabi olunur ise bu hal insanı insanlığından çıkartır, âdeta canavarlaştırır.
Şu an dünyada yaşanan da bundan başka bir şey değildir. Bugün insanlık bu ölçüye riayet edilmemesinden kaynaklanan doyumsuzca yığmak, biriktirmek, hep benim olsun mantığının esiri olarak hayvanlardan daha aşağı bir durumu yani fıtratlarından uzaklaşmanın sonucunu yaşamaktadır.
Yoksulluğa karşı çalışmalarıyla bilinen İngiltere’deki bir yardım kuruluşu olan Oxfam, Dünya Ekonomik Forumu öncesinde yıllık raporunu yayımladı. Raporda, dünyanın en zengin 26 milyarderinin, dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50'sini oluşturan 3,8 milyar insanın toplam varlığına eşit servete sahip olduğunu bildirdi.
(Dünyadaki en zengin 10 kişinin toplam serveti 1,5 trilyon dolar) Yani yapılan birçok anketin ortalamasından çıkan sonuca göre dünya nüfusunun % 10’u kaynakların % 90’lık kısmına sahip iken geriye kalan % 90’lık bir çoğunluk ise % 10’luk kısmı ile hayatlarını sürdürmeye, yaşam mücadelesi vermeye çalışmaktadır.
Dünya egemenleri ne kadar demokrasi, insan hakları, kadın hakları, emeğin kutsallığı, gibi sihirli kavramlarla insanları uyutmaya, kandırmaya çalışırsa çalışsınlar batının yön verdiği insanlığın geldiği nokta budur, bu durumun izah edilecek bir hâli de bulunmamaktadır. Bugün tüm insanlığın geldiği hâlin yegâne sorumlusu batılı felsefe ve hayat tarzıdır. Batının insanlığa bıraktığı sözüm ona en değerli (!) şey yoksulluk, kan ve gözyaşıdır.
Gelinen bu noktada ülkelerini batının değer yargıları ile yöneten aşağılık kompleksli, halklarına karşı zalim ve müstekbir ama efendilerine karşı ise son derece mûtî, uşak zihniyetli batı hayranı yöneticilerin de önemli bir payı bulunmaktadır.
Rabbimiz her şeyi bir ölçü ile yaratmıştır. Kazanmada, imkânlara sahip olmada, dünya nimetlerini paylaşmada, biriktirmede de bir ölçü vazetmiştir. Hutbemin başında okuduğum âyetlerde ifadesini bulduğu gibi kazanmada ve biriktirmede itidal ve ölçülü olmak tavsiye edilmektedir. Âyetler helâl olduğu halde her türlü şeyin çoğaltılmasının marazî bir durum olduğuna işaret etmektedir. Çoğalma ve çoğaltma yarışının akıbetinin ateşe yaklaştırıcı bir yönünün bulunduğuna dikkatle müminlerin bu hâle kendilerini kaptırmamalarını emretmektedir.
Ayrıca âyetin ilk bölümünde özellikle cahiliye düşüncesine ait olan bir anlayışı da yani çocuklarının çokluğu ile güç ile övünme anlayışını da yerle bir etmektedir. Âyetler o döneme ait özellikle erkek çocukların çokluğu ile övünme, kendini güçlü görme, başkaları üzerinde baskı ve hükümranlık kurmayı yasaklamaktadır.
Surenin tefsirinde kaynaklarımız ölen yakınlarının çokluğu ile övünenlerden bahsetmektedir. Yani yaşayanların yanı sıra mezarda yatanların çokluğu ile övünme yarışı. Benzer anlayışların hâlen günümüzde de devam ettiğini esefle görmekteyiz. Ataları ile övünmek de bu kabildendir.
“Onlar gelip geçmiş bir ümmetti. Onların kazandıkları onlara, sizin kazandığınız da size aittir. Onların yaptıklarından siz sorguya çekilmeyeceksiniz.” (2-Bakara: 134)
Değerli Müminler, İslâm’da kazanma ve harcamaya dair yapılan bazı yorumlarda meşru yollardan elde edilse bile sınırsız servete sahip olmak ya da diğer insanların kazanmasını zorlaştıracak kadar çok servet elde etmek caiz değildir. Devlet gerekli görürse böylesi çok mala sahip olanların servetlerinden zekâtın da ötesinde ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları kadar alma hakkına sahiptir “ diyen âlimler çıkmıştır.
Yani kapitalist toplumlarda olduğu gibi diğer insanların mala ulaşmasını zorlaştıracak şekilde zenginleşmek caiz değildir. Bu hal toplumda tekelleşmeye sebebiyet vermesi bir yana İslâm kardeşliğine zarar verir. İslâm hayatın devam ettirilmesi bağlamında makul şekilde kazanmayı teşvik etmiştir. Fakat İslâm dünyası diye bilinen toplumlardaki bir takım insanların yaşam seviyelerine, harcamalarına baktığımızda bu durumu garabetle karşılamamak mümkün değildir. Yönetici olarak Allah’ın elçisinin hayatına bakmak bu konuda her halde bizlere önemli ipuçları vermektedir. Allah’ın elçisi her konuda olduğu gibi mal elde etme ve servet biriktirme konusunda da rehberdir, ölçüdür. Yemeğe tuzla başlamayı ya da iftarı hurma ile açmayı sünnet görenler bir de mal kazanma ve servet biriktirme ve infak konusunda da Rasûlü örnek alsalar ne kadar isabetli olacak.
Ne mutlu Rabbimizin uyarıları istikametinde hayata yön verip her türlü İslâm dışı anlayışlardan uzak yaşayıp istikâmeti muhafaza edenlere…
13.05.2022
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU