Diyarbakır’da bir araya gelen çok sayıda Özgür-Der üye ve gönüldaşı bugün görülen İLKAV’ı kapatma davasını protesto ettiler.
Eylem saat:12.30’da büyük postane karşısında(Dağkapı) şube sekreteri Mehmet Deniz’in okuduğu basın açıklamasıyla başladı. İLKAV’a, açılan kapatma davasının ilk duruşmasının yapıldığı bu günde, ifade özgürlüğünün
açık ihlali olan bu hukuksuzluğu kınamak için toplandıklarını söyleyen Deniz’in sözleri sık sık şu sloganlarla kesildi; “Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Direniş Adalet Özgürlük”, “İLKAV Kapatılamaz”, “Zulme Karşı Omuz Omuza”
“İLKAV KAPATILAMAZ” pankartının açıldığı eylemde, “28 Şubat mağdurları 28 Şubatla Mağdur Ediyor”, “İLKAV İlk Av Olmayacak”, ”Darbeci Zihniyet Ak Parti Eliyle Yaşatılıyor”, “Darbecilere Hayır! Yaşasın İslami Değerlerimiz!”, “(D)uyuyormusunuz 28 Şubat Darbesi Devam Ediyor” dövizleri taşındı.
Okunan basın açıklamasının ardından Başbakan, Devlet Bakanı ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne gönderilmek üzere hazırlanan mektuplar postaneye teslim edildi.
Polisin sıkı güvenlik önlemleri alarak kamera çekimi yaptığı ve basının yoğun ilgi gösterdiği eylem olaysız bir şekilde sona erdi.
Basın açıklaması metni:
1989 yılından bu yana Ankara’da faaliyet yürüten, İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV)’a, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından açılan kapatma davasının ilk duruşması bu gün yapıldı. Biz, ifade özgürlüğünün açık ihlali olan bu hukuksuzluğu kınamak için burada toplandık.
Bilindiği gibi 5 Aralık 2006 tarihinde İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı tarafından, “Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi ve Din Eğitimi” konulu bir panel Ankara’da düzenlenmişti. Panelde konuyla ilgili eğitimci, yazar ve sendikacılardan müteşekkil panelistler, ifade özgürlüğü çerçevesinde, bilimsel verilere dayalı düşüncelerini dile getirmişlerdi. Panelistlerin resmi ideoloji eleştirilerini sindiremeyen kartel medya, panelle ilgili “kim bunlar!” başlığıyla ajitatif bir haber yapmıştı. Daha haber bitmeden telefonla programa katılan Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, herhangi bir incelemeye gerek görmeden “gerekirse kapatılır” demişti. Mehmet Ali Şahin verdiği sözü tuttu ve İLKAV hakkında, bakanlığına bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kapatma davası açtırdı.
Savcılardan önce davranan Mehmet Ali Şahin’e sormak isteriz: Sayın Bakan İLKAV’ın suçu nedir? İLKAV’a karşı bu öfke niye? Kimi memnun etmek istiyorsunuz? Uğraşacağınız çeteler ve derin ilişkiler apaçık ortaya çıkmışken neden onlarla değil de İLKAV’la uğraşıyorsunuz? Cevap beklemiyoruz, zira sebebini biliyoruz.
İLKAV, gerçekleştirdiği panelde, Kemalist eğitim sisteminin tek tipleştirici dayatmasını eleştirmiştir. Bu eleştiriler bahane edilerek İLKAV hakkında açılan kapatma davası, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne karşı ağır bir darbe olmasının yanı sıra aynı zamanda İslami kimlikle yürütülen muhalefete karşı tahammülsüzlüğün de bir ifadesidir. Açılan bu dava, bakanın ve mensubu olduğu AKP’nin, güç odakları karşısındaki yaranmacılığının, özgürlükler konusundaki ikiyüzlülüğünün ve halka karşı samimiyetsizliğinin bir ilanıdır.
İLKAV hakkında açılan kapatma davası, “muhafazakâr demokrasi” ideolojisinin yeniden okunmasını gerekli kılmıştır. Bulunduğu hilkat garibesi “muhafazakâr demokrasi” makamını bir hidayet menzili olarak gören ve öyle sunan söz konusu partinin İLKAV’a yönelik kartel medya ile el ele yaptığı hukuksuzluk hiçbir şekilde makul karşılanabilir veya te’vil edilebilir bir durum değildir.
Değiştiğini söyleyerek, İslami söylemi ve talepleri ağır basan geçmişini reddeden AKP, bu kez de nedametinin sahiciliğini ortaya koymak adına sistem muhalifi Müslümanları cezalandırmaktadır. Bu şekilde tezahür eden cunta yaranmacılığını “biz onlar gibi değiliz, bakın onlara yaşam hakkı tanımıyoruz” noktasına vardıran AKP’nin asla bir takiyye içinde olmadığını anlamak istemeyen cuntaya, İLKAV yeni bir kurban olarak sunulmuştur.
Redd-i miras eden “muhafazakâr demokratlar”, nedamet ve pişmanlıklarını ispatlamak gayretkeşliği içinde olduklarını; 28 Şubat cuntası tarafından Milli Gençlik Vakfının kapatılmasını, İLKAV’ın kapatılması için emsal göstererek ortaya koymuşlardır.
İLKAV, Türkiye’de ilkeli İslami muhalefetin ve yaşadığı çağa ve hakka şahitliğin en güzel örneklerinden biridir. İLKAV’ı kapatmakla Mehmet Pamak ve dava arkadaşlarını sindireceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. İLKAV’ı ilkeli İslami muhalefetlerine zemin kılan kardeşlerimizin her şart ve zeminde mücadeleyi yürüteceklerinden şüphe duymuyoruz.
Özgür-Der Diyarbakır şubesi olarak, İLKAV’a ve değerli yöneticilerine karşı yürütülen yıldırma ve baskı politikalarını şiddetle kınıyoruz. İLKAV kapatılsın ya da kapatılmasın, bu çirkinliği işleyenler vicdanlarda mahkûm edilmişlerdir. Yaptıkları hayırlı işlerini takdirle karşıladığımız ve desteklediğimiz İLKAV’lı kardeşlerimize, desteklerimizi sunuyor ve kendileriyle dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyoruz.
Sayın Başbakan, Devlet Bakanı ve Vakıflar Genel Müdürüne gönderilen mektup metni:
Merkezi Ankara’da bulunan İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV) keyfi bir tutumla kapatılmak isteniyor. Geçtiğimiz Aralık ayında düzenlediği bir panel dolayısıyla önce kartel medyasının linç girişimine maruz kalan İLKAV, hemen ardından Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin’in talimatıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yakın takibine alınmıştı. Baskılar sonuç verdi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün talebi doğrultusunda İLKAV hakkında ilk duruşması 8 Mart 2007’de görüşülmek üzere kapatma davası açıldı.
İLKAV’ın kapatılması talebinin gerekçesi tipik bir despotik zihniyet ürünüdür. Vakıflar Müdürlüğü dilekçesinde eğitimde resmi ideoloji dayatmasının tahlil edilip eleştirildiği ve din eğitiminin devlet baskısı ve yönlendirmesinden özgürleşmesi gerektiğinin konuşulduğu söz konusu panelde ortaya konan düşünceler, yapılan konuşmalar “anayasal düzene muhalefet etmek” şeklinde suçlanmaktadır. Oysa söz konusu panelde yapılan konuşmaların mevcut kanunlara göre de suç teşkil etmediği bilinmektedir. Nitekim yapılan onca yayına rağmen bugüne kadar savcılıkça herhangi bir cezai soruşturma açılmamıştır.
Düşünce özgürlüğünün adeta sakız gibi çiğnendiği bir ortamda sergilenen bu tutum iktidarın tutarsızlığının ve acziyetinin açık bir göstergesi olmuştur. Kaldı ki, anayasal düzene muhalefet içerse dahi legal bir etkinlikte akademisyen, sendikacı ve yazarların görüşlerini ifade etmelerinden duyulan bu hazımsızlık insan hakları ve sivil toplum anlayışıyla bağdaşmaz. Totaliter yaklaşıma karşı olduğu sanılan bir siyasi anlayış sahiplerinin ortaya koydukları bu tutum baskıcı, ceberrut resmi ideoloji savunuculuğunun adeta bulaşıcı bir mahiyet kazandığının da göstergesi olmuştur.
Biz Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi olarak İLKAV hakkında açılan kapatma davasını düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne yöneltilmiş tehlikeli bir saldırı olarak görüyoruz. Statükoya yönelik eleştirel tutumundan dolayı İslami kuruluşların ve genelde de tüm muhalif çabaların bu şekilde susturulma, sindirilme ve tasfiye edilmeye çalışılmalarının vahim bir ihlal oluşturduğunu düşünüyoruz. Devletten yardım almadan tamamen üye ve gönüllülerinin katkılarıyla faaliyetlerini sürdüren sivil toplum kuruluşlarının devlet eliyle tasfiye edilmeye çalışılması açık bir işgüzarlıktır. Ayrıca hayırsever insanların bağışlarından oluşan İLKAV’ın mal varlığına el konulması çabası ise doğrudan bir gasp teşebbüsüdür.
İLKAV ile dayanışma içinde olduğumuzu ilan ederken, 28 Şubat hukuksuzluğunu aynen yansıtan bu baskıcı, yasakçı tutumun AK Parti Hükümeti tarafından da sürdürülüyor olmasını kınıyoruz.