İlkav'ın düzenleyip Özdevsen, Öğretmen-Sen ve Haksöz Dergisinin destek verdiği basın açıklaması Ankara Abdi İpekçi Parkında gerçekleştirildi.
4 Şubat 2006 Cumartesi günü İlkav Başkanı Mehmet Pamak: "mukaddeslerimize yönelik bunca baskı, yasak, hakaret ve saldırılara karşı suskun kalmanın zilleti yerine, itiraz etmenin, hesap sormanın ve zalimlerin suratına hakkı haykırmanın onurunu kuşananlar, toplanmış bulunuyor" diyerek Cumartesi soğuk havaya rağmen toplanan yaklaşık 2 bin kişinin çok önemli bir duyarlılık sergilediklerine değindi ve Danimarka ile Norveç başta olmak üzere bütün Avrupa medyasının İslam düşmanlığından kaynaklanan bu çirkin tavrının, içeride YÖK'ün uygulamalarıyla paralellik arzettiğini söyledi ve şunları kaydetti:
“YÖK’ün yeni gestapo uygulamasıyla tesettürü ve İslami kimliği aşağılayıcı tutumlar sergileyerek ortaya koyduğu tahkir edici tavır ile Batı medyasında yer alan Peygamberimize yönelik saldırılar arasında İslam düşmanlığı ortak paydasında oluşan anlamlı bir ittifak göze çarpıyor. Ancak tabii ki, kahyanın Ağaya nazaran daha acımasız ve daha zalim olduğu bu ilişkide bir daha ortaya çıkıyor, YÖK’ün İslam şeriatına düşmanlığı Batıyı geride bırakacak boyutlara ulaşıyor”.
Uzun bildirinin son kısmında ise şunlara yer verdi:
Allah’ın ayetleri ve Peygamberimiz uğrunda, başta canlarımız ve mallarımız olmak üzere her şeyimizi feda etmeyi göze almak imanımızın en temel gereğidir. İnsanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak, sömürü ve zulümden kurtararak onurlandırmak, zincirlerinden kurtararak özgürleştirmek üzere indirilmiş bulunan muhteşem kitabımız Kur’an’a ve insanlığı kurtaracak bu mesajı taşıyan Resulullah’a sadakatimizi test etmeye kalkanlar bilmelidirler ki, Allah’ın izniyle bu yolda canlarını feda etmekten çekinmeyecek mü’minlerin sayısı katletmekle bitiremeyecekleri kadar çoktur.
Allah’ın Ahzab Suresi 6. ayetteki beyanıyla, “Peygamber müminler için kendi canlarından daha önceliklidir…”. Evet, İslami kimliğimiz ve başörtüsü dahil Allah’ın bütün ayetleri ve Hz. Muhammed’le birlikte aralarında hiçbir ayrım gözetmeksizin iman ettiğimiz bütün Peygamberler biz mü’minler açısından canlarımızdan, mallarımızdan ve tüm dünyanın süslerinden çok daha öncelikli ve çok daha değerlidir. Bu mukaddes değerlerimiz ve aziz Peygamberimiz uğruna her şeyimiz fedadır. Ancak böyle bir tercihi, böyle bir imanı; kitabını tahrif ederek, peygamberlerini ilahlaştırarak inancını şirke bulaştırmış, sekülerleşmiş Batılıların ve batıcıların kavrayabilmesi mümkün değildir.
Ey zalimler! Biliniz ki, bu tür insan onurunu ayaklar altına alan erdemsiz tavırlarınıza ve acımasız zulümlerinize rağmen, İslami kimliğe, Allah’a ve Resulüne bağlılığımız, imanımıza sadakatimiz inşallah artarak devam edecektir. Ve Allah’ın izniyle bir gün mutlaka tevhid şirke, vahiy eksenli ıslah çabalarımız arzda çıkardığınız fesada, adalet zulme galip gelecek ve ayaklar altına aldığınız insanlık onuru tüm dünya insanlığına yeniden iade edilecektir.
Müslümanlar olarak bu büyük sorumluluğu kuşanarak Peygamberimizin izinde yürüteceğimiz tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemiz, ölüme kadar asla vazgeçmeyeceğimiz, asla ertelemeyeceğimiz ve asla yılgınlığa düşmeyeceğimiz onurlu direniş çizgimizi oluşturacaktır.”
Basın açıklamasındaki sloganlar:
Muhammed Şerefimiz Feda Olsun Her Şeyimiz!
La İlahe İllallah Muhammed Rasulullah!..
Muhammed Rehberimiz Feda Olsun Nefsimiz
Hamas'a Selam Direnişe Devam!..
Zulme Karşı Direneceğiz!..
İslami Mücadele Engellenemez!..
Cuntaya Hayır Eğitime Özgürlük!..
Başörtüsü Onurumuz Koruyacağız!..
İslami Kimlik Onurumuz Koruyacağız!..
Basın açıklamasının tam metni aşağıdadır.
BASIN AÇIKLAMASI TAM METİN 04. 02. 2006
Sayın basın mensupları,
Değerli Müslüman kardeşlerimiz,
Bugün burada, Avrupa medyasında yer alan Aziz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s)’e yönelik saldırı ve hakaretleri, Türkiye’de ise batıcı resmi ideoloji çerçevesinde sürdürüle gelen İslami kimlik ve şiarlara yönelik saldırı, baskı ve yasakları, özellikle de YÖK tarafından yeni boyutlar kazandırılarak sürdürülen başörtüsü yasağını protesto etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.
Bugün burada, mukaddeslerimize yönelik bunca baskı, yasak, hakaret ve saldırılara karşı suskun kalmanın zilleti yerine, itiraz etmenin, hesap sormanın ve zalimlerin suratına hakkı haykırmanın onurunu kuşananlar toplanmış bulunuyor.
İslam’ın ve Müslümanların özgürleşmesi anlamına gelen Hicret’in 1427. yılını idrak ettiğimiz bu günlerde, işte bu kutlu Hicretin gerçek anlamının bilinciyle, yeryüzünde yaygınlaştırılan fesadı ıslah sorumluluğunu kuşanarak itirazımızı ve uyarılarımızı gündemleştirmek üzere buradayız. İşte bu büyük sorumluluk bilinciyle buraya koşan değerli kardeşlerimiz hoş geldiniz. Bu değerli ibadetimizin, şirkten tevhide doğru gerçekleşen, cahili değerlere karşı çıkarak vahyi değerlerle bütünleşmeyi sağlayan Hicretimizin, zorbalara, fesad çıkaranlara karşı yükselen muhalefetimizin Allah katında makbul olmasını ve kaçınılmaz olan hesap gününde bizim için bir mazeret teşkil etmesini niyaz ediyoruz.
Sayın basın mensupları,
Değerli kardeşlerimiz,
Bildiğiniz üzere soğuk savaş sürecinin sona ermesinden itibaren, dibe vurmuş, iflas etmiş, İslam ile eşit şartlar altında yarışma takati ve cesareti kalmamış batı medeniyeti İslam’a ve Müslümanlara karşı top yekun saldırıya geçmiştir. Batı, kendi seküler değerleriyle kendini tanımlamakta ve sürdürmekte acze düşünce, ayakta kalabilmek için muhtaç olduğu yeni düşmanı olarak, yeşil kuşak projeleriyle bir süreliğine yedeğe çektiği İslamı, yeniden öne çıkarmıştır.
İnsanlığı, seküler batı paradigmasının ürünü iki düşman kardeş olan komünizm ile kapitalizmin içine sürüklediği zulüm bataklığının karanlıklarından kurtarıp, tevhid ve adaletin aydınlığına çıkaracak tek ve sahici mesaj İslam’dan neşet etmektedir. Tüm insanlık bu mesaja muhtaçtır. İşte bu kurtarıcı mesajın yaygınlaşması ise, zalim, işgalci, emperyalist batının sömürü ve hegemonya projelerinin sonunu getirecek tek alternatiftir. Bu yüzden, tarihi gelişmeler de İslam’ı alternatif olmaya adeta zorlamaktadır.
İşte bu sebeple ve Müslüman halkların dünyanın enerji haritasının üzerinde yaşıyor olmaları, Batının şımarık ve terörist çocuğu İsrail’in bölgede hakimiyet kurması, güvende olması gibi diğer bazı sebeplerle, güçlüyü haklı sayan azgın batı medeniyeti İslam’a ve Müslüman halklara yönelik çok boyutlu kuşatma, dönüştürme, işgal ve saldırı projelerini uygulamaya koymuş bulunuyor.
Bu amaçla bir yandan, işgal, istila ve katliamları gerçekleştiren şiddet politikaları uygulanırken, diğer taraftan da bu emperyalist saldırılara karşı onurlu bir direnişi motive eden İslam dinini sekülerleştirmeye, protestanlaştırmaya, reforme etmeye yönelik BOP ve benzeri projeler uygulamaya konulmaya çalışılıyor. Bu bağlamda, “ılımlı İslam”, “Amerikan İslamı”, “Avrupa İslamı” ve “modern İslam” gibi uyduruk isimlendirmeler altında Müslüman halkların kimliği, inancı ve İslami kültürü dejenere edilerek dönüştürülmeye çalışılıyor. Böylece Müslüman halklar kendilerine kimlik, şahsiyet ve anlam kazandıran özgün İslami değerlerinden koparılarak, emperyalist vahşi kapitalizmin “Pazar ekonomisine” eklemlenmiş, kimliksiz, niteliksiz tüketici kitleleri haline dönüştürülmek ve sorunsuz bir biçimde sömürülmek isteniyor.
İşte bu amaçlarla İslam’a ve Müslümanlara her yerde ve çok boyutlu saldırılar, hakaretler gerçekleştiriliyor. Müslümanların mukaddesleri çok yönlü aşağılamaya, hakarete maruz bırakılıyor ve tüm bunlara karşı sessiz kalmaları gerektiği, alışmaları gerektiği empoze ediliyor. Böylece kutsallarına, inancına, Peygamberine hakarete bile hoşgörüyle bakan, her türlü zulme ve hakarete karşı suskun, şahsiyetsiz, silik ve zelil kitleler meydana getirilmek isteniyor.
Bu sebeple, değerlerimize, kutsallarımıza, Kitabımıza ve aziz peygamberimize yönelik bu tür davranışlara asla suskun kalmamalıyız, böyle bir zilleti asla kanıksar hale gelmemeliyiz. Bütün bu değerlerimizi, imanımız gereği canımızdan bile daha aziz bilerek savunmalı, mütecavizlere hak ettikleri karşılığı vermeyi asla ihmal etmemeliyiz.
Haçlı Zihniyetinden Kaynaklanan İslam Düşmanlığı
Batının ve Batıcıların Temel Karakteridir
Danimarka’da ve Norveç’te başlayan ve diğer batı ülkelerinde de yayını tekrarlanan “Muhammed’in Yüzleri” adlı karikatürlerde, tüm insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaracak mesajı taşıyan tevhid, özgürlük ve adalet peygamberi Hz.Muhammed’i (s) terörist olarak niteleyen planlı çirkin saldırıda ısrar edilmekte ve bu çirkin tutum yaygınlaştırılmak istenmektedir. Üstelik, Müslüman halkların en önemli değerlerine, inancına ve Aziz Peygamberimize yönelik bu alçakça aşağılama, ahlaksız bir tutumla “fikir özgürlüğü” olarak takdim edilip savunulmaktadır.
İnsanlığı kurtaracak, insanlık onurunu yüceltecek mesajı taşıyan, adaleti ve merhameti temsil eden İslam Peygamberi ve izleyicisi Müslümanlar mı “sahtekar” ve “terörist” olarak nitelenmeye daha layıktır; yoksa tüm dünya insanlığını yalan bilgilerle aldatarak, yüz binlerce masum insanı katlederek özgürlük ve insan hakları kamuflajı altında Afganistan’ı, Irak’ı işgal eden ve Müslüman halklara kölelik, katliam, tecavüz ve işkenceyi reva gören Batılı devletler ve zalim yöneticileri mi?
Demokrasi ve özgürlük vadiyle bölgemizi işgale yeltenip, sonra Filistin halkının özgür iradesiyle yönetime getirdiği Hamas’ı tehdit eden, kendi topraklarını ve haklarını savunmaktan vazgeçmeye ve terörist İsrail’e teslim olmaya zorlayanlar mı teröristtir, yoksa işgal altındaki topraklarını, canlarını, ırzlarını İsrail terör devletinin elinden kurtarmak için büyük imkânsızlıklar içinde yarım asırdır destansı bir mücadeleyi sürdüren mazlum Filistin halkı mı?
Bugüne kadar hakkında verilen hiçbir BM kararına riayet etmeyen, bu kararlara rağmen işgalini, katliamlarını azgınca sürdürüp yaygınlaştıran, nükleer silah dahil her türlü silahı bizzat Batılı devletlerce temin edilen ve helikopterlerden atılan füzelerle insanları evlerinde, camilerinde katleden İsrail ve destekçileri mi terörist olarak anılmaya daha layıktır, yoksa bu acımasız zulme karşı çıkarak adaleti ve insanlık onurunu savunan Müslüman direnişçiler mi?
Bugün dünyaya egemen kılınan zulmün, sömürünün ve vahşet boyutlarındaki tüm katliamların gerçek sorumlusu, Batı’nın bizzat kendisidir. Kitabını tahrif ederek ürettiği şirke bulaşmış “Hıristiyanlık” anlayışı ve paganist seküler değerleridir. Sahtekar-terörist Bush ve tarikatının savaş, kan ve yoksulluk üreten politikalarının mimarları ve Hz.Mesih’in de “ikiyüzlü engerek soyu” diye nitelendirdiği ve dini kendi siyasal/ekonomik çıkarları için dolgu malzemesi yaparak bu büyük zulme destek veren sözde Musevi-Hıristiyan din bilginleridir. Terörist olan, Kutsal Kitaplarını çıkarları için değiştiren ve kimseye bir zararı olmayan hayvanların bile insanlarla birlikte topluca katledilmesinin emrini verebilen sapkın inançları üretenlerdir.
Danimarka ve Norveç’in ardından Fransa ile birlikte İzlanda, Meksika, Almanya’da da bazı yayın organları, bu çirkin hakaretlere devam ederek ifade özgürlüğüne destek adı altında aynı karikatürleri yayınladılar. Batı’nın hiçbir yerinde Hıristiyanlığın ve Museviliğin kutsallarına dil uzatma cesaretini kimse gösteremezken, basit bir ifade özgürlüğü diye bu çirkin hareketi geçiştirmeye çalışmak ayrı küstahlıktır.
“Dinler arası diyalog”, “medeniyetler arası ittifak” yalanlarına kanarak bu oyunlarda, senaryolarda rol üstlenenlerin kulakları çınlasın. Hani nerede “diyalog”, “hoşgörü” ve “saygı”? Aziz Peygamberimize yönelik bu alçakça hakaret ısrarla savunulup yaygınlaştırılırken neden itiraz edilmedi, neden engellenmedi? Dinler arası diyalog projesinin sahibi Papalık, İslam Peygamberine yönelik bu hakaretleri kınamak için neden bu kadar uzun süre beklemiş ve bu kadar gecikmiştir? Uluslar arası kuruluşlar neden utanç verici bir sessizliği sürdürüyorlar? Tahrif edilmiş kitaba dayalı muharref din olan Yahudiliğe, hatta faşist ve ırkçı bir akım olan Siyonizme yönelik, hakareti bırakın bir eleştiriye bile hemen “antisemitizm” damgası vurarak mahkum eden, baskı altına alan Batıda, sıra İslam’a gelince her türlü hakaret bile “fikir özgürlüğü” sayılıyorsa, bu tutum Batının her zamanki ahlaksız çifte standardından, bağnaz haçlı zihniyetinden ve müzmin İslam düşmanlığından kaynaklanmaktadır.
Batılıların ve batıcıların dikkate alacakları tek şey putlaştırdıkları çıkarlarıdır. Nitekim mallarına yönelik boykot çağrıları hemen sonuç vermiş ve başta Danimarka Başbakanı olmak üzere, önce “fikir özgürlüğü var bir şey diyemeyiz” diyenler, “şahsen kınıyoruz” açıklamaları yapmaya başlamışlardır. O halde anladıkları dilden konuşulmalı, kutsal bildikleri tek şeyleri olan maddi çıkarlarına yönelik boykot uygulaması yaygınlaştırılmalıdır. Müslüman dünya onurlu bir tavırla topyekün boykot kararı alarak, başta Danimarka ve Norveç malları olmak üzere savaş ve katliam yanlısı, İslam düşmanı Küresel sermayenin ürettiği malları tüketmemelidir. Yüreğinde Peygamber sevgisi olan her Müslüman bir ibadet bilinciyle bu tavrı sergilemelidir.
Batının kötü taklitçisi Türkiye’de de Allah’ın ayetleriyle, İslami kimlikle ve İslam şeriatıyla savaş daha azgın boyutlar kazandırılarak sürdürülüyor. Batı işbirlikçisi ve Batılı seküler değerleri kendi halkına dayatan laik oligarşinin İslam şeriatıyla savaşında tetikçi olarak öne sürülen YÖK’ün Allah’ın ayeti olan başörtüsüne yönelik zulmü batılı efendilerinin bile göze alamayacakları boyutlarda sürdürülüyor. YÖK’ün yeni gestapo uygulamasıyla tesettürü ve İslami kimliği aşağılayıcı tutumlar sergileyerek ortaya koyduğu tahkir edici tavır ile Batı medyasında yer alan Peygamberimize yönelik saldırılar arasında İslam düşmanlığı ortak paydasında oluşan anlamlı bir ittifak göze çarpıyor. Ancak tabii ki, kahyanın Ağaya nazaran daha acımasız ve daha zalim olduğu bu ilişkide bir daha ortaya çıkıyor, YÖK’ün İslam şeriatına düşmanlığı Batıyı geride bırakacak boyutlara ulaşıyor.
Sayın basın mensupları,
Değerli kardeşlerimiz,
Bugün bir daha ifade etmek istiyoruz ki, gerek emperyalist batılılar ve gerekse yerli işbirlikçileri olan batıcılar, dayanışma içinde birlikte sürdürdükleri ve şiddete dayalı politikalarla dayattıkları modernleştirme projelerine rağmen, Müslüman halkları tam anlamıyla teslim alıp dönüştüremediler, Allah’ın izniyle bu projelerinde bundan sonra da başarılı olamayacaklardır.
Bizler Allah’a ve Resulüne itaati tercih etmiş Müslümanlar olarak, ne pahasına olursa olsun bu yoldan asla vazgeçmeyeceğiz. Hiçbir tehdit, hiçbir silah ve hiçbir proje bizi Kitabımız Kur’an’dan ve onun şahidliğini yaparak bize güzel örneklik teşkil eden önderimiz, rehberimiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in yolundan uzaklaştıramayacaktır. Bizim için dünyevi hiçbir değer Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevimli değildir. Bizim için temel belirleyici Batılı ve batıcılarda olduğu gibi dünyevi çıkarlar ve korkular değil, sadece Allah’ın rızası, sadece Allah’a kulluk ve sadece ahiret inancı, hesap bilincidir.
Allah’ın ayetleri ve Peygamberimiz uğrunda, başta canlarımız ve mallarımız olmak üzere her şeyimizi feda etmeyi göze almak imanımızın en temel gereğidir. İnsanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak, sömürü ve zulümden kurtararak onurlandırmak, zincirlerinden kurtararak özgürleştirmek üzere indirilmiş bulunan muhteşem kitabımız Kur’an’a ve insanlığı kurtaracak bu mesajı taşıyan Resulullah’a sadakatimizi test etmeye kalkanlar bilmelidirler ki, Allah’ın izniyle bu yolda canlarını feda etmekten çekinmeyecek mü’minlerin sayısı katletmekle bitiremeyecekleri kadar çoktur.
Allah’ın Ahzab Suresi 6. ayetteki beyanıyla, “Peygamber müminler için kendi canlarından daha önceliklidir…”. Evet, İslami kimliğimiz ve başörtüsü dahil Allah’ın bütün ayetleri ve Hz. Muhammed’le birlikte aralarında hiçbir ayrım gözetmeksizin iman ettiğimiz bütün Peygamberler biz mü’minler açısından canlarımızdan, mallarımızdan ve tüm dünyanın süslerinden çok daha öncelikli ve çok daha değerlidir. Bu mukaddes değerlerimiz ve aziz Peygamberimiz uğruna her şeyimiz fedadır. Ancak böyle bir tercihi, böyle bir imanı; kitabını tahrif ederek, peygamberlerini ilahlaştırarak inancını şirke bulaştırmış, sekülerleşmiş Batılıların ve batıcıların kavrayabilmesi mümkün değildir.
Ey küresel emperyalistler ve yerli işbirlikçileri!
Ey, İslami değerlerimizle savaşan zalimler!
Ey, işgal ve katliamları “özgürleştirme, demokratikleştirme” olarak takdim ettikleri gibi bugün de kutsallarımıza hakareti “fikir özgürlüğü” diye savunanlar!
Biliniz ki, bu tür insan onurunu ayaklar altına alan erdemsiz tavırlarınıza ve acımasız zulümlerinize rağmen, İslami kimliğe, Allah’a ve Resulüne bağlılığımız, imanımıza sadakatimiz inşallah artarak devam edecektir. Ve Allah’ın izniyle bir gün mutlaka tevhid şirke, vahiy eksenli ıslah çabalarımız arzda çıkardığınız fesada, adalet zulme galip gelecek ve ayaklar altına aldığınız insanlık onuru tüm dünya insanlığına yeniden iade edilecektir.
Müslümanlar olarak bu büyük sorumluluğu kuşanarak Peygamberimizin izinde yürüteceğimiz tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemiz, ölüme kadar asla vazgeçmeyeceğimiz, asla ertelemeyeceğimiz ve asla yılgınlığa düşmeyeceğimiz onurlu direniş çizgimizi oluşturacaktır.
Yaşasın tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemiz.
Yaşasın insanlık onurunu kurtaracak Kur’ani mesajımız.
Utansın mukaddeslerimize hakareti “fikir özgürlüğü” sayanlar.
Kahrolsun emperyalizm. Kahrolsun Allah’ın ayetlerine savaş açan zalimler
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı Başkanı Mehmet Pamak
Destekçi kuruluşlar: ÖZDEVSEN–ÖĞRETMENSEN–HAKSÖZ DERGİSİ