Hutbe: Mü’minler, emrolundukları gibi dosdoğru olmalılar “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.”(Hûd: 112) Kardeşlerim, bugün Hicrî Rabiu’l-Âhir ayının 18’i 1447/Cuma Bu emir, hem Rasulullah (S)’e hem de onun yanındaki eski sapıklıklarından tevbe etmiş mü’minlere yöneliktir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” Rasul (S) bu emrin dehşet ve etkisini tâ derinden hissetmişti. Hatta onun, bu emre işaret ederek şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hûd suresi beni ihtiyarlattı.” (Tirmizî) Âyetteki “istikamet” kelimesi, itidal, sağa sola sapmadan belirlenen metod doğrultusunda yol almak anlamına gelir. Bu ise; sürekli uyanıklığı, tedbirli olmayı, yolun sınırlarını gözetmeyi, çeşitli yönlere az-çok eğilim gösterebilen insânî tepkileri kontrol altında tutmayı gerektirir. Kısacası bu, hayattaki her harekette sürekli tetikte olmayı gerektiren bir durumdur.Rasul (S)’in beyanıyla onu ihtiyarlatan bir âyetle karşı karşıyayız. Ulemâ der ki: onu ihtiyarlatan Hud: 112. âyeti, kardeşlerinden maksat da Şûrâ: 15. âyetidir: “Ey Muhammed!… Sen birliğe çağır, emrolunduğun gibi dosdoğru ol; onların hevâ-heveslerine uyma ve şöyle de: ‘Ben Allah’ın indirdiği kitaba iman ettim ve aranızda adaletle hükmetmekle emrolundum. Allah bizim de, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş onadır.’ ” İşte Rasul (S)’in sakal ve saçlarının ağarmasına sebep olan âyetler bunlardı. Rabbimiz her iki âyette de diyordu ki: “Rasûlüm! Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” Allah senden nasıl bir kulluk istiyorsa Rabbine öyle kulluk yap! Kıyamete kadar tüm insanlığa örnek olacak şekilde eğrilmeden, dönmeden, kaçamak yapmadan Rabbinin emirlerini yerine getir ve dosdoğru bir mü’minlik sergile! diyordu. İman, takva ve ameliyle, ferdî, sosyal ve ailevî yönüyle kıyamete kadar insanlığa örnek Müslümanca bir hayat sergile. İnsanlığın örnek alıp uyguladığında cennete gidecekleri örnek bir kulluk sergile! diyordu Rabbimiz. Gerçekten kolay bir şey değildi bu. Ama bu zoru başarmalıydı Rasulullah (S). Bu zorda yardımcısı, destekçisi Allah’tı ve O yardım etti ona. Allah Rasulünden böyle bir teslimiyet, böyle emrolunduğu gibi bir dosdoğru oluş istiyordu. Ama bu Rasul (S) için zor değildi. Zira Allah’ın Rasûlünde hiç eksiklik yoktu. O bunu yerine getirme konusunda kesinlikle yorulmamıştır. Biliyoruz ki vahyin gelişi Resûlullah’ı yoruyordu. Zira Ayşe annemizin rivâyetine göre kışın vahiy gelirken Resûl (S)’in yüzünde buram buram ter görünürdü. Evet, vahyin gelişi peygamberimizi yoruyordu ama tüm vahiy için geçerliydi bu. Hâlbuki burada asıl onu ihtiyarlatan bölümün; “Rasulüm! Beraberindeki tevbe edenlerle beraber emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” ifadesiydi. Yani “Dosdoğru ol! Ama sana tâbi olanları da dosdoğru hâle getir!” ifadesiydi onu ihtiyarlatan. Rasûlullah zaten dosdoğruydu, ama kendisine tâbi olanları da kendisi gibi dosdoğru yapma derdi var ya, işte onun belini büken, ihtiyarlatıp saçlarını ağartan endişe buydu. Ondan sadece kendisinin doğruluğu istenseydi iş kolaydı, ama beraberindekileri de dosdoğru hâle getirmesi isteniyordu. Evet, yanındakileri dosdoğru hâle getirme derdi Rasul (S)’in belini bükerken, saçını, sakalını ağartırken biz ne yapacağız? Ya bizim beraberimizdekiler, çevremizdekiler; hanımlarımız, çocuklarımız, ana-babalarımız, komşularımız, ya da iş yerindeki arkadaşlarımız ne olacak? Biz de aynen Allah’ın Resûlü gibi onları da dosdoğru duruma getirme derdiyle uykularımızı yitirecek hâle gelip bunun sorumluluğunu omuzlarımızda hissettik mi? Çevremizdekilerin dirilmeleri adına çareler aradık mı? Yoksa ne yapayım, beceremiyorum diyerek yan mı çizdik? Yoksa onları diriltme konusunda bir kaç gün uğraştık da, sonunda usanıp bunlar adam olmuyor diye kırıp döktük mü? Kırıp dökmek Allah Resûlünün elinden de gelirdi ama Allah’ın Rasûlü bunu asla yapmamıştır. Tâif’ten dönüşünde kan revan içinde bile nesillerinden bir tek kişi bile iman edecekse ya Rabbi onları helâk etme! diyordu. Öyleyse biz de ana-babalarını kaybettiğimizin çocuklarını kazanmaya, kâfirleri İslâmlaştırmada Rasul (S) ne kadar harisse biz de öyle olalım. Rasûlullah’ın belini büken sorumluluğu biz de hissedip çoluk çocuğumuzu, hanımlarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı İslâmlaştırma derdi bizim de belimizi büksün. Biz de; hem kendimiz dosdoğru olmaya, hem de çevremizdekileri dosdoğru hâle getirmeye çalışalım. En büyük derdimiz bu olsun. Değerli mü’minler, dosdoğru olmak bize Fâtihayı hatırlatır. Orada dosdoğru yol Kur’an’dı, Kur’an’ın hidâyetine tâbi olmaktı. O halde Rasul (S) de, onun takipçileri olan bizler de sürekli bu kitapla beraber olacak, yolumuzu bu kitapla bulacak ve bu kitabın tarif ettiği gibi dosdoğru olacağız. 10.10.2025 Hazırlayan: Emrullah AYAN