Salı, Aralık 3, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Haccı Doğru Anlamak

Hutbe: Haccı Doğru Anlamak

by İlkav Editor
619 👁
A+A-
Reset
Hutbe: Haccı Doğru Anlamak
“Allah Ka’be’yi, Beyt-i Haram’ı insanlar için bir kıyam yeri kıldı. Ve haram ay, kurban ve gerdanlıklarla ilgili hükümlerini bildirdi…”  (Maide: 97)
Değerli Kardeşlerim, bugün Hicrî Zilhicce ayının 9’u 1443/Cuma. 
Bugünler hac günleridir, Rabbimiz hem bu özel günleri hem de ömrümüzün tamamını en güzel şekilde idrak edenlerden eylesin. Malum olduğu üzere İslam’ın önde gelen şartlarından biride hacdır. Rabbimizin de beyan ettiği gibi “hac bilinen aylarda yani günlerdedir.” Hac zorluklarla dolu, yoğun bir çaba ve sabrı gerektiren hayatın birçok alanına ışık tutan çok yönlü bir tevhid eylemidir. İslam’da tüm ibadetler tevhid akidesine dayalı olarak gerçekleştirilir. Çünkü bu din tevhid üzere bina edilmiştir. Tevhidden bîhaber yapılan ibadetlerde gaflet, cehalet ve şirk vardır. Şirk ile yapılan ibadetler de boşa gider.
Hacc, İslâm otoritesinin ümmete hesap verme, ümmetin dertlerini, şikayetlerini dinleme, onları çözüme kavuşturma imkânının sağlandığı, Müslümanların genel kongresi mahiyetindedir. Farklı kültür, dil ve kavimlere mensup ancak aynı akideye tâbî insanların tanışıp, kaynaşma zemininin oluşturulduğu en üst seviye bir organizasyondur. Geçmiş yılın muhasebesinin, gelecek yılın plan program ve hedeflerinin kararlaştırıldığı zirve bir kongredir.
Ama maalesef Müslümanlar saadet asrından günümüze kadar kısa dönemler hariç yalnız Allah’a kulluğa dayalı meşru bir yönetime sahip olamadıklarından hayatın tüm alanlarında olduğu gibi haccı anlama ve îfâda da aynı anlayış üzere yavan, İbrahimî duruştan, takvadan uzak, fıkhî ilkelere dayalı,  çoğu hurafe dolu kıssalarla içerisi boşaltılmış, millî kıyafet ve anlayışlarla yapılan törensel bir ibadet kimliği arz etmektedir. 
Hac telbiyesi, tavaf ve say’ı ile Arafat vakfesi, şeytan taşlaması ve kurbanı ile zulme başkaldırının, şirkten beri olmanın, fâcirleri, tüm sahte ilahları reddetmenin adıdır. Ancak bu gerçekleri dünyaya haykırmanın en özgür bir şekilde yapılabileceği yegâne mekân olan Kur’an’da da en güvenilir kıyam yeri olarak tarif edilen Ka’be ve çevresi bugün saltanatçı, ABD uşağı, katillerin işgali altında bulunmaktadır. 
Günümüz Müslümanları maalesef haccı tevhidî bilinçten uzak, Kur’ânî içerikten yoksun olarak yerine getirmektedirler. Diğer ibadetlerdeki ezberci, anlamdan ve huşudan uzak, anlayış hacc ibadetinde de kendisini göstermektedir.
Oysaki haccın şiarlarından olan telbiyenin, tavafın, zemzemin, Safa ve Merve’de say etmenin, Arafat, Mina ve Müzdelife vakfelerinin şeytan taşlamanın, kurbanın kısacası her bir amelin ve rüknün, her bir sembolün derinlikli tarihî manaları ve Kur’ânî karşılıkları vardır. Bu yolculuğa bu sembollerin manalarını bilerek çıkmak gerekir.
Tüm bunları açıklamak bu hutbenin sınırlarını aşan bir konudur, ancak kısa da olsa haccla ilgili birkaç kavrama değinmek isterim;
Telbiye; İhram sınırı olan Mikat bölgesinde niyetlenene kadar vird olarak söylenmesi tavsiye olunan bir ültimatomdur. 
“Emret Allah’ım emret ben her şeyin üzerinde ancak Senin emrine boyun eğerim. Bana bu emrin üzerinde hiçbir kişi ve kurum ölü ya da diri hükmedemez, emredemez. Hayatıma karışmaya, helal ve haram koymaya, kurallar koymaya ancak sen layıksın. Senin dışında hiç kimseye bu hakkı vermem. Sen emrettiğin için yoluna geldim. Mülk Senindir, edindiğim mülkte Senin hükmün geçerlidir. Hamd Sanadır Senin içindir. Nimet, Sendendir. Senden başkaları ibadete, Hamde layık değildir. Senin hiçbir ortağın, danışmanın, yardımcın da yoktur.”
Bu manada o günün Lat, Menat, Uzza, Naile vb. putlaştırılanlardan uzak olduğum gibi, bugünün de tüm beşerî ideolojilerinden, laiklik ve demokratik kirlerden, krallık ve hilafet adına yapılan zulümlerden de uzağım demektir telbiye.
İhram; sadece iki parça kumaştan ibaret bir örtü değildir. Kişiyi benlik ve bencillikten sıyıran kibirden, dünyevî makam rütbe ve kariyerden soyutlayan insana Âdem olduğunu hatırlatan bir giysidir. İhram; asabiyet, güç, para, sahte güzellikler, dünyevî kazanımları yok eder. Melekî duygularla Allah’a yükselmenin, uruç etmenin bir provasıdır. Ahsen-i Takvime ulaşmanın en kestirme yoludur. İhramda avlanmak, zararlı da olsa haşerat öldürmek, bitki, çiçek koparmak, münakaşa etmek ve cinsel ilişki yasaktır. Çünkü İhram insanda hassasiyet, duyarlılık ister.
Mikat; tüm benlik ve bencilliğin gömüldüğü yerdir. Mikat’ta herkes kefen giyer, kimse tanınmaz. Para, koltuk, makam hepsi unutulur. Cesetler, dünyaya ait olanlar bırakılır, ruhsal güzellikler öncelenir. Ne isim, ne ırk, ne sosyal statü, ne de mevki bu toplulukta farklılık oluşturmaz. Mikat’taki namaz; “Allah’ım artık Senin dışında hiçbir otoriteye kulluk etmeyeceğim, yalnız Senden yardım bekleyeceğim, aracılara tenezzül etmeyeceğim. Nemrutlara, Karunlara, Bel’amlara itibar etmeyecek, Senden başkasını yüceltmeyeceğim, önlerinde eğilmeyeceğim” manası taşır.
Ka’be ve Hacer-i Esved;  taştan öte bir değerleri yoktur, ancak Allah’ın sembolleri olduğundan anlamlı ve değerlidir. İnsan Ka’be’ye yöneldiğinde aslında Allah’a yönelmektedir. Ka’be, Allah’ın sonsuzluğunu ve ölümsüzlüğünü sembolize eder.  Hz Ömer de “sen bir siyah taştan öte bir şey değilsin ne ki Rasul seni öptüğü ve selamladığı için anlamlısın” demiştir.
Tavaf; süreklilik, hareket ve disiplin ihtiva eder. Makamı İbrahim Ka’be’yi inşa ve putlardan arınmışlığı, ihlası, mücadeleyi temsil eder.
Safa, Merve ve Sa’y ; bir arayışı Hacer gibi gayretli olmayı, azmi ve ümidi  sembolize eder. Zemzem ise Allah’ın ikramını mükafaatını temsil eder.
Arafat; Mahşerin provası hükmündedir. İhramın anlamı düşünülerek dünyevi değerlerden kopuşun, Allah’a yaklaşmanın O’na yakın olmanın, huzurda olmanın bilincini bizlere kazandırır.
Şeytan taşlama; Her türlü kötülüğün, fıskın, tuğyanın, yaşadığımız dünyada ve coğrafyamızda bunların karşılığı olan canlı ve cansız facir ve fasık tüm kurum ve kuruluşları karşılar. Büyük şeytan ABD ve batılı çömezlerini, orta şeytan yerli uşaklarını, küçük şeytanda çevremizdeki daha zayıf etkili şeytanın velilerini sembolize eder. Müzdelife’de toplanıp atılan taşlar da sembolik olarak mermi sadedindedir. Tüm şeytani hilelere karşı Kur’an’ın öngördüğü tedbirleri muhtevidir. 
Kurban; İbrahim (a) açısından en sevdiklerini Allah için verme bilincini, her şeyini Allah uğrunda feda edebilmeyi, İsmail (a) açısından ise Allah’a itaati, boyun eğmenin en üst seviyesini, hayatını O’na verebilmeyi sembolize eder, bizlere öğretir.
Bayram; tüm bu yoğun ve yorucu eylemlerin sonucunda kazanılanlarla sevinç, mutluluk ve sürur günleridir. Haccın dünyevî karşılığı bayram, âhiretteki beklentimiz ise Cennettir. Tüm bu hakikatler çerçevesinde yapılan bir hacc ömre bedeldir. Çünkü Peygamberî müjde bizlere bunu haber vermektedir. 
08.07.2022
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU
 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

HUTBE: HACCI DOĞRU ANLAMAK

by İlkav Editor
2,5K 👁
A+A-
Reset

HACCI DOĞRU ANLAMAK

 

“Allah Kabe’yi, Beyt’i Haram’ı  insanlar için bir kıyam yeri kıldı. Ve haram ay, kurban ve gerdanlıklarla ilgili hükümlerini bildirdi.”  maide 5/97

Değerli Kardeşlerim bugünlerde kurban ve dolayısıyla hac günlerini idrak ediyoruz. Rabbimizin de beyan ettiği gibi “hacc bilinen aylarda yani günlerdedir.” Hac zorluklarla dolu, yoğun bir çaba ve sabrı gerektiren çok çeşitli yönleri bulunan bir tevhid eylemidir. Müminlerin tüm ibadetleri tevhide dayalı olarak gerçekleştirilir. Çünkü bu din tevhid üzere bina edilmiştir. Tevhidden bi haber yapılan ibadetlerde şirk vardır. Şirk ile yapılan ibadetler de boşa gider.

Ekitap için tıklayın

Hac İslam otoritesinin ümmete hesap verme, ümmetin dertlerini, şikayetlerini dinleme, onları çözüme kavuşturma imkanının sağlandığı, Müslümanların genel kongresi mahiyetindedir. Farklı dil ve kavimlere mensub insanların tanışıp, kaynaşma zemininin oluşturulduğu en üst seviye bir organizasyondur. Geçmiş yılın muhasebesinin, gelecek yılın plan ve programının kararlaştırıldığı bir toplantıdır.

Ama maalesef  Müslümanlar Hulefa-i Raşid’in döneminden günümüze yalnız Allah’a kulluğa dayalı meşru bir yönetime sahip olamadıklarından diğer ibadetlerde olduğu gibi hacda da aynı hal üzere kuru, derinlikten yoksun, fıkhi ilkelere dayalı, takvadan uzak, çoğu hurafe dolu kıssalarla içerisi boşaltılmış, milli kıyafet ve anlayışlarla yapılan törensel bir ibadet kimliği arz etmektedir. Telbiyesiyle, tavaf ve say’ı ile Arafat vakfesi, şeytan taşlaması ve kurbanı ile zulme başkaldırının, şirkten beri olmanın, facirleri, tüm sahte ilahları reddetmenin bu gerçekleri dünyaya haykırmanın en özgür bir şekilde yapılabileceği yegane mekan olan ve Kur’an’da da kıyam yeri olarak tarif edilen Kabe ve çevresi saltanatçı ve ABD uşağı müstekbirlerin işgali altında bulunduğu için bu tür tevhidi eylemler yasaktır. Bu tür faaliyetler hissedildiği anda en acımasızca cezalandırılır.

Bir çok ülkenin insanları gibi insanlarımız da genel olarak haccı tevhidi bilinçten uzak, Kur’ani içerikten yoksun olarak algılamaktadır. Rehberler de resmi ideolojinin üzerinde bir niyet ve çaba göstermeyince hacdan elde edilecek birikim insanımızda ınkılab meydana getirmiyor.  

Oysa ki hacda yapılan telbiyenin, tavafın, zemzemin, Safa ve Merve de say etmenin, Arafat vakfesinin, Mina ve Müzdelife’nin şeytan taşlamanın, kurban ın her bir amelin, her bir rüknün, her bir sembolün, derinlikli tarihi manaları olan tevhide dayalı Kur’ani  karşılıkları vardır. Bu yolculuğa bu bilinçle gitmek gerekir. Tüm bunları açıklamak bu hutbenin sınırlarını aşan bir konudur.

Hacla ilgili birkaç kavrama değinirsek ;

Telbiye; İhram sınırı olan Mikat bölgesinde niyetlenene kadar vird olarak söylenmesi tavsiye olunan bir ültimatomdur. “Emret Allah’ım emret ben her şeyin üzerinde ancak senin emrine boyun eğerim. Bana bu emrin üzerinde hiçbir kişi ve kurum ölü ya da diri hükmedemez, emredemez. Hayatıma karışmaya, helal ve haram koymaya, kurallar koymaya ancak sen layıksın. Senin dışında hiç kimseye bu hakkı vermem. Sen emrettiğin için yoluna geldim. Senin hiçbir ortağın, danışmanın, yardımcın da yoktur. Mülk senindir, edindiğim mülkte senin hükmün  geçerlidir. Hamd Sanadır Senin içindir. Nimet, sendendir. Senden başkaları ibadete Hamde layık değildir.

Bu manada o günün Lat, Menat, Uzza, Naile vb putlaştırılanlardan uzak olduğum gibi, bugünün de tüm beşeri ideolojilerinden, laiklik ve demokratik sistemlerden, krallık ve hilafet adına yapılan zülümlerden de uzağım demektir telbiye.

İhram; sadece iki parça kumaştan ibaret bir örtü değildir. Kişiyi benlik ve bencillikten sıyıran kibirden, dünyevi makam rütbe ve kariyerden soyutlayan insana Adem olduğunu hatırlatan bir giysidir. İhram asabiyet, güç, para, sahte güzellikler, dünyevi kazanımları yok eder. Meleki duygularla Allah’a yükselmenin, uruç etmenin bir provasıdır. Ahsen-i Takvime ulaşmanın en kestirme yoludur. İhramda avlanmak, zararlıda olsa haşerat öldürmek, bitki, çiçek koparmak, münakaşa etmek, cinsel ilişki yasaktır. Çünkü İhram insanda hassasiyet ister.

Mikat; tüm benlik ve bencilliğin gömüldüğü yerdir. Mikat’ta herkes kefen giyer, kimse tanınmaz. Cesetler, dünyaya ait olanlar, bırakılır, ruhsal güzellikler öncelenir. Ne isim, ne ırk ne sosyal statü, mevki bu toplulukta farklılık oluşturmaz.

 Mikat’ta ki namaz; Allahım artık senin dışında hiçbir otoriteye kulluk etmeyeceğim, yalnız senden yardım bekleyeceğim, aracılara tenezzül etmeyeceğim. Nemrutlara, Karunlara, Bel’amlara itibar etmeyecek, Senden başkasını yüceltmeyeceğim, önlerinde eğilmeyeceğim, manası taşır.

Kabe ve Hacer-i Esved;  taştan öte bir değerleri yoktur, ancak Alllah’ın sembolleri olduğundan anlamlı ve değerlidir. İnsan Kabe’ye yöneldiğinde aslında Allah’a yönelmektedir. Kabe Allahı’ın sonsuzluğunu ve ölümsüzlüğünü sembolize eder.  Hz Ömer de “sen bir siyah taştan öte bir şey değilsin ne ki Rasul seni öptüğü ve selamladığı için anlamlısın” demiştir.

Tavaf; süreklilik, hareket ve disiplin ihtiva eder. Makamı İbrahim Kabeyi inşaı ve putlardan arınmışlığı, ihlası, mücadeleyi temsil eder.

Safa, Merve ve Say’ ; bir arayışı Hacer gibi gayretli olmayı, azmi ve ümidi  sembolize eder. Zemzem ise Allah’ın ikramını mükafaatını temsil eder.

Arafat; Mahşerin provası hükmündedir. İhramın anlamı düşünülerek dünyevi değerlerden kopuşun, Allah’a yaklaşmanın Ona yakın olmanın, huzurda olmanın bilincini bizlere kazandırır.

Şeytan taşlama; Her türlü kötülüğün, fıskın, tuğyanın, yaşadığımız dünyada ve coğrafyamızda bunların karşılığı olan canlı ve cansız kurum ve kuruluşları karşılar. Büyük şeytan ABD ve batılı çömezlerini, orta şeytan yerli uşaklarını, küçük şeytanda çevremizdeki daha zayıf etkili şeytanın velilerini sembolize eder. Müzdelife’de toplanıp atılan taşlar da sembolik olarak mermi sadedindedir.

Kurban; İbrahim (a) açısından en sevdiklerini Allah için verme bilincini, herşeyini Allah uğrunda feda edebilmeyi, İsmail (a) açısından ise Allah’a itaati, boyun eğmenin en üst seviyesini, hayatını O’na verebilmeyi sembolize eder, bizlere öğretir.

Bayram; Tüm bu yoğun ve yorucu eylemlerin sonucunda kazanılanlarla sevinç, mutluluk ve surur günleri. Haccın dünyevi karşılığı Bayram. Ahiretteki beklentimiz ise cennet. Rabbimiz amellerimizi boşa çıkarmasın, emeklerimizi zayi etmesin. Razı olacağı güzellikleri yapmamızı bizlere kolaylaştırsın.

Tüm bu hakikatler çerçevesinde yapılan bir hac ömre bedeldir. Çünkü Peygamberi müjde bizlere bunu haber vermektedir. Ne mutlu anlamlarını derinlemesine idrak ederek hac yapanlara, sorumluluğunu farkederek yaşayanlara. Rabbimizin razı olacağı nice Bayramlara erişmek umut ve temennisiyle..

25.09.2015

Hayati  İsaoğlu  

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon