Her ay yapılan Özgür-Der panellerinde bu ay "Kuşatıcı Yapı Eksikliği" konusu tartışıldı. Mehmet Pamak ve Rıdvan Kaya'nın konuşmacı olarak katıldığı panele yoğun bir ilgi gösterildi
.
Özgür-Der'in Aşılması Gereken Zaaflarımız üst başlığıyla düzenlediği aylık panellerin altıncısı 26 Mart Çarşamba akşamı Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nde yapıldı. "Birey-Cemaat İlişkisinde Zaaflar"ın daha önce İslami Şahsiyet Eksikliği üzerinden tartışıldığı panelde bu kez de Kuşatıcı Yapı Eksikliği boyutu masaya yatırıldı. Güney Uzun'un yönettiği panele Mehmet Pamak ve Rıdvan Kaya konuşmacı olarak katıldılar.
Birinci konuşmacı olarak söz alan Mehmet Pamak konunun önemi ve zorluğunu vurguladıktan sonra konuşmasını teorik/ilkesel boyut, reel durumda yüz yüze olunan zaaflar ve yapılması gerekenler olmak üzere 3 boyutta ele aldı.
Teorik/ilkesel boyuta ilişkin olarak rasullerin mücadele sünnetlerini ve Mekke'de Daru'l Erkam modelinde oluşan ilk yapısal örnekliğin dayandığı zemini geniş bir analize tabi tutan Pamak, Rasulullah (s)'ın etrafında oluşan yapısal birlikteliğin ve bu kapsamlı birlikteliği biçimlendiren ilkesel çerçevenin yaşanılan vakıada da Müslümanlar için en güzel model ve dolayısıyla bağlayıcı bir sünnet olduğunu belirterek buradan hareketle tespit ettiği ilkelerle vakıayı tahlil etti. Bu bağlamda Pamak, Rasulullah (s)'ın emin vasfına, sahabenin yine güven temelinde birbirleriyle ve yapıyla geliştirdikleri örnek ilişkinin boyutlarına atıfta bulunarak onların 3 boyutta kuşatıcı bir hicreti gerçekleştirdiklerini, baskılar karşısında çözülmeyerek vahyi bilgiyi sosyalleştirmeye azm ettiklerini ve sergiledikleri çok boyutlu adanmışlık sonucunda en zor şartlarda bile etrafında kümelendikleri yapıyı cazibe merkezine dönüştürmeyi başardıklarını söyledi. Vahyi umdelerden ve bunların yönlendirip şekillendirdiği nüzul ortamından örnekler veren Pamak, soy yerine imana dayalı birliktelik; fikrin önderliğine güçlü bir aidiyet; birbirini korumayı, paylaşımı, fedakarlık ve cehdi merkeze alan bir ilişki biçimi ve gerek aile gerekse de şahitliği yapılan diğer kesimlere en güzel bir üslupla mesajı iletme azmini ifade eden dava/davet bilincini Mekke'deki ilk yapıyı ve bunun dayandığı yapısal birlikteliği biçimlendiren temel olgular olarak zikretti. Bu olguları verdiği geniş örneklerle pekiştiren Pamak, dün olduğu gibi yine bugün de güvenilir ve tutarlı şahsiyetlerden oluşarak inşa edilmiş bir yapısal öncülüğün ancak davete icabet eden müntesiplerini eğitme ve korumakla varlığını sürdürebileceğini ve ödevini ifa edebileceğini söyledi.
Pratik boyuta ilişkin olarak ise yaşanılan Türkiye pratiğini sistematik bir değerlendirmeye tabi tutan Pamak, birbirleriyle ilintili gruplar/öbekler arasındaki çekişmeler; kadın-erkek ilişkilerinde beliren fıkıhsızlık; aileyi oluşturan eşlerin davanın müntesipleri olma bakımından birbirlerini ve diğer aile bireylerini kuşatamaması; yönetim ve işbölümünde katılım-paylaşım-sorumluluk ve itaat zaaflarını birbirleriyle irtibatlandırarak kuşatıcı bir yapının oluşamamasının en önemli faktörleri olarak saptadı. Yanı sıra Pamak'ın gerek müntesipler ve gerekse de yapıdan kaynaklı olarak kuşatıcılık sorununu derinleştiren faktörler arasında zikrettiği diğer bazı olgular da şunlardı: Köklü ve kuşatıcı bir kurumsallaşmanın sağlanamaması; temel mutabakatlar dışındaki farklılıkların ayrılığa dönüştürülmesi ve parçalanma getirmesi; gerek yapılar ve gerekse de yapının müntesipleri arasında birbirine karşı sergilenen hoşgörüsüzlük/taassup; üstesinden gelinemeyecek görev yüklenme veya yükletme; denetim-takip ve itaat gerektiren bir disiplin ve hiyerarşinin oturtulamaması; güven bunalımı, feragat ve himaye eksikliği; yapıdan kaynaklanan ve salt idare etme/bir arada tutma biçiminde beliren pragmatizm; planlı-programlı bir işleyiş ve faaliyet biçiminin ortaya konmamış ve sistematik bir programın tutarlı bir şahitlikle kitlelere deklare edilmemiş olması; davaya bağlılık yerine şahıslara bağımlılık…
Temel zaaf ve eksikler olarak belirttiği bu olguları yaşanan pratik üzerinden de örnekleyen Pamak, kolektif iradeyle sınırlanmak istemeyen bir bireyselleşmeyi uç bir zaaf ve bununla birlikte bireyin iradesi üzerine mutlak denetim kurarak onu edilgenleştirme sonucunu doğuran katı bir kolektivizmin de bir diğer uç zaaf olduğunu ve bu sapmaların karşılıklı birbirini beslediğini belirterek birinci turdaki konuşmasını tamamladı.
İkinci konuşmacı olarak söz alan Rıdvan Kaya ise yaşanan durumun sistematik bir tasvirini yaparak başladığı konuşmasını kuşatıcılık sorununu oluşturan dâhili ve harici faktörler ve yapılması gerekenler boyutlarında sürdürdü. Yaşadığımız ülkede gerek fert ve gerekse de kurumlar düzeyinde İslami çaba ve endişe sahiplerinin aslında yoğun olduğunu belirten Kaya, bu yoğunluğa karşın ülke genelinde İslami kimliği güçlü bir tarzda temsil etme, onu kitlelere inandırıcı bir dava biçiminde sunma, kuşatıcı ve yaygın bir örgütlülükle siyasal-toplumsal zeminde varlığını, taleplerini, mücadelesini hissettirip kitlelere önderlik etme noktasında ciddi zaaf, boşluk ve belirsizliklerin olduğunu söyleyerek bu genel manzarayı oluşturan ve besleyen faktörlere ilişkin tespitlerde bulundu. Zaafların harici ve dâhili olmak üzere iki boyutta incelenebileceğini belirten Kaya, harici faktörlerin objektif koşullardan kaynaklandığını ve bunların da düzenden kaynaklanan baskı ve saptırmalara tekabül ettiğini söyleyerek düzenin dökülen/başkalaşanları ödüllendirip teşvik ettiğini söyledi. Dâhili faktörlerinse bünyeden kaynaklı sorunlar olduğunu söyleyen Kaya, birey-cemaat ilişkilerinde beliren bu zaafların da çift yönlü gelişip birbirini beslediğini belirtti. Bu meyanda insan unsurunun belirleyici olduğu bir alanda mütekâmil, mekanik bir işleyişin tesis edilip kontrolün sağlanmasının da imkânsız olduğunu hatırlatan Kaya, bunun imtihan gerçeğinden de kaynaklandığını belirterek güçlü, kuşatıcı, dönüştürücü bir ilişki ve işleyiş biçimini tesis etmeyi başaran yapıların ancak bu zaafları asgari seviyeye indirebileceğini söyledi. Dava bilinci noksanlığı, fikri yetersizlik, dünyevileşme ve karamsarlık gibi zaafların bireylerin hastalıkları olduğu oranda bunlarda mutlaka yapının payının da bulunduğunu belirten Kaya, yapının bu bağlamda müntesipleri eğitme, onları kuşatarak hakka ve hayra sevk etme yönünde sorumluluğunun bulunduğunun altını çizdi.
İslami kesimlerdeki yapısal zaafların genel olarak üç temel alandan kaynaklandığını belirten Kaya bunları kimlik sorunu, örgütlenme sorunu ve politikasızlık olarak saptadı. Yanı sıra bunların mahiyetine dönük tespitlerde de bulunan Kaya, bu alanlarda oluşacak zaafların yalnızca verimliliği değil, aynı zamanda yapının kendisini de tahrip edeceğini söyledi. Bununla birlikte tali düzlemde de kuşatılıcılık sorununu besleyen zaafların bulunduğunu belirten Kaya, bunları da 1- Mekanik, resmi, bürokratik ilişkiler sonucu yapının müntesipleri arasında sıcak, samimi atmosferin inşa edilememesi, 2- Beliren farklılıklara dengeli yaklaşamama, 3- Geçmişten devralınan olumsuz miras sonucu müntesipler ve yapıların birbirlerine karşı soğuması ve güvensizlik, 4- Mali yetersizliklerden ve insan unsurunun kıtlığından kaynaklanan sorunlar biçiminde tespit ederek pratik bir zeminde değerlendirdi.
Rıdvan Kaya'nın sunumundan sonra kısa bir ikinci oturumun gerçekleştirildiği panelde söz alan konuşmacılar ne yapılması gerektiğine dönük düşüncelerini beyan ederken aynı zamanda dinleyicilerden gelen soruları da cevapladılar.
Bu bölümde ilk olarak söz alan M. Pamak yapılması gerekenleri tahlil ettiği konuşmasında 1- Kadroları seralarda değil, hayatın içinde eğitme, 2- Grupların geçici olduğu bilincini zinde tutma, 3- Gerek gruplar ve gerekse de müntesipler arasında emri bil maruf nehyi anil münker sorumluluğunu kuşanmaya teşvik, 4- İslami kesimdeki tüzel kişilikler arasında belirli konular etrafında çeşitli periyotlarda bir araya gelerek tüm bölgeyi ve öbekleri kuşatacak üst düzey bir istişari organizasyon veya çatı örgütlemeyi oluşturmanın imkânlarını araştırmayı bulunulan süreçte yoğunlaşılması gereken temel öncelikler olarak saptadı. Pamak konuşmasını bu önerilerin imkânı ve gerçekleştirilebilirliği etrafında yaptığı tahlillerle tamamladı.
R. Kaya da ikinci oturumdaki konuşmasında Pamak'ın tespit ve önermelerini teyit sadedinde eklemelerde bulundu ve 1- Kimlik noktasında netleşme ve buna dönük somut pratikle iç içe sistematik ve tedrici bir eğitim sürecini oluşturma, 2- Bencillik yüklü ve aidiyeti zayıflatıcı "Yapı bana ne verdi/veriyor?" sorusunun sürükleyeceği tuzaklara karşı teyakkuz oluşturarak; "Benim yapıya kattığım ne?" sorusu etrafında oluşan bilinci kuşanma, 3- Kardeşlik, paylaşma, dayanışma, Allah için sevme vb. gibi kriterleri ilişki ve işleyiş sisteminde belirleyici kılma, 4- Hiyerarşiyi sorun değil, öncülük yarışı olarak algılama ve "Emir almak küçültür!" yönlü öngörüler taşıyan ve bunlarla örgütlülüğümüzü tahrip etmeyi amaçlayan liberal ilişki felsefesinden arınma, 5- Salahiyet-ehliyet kriterini öne çıkartma; kurumsal açıdan liyakat, ferdi düzlemdeyse fedakârlığı eksen alan bir ilişki biçimini geliştirme, 6- Kimlik ve temel program çerçevesine tezat oluşturmaması kaydıyla farklılıklara karşı müsamahakâr, kuşatıcı ve yapıcı olmayı özellikle de içerisinde bulunulan süreçte ivedi olarak gündemleştirmenin ve bu kulvarda kuşatıcı bir muhasebe bilincini kuşanmanın önemi üzerinde durarak konuşmasını tamamladı.
Yoğun katılımın gözlendiği panel, oturumun yöneticisi Güney Uzun'un konuşmacıların vurgularını özetleyen ifadelerinin ardından sona erdi.
HAKSÖZ-HABER / Abdulvedud Ay