İLKAV konferans salonunu sabahın erken saatlarinde dolduran Müslümanlar bayram namazını kıldıktan sonra bayramlaşma merasimi yaptılar. Bayram namazı öncesi Şeyho Duman hoca Kurban Bayramı idrakinin Hz.İbrahim'in geçirdiği imtihan, Hz.İsmail'in teslimiyeti, Haccın sembolleri eşliğinde düşünülerek anlaşılabileceğini, İslam ümmetinin içinde bulunduğu ahvalin, ancak Rabbimizin ipine sımsıkı sarılarak iyiye doğru değiştirilebileceğini ifade etti. Şeytanın iğvalarına karşı uyanık olunması gerektiğini vurgulayan Duman, şeytanını sağdan soldan, modern ve geleneksel sapmalar eşliğinde insanları aldatabildiğine dikkat çekti. Duanın önemi ve Rabbimizle olan ilişkimizin iyi tutulmasının gereği üzerine ayetlerle açıkladığı sohbetinden sonra teşrik tekbirleri getirildi ve bayram namazı eda edildi. Cemaat bayramlaşma ve çocuklara verilen hediyelerden sonra dağıldı… Bayram namazı hutbesini okuyan Emrullah Ayan hutbede şunları söyledi: Hutbe: Mü’minler Birbirlerine Merhametle Muamele Ederler“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat: 10) İslam, toplumun temellerini kişinin kalp ve vicdanında inşa etmeye başlar, ruhuna sevgi ve merhamet tohumunu eker, merhamet rüzgârlarını estirir. İnsanlara ilk asıllarının birliğini hatırlatır. Birinin yekdiğeriyle çok yakın olduğunu bildirir. Allah nazarında ve O’nun yolunda, ilk yaratılışlarında ve vardıkları sonuçta kardeş olduklarını hatırlatır. Ruhları bu bağlarla yumuşadığı zaman daha hoşgörülü oldukları için barışa daha yakın olurlar. İhtilaf ve çatışma sebepleri hafifler ve bu ortamı oluşturmak üzere vazedilen kanunlar felah bulur. Bu şuur bir bakıma kanunların koruyucusu olur. Hayat vasıtaları şefkat ve hoşgörü ile rahatça yoluna devam eder. “Ey İnsanlar! Sizi bir tek özden yaratan, aynı özden eşini de yaratıp, ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını kesmek)ten sakının. Kuşkusuz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa: 1) İşte böylece insanlık, bir asılda ve tek ma’budda toplanır! Münâzaa ve münakaşalar ortadan kalkar. O derin ve kuvvetli bağlar meydana çıkar. Bütün halkı; dinleri, dilleri, ırkları, renk ve cinsleri ne olursa olsun kapsamı içine alır. Mü’minler ise birbirlerine daha yakındırlar. Allah yolundaki kardeşlikleri ile kan ve nesep bağlarından daha kuvvetli olan inanç birliği bu yakınlığı icabettirir. “Mü’minler ancak kardeştirler…” (Hucurat:10) “Mü’minlerin birbirlerine olan sevgi, merhamet ve şefkatleri tıpkı bir bedenin uzuvlarının birbirleriyle olan münasebetine benzer. Bedenin bir uzvu rahatsızlandığında, diğer uzuvlar da onunla birlikte rahatsız ve uykusuz olurlar.” (Buharî, Müslim) “Birbirinize buğzetmeyin, birbirinize hased etmeyin, birbirinizden yüz çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!” (Buharî, Müslim) Rasulullah (S), iman sahibi olmayı, mü’minlerin birbirlerini sevmelerine bağlamaktadır. Bu öyle bir sevgidir ki, bir mü’min kendisi için istediğini din kardeşi için de ister. Öfkelerin dinmesi için üç günlük dargınlığa izin veren İslam, üç günden fazla dargın kalmayı yasaklayarak sevgi ve merhamete şu şekilde çağırır: “Karşılaşıldığında yüzü başka tarafa çevirerek gitmek ve üç geceden fazla Müslüman kardeşiyle dargın kalmak bir Müslümana helal değildir. En hayırlıları en önce selam verenleridir.” (Buharî, Müslim) Rahmet, sevginin öz kardeşidir. Allah Teâlâ kendisini çok defa rahmet ile anmış ve Rasulüne rahmet ile himmet etmiş, onun kalbini rahmetle doldurmuştur. Bu nedenle Rasul (A.S.) da yumuşak ve şefkat ile davranmıştır: “Allah’ın rahmeti sebebiyledir ki, sen, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları affet, onlar için mağfiret dile!” (Al-i İmran: 159) Kendi rahmetinden pay verdiği bir Rasulü mü’minlere göndermesi, Allahu Teâlâ’nın ne büyük bir nimetidir: “Andolsun, içinizden size öyle bir Rasul geldi ki, sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir. Size düşkün, mü’minlere şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe: 128) Allahu Teâlâ, merhametsizliği, küfrün ve dini yalanlamanın alameti olarak göstermektedir: “Dini yalan sayanı gördün mü? İşte yetimi şiddetle iten, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur.” (Maun: 1,2) Allahu Teâlâ rahmetini sadece Müslümanlara değil aksine bütün insanlara ihsan etmektedir: “Dünyada yaşayan insanlara merhamet edin ki, saltanatı yer ve gökleri kaplayan Allah da sizlere merhamet etsin.” (Tirmizî, Ebû Davud) İslam bu sınırı da geçerek bütün canlılara merhamet edilmesini ister. İnsanoğlunun kalbine bütün canlılara yetecek kadar büyük bir merhamet duygusunu sokar. Tüm canlıları birbirine bağlayan merhamet ve sevgi bağları vasıtasıyla iman akîdesi, rahmet pınarlarını alabildiğine coşturur. Bu pınarların coşması ancak yaratıcının tek oluşu ve sonsuz kudret ile O’nun yarattığı mahlukat arasındaki birlik fikriyle mümkün olur. İnsanoğlu; kendisini tüm canlılardan üstün yapan ve tüm yeryüzünün canlıları içerisinde onların başı ve yeryüzünün halifesi kılan akîdeye layıktır vesselam.” 12.09.2016 Hazırlayan: Emrullah AYAN
|