Pazartesi, Ekim 7, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Allah gibi bir Rab ve İlâhınız varken…

Hutbe: Allah gibi bir Rab ve İlâhınız varken…

by İlkav Editor
714 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Allah gibi bir Rab ve İlâhınız varken…
"O, sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükûn (dinlenme), güneş ve ay'ı bir hesap (ile) kıldı.  Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir)." (En’am: 96)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Cemâziye’l-Evvel ayının 22’si 1444/Cuma
Gece, gündüz, ay güneş hepsi de Allah’ın âyetleridir. Hepsinde de ölçülü bir yasa koymuştur Rableri. Bunların hiçbirisi tesâdüfî değildir. Hiçbirisi oyun ve eğlence olarak var edilmiş değildir. Bunların hepsi Allah’ın koyduğu yasalara boyun büküp teslim olmuşken, siz kimin yasalarına boyun büküp teslim oluyorsunuz?
Bakmıyor musunuz, görmüyor musunuz? Gözlerinizin önünde her gün geceden söküp sıyırarak sabahı yaratan Allah’tır. Rab ve İlâh olmaya, kullarının hayat programını belirlemeye, kulları üzerinde egemen olmaya lâyık olan Allah görüyorsunuz ki geceden sıyırarak sabahınızı çıkarıyor. Toprağın altından toprağı yararak tohumu filizlendirdiği gibi, ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkardığı gibi gecenin karanlıkları arasından aydınlığı söküp çıkarıyor.
Eğer Rabbiniz sizin için bunu yapmasaydı kim yapabilirdi bunu? Kim kovabilirdi geceyi ve kim getirebilirdi gündüzü? Kimin gücü yetebilirdi buna? Yeryüzünde tanrılığa soyunanlar, yeryüzünde egemenlik hakkı bizdedir diyenler, bizim hayatımıza Allah karışmaz diyenler, hayatı biz biliriz, hayatı biz düzenleriz diyerek kendi yasalarını Allah yasalarının önüne geçirmeye çalışanların gerçekten yığınlar üzerinde egemenlik hakları var mıdır, yok mudur?
Elbette ki yoktur. O zaman nasıl oluyor da bu adamlar yeryüzünde insanlara karşı ulûhiyet iddiasında bulunabiliyorlar? Nasıl oluyor da egemenlik bizdedir, hâkimiyet bizdedir demeye çalışıyorlar? Nasıl oluyor da yeryüzü tanrılığına soyunuyorlar bu adamlar? Nasıl oluyor da Allah’ı hayata karıştırmamaya çalışıyor bu adamlar?
İşte bakın hayatımızın en temel unsurlarına karıştığını söylüyor Allah. İşte hayatımızın en temel unsurları değil mi bunlar? Tohum, çekirdek, hayat, ölüm, gece, gündüz, yağmur, su, rüzgâr, ay, güneş ve yıldızlar. Hayatımızın her bir bölümüne Rabbimizin karıştığını, müdahale ettiğini görüyoruz.
Bunlar neye karışabilirler? Bize neyi sağlayabiliyorlar ki yeryüzünde egemenlik iddiasında bulunabiliyorlar? İşte hava, işte su, işte oksijen, işte güneş, kim var ediyor bütün bunları? Bunlar olmadan yeryüzünde nasıl hayat olur? Günlük hayatımızın en küçük birimlerine bile söz geçiren, hükmeden Allah’tır.
Dış dünyamızda bu böyle olduğu gibi, iç dünyamızda da böyledir. Kalbimizin çalışmasından tutun da midemizin fonksiyonlarına varıncaya kadar söz geçiremeyen bu insanlar nasıl oluyor da Allah yanında Rablik sevdasına kalkışabiliyorlar? Bu gücü, bu yetkiyi nereden ve kimden alıyorlar?
Ayı ve güneşi de bir “hüsbân” olarak, belli bir hesaba, belli bir ölçüye binaen yaratmıştır Allah. Ayın yaratılışı da, güneşin yaratılışı da öyle tesâdüfi değil, belli bir hesapla olmuştur. Allah bu ikisini semâmıza asılmış birer takvim yapmıştır. Ayların, yılların, günlerin, mevsimlerin hesabını bunlarla yapıyoruz, bunlarla biliyoruz. Bunları bu fonksiyonlarıyla da bizim hizmetimize sunmuştur Rabbimiz.
İşte bütün bunlar tesâdüfi değil, belli bir takdir, belli bir hesapla olmaktadır. Bütün bunlar her şeyi bilen, her şeye güç yetiren Azîz ve Alîm olan Allah’ın takdiridir. İşte sizin kendisine kulluk yapmanız gereken, yasalarını uygulamanız gereken, sadece kendisini dinlemeniz gereken Rabbiniz böyle Azîz, böyle güçlü, böyle yenilmez, karşı gelinmez, böyle Alîm, böyle tüm yasaları bilen ve kâinatta her şey kendi bilgisinden kaynaklanan bir Allah’tır.
Sizin böyle Azîz ve Alîm bir Rabbiniz varken siz kimlere teslim olmaya çalışıyorsunuz? Siz kimleri velî kabul edip onların kanunlarına kulluk etmeye çalışıyorsunuz? Böyle Azîz ve Alîm bir Rabbiniz varken ki, O, tohumu çatlatırken de bu bilgiyle yapıyor, geceye ve gündüze yasa koyarken de bu bilgiyle yapıyor.
Hal böyleyken, nasıl oluyor da sizin hayatınıza da bu bilgiyle yasa koyan bir Rabbiniz varken sizler başkalarının yasalarına teslim oluyorsunuz? Nasıl oluyor da bilginin kaynağı olan, bilgi kendisinden olan, mutlak bilen bir Rabbinizin bilgisini, vahyini bir kenara bırakıyor da başkalarının bilgilerini bilgi zannediyorsunuz? Azîz ve Alîm olmayan, izzet ve ilim sahibi olmayan bu ideologları ve ideoloji mensubu insanları nasıl Rab kabul edip onların arzu ve istekleri doğrultusunda bir hayat yaşamaya razı oluyorsunuz?
16.12.2022
Hazırlayan: Emrullah AYAN
   

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon