2,4K
İLKAV’DA RAMAZAN BAYRAMI
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV konferans salonununda Müslümanlar bayram namazını kıldıktan sonra bayramlaşma merasimi yaptılar.
Bayram namazı öncesi Şeyho Duman hocanın sohbeti oldu. Duman, mümin olmadan önce eminlik ve teslimiyetin şart olduğundan bahisle, İslâm ümmetinin içinde bulunduğu ahvâlin, ancak Rabbimizin ipine sımsıkı sarılarak iyiye doğru değiştirilebileceğini ifade etti. Kur’an’ın günümüz toplumunda mahcur, garip, sahipsiz, hakkıyla okunup yaşanılmayan bir kitap olarak bırakıldığını, şeytanın iğvâlarına karşı uyanık olunması gerektiğini vurgulayan Duman, şeytanını sağdan soldan, modern ve geleneksel sapmalar eşliğinde insanları aldatabildiğine dikkat çekti. Ailelerin ve İslâmî hassasiyetlerin demokrasi adına törpülendiğini, Müslüman ailelerin çocuklarının seküler yaşam tarzına sahip olarak yetiştiğinin ve bu durumun gelecek için karamsar bir tablo çizdiğinden bahisle Kur’an’a dönmenin en önemli hedef olması gerektiğini ifade etti.
Daha sonra hocamız Bakara suresi 204, 205 ve 206 no’lu âyetler üzerinden müminlerin yaşadığı dönemde çok çeşitli aldatıcıların bulunduğunu, insan aklı düzen ve ideolojilerin birer tuzak olduğunu vurgulayarak devam etti. “İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatıyla ilgili sözleri senin hoşuna gider ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Gerçekte ise o düşmanların en yamanıdır.” (Bakara: 204) “Bir işe koyuldu mu yeryüzünde çalışır çabalar, orayı bozmak, ekini, soyu sopu helak etmek için uğraşır. Allah ise fesadı sevmez.” (Bakara: 205)
“Ona Allah’tan sakın, denildiğinde, izzet ve gururu onu günaha sürükler. Artık onun payı cehennemdir. Orası ne kötü bir yataktır.” (Bakara: 206)
Âyetlerin tefsiri ile devam ederken, insanların her zaman sapmaya ve dünyevîleşmeye meyilli olduklarını bu durumun unutulmaması gereken bir konu olduğunu izah ile devam etti.
Demokrasi ve dünya düzenlerinin İslam’ın kuralları ile kavgalı olduğunu dolayısıyla sürekli bir ayrışmanın ortaya konması gerektiğini beyan etti. Verdiği misalde İslam’da aile reisliğinin erkeğe verildiğini fakat seküler dünya düzenlerinin bu konumu ayaklar altına alarak aile kurumunu yıktığını beyan etti.
Duanın önemi ve Rabbimizle olan ilişkimizin iyi tutulmasının gereği üzerine âyetlerle açıkladığı sohbetinden sonra bayram namazı edâ edildi.
Bayram namazı hutbesini okuyan Emrullah Ayan hutbede şunları söyledi:
Hutbe: Bayramlar Kardeşliklerin Pekiştirilip Geliştirildiği Günlerdir
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumlu davranın ki, O’nun merhametine mazhar olasınız!” (Hucurat: 10)
Kur’ân’ın doğduğu ay olan mübarek Ramazan ayını da geride bıraktık. Evet, Kur’an bu ayda doğdu ve bu ayı, sıradan 12 aydan bir tanesi iken mubarek bir ay yaptı. Kur’ân’ı bu ayda indirerek biz insanlara tenezzül edip izzet veren Rabbimize şükür vesîlesi olarak oruç tutuyor ve bugün de bayramını idrâk ediyoruz.
Arapça’da el-Iyd; bayram, kutlu gün, neşeli, mutlu gün anlamlarına gelir. Bayramlar neşe ve sevinç günleridir. Hemen hemen her dinin ve toplumun kendine has bir bayramı veya bayramları vardır. İslâm ümmetinin de iki bayramı vardır. Bunlar bütün İslâm aleminde kutlanan Ramazan ve Kurban bayramlarıdır. İslâm kardeşliğinin perçinlendiği bu mübarek günler, Müslümanların sevinç ve mutluluk günleridir. Nitekim Rasûlullah (S) Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrendi. Medineliler bu bayramlarda oyun oynar ve eğlenirlerdi. Bu durumu gören Hz. Peygamber (S), “Allah Teâlâ size kutladığınız bu iki bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan ve Kurban Bayramlarını lütuf olarak vermiştir ” buyurur. (Ebu Davud, Ahmed İbn Hanbel) Bu bayramların neşe ve sevinç günleri olduğunu yine bizzat Hz. Peygamber ifade etmişlerdir. Buhari’nin Hz. Aişe’den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Hz. Aişe (R. Anha) şöyle anlatmıştır: “Bir defasında, Kurban Bayramı’nın ilk günlerinde Hz. Peygamber yanıma girdi. Yanımda, ‘Buas’ ezgilerini def çalarak okuyan iki kız vardı. Yatağına uzanıp, yüzünü çevirdi. Derken babam Ebu Bekir içeri girdi. ‘Bu ne! Rasulullah’ın yanında şeytan çalgıları mı? ‘ diyerek beni azarladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S) ona dönerek, ‘onlara dokunma!’ buyurdu. Ben de babam bir şeyle meşgul olunca kızlara işaret ettim onlar da çıktılar.” (Müslim)
Yine Hz. Aişe (R. Anha) “ Yine bir bayram günü Habeşiler kalkan ve oyunu oynuyorlardı. Bunlara bakmak için ya ben Hz. Peygamber’den izin istedim veya o ‘bakmak istiyor musun? ‘ diye bana sordu (iyice hatırlamıyorum) ben ‘evet’ dedim. Bunun üzerine beni arkasında yanağım yanağına değecek şekilde ayaküstü durdurup, oyun oynayanlara ‘haydi devam edin Erfideoğulları!’ buyurdu. Nihayet ben usanınca ‘artık yeter mi?’ diye sordu. ‘evet’ dedim. ‘öyleyse git!’ buyurdular.’’ (Buhârî; Iydeyn,2)
Buhari’nin diğer bir rivayetinde, söz konusu hadisede Hz. Ebu Bekir’e (R.A) “Yâ Ebâ Bekir! Her ümmetin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır” buyurmakla bu günlerde yapılacak meşru eğlence ve sevinç gösterilerine cevaz vermişlerdir.
Çocuklar, bilhassa çocuklar unutulmamalıdır. Bayramlarda öksüz, yetim ve fakir çocuklar sevindirilir. Akraba eş ve dost ziyaretleri yapılarak, hal ve hatırları sorulur. En önemlisi, aralarında dargınlık olanlar barıştırılır. Yüce Allah’ın ihsan ve rahmetinin tecellisine de sebep olan bu bayramların diğer yönden sosyal hayatta bu tür faydaları gayet açık görülmektedir. Biteviye akıp giden sosyal hayatın tekdüzeliği ve yoğunluğu bayram gibi önemli günlerde kesilerek fakirler hatırlanmakta, yetimler sevindirilmektedir. Bu şekilde İslâm’ın emrettiği gerçek kardeşlik sözden fiile geçirilmektedir. Rabbimiz Kur’ân’ında şöyle buyurur:
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumlu davranın ki, O’nun merhametine mazhar olasınız! “
Bu âyette iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi âyetin başındaki “innemâ” edatı, mü’minlerin kardeşliği dışındaki her türlü ihtimali dışlar. Bu kardeşliğin tek çimentosu vardır o da imandır. Şu halde iman çözülmeden bu kardeşlik çözülemez. Bu kardeşliğe sadece hayatta olanlar değil, âhirete göçenler de girer: “Derler ki: ‘Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla göçüp gitmiş olan kardeşlerimizi bağışla! “ (Haşr: 10)
İkincisi zedelenen kardeşlik ilişkilerini düzeltmek her mü’minin imânî görevidir.
Rasulullah (S) şöyle buyurur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.”
Başka bir hadis-i şerifte Abdullah b. Ömer (R)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (S) şöyle buyurdu: “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona haksızlık etmez, onu zor anında yalnız bırakmaz. Kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah da onun Kıyamet Günü’ndeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın kusurunu örterse, Allah da Kıyamet Günü onun kusurunu örter.” (Buhari-Müslim)
Cemaat bayramlaşma ve çocuklara verilen hediyelerden sonra dağıldı.