Hutbe: Rasul’ün örnekliği
“Şüphesiz ki Allah’ın Rasulünde sizin için, (yani) Allah’a ve âhiret gününe (kavuşmayı) umanlar ve Allah’ı çok hatırlayanlar için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab: 21)
Kıymetli Müslümanlar, bugün hicri Zilkade ayının 13’ü 1444/Cuma.
Rabbimiz bizleri Rasulün hayatına kayıtsız şartsız teslim olan bahtiyar kullarından eylesin.
Kendisinden başkasına kulluk yapmamızı yasaklayan Rabbimiz bizlere her şeyi ile mükemmel bir hayat alanı sunup, nasıl davranmamız konusunda da bizleri başıboş bırakmayarak, gönülden boyun eğip teslim olmamız için örnek şahsiyetler göndermiştir. İnsanlık tarihi bu örnek insanların kavimleri ile olan mücadelesine çokça şahid olmuştur.
Rasuller davet için görevlendirildikleri toplumlarının özellikle mele’, mütref ve müstekbirler taifesince dışlanmışlardır. Tarih boyunca bu taifelerin halkların üzerinde kurdukları egemenliklerini de kullanarak Allah elçileri ile mücadelede öncü olmuşlardır. Yeri geldikçe askerî, siyasî, ekonomik ve medya gücünü de kullanarak hedeflerine ulaşmak için her yolu denemişlerdir. Rasullerin kimilerini sürgün etmişler, kimilerine işkence uygulamışlar ve kimilerini de şehid etmişlerdir. Tabi bu yapılanlardan az sayıdaki mustaz’af Müminler de nasiplerini almışlardır. Son elçi de aynı sünnetullahı yaşamış ve sıkıntılara direnmiştir.
Hutbemin başında okuduğum âyet-i kerime çok açık ifadeler içermektedir. Âyette Müminlerin ve de özellikle hayatlarının her alanını Allah’ın iradesine teslim etmek kaygısında olanların yapmaları gerekenin gönderilen Allah Elçisine sahip çıkıp ona itaat etmek olduğu beyan edilmektedir.
Burada bizden istenen itaatin Allah’a yaklaştırıcı tüm amelleri kapsadığını ifade etmemiz gerekmektedir. Yani Rasul bizlere sadece namazda, hacda ya da oruçta değil, En’am suresi 162. âyette geçtiği gibi günün 24 saatinde ve hayatın tamamında örnektir. Ama ne gariptir ki şu an yaşadığımız coğrafyada ve dünyada Allah ve Rasul’ü hayatın birçok alanında devre dışı bırakılmaktadır, hem de kendilerini dindar gören, zanneden birçok Müslüman(!) tarafından.
Bu insanların camide, tesettürde, yemeğe tuzla başlamada hassasiyetle Rasule ittiba ettiklerine şahidlik edersiniz. Ancak mesela Rasul’ün kulluğun bir parçası olarak uyguladığı İslâm’ın hayata hâkim kılmasında, davette uyguladığı örnekliğinden bir kırıntı bile göremezsiniz. Yani menfaat ve iktidar hırsı bu insanları öyle bir kaplamıştır ki hedefe ulaşmak için her şey mubah hâle gelmiştir. İktidara ve menfaate ulaşmak için her türlü haram hatta şirk amelleri rahatlıkla mecbur kalındığı gerekçesi ile takiye yapıldığı söylenerek işlenmektedir. Sonradan oluşturulan kutsallar adına yeminler, tazimler, gayr-i İslâmî hükümlerle kanunlar icra edilir. İktidar ve makam için her türlü fuhşiyata, tuğyana hoş görü ile bakılır.
Bu nasıl Rasüle tabiiyettir, onu rehber edinmektir anlamak mümkün değil. Az sayıda da olsa uyarıp eleştirenlere de kafası karışık, tevhide takılı kalanlar, mağara ashabı, terörist ve provakatör gibi cevaplarla doğruyu görmek isteyenlerin önüne geçilmek istenir.
Bir de bu hedefe yürürken Allah’ın Elçisinin sahabesi ile çektiği sıkıntılar hesaba katılırsa bu söylenenlerden utanılması gerekir. Ebu Talip mahallesinde uygulanan boykotun boyutları siyer kitaplarında uzun uzun anlatılır. 3 yıl sürdüğü kaydedilen bu sıkıntılı dönemde Elçiye sunulan teklifler; para, makam, kadın, iktidar hepsi de reddedilmiştir. İsra: 73-75. âyetleri arasında bu konu ele alınır ve Rasul, müşriklerin tekliflerine meyletmemesi konusunda uyarılır.
Yine meşhur bir siyer bilgisi olarak davetin yaygınlaştırılmaya çalışıldığı işkence ve sıkıntıların arttığı bir dönemde yapılan iktidar ve diğer teklifler “bir elime güneşi bir elime ayı verseniz ben bu yoldan vazgeçmem” tarzı cevapla reddedilir. Yani kulluğun sadece Allah’a sunulmasının önemi ve gerekliliği bu tavizsiz tavırla ortaya konularak ümmetin de bu konuda aynı çizgiyi takip etmesi istenir.
Rasûl’e tabi olmak sadece ritüel ibadet modelleri için geçerli bir olgu değildir. Özellikle “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de (itaat edin). Eğer, bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz. Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah'a ve Elçisi'ne döndürün. En hayırlısı ve tevilin en güzeli budur.” (Nisâ: 59) âyetinde vurgulanan konu Kur’an’ın birçok âyetinde geçer. Yani yapılacak her türlü eylem Allah’ın Elçisinin modelliğinde yapılmalı veya yapılmamalıdır. Ondan onay almayan tüm işler velev ki iyi niyetlerle de yapılsa, başarılı da olunsa batıldır, uzak durulmalıdır.
İbadet hayatın her anında ve alanında Allah’ın muradını gerçekleştirmektir. Bunun örnekliğini de hevamıza veya başka önderlere veya sözde bilimsel gerçeklere göre değil çağlar üstü ortaya konulmuş, adına sünnet dediğimiz modelle gerçekleştirmek zorundayız. Bu sünnet fıkıhta tarif edilen “yapana sevap kazandıran yapmayana da bir sorumluluk getirmeyen” diye tarif edilen sünnet değil uyulması farz olan bir sünnettir. Selam sünneti ve şahidliği gereği gibi algılayıp, hidayete tâbî olanlara olsun.
02.06.2023
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU