Cuma, Aralık 6, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Bütün Mü’minler Allah’ın Evliyasıdır

Hutbe: Bütün Mü’minler Allah’ın Evliyasıdır

by İlkav Editor
4,2K 👁
A+A-
Reset

                Hutbe: Bütün Mü’minler Allah’ın Evliyasıdır
             “ Haberiniz olsun ki, Allah’ın evliyasına hiçbir korku yoktur, onlar mahzun olacak değillerdir. Onlar iman edenler ve (Allah’tan) korkup-sakınanlardır.” (Yunus:  62,63)

             “  Velî” kelimesi, türevleriyle birlikte Kur’an’da toplam 232 yerde geçmektedir. “Velî” kelimesi, Kur’an’da 24 ayette geçer. Velî’nin çoğulu olan “evliya” kelimesi ise 62 yerde kullanılır. “Velayet” kelimesi de iki ayette zikredilir. “Velî” kavramı, Kur’an-ı Kerim’de şu manalara gelir: Dost, yardımcı, taraftar, hâkim/vâli/yönetici ve sırdaş.
Kur’an-ı Kerim’de “velî” kelimesinin anlamlarını iki maddede toplayabiliriz:

a- Yandaş, taraftar, dost

b- Başkası adına onun işlerini yöneten yetkili.

               “Velayet” ve onun türevleri olan “velî” ve “mevlâ” kavramlarının Kur’an’da kullanıldığı bütün yerlerde,  dostluk, sırdaş, yardımcı, taraftar, hâkim, vâli, yönetici, koruyucu, sahip ve gözeten, yol gösterici, aydınlatıcı, şefaat eden, koruyucu ve yücelten gibi sıfatlarla birlikte kullanılarak velâyetin mutlaka ilişkili olacağı kavramlara dikkat çekilmiş olduğunu görürüz.
Velî kelimesi, sözlük anlamlarına uygun olarak, bir kimsenin veya bir topluluğun menfaatleri ve elde etmek istedikleri amaçlar doğrultusunda her türlü işlerini üzerine alan ve bu konularda tam bir tasarruf hakkına sahip olan idareci, hâkim otorite, koruyucu, gözetici, mâlik, yardımcı, sırdaş ve dost anlamlarında kullanılan bir kavramdır.
Velâyet kavramı sözlük anlamına uygun olarak; “bir kimsenin veya bir topluluğun bir başkasına kendisini ilgilendiren her konuda tasarruf hakkını devretmesi ve bu hakkı devralan şahsın, aralarında meydana gelen hukukî bağa dayanarak kimseden izin alma ihtiyacı duymaksızın bu hakkı kullanması ve onu kendisine tevdî edenler üzerinde, koruma, gözetme, yardım etme, işlerine müdahale ve üzerine aldığı işi onun adına idare etme bakımından tam bir yetkiye sahip olması anlamına kavram olmuştur.
                Fıkıh ıstılahında velâyet; “istese de istemese de başkası üzerindeki tasarruf hakkını yerine getirmek” şeklinde tanımlanmaktadır. İslam hukukunda “velâyet”, başkası üzerinde ister istemez sözünü geçirmeyi, itaat edenle işi üzerine alan arasındaki ilişkiyi konu alır. İçerisinde sevgi ve yardım manalarını da barındıran velâyet; genel olarak, aile içerisinde akrabalık, ümmet içerisinde ise imamet (önderlik-halifelik) sebebiyle gündeme gelmektedir. Aile içerisinde öncelikli olarak baba velâyet hakkına sahiptir. Baba yoksa diğer yakın akrabalar bu hakkı elde ederler. Ümmet içerisinde (Müslümanlar arasında) ise velâyet hakkı, Müslüman olup diğer Müslümanlar tarafından biat ile seçilen yetkili kimsenindir.
Tasavvufta; “velî” ve bu kelimenin çoğulu olan “evliya” kelimesi, ne lügat manası ne de Kur’an’da kullanıldığı anlam ile değil daha çok bu kelimenin manasının tarihî süreç içerisinde kaydırılmasıyla oluşan şekliyle kullanılmaktadır. Geleneksel anlamda velî ve evliyâ; benliğini Allah’ta yok etmek suretiyle birtakım üstün vasıflar kazanarak harikulâde şeyler gösterebilen büyük insan anlamında kullanılmaktadır. Hatta daha da ileri gidilerek Allah adına kâinatın idaresini düzenlemeye yetkili kişiler olarak kabul edilmektedir. Fakat böyle anlayıştaki yanlışlıklar düşünülmez. Buna karşın Kur’an’ın şiddetli yasaklamasına rağmen kimileri inkârcıları, zalimleri veya tâğutları velî/dost ve sırdaş edinir. Böylelerine toplumun velayet-yönetim yetkisini seve seve verir. Hatta onların Müslümanların aleyhine olan düşmanlıklarına ortak olur. Bazıları da Kur’an’a göre velâyeti caiz olmayan zorbaların halkı Müslüman olan ülkelerde kurdukları gayr-i İslamî düzenlere ses çıkarmazlar, onların siyasetlerinden memnun kalırlar. Onların zulüm sistemlerine destek olur ve bunun ne anlama geldiğini hiç akıllarına getirmezler.
                Birçokları ömürlerini aslı astarı olmayan velî-evliyâ menkîbeleriyle tüketirken, Müslümanların velâyetini gaspedenlerin İslam âlemini ne hale getirdiklerini, Müslümanlara nasıl davrandıklarını hiç düşünmezler. Yanlış velî-evliyâ düşüncesi sebebiyle niceleri Tevhid dininin dışına çıkarlar da farkında bile olmazlar. Bu konuyu Kur’an’ın ve sünnetin çerçevesi dışında değerlendirenler, özel bir statü verdikleri evliyâda olağanüstü güçler ve yetkiler görürler. Onların peşine takılır, bir dediklerini iki etmezler. Ağızlarından ya da kalemlerinden çıkan sözleri doğru mu yanlış mı diye düşünmeden benimserler. Evliya dedikleri kimselerde mutlaka tabiatüstü bir güç ve kerâmet görmek isterler. Göremeyince de kendileri uydururlar. Ya da önceden uydurulmuş malzemeyi kendi şeyhleri için kullanırlar.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da şaşmaz ölçü Kur’an’dır. Öyleyse velî veya evliyâ kimdir, özellikleri nelerdir? Hutbemin başında okuduğum Yunus Suresinin 62. ayetinde;
“Haberiniz olsun; Allah’ın velîleri/evliyâullah için korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir“ buyurulur. Yani onlar Allah’tan hakkıyla korkup-çekindikleri için onlara dünyada ve ahirette korku yoktur. Onların ilerisi güzel olduğu için geçmişle ilgili hüzünleri/üzüntüleri kalmamıştır. Hesapları sebebiyle korkmayacaklar ve hesaplarının kötü olmaması sebebiyle üzülmeyecekler.
                Bu müjdeye kavuşacak olan “evliyâ” kimdir? Cevabı bu ayeti takip eden ikinci ayet veriyor:
“Onlar, iman edenler ve (Allah’tan) korkup sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş budur.” (Yunus: 63,64)
Ölçü iman ve takvâ. Kim hakkıyla iman eder, imanını şirk veya riyâ gibi şeylere bulaştırmazsa ve arkasından da Kur’an’ın tanımladığı takvaya ulaşırsa işte böyleleri Allah’ın velileridir.
Mü’min zaten İslam’a bütün benliği ile iman edendir. Buna bağlı olarak bütün mü’minler takva üzere yaşamak zorundadırlar. İman takvayı gerektirir. Takvâsız mü’min olunamayacağına göre Allah’ın razı olduğu bütün mü’minler evliyadır, Allah’ın velîsidir. Allah da onların mevlâsıdır.
Takvâ sahibi mü’minler, Hakk’ın canlı şahidleridir. Onlar İslam’ın güzelliklerini pratik hayatlarında gösterirler. Onlar İslam’ı öylesine güzel yaşarlar ki, onlara bakıldığı zaman Rabbimizin ve O’nun verdiği nimetlerin hatırlanmaması mümkün değildir. İşte Allah’ın velî kulları, muttakî mü’minlerdir. Bu gibi mü’minler özel bir sınıf değillerdir. Bu velîlik sıfatını onlar iman ettikleri ve uydukları Kur’an’dan alırlar. Ne peşlerine gelenlerden ne de yukarılarda olduğu zannedilen ve olağanüstü şahsiyet olarak düşünülen kimselerden.
                                                                                                                         05.05.2017
                                                                                                         Hazırlayan: Emrullah AYAN                           
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

 

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon