Pazar, Aralık 22, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ Hutbe: Mü’minler Kâfirlere Karşı Tavizsiz Birbirlerine İse Merhametlidirler

Hutbe: Mü’minler Kâfirlere Karşı Tavizsiz Birbirlerine İse Merhametlidirler

by İlkav Editor
2,1K 👁
A+A-
Reset

Hutbe: Mü’minler Kâfirlere Karşı Tavizsiz Birbirlerine İse Merhametlidirler
“Muhammed Allah’ın rasûlüdür ve onun safında olanlar kafirlere karşı çok çetin, kararlı, sert ve tavizsiz, birbirlerine karşı ise çok merhametlidirler…” (Fetih:29)
Okuduğum âyet-i celîledeki “Eşiddâi ale’l-küffâr” ifadesiArapça’da “Fulânun şedîdun aleyhi” (Filan kişi onun aleyhine şiddetlidir), yani onu alt etmesi, kendi isteğine baş eğdirmesi kendisini zorlar manasına denilir. 

Kâfirlere karşı Peygamber (S)’in ashabının sert olması, onların kâfirlere karşı haşin ve katı davranmaları demek değil; imanlarının sağlamlığı, prensiplerinin kesinliği, hayat düzenlerinin olgunluğu ve imanlarından gelen ileri görüşlülüklerinin şaşmazlığı sebebiyle kâfirler karşısında granit bir kaya gibi sağlam durmaları demektir. Kâfirlerin istedikleri gibi çevirebilecekleri, şahsiyet tanımayan varlıklar değildirler onlar. Müşriklerin dişleri arasında rahatça çiğneyip eritecekleri yumuşak bir yem değildir onlar. Onlar korku ile sindirilemezler. Onlar birtakım ihtiraslarla satın alınamazlar.
Hz. Peygamber’in yoluna baş koymuş bu mü’minleri o yüce davalarından döndürmeye kâfirlerin gücü yetmeyecektir.   
İslâm dini tebliğci, davetçi, dışa açık bir toplum modeli öngörür. Mü’minlerin kuracağı ümmet, dış dünyaya ve başka toplumlara kapalı Yahudîleşmiş bir topluluk değildir. Mü’min olmayanlarla münasebetimizde hakikat terazisinin bir tarafındaki îmânî tavır şudur: Mevedde/sevgi ve şefkat ile imana yöneltmek için bizimle din konusunda mücadele etmeyen kâfirlerle diyalog kurmak, diyaloga açık olmak… Öte yandan hakikat terazisinin diğer tarafında adaletin teminatı olan tavır ise hutbemin başında okuduğum âyete göre; küfrü bilinçli bir tercihle kendi nefsindeki ve çevresindeki güzellikleri örtmek için var gücüyle çalışan, öldürmekten çekinmeyen kâfirlere karşı, caydırıcı güçler biriktirmek, sert ve tavizsiz davranmaktır.
Bu dengeli tutum, İslâm ümmetinin şahidlik görevinin bir parçasıdır. İlâhî bir hakikat olarak tevhid ve adaletin üzerindeki küfür tozlarını temizleyip insanlığın önüne apaçık bir şekilde sermek için de elzemdir.
Nasıl mü’minlerle olan diyalogumuzun adalet sınırlarını hududullah belirliyorsa kâfirlerle olan münasebetimizin sınırlarını da hududullah belirleyecektir. Hududullah; Allah’ın mü’minler için çizdiği güvenlik sınırlarıdır. Ve O’nun sınırları hayatın her alanıyla ilgilidir. Özel alan, kamusal alan gibi ayrımlarla Allah’a ve hükümlerine alan tahsis etmek, başkaları ne isim koyarsa koysun, vahye iman eden biz mü’minlerin nazarında küstahlıktır, müstağnîliktir, zalimliktir ve tabii olarak da müşrikliktir.
Kâfirlerle diyalog kurmak; aynı zamanda fıtratın üzerini örten küfrün karanlıklarını aydınlatma, özü itibariyle temiz olanda meydana gelen kirlenmişlik ve çürümüşlüğü ıslah etme çabasıdır. Ancak davet ya da irtibat maksadıyla kuracağımız münasebet ekseninde, ayağımızı vahyin sağlam zeminine basmaz isek, başka diyarlara olan seyahatimiz, bizden başkalarıyla olan münasebetlerimiz, bizi bağlı bulunduğumuz İslâm ümmetinden koparabilir, hatta imanımızdan da edebilir. Bu risk En’âm suresi 153. âyette “tefrika” kavramıyla açıklanmaktadır:   
“Ve bu dosdoğru bana yönelen yoldur. Öyleyse bunu izleyin ve diğer yollardan gitmeyin ki sizi O’nun yolundan saptırmasınlar. Allah bütün bunları size emretti ki, takvâ sahibi olasınız.”
Âyetimizin ikinci bölümündeki“Kendi aralarında merhametlidirler…” ifadesi ise, onların tüm sertlikleri İslâm düşmanları içindir, mü’minler için değil; onlar mü’minlere karşı merhametli, şefkatli, yumuşak, nazik ve dertlerini paylaşan gönülden dostlardır. Gaye ve temel inançların bir oluşu, onların içinde birbirlerine karşı sevgi, dostluk ve tam bir uyumluluk meydana getirmiştir.
Kendi aralarında merhametlidirler. Çünkü sadece din kardeşidirler. Şu halde onların şiddeti ve merhameti Allah içindir. Hamiyetleri inançları içindir. Müsamahaları akîdeleri içindir. Kendileri için ve kendi paylarına birşey yapmamaktadırlar. Hareket ve münasebetlerini yaptıkları duygu ve düşüncelerini de yalnız ve yalnız akîde esası üzerine ikâme etmektedirler. İnançlarına düşman olanlara karşı çetin davranmakta, inanan kardeşlerine karşı yumuşak hareket etmektedirler. Onlar bencillikten, heveskârlıktan kurtulmuş, kendilerini Allah’a bağlayan bağlardan ve Allah adından başka adlar için heyecandan sıyrılmışlardır.


25.10.2019

Hazırlayan: Emrullah AYAN

Ekitap için tıklayın

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon