Mahkemeye Siyah Başörtüsü
Görev ve yetkilerini aşarak yeni bir adaletsizliğe ve hukuksuzluğa zemin sağlayan Anayasa Mahkemesi’nin kararı İLKAV Üyeleri tarafından mahkeme önünde protesto edildi.
Mahkeme yargıçlarının istifaya çağrıldığı basın açıklaması sırasında, mahkeme önüne üzerinde ‘Başörtüsü Allah’ın emridir; bu emri ortadan kaldırabilecek hiçbir güç tanımıyoruz’
yazılı siyah başörtüsü bırakıldı.
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV) öncülüğünde Cuma Namazı’nın ardından Anayasa Mahkemesi önünde biraraya gelen Ankaralı Müslümanlar hukuksuz bir karara daha imza atan Mahkemeyi basın açıklamasıyla protesto ettiler.
Mahkeme önüne üzerinde ‘Başörtüsü Allah’ın emridir; bu emri ortadan kaldırabilecek hiçbir güç tanımıyoruz’ yazılı siyah bir başörtüsü bırakan İLKAV mensupları, Mahkeme Üyeleri’ni istifaya davet ettiler. Ayrıca halk kitlesel tepkilerle ideolojik büroratik kadrolardan, darbecilerden hesap sormaya çağrıldı. TBMM’de çıkardığı değişikliğin arkasında durup, Anayasa mahkemesi kararını tanımadığına dair karar almaya çağrıldı.
Anayasa Mahkemesi’nin son kararının da daha önceki kimi kararları gibi, yetkisini aşan, kendi anayasalarına da aykırı, hukuk dışı, keyfi ve ideolojik bir karar olduğunu söyleyen İLKAV Başkanı Mehmet Pamak; insan hak ve özgürlüklerini yok etme sonucu doğuran bu kararla, halkın İslami kimlik ve değerlerinin yeni bir baskının altına sokulduğuna dikkat çekti.
Mahkemenin yetkilerini aşarak aldığı kararın hukuk, adalet ve insan hakları zaviyesinden utandırıcı olduğuna dikkat çeken Pamak; ‘“Cübbeli Darbe” olarak nitelendirilmeyi hak eden bu tür ideolojik ve hukuk dışı kararlar, “Yargı Despotizmi”nin ve tuzun koktuğunun göstergeleridir’ dedi.
Basın açıklaması sırasında tekbir ve tevhid kelimeleri ile “Zulme karşı direneceğiz”, “Tevhid adalet özgürlük”, “Cübbeli darbeye direneceğiz”, “Yargıçlar istifa” gibi sloganlar atıldı.
Daha sonra, üzerinde “ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI İSLAM’A VE İSLAMİ DEĞERLERE YENİ BİR SALDIRIDIR. BAŞÖRTÜSÜ ALLAH’IN EMRİDİR; BU EMRİ ORTADAN KALDIRACAK HİÇ BİR GÜÇ TANIMIYORUZ. BAŞÖRTÜSÜ ONURUMUZDUR KORUYACAĞIZ.” yazılı siyah başörtüsü Anyasa Mahkemesi önüne bırakılırken yaptığı konuşmada da Pamak şunları söyledi:
“Bu binada oturan çoğunluk yargıçlar, ideoloik düşüncelerini mahkeme kararlarına taşımışlardır. Kendilerini öncelikle bağlaması gereken kendi anayasalarını bile çiğnemiş, ona bile sadakat göstermemişlerdir. Halkın iradesinin yansıdığı TBMM’nin işlevsiz kılarak, onun bile yetkilerini gaspederek yetkilerini aşmışlardır. Adına karar verdiklerini iddia ettikleri halkın özgürleşmesini engelleyici hukuk dışı bu ideolojik kararı protesto etmek üzere buradayız. İşte bu hukuka aykırı kararı protesto ettiğimizin, yok edilmek istenen İslami kimlik ve değerlerimize herşeye rağmen sahip çıkmaya devam edeceğimizin bir göstergesi ve zulme itirazımızın bir belgesi olarak siyah başörtüsünü buraya bırakıyoruz.
Bu mahkemenin önünde şunu da ifade etmek istiyorum ki, mahkemenin bu hukuka aykırı, özgürlük karşıtı kararını kim düzeltecek, halkımıza ve ülkemize bunca sıkıntıyı yaşatan bu tür kararların hesabını kim soracaktır? Bu tür kurumlar ve yargıçları ilah mıdır? Neden yaptıkları yanlışların, hukuksuzlukların hesabı sorulamıyor?
TMMM’deki 411 kişi eğer gerçekten halkın iradesini temsil etmek ve gerçekten vaat ettikleri özgürlüklere sadakat göstermek, onurlu bir tavır ortaya koymak istiyorlarsa derhal meclisi toplamalılar ve anayasa mahkemesinin bu kararının meclisce iptal edildiği ve tanınmadığı kararını almalıdırlar. Sözlerinin eriyseler ve halkın özgürleşmesini istemekte samimiyseler onlara yakışan budur. Gerçekten halkı temsil etmek istiyor ve halka vaat ettikleri özgürlükleri gerçekleştirmek istiyorlarsa, bu kararı almalıdırlar.
Halkımıza çağrımız da şudur: Bu tür ideolojik kararlarla ülkenin ve halkın kaderine hükmetmeye kalkan, büyük acılara ve kayıplara yol açan bu yargıçlara hesap soracak tek makam halktır. Bu yargıçlar, ideolojik kararlarına bile “halk adına” diye başlıyorlar. O halde halkımızın milyonlarcası meydanlara çıkarak, asker bürokratlar olsun yargı bürokratları olsun, darbeci ve muhtıracı kim varsa onları protesto etmelidir. Bu ülkenin bütün insanlarını, hangi din düşünce ve ideolojinin müntesipleri olurlarsa olsunlar herkesin, ayrım gözetmeksizin bu ülkede özgürce yaşamalarının önünde engel olan kim varsa, onları protesto etmek üzere, zulme itiraz etmek üzere meydanlara çıkmaya çağrıyoruz.
Yapılacak şey, bu tür kurumların karşısına milyonlarca insanın katıldığı kitlesel tepkilerle halkın çıkması ve halkın kendi adına karar verdiğini iddia edenleri, insan hakları çizgisinde hizaya sokacak kitlesel tepkiler göstermesidir. Ancak halkın, milyonların seçim meydanlarındaki adalet ve özgürlük taleplerini süreklilik arzedecek bir şekilde meydanlara taşımalarıyla zulüm geriletilebilir ve özgürlükler kazanılabilir. Bedel ödenmeden, risk alınmadan, fedakarlık yapılmadan meydanlarda sivil, şiddete bulaşmayan ama net itirazlar yükseltilmeden asla özgürleşilemez. Bu ülkedeki bütün özgürlükçü kesimleri, ittifak ederek özgürlük ve adalet mücadelesini birlikte sürdürmeye çağırıyoruz. Bu anlamda biz sorumluluğumuzu yerine getirmeye devam edeceğiz.”
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ
Sayın Basın Mensupları!
Anayasa Mahkemesinin son kararı daha önceki kimi kararları gibi, yetkisini aşan, kendi anayasalarına da aykırı, hukuk dışı, keyfi ve ideolojik bir karardır. İnsan hak ve özgürlüklerini yok etme sonucu doğuran bu kararla, halkımızın İslami kimlik ve değerleri yeni bir baskının altına sokulmuştur.
Eğitim özgürlüğünü kısmen genişleten Anayasa değişikliklerini yetkisini aşarak iptal etmek suretiyle başörtülü kızlarımızın üniversite eğitimi almalarını engelleme amacı güden bu karar, hukuk, adalet ve insan hakları zaviyesinden utandırıcıdır. “Cübbeli Darbe” olarak nitelendirilmeyi hak eden bu tür ideolojik ve hukuk dışı kararlar, “Yargı Despotizmi”nin ve tuzun koktuğunun göstergeleridir.
Şurası iyi bilinmelidir ki, hiçbir sistem adaletsizlik ve zulümle ayakta kalamaz.
Başörtüsü Allah’ın ayeti, Kur’an’ın emridir. Allah’ın emrini kaldırmaya gücü yetecek hiçbir otorite yoktur. Ne pahasına olursa olsun başörtümüze, İslami kimlik ve değerlerimize bağlılığımızı, Kur’an’ı hayatımıza hakim kılma mücadelemizi sürdüreceğiz. Tağutları reddetmek imani sorumluğumuzdur.
Hiçbir güç, hiçbir mahkeme kararı, biz Müslümaları, İslamı hayatımıza hakim kılmak konusundaki kulluk sorumluluğumuzu yerine getirme çabamızdan alıkoyamaz ve buna asla güç yetiremez.
Halkımızın İslami değerlerine baskı anlamına gelen bu ideolojik karara destek veren üyeleri, adına karar verdiklerini iddia ettikleri Müslüman halkımızın değerlerine karşı çıkarak saygısızlık yaptıkları ve kendilerini de bağlaması gereken insan hakları hukukuna aykırı davrandıkları için kınıyor, halk, hak ve özgürlüklere aykırı bu tutumlarından dolayı istifa etmeye çağırıyoruz.
Ancak daha önceki örnekler, bu tip ideolojik zihniyetli ve halkın İslami değerleriyle kavgalı kadroların, asgari tutarlık adına istifa etmeleri gerekse de bunu asla yapmadıklarını, halka rağmen var olmayı sürdürdüklerini göstermiştir. Hatta varlık sebepleri olan anayasanın cebren yürürlükten kaldırıldığı darbe süreçlerinde bile, halkın iradesinin yanında yer alıp istifa etmeyi bırakın, darbecileri tebrik edenler arasında yer alıp, anayasasız ülkenin anayasa mahkemesi ünvanıyla maaşlarını almayı sürdürmüşlerdir. Bu sebeple, hukukun ve Halkın değerlerinin karşıtı ideolojik bir karara imza atan üyelerin istifa etmeyeceklerini biliyoruz.
Bundan dolayı, bu hukuksuz karara onay vermeyip, insan haklarının tarafında yer alan iki üyeyi, erdemli bir tavır daha sergileyerek, böylesine ideolojik tarafgirlikle malül üyelerin çoğunlukta olduğu bir mahkemede görev yapmaktansa halkın yanında yer almayı tercih ederek istifa etmeye çağırıyoruz.