İLKAV Başkanı Mehmet PAMAK, TEM Şube Müdürlüğü Görevlilerinin İLKAV hakkındaki haksız sorgulamasını kınayarak, soruşturma açılmasını istedi:
Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünce, Afganistan ve Irak gibi işgal altındaki bölgelere, emperyalist devletlerin işgal güçlerine karşı direnen Müslüman halklara yardım amacıyla gidenlere yönelik gözaltılar sürecinde yapılan sorgulamalarda, bu kişilerin İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV) ile ilişkilerinin sorgulanması üzerine, İLKAV, Ankara Valiliğine ve Emniyet Müdürlüğüne yazdığı yazılarda, bu haksız ve hukuksuz uygulamayı kınayarak, sorumlular hakkında soruşturma açılmasını istedi. İLKAV yazısında şu hususlara dikkat çekildi:
“İslam coğrafyasının işgal altındaki bölgelerine gidenlerle ilgili bazı gözaltı olayları sırasında, 31.05.2007 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğü’nde sorgusu yapılan şahıslara, haksız olarak, vakfımız İLKAV’la ilgili sorular da yöneltildiğini tespit etmiş bulunuyoruz. Bu soruşturma sırasında, görevli memurların Vakfımızı da soruşturmanın hedefi haline getirme çabalarıyla ve gözaltına alınan şahısların Vakfımıza gidip gelmelerini, ilişkilerini sorgulamalarıyla haksız ve hukuksuz tutumlar sergilenmiştir. Vakfımıza gidilip gelinmesinin ve bazı kamuya açık faaliyetlerine katılınmasının sorgulanması suretiyle, sanki Vakfımız bir suç mahalli gibi gösterilmeye ve Vakfımızla kurulacak ilişkiler sakıncalıymış gibi bir imaj oluşturulmaya çalışıldığı gözlemlenmiştir.
Göz altına alınanlardan F.K’nın TEM Şube Müdürlüğünde alınan 01. 06. 2007 tarihli ifadesinde, TEM görevlilerince kendisine “İlimiz Strazburg caddesinde bulunan İLKAV Vakfı ile olan ilişki ve irtibatlarınız hakkında detaylı olarak bilgi veriniz” yönlendirmesinin yapıldığı görülmektedir. Aynı şekilde bir başka ifade sahibi H.B’ye de İLKAV’la ilişkilerini ve katıldığı piknik, konferans vb İLKAV faaliyetlerine dair bildiklerini anlatması gibi sorular yöneltildiği tespit edilmiştir. Yine aynı şekilde V.S isimli ifade sahibine de, “İLKAV ile ilişki ve irtibatlarınızı anlatınız” sorusu yönetilmiştir. Savcılık sorgusunda da aynı minvalde sorular yöneltildiği, ilgili ifade tutanaklarının tetkikinden anlaşılmaktadır.
Sözde El-kaide adlı örgütle bağlantıları olduğu iddiası ile sorgulandıkları söylenen ve medyaya da bu sebeple gözaltına alındıkları yansıtılan şahıslara “İLKAV vakfı ile ilişki ve irtibatlarınızı detaylı olarak anlatınız?” tarzında sorular sorarak, İLKAV’ın bu sorgulamada öne çıkarılmaya ve hiçbir delile dayanmadan, İLKAV isminin, kendi tercih ettiği yöntem ve takip ettiği temel çizgiyle örtüşmeyen yöntem ve faaliyetlerle irtibatlı olduğu imajının oluşturulmaya çalışılması ve sonuçta vakfımızın hedef gösterilmesi, hem haksız, hukuksuz, keyfi bir yönlendirme ve zorlama, hem de kendi tercih etmediklerini bir camiaya yamamaya kalkmak bakımından ahlaki de olmayan bir işlemdir. Hiçbir delile dayanmadan, Vakfımızı, tercih etmediğimiz konum ve yöntemlerle örtüştürmeye çalışmak, hem bir hukuksuzluk olmak bakımından suç teşkil etmekte, hem de halkımız nezdinde vakfımıza gidip gelmenin sakıncalı olduğu ve faaliyetlerimize katılanların polis tarafından takibe alınıp sorgulanacağı gibi korkular üretilerek, hizmet sunduğumuz halkın korkutulması ve Vakfımız hakkında yanlış kanaatlere ulaşması temin edilmek suretiyle ikinci bir suç daha işlenmiş bulunmaktadır.
Vakfımızın, İslam Coğrafyasındaki İşgalci Güçlere Karşı
Savaşmak Amacıyla Yurt Dışına Adam Gönderme Faaliyeti Yoktur:
Yaklaşık 15 yıl önce kamu oyuna açıkladığımız amacımızı ve tercih ettiğimiz mücadele yöntemimizi bir daha hatırlatacak olursak, daha başlarken şunları söyleyerek yola çıkmıştık: “Biz bu ülkede yaşayan Müslümanlarız. Kendi ülkemizde, İslamı ana kaynaklarından dosdoğru öğrenip, hakkıyla yaşamak ve bilmeyen insanlara da, karanlıklardan aydınlığa çıkaracak bu mesajı adalet, merhamet ve şefkatle taşımaya, yaymaya çalışmak, hem en temel hakkımız, hem de en önemli sorumluluk ve görevimizdir. Kur’an ve sahih sünnetten dinimizi öğrenmek, yaşamak ve tebliğ, eğitim çalışmalarıyla, başta en yakınlarımız ve çocuklarımız olmak üzere, tüm insanlara yaymak sorumluluğumuzu yerine getirirken, asla dinden, İslami kimlik ve temel ilkelerimizden tavize yanaşmayacağımızı açıkladık. Gizlilik, şiddet ve organik dış bağlantı olmaksızın, kendi ülkemizde, kendi ayaklarımızın üzerinde durarak, özgün bir biçimde, açık ve legal faaliyetler, tebliğ, davet ve eğitimi esas alan ilmi çabalar gerçekleştireceğimizi beyan ettik. Kur’an’ın ve Resulün güzel örnekliğinin gösterdiği istikamette, zorlama ve cedelden uzak, tebliğ ve ikna eksenli toplumsal dönüşüm yöntemini takip ederek, toplumun sahih bir din anlayışına ulaşmasına, özündeki yanlışları tevhidi doğrularla değiştirmesine vesile olmaya çalışacağımızı ifade ettik.” Bütün baskılara, hukuksuzluklara rağmen de, bu duruşumuzu yıllardır ve ısrarla sürdürmeye çalıştık. Topluma açıkladığımız ve zaman zaman konferanslarımızda, basın açıklamalarımızda da açıkça vurgulmayı ihmal etmediğimiz bu çizgimizden hiç ayrılmadan çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Vakfımızın amacı, tercih ettiği yöntemi ve gerçekleştirdiği faaliyetleri son derece açıktır ve devlet görevlileri dahil tüm kamu oyunca da bilinmektedir. Bunlar içinde yurt dışına adam gönderme diye bir başlık asla olmamıştır ve böyle bir çalışma içine de hiç girilmemiştir. Tabii ki, biz ağırlıkla İslami ilimler alanında faaliyet gösteren ve Vahyin belirleyiciliğinde, hurafelerden arınmış sahih İslam anlayışının topluma ulaştırılması sorumluluğunu üstlenmiş bir Vakıf olarak İslam kardeşlik hukukunun gerektirdiği duyarlılıklara da sahip bulunmaktayız. Bu bağlamda, emperyalist devletlerin, İslam coğrafyasına yönelik küresel işgal, istila ve katliamlarına karşı itirazımızı yükseltiyor, işgal bölgelerindeki kardeşlerimizin sorunlarına sahip çıkıyor, onların işgale ve emperyalizme karşı direnişine destek veriyor, mücadelelerinin haklılığını kendi ülkemizin halkına anlatmaya çalışıyoruz. Ayrıca, emperyalist devletlerin “ılımlı İslam” ve “BOP” benzeri, Allah’ın tevhid dini İslam’ı emperyalizme uyumlu bir din haline dönüştürme, sekülerleştirme projelerine karşı da uyarılarda bulunuyor ve Vahiy merkezli doğru din anlayışının toplumda yaygınlaşması için ilmi çalışmalar yapıyoruz. Bütün bu çalışmaları, kendi ülkemizde, kendi imkanlarımızla ve organik dış bağlantıdan, gizlilikten ve şiddetten uzak bir yöntemle gerçekleştiriyoruz.
Kendimiz, yurt dışına insan gönderme çalışması yapmamakla, böyle bir yönelişi teşvik etmemekle, hatta ülkemizde yapacağımız tebliğ ve eğitim faaliyetlerine yoğunlaşmak gerektiğini vurgulamakla, üstelik tercih ettiğimiz, toplumsal değişimi hedefleyen davet ve eğitim yöntemini toplantılarımıza katılanlara da her fırsattta açıkça ifade etmekle beraber, kendi bireysel tercihleriyle, işgal edilen bölgelerdeki mazlum kardeşlerine yardım amacıyla gidenlere ise, bu tercihe katılmayanların bile saygı göstermesi gerektiği kanaatini taşıyoruz. Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar geçen sürede, ülkemize saldıran emperyalist devletlere, emperyalist işgalcilere karşı verilen mücadelede ülkemiz halkına maddi manevi desteğini esirgememiş, hatta bizzat savaşa katılarak destek vermiş olan Müslüman halkların, bugün aynı emperyalist devletlerce işgal edilen ülkelerine, bir ahde vefa ve İslam kardeşlik hukuku duyarlılığı ile yardıma gidenlerin kınanacak ve suçlanacak bir konumda da olmadığına, tam tersine bu tercihe, herkesin saygı göstermesi gerekentiğine inanıyoruz. Ancak biz, Vakıf olarak kendi ülkemizde legal bir çerçevede, İslami, ilmi araştırma, davet ve eğitim faaliyeti göstermeyi, böylece halkımızı vahiyle yeniden inşa etmeyi, daha öncelikli ve emperyalist projelere karşı da daha işlevsel olduğuna inanarak tercih etmiş bulunuyoruz. Bu sebeple, işgalci emperyalistlerle savaşmak üzere işgal edilen coğrafyalara gitmeye dayalı yardımlaşmadan ziyade, daha çok, işgal bölgelerindeki Müslüman halkların bağımsızlık ve özgürlük mücadelelerini sahiplenip, bu haklı direnişler lehine ülkemizde kamu oyu oluşturmayı, emperyalizme ve çok boyutlu zulmü içeren dönüştürme projelerine karşı itirazı ve bu zulmü engellemeye yönelik çalışmaları da kendi ülkemizde sürdürmeyi esas almış bulunmaktayız.
Sonuç ve talep:
Yukarıda zikredilen nedenlerle, Vakfımızın, kimi devlet görevlilerince, alakası olmayan konularla haksız ve keyfi bir biçimde ilişkilendirilmeye çalışılmasını ve Vakfımız hakkında kendi tercihleri ve faaliyetleriyle örtüşmeyen imajlar oluşturulmaya çalışılmasını, vakfımızla ilişkiye geçenlerin baskı altına alınmasına yönelik sorgulamalar yapılmasını ve sonuçta vakfımızın hedef yapılmaya çalışılmasını, haksız ve hukuka aykırı bir işgüzarlık olarak değerlendiriyor ve bu tür hukuksuzluklara bir daha sebebiyet verilmemesi için gerekli soruşturma ve uyarıların yapılmasını talep ediyoruz.
Ayrıca, bu tür hukuksuzlukları gerçekleştiren TEM görevlileri hakkında yasal prosedürün işletilmesini, aksi taktirde Vakfımıza yönelik bu tür hukuksuz işlemlerin devamı halinde, hukuki yollara başvuracağımızın, ayrıca bu tür hukuksuzlukları gerçekleştiren görevlilerin isimlerini basına da açıklayıp ifşa edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.”