Cumartesi, Ekim 12, 2024
Ana sayfa CUMA HUTBELERİ 26.10.2012 Cuma Hutbesi

26.10.2012 Cuma Hutbesi

by İlkav Editor
2,7K 👁
A+A-
Reset

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ(١)فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ(٢)إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ

 

Ekitap için tıklayın

الْأَبْتَرُ (٣)

 

Aziz ve muhterem din kardeşlerim! Bugünkü hutbemizin mevzuu “Kurban ve ifade ettiği anlam” konusunda olacaktır.

 

Kurban; sözlükte yaklaşmak anlamına gelir. İslami literatürde ise kurban; Allah (cc)’a yaklaşmak ve Allah (cc)’a teslimiyetin ifadesini izhar edebilmek için evlattan, eşten, anadan-babadan, paradan, makamdan kısacası fani dünyanın heva ve heveslerinden geçebilmek, Allah (cc) yolunda canların ve her türlü malların feda edilebileceğini çekinmeden, yüksünmeden gösterebilmektir. Aynı zamanda Kurban; “Akraba” kelimesi ile aynı kökten gelerek “Allah (cc)’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” manasına da gelmektedir. Dolayısıyla kurbanı belli bir vakitte, muayyen bir hayvanı ibadet maksadıyla usulüne uygun keserek Allah (cc)’a karşı yapılacak şükrün bir ifadesi olarak ta anlayabiliriz. Allah’u Teâlâ (cc) Sure-i kevser’de; “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” ayet-i ile, Rasulullah (sav)’ı ve ve biz ümmeti uyarmış, Müşriklerin kendi putlarına kurban kesmelerine karşılık, Allah (cc)’ın rasulü şükür ve ibadetin Yalınızca Allah (cc)’a tahsis edilmesi gerektiğini, bu ayet-i celilenin gereğini yerine getirerek kurban kesmiştir. Aynı zamanda kurban, İbrahim (as)’in sadakatini, İsmail (as)’ın teslimiyetini, Hz. Muhammed’in sünnetini de yaşamaktır. Bir rivayete göre de Rasulullah (sav)’ın oğlu Kasım vefat edince, Müşriklerden “As bin Vail” rasulullah’a “Ebter” yani nesli kesilen, zürriyetsiz kimse diyerek büyük bir hakaret etmişti. İşte Allah (cc)’u teala bu sure ile rasulullah (cc)’ın şanının ve yüceliğinin onun tevhid akidesine bağlı ümmeti sayesinde devam ettiğini, edeceğini müşriklerin ise adlarının ve sanlarının unutularak aşağılanacaklarını haber vermiştir.

 

Muhterem din kardeşlerim! Kurban denince aklımıza ilk gelen şey, hiç şüphesiz Hazreti İbrahim ve İsmail (as)’ın (sa.ec) hayat hikayeleridir. İbrahim (as)’ı İbrahim yapan önce candan geçmesi, ateşe atılırken hiç tereddüt etmeyip tam bir teslimiyetle “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” diyebilmesi, sonra da ciğerparesi oğlu İsmail (as)’den geçebilmesiydi. Hazreti İbrahim (as); Birçok mücadeleden, imtihandan başarıyla çıkmış, Allah (cc)’ı birleme yolunda, Yani “Tevhid” yolunda babasından ayrılmayı, kavmiyle ters düşmeyi, canını kurban etmeyi göze alan bir peygamberdir.

Hazreti İsmail (as) ise; İbrahim (as) ile aynı dili paylaşan “Babacığım emr olunduğun şeyi yap” demeyi vazife bilen, kurban olacaksa sadece Allah (cc)’a, Allah (cc)’u Teala’nın emirleri için kurban olmayı bilen itaatkâr bir evlattı. Hz. İbrahim (as)’ın şahsında şekillenen ve biz Muhammed Mustafa (sav)’in ümmetine görev ve hatırlatma olan bu hadise hepimizin hayatında her an yenilenmektedir. Evet; “İsmail” İbrahim’in oğluydu. O oğlunu kurban etti. Bizler kurban oluyorsak acaba ne için kurban oluyoruz? Kurban ediyorsak neyi kurban ediyoruz? Niçin kurban ediyoruz? Bizim İsmail’imiz kim? Bizim İsmail’imiz ne? Allah (cc)’a teslimiyet ve yakınlaşma olan tevhidi bir duruş konusunda İsmail’imizi verebiliyor muyuz? İbrahim'in İsmail'i sevdiği kadar sevdiğimiz nedir? Belki eşimiz, evladımız, işimiz, servetimiz, onurumuz, statümüz, maaşımız, makamımız, mevkimiz hangisidir Kurban edebileceğimiz? Tağutu red etme konusunda bütün iyilik ve güzellikler sandığımız, heva ve hevesler ne ise, gönlümüzün yongası ne ise, işte İsmail’imiz de odur. Allah (cc)’u Teala Tevbe suresi 24. ayette “Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez.” Buyurmaktadır.

 

Peki, seni Allah (cc) yolunda cihaddan alıkoyan, İsmail'in kimdir? Mevkin mi? Mesleğin mi? Paran mı? Evin mi? Otomobilin mi? İlmin mi? Rütben mi? Şöhretin mi? Canın mı? İşte sen onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah (cc)'a yaklaşmak istiyorsan, yaptığın, kestiğin bu kurban nezdinde senin İsmail'ini de kurban etmen gerekir. Kurban edeceğin şey ancak İsmail’in bedeli olduğunda kurban olur. Yalnızca kurban olsun diye hayvan boğazlamak ise kasaplıktır. Bakınız! Allah’u Teala Hacc suresi 36 ve 37. ayet-i Celilelerde ne buyuruyor “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” İşte Bu ayetlerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyacı temini için kesilen hayvanlar olmadığı, bunların ibadet amaçlı birer uygulama oldukları gayet açıktır.

 

Muhterem din kardeşlerim! Yüce Allah (cc)’a karşı görevimiz birkaç aç insanı doyurmak için bir koç kurban etmek değildir. Kurbanlarımız Allah (cc)’a olan bağlığımız ve teslimiyetimizin simgesidir. Bu olaya böylece yaklaşır, nefsimizi kurban ederek, Rabbimizle aradaki bağlarımızı kuvvetlendirebilirsek, rabbimizin yardımı yakın olacaktır. Çünkü bu din İbrahim'in dinidir, Muhammed’in dinidir. Kana susamış tanrıların, mazoşistlerin, işkencecilerin, zalimlerin, Tağutların dini hiçbir zaman değildir. İslam dini müntesiplerine saldıran müşriklerin torunları öncelikle karanlık geçmişlerine bakarlarsa, İnsanları nasıl kurban ettiklerini görecek ve kimlerin geçmişinin bozuk olduğunu daha iyi anlayacaklardır.

 

İlahi dinlerde bile insanın kurban edilmesi yasaklanırken, bugün medeni geçinen, çağdaş geçinen birçok emperyalist devletlerin ekonomik ve siyasi çıkarları yüzünden insanları kurban etmeleri halen devam etmektedir. Suriye başta olmak üzere özellikle Müslüman kimlikli ülkelerde ve dünyanın birçok yerinde çeşitli nedenlerle kan gövdeyi götürmektedir. Silah tüccarı zalim devletler ekonomik hırs yüzünden ve İslam dinine düşmanlıklarından dolayı tıpkı geçmiş de olduğu gibi yine insanları kurban edip, kanlarını dökmektedirler. Oysa İslam dini; Her ferdi insanî erdemlere ulaştırmayı öngörürken; toplumlar için, birleştirici ve bütünleştirici bazı emir ve uygulamaları da müesseseleştirmiştir. İslam dininin bu üstün özelliği, zekat, hac ve kurban gibi sosyal boyutlu malî ibadetlerde daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ibadetler, asırlardan beri bütün Müslüman toplumlarda, genel esasları ve özü hiçbir değişikliğe ve müdahaleye uğramadan devam etmiş ve yeni nesillere intikal ettirilmiştir. Hz.Muhammed’e ve İslâm’a düşmanlık edenler, sonunda kaybedip gittiler. Ama onların “soyu kesik” dedikleri Peygamberimiz, milyonlarca Müslüman’ın gönlünde hâlâ yaşamaktadır ve bundan sonra da kıyamete kadar inanmış gönüllerde yaşamaya devam edecektir.

 

Hutbemi En’âm suresi 162. ayet ile bitireyim inşallah “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamım da, ölümüm de âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” Rabbimiz, İbrahimî bir sadakat, İsmailî bir teslimiyetle kurbanlarımızı kesmemizi ve takvamızın kendisine ulaşmasını bizlere nasip eylesin. Müslümanların “İnsanların kurban edilmediği bir dünyaya” hâkim olması niyazıyla Kurban Bayramınız mübarek olsun. E.S

 

26.10.2012

Şahin ÖZDAŞ

Yorum yazın

* Bu formu kullanarak girdiğiniz bilgilerinizin saklanmasını ve size ulaşım için kullanılabileceğini onaylıyorsunuz.

İLKAV


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı

Editör'ün Seçimi

Son Yazılar

İLKAV Teknik Komisyon