Hutbe: Müsrif bir toplumu Kur’an ile uyarmaktan geri durulmamalıdır “Haddi aşan/müsrif bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?” (Zuhruf: 5) Kardeşlerim, bugün Hicrî Şevval ayının 6’sı 1446/Cuma Okumuş olduğum bu âyetteki kısa cümleyle uzun bir serencam özetlenmiştir. Yani Muhammed (S)’in risaletini ilan etmesinden, bu âyetin nazil edildiği zaman arasındaki on yıllık süre boyunca neler olup-bitmişse âdeta tek bir cümleyle ortaya serilmiştir. Cehalet ve dalâlet içinde yüzen bir toplum, Allah’ın lütfuna mazhar olur ve onları gaflet, cehalet ve dalâlet bataklığından kurtarmak, gerçeklerden haberdar etmek ve hidayetin yolunu onlara göstermek için kendilerine yüce bir rasul ile mükemmel bir kitap gönderir. Fakat bu toplumun cahilî çıkar grupları hemen bu Rasulü susturmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Ancak tüm karşı koymalara rağmen “İslâm Daveti” adım adım yayılır, yayıldıkça da daha şiddetli muhalefetlerle karşılaşır. Hatta bu sapıklar, Muhammed (S)’i öldürmeye bile kalkışırlar. İşte böyle bir atmosferde Rabbimiz onlara şunları söylüyor: “Sizlerin bu akılsızlıklarınızdan dolayı kendi rahmet ve keremimizden vazgeçmeyeceğimizi ve bu yüzden öğüt ve hidayet kapımızı kapatıp asırlardır içinde bulunduğunuz dalâlet üzerinde sizleri serbest bırakacağımızı mı sanıyorsunuz? Böyle davranmak, öncelikle rahmetime uymaz. Dolayısıyla rahmet ve keremime karşı nankörlük ederek yüz çevirip bâtıla sarılmanın sonuçlarını hiç düşündünüz mü?” İnsanlar her zaman ellerinde bulunanın kıymetini bilmeyebilirler; bu yüzden değerli şeyleri saçıp savururlar, onlardan gerektiği gibi istifade edemezler. Kur’an çok değerli bir nimettir; insanlar onun kıymetini bilmeseler, ondan uzak dursalar bile rasulün ve ümmetin mübelliğlerinin görevi; Kur’an ile insanları uyarmak ve Kur’an’ın değerini, vazgeçilmezliğini onlara anlatmaktır. Rabbimiz, hutbemin başında okuduğum âyette şu uyarıları yapmaktadır: “Sizler müşriksiniz, bu kitabı kabul etmeyen kâfirlersiniz, münafık ve Allah’ın kitabına duyarsız kalmış kimselersiniz diye bu kitabı bir yana mı bırakalım? Sizler ölçü ve sınır tanımazlarsınız diye bu zikri, bu hikmet dolu kitabı sizden uzaklaştırıp bir kenara mı bırakalım? Sizler hoşlanmadınız diye bu kitabı gündeme getirmekten vaz mı geçelim? Yani sizler böyle benim sizin lehinize açtığım bir rahmet kapısından istifade etmeyip nankörlük ederek bu kitabımla ilgilenmeyen akılsızlarsınız diye Biz kendi rahmet ve keremimizden vaz mı geçeceğiz? Sizler ısrarla sapıklığı ve dalâleti tercih ettiniz diye, Bizim size kitap ve rasul göndermekten vazgeçip sizi bu cehalet ve sapıklığınızla baş başa bırakmamız, Bizim engin rahmetimizle bağdaşmaz. Sizler, hayrınızı, şerrinizi, menfaatinizi, zararınızı, geçmişinizi, geleceğinizi bilemeyen zavallı müsriflersiniz.” Konuyu bizim üzerimizden düşünürsek o takdirde şöyle diyeceğiz: “Ey İslâm düşmanı müşrik ve kâfirler, ey müsrifler!” Yani ey canları nasıl isterse öyle yaşamayı yeğleyenler, ey sınır tanımayarak keyiflerini putlaştırıp onu Allah’ın yasaları yerine ikâme edenler! Ey kendilerini Allah’ın kitabıyla sınırlamaktan, zevklerine sınır koymaktan kaçındıkları için aşırı serbestlik içinde hayatlarını, zamanlarını ve imkânlarının her çeşidini israf ederek bir hayat yaşamaya alışmış olanlar! Ey gönlüne göre hayat yaşamadan yana olanlar! Siz, iştahınızı kaçırdığı için bu kitabın âyetlerini duymaktan nefret ediyorsunuz diye, bizler bu kitabı bir kenara mı bırakacağız? Sizler illâ da bu kitaptan başka kitaplarla yargılanalım, bu kitaptan başka kitaplarla ekonomi ve eğitimimizi düzenleyelim diye, ısrarla Kur’an’ın gündeme getirilmesinden nefret ediyorsunuz diye biz bu kitabı ortaya koymaktan vaz mı geçelim? Sizler kendi yasalarınızı ikâme edebilmek için bu kitabın yasalarını reddediyorsunuz diye, biz bu kitabın hayat programını savunmaktan vaz mı geçelim?” Onların inkârı, şirki ve nifâkı tercih etmelerine rağmen, Rabbimiz bu zikrini onlara göndermekten nasıl vazgeçmiyorsa, bizler de kitabı Kur’ân’ı gündeme getirmekten, bu kitabın beyanlarıyla onları uyarmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Anlasınlar anlamasınlar, dinlesinler dinlemesinler, onlara merhametimizden dolayı bu kitabı gündeme getirip onları uyarmak zorundayız. Rabbimiz; gönderdiği kitaplarını tahrif edip rasullerinden bazılarını katlettikleri halde, rahmeti gereği yeryüzünü bir an bile vahiysiz bırakmamıştır. Bizler de, bu cahilleri, bu kendilerini, ömürlerini ve verilen imkânları israf eden müsrifleri kitapla uyarmak, ısrarla onların cennetinden yana olmak zorundayız. Evet, tevhîdî mücadelede sabır ve kararlılık gösteren mü’minler elbette ki Zikr’i bir kenara bırakmayacak ve bu kadir kıymet bilmez müsriflerin uyarıcıları olmaya devam edeceklerdir! 04.04.2025 Hazırlayan: Emrullah AYAN
1 yorum
İlk israfçı şeytan idi… Yaptığı iş… ALLAH’A karşı hüküm çıkarmak…
Allah bizleri şeytanın kardeşlerinden kılmasın… Allahümme âmin aminnnnn ecmain