Hutbe: Teslimiyete örnek bir âile: “İbrahim âilesi”
“Kendisine (İbrahim’e) sonradan gelenler içinde iyi bir nam bıraktık.” (Saffât: 108)
Muhterem müminler bugün hicri 1444 Zilhicce ayının 12’si Cuma.
Rabbimiz tüm hayatımızı sorumluluk bilinci ile yaşayan ve nihayetinde cennet mutluluğuna kavuşan bahtiyarlardan eylesin. Kurbanımız, bayramımız mübarek olsun.
İslâm ve dolayısı ile Kur’an, gerek İslâm düşmanlarının oyunları sonucu gerek Müslümanların zaafından kaynaklı olarak bir hayat nizamı, bir dünya görüşü olarak algılanmaktan uzaklaştırılması sonucunda diğer ibadetlerde olduğu gibi kurban ibadeti de tüm İslâm coğrafyasında ruhunu, özünü kaybetti. İbadetler bütüncüllüğünü kaybedip birbirleri ile olan ilişkisi koparılınca parçacı yaklaşımlarla formel hâle getirildi.
Rabbimiz, biz kullarından değişik şekillerde ve zamanlarda kendisi ile kurbiyet tesis edeceğimiz vesileleri beyan etmiştir. O’nu sürekli hafızada canlı tutmanın yollarını vaz etmiştir. Bu yollardan birisi de “Kurban” ibadetidir. Bu kutlu ibadette İslâm düşmanlarınca birçok kavramımız gibi içi boşaltılmış ve gerçek anlamından fersah fersah uzaklaştırılmıştır. Namaz nasıl bir fizik kültüre, hac turistik kutsal seyahate, oruç diyete dönüştürülmüş ise kurban da mangalda et partilerine, âilecek yıllık et ihtiyacının karşılandığı kültürel bir ritüele evrilmiştir. Artık kurbanın ibadet boyutu, takva ile olan yakın ilişkisi hiç hesap edilmez hâle gelmiştir.
Oysa rabbimiz “Elbette onların etleri ve kanları Allah’a ulaşmayacaktır. Ancak O’na sizin takvanız ulaşacaktır” (Hacc: 37) buyurarak her ibadette olduğu gibi kurbanda da takva ön plana çıkmaktadır. Kur’an geneline baktığımızda her ibadet için takva ve teslimiyetin en önemli unsurları olduğunu söyleyebiliriz.
Kurban kesiminde yaygın uygulamanın besi çiftliklerinde yapılan bu kesimlerde yapılanın tam da kasaplık olduğunu maalesef itiraf etmeliyiz. Kesimi yapanların bir an evvel tüm satılan kurbanlıkların kesilip teslim etmeden öte bir şey düşünmediklerini söyleyebiliriz. Zaten çoğu insan kurban edilecek hayvanı dahi görmemektedir. Ne doğru dürüst vekâlet almalar, ne hayvanlara merhametle davranmalar göremezsiniz. Kesip parçalayıp sahiplerine teslim edilir. Etler derin donduruculara istiflenir.
Şehir hayatında kimse kimseyi de tanımamaktadır. Kim kurban kesmiştir veya kim yoksuldur bu da bilinmediği için pay dağıtma da yapılmaz. Gelen misafirlere de pek ikram edilmez. İşte size kurban…
Oysaki Kur’an’daki kurban geleneği denildiğinde ilk akla gelen hiç şüphesiz İbrahim ve âilesi olmaktadır. O mübarek âilenin gösterdiği teslimiyet hiç şüphesiz kıyamete kadar gelecek muvahhid nesillere örnek teşkil edecektir. Her türlü kulluğa dair meselelerde olduğu gibi bu konuda da rabbimiz bizleri elçilerinden İbrahim ve âilesini model olarak göstermiştir.
Hutbemin başında, son kısmını okuduğum Saffat suresi 100-109 âyetleri arasında rabbimiz İbrahim (a)’ı kişinin en sevdiği evladını Allah için kurban etmesini, İsmail (a) için ise Allah uğrunda canını feda edebilme kararlılığı ve teslimiyeti gösterip göstermeyeceğini, Hacer (a) da bir anne olarak ciğer paresini Allah için feda edip edemeyeceğini denemiştir. Ve her birisi de bu imtihanda başarılı olmuşlar, kıyamete kadar gelecek olan âilelere ve müminlere numune-i imtisâl olarak gösterileceklerdir.
Kurban Allah’ın insanlara sunduğu kesilmesi şer’an önerilen hayvanlardan birini O’nun emri doğrultusunda fedâ edip etlerini eş, dost ve yoksullarla paylaşmaktır. Bu sembolik bir fedakârlıktır. Mümin için gerekirse Rabbinin kendisine ikram ettiği her şeyi verebileceğini, hatta gerektiğinde canı bile fedâ edebilmenin bir örneğidir.
Bu kıssa üzerinden bizler baba olarak İslâm için nelerimizi fedâ edebiliriz. Ya da çocuk yaşta bir genç olan İsmail gibi canının fedâ edilmesi istendiğinde canını bu yola baş koyabilecek evlatlar yetiştirebildik mi? Ya Hâcer gibi eşine güvenen, ona özellikle kulluğa dair konularda destek olan, en kıymetli varlığı olan evladını Allah istemişse can fedâ diyebilecek kadınlarımız var mı?
Her Allah elçisinin olmakla beraber İbrahim nebimizde de en belirgin özelliğinin şirkle mücadele olduğunu belirtmek gerekir. Babası dahi olsa bu konudaki netliği, tavizsizliği bizleri gıpta ettirmektedir. Aynı şekilde teslimiyeti, cesareti, merhameti Kur’an’da bolca örnekleri ile karşılaştığımız hususlar olarak vurgulanmaktadır.
İbrahim ve âilesini örnek almak demek hayatı kuşatan tüm konularda eğitimde siyasette, ekonomide, âilede, sosyal hayatta ferdî ve toplumsal tüm konularda vahyin rehberliğinden ayrılmamaktır. Vahye kayıtsız şartsız teslim olmaktır. İşimize gelen konularda vahye, gelmeyen konularda geleneğe, sisteme, kültüre, çevreye tabi olmak bizleri Allah katında sorumlu kılacaktır, hüsrana düşürecektir.
Selam İbrahim âilesi gibi teslimiyet gösterenlere… Selâm onun tüm sünnetlerine sahip çıkıp her şeyini onun gibi Allah uğrunda verebilme kararlılığı gösterenlere…
Hazırlayan: Hayati İSAOĞLU 30.06.2023